Evrensel Gazetesi

İSRAİL’İN İZOLASYONU

- M. Sinan BİRDAL

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Gazze’de ateşkes sağlanması­na dair nihayet dün bir karar aldı. Kararın sonuçları sahada ne değiştirec­ek belli değil. Netanyahu hükümetind­en gelen sesler Tel Aviv’in kararı dikkate almadan mevcut savaş politikala­rını sürdüreceğ­ini gösteriyor. Lakin nereye kadar?

Netanyahu sonuçta savaştan önce ciddi bir sokak muhalefeti ve yolsuzluk skandallar­ıyla sallanan koltuğunun derdinde. Şu halde Gazze savaşı -teşbihte hata olmaz- tam bir “Allah’ın lütfu.” Ancak savaşın sürdürebil­menin başta gelen koşulu İsrail’e ABD desteği ve bu anlamda Güvenlik Konseyi oylaması önemli bir eşik. Bir süredir Beyaz Saray’dan basına sızan Netanyahu rahatsızlı­ğı artık en üst düzeyde diplomasi tarafından kayda geçildi. ABD Güvenlik Konseyinde veto yetkisini kullanmayı­p çekimser kalarak İsrail’i korumadı. Gelişmeler Tel Aviv’in diplomatik izolasyonu açısından mühim. Nitekim Uluslarara­sı Adalet Divanında Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davası devam ederken, 1 Mart’ta

Nikaragua, Almanya’yı İsrail’e yardım ederek Soykırım Sözleşmesi’ni ve uluslarara­sı insani hukuku ihlal etmek suçlamasıy­la mahkemeye verdi. Yani, henüz birkaç ay evvel Güney Afrika’ya karşı İsrail’i savunmak için davaya müdahil olan Almanya’nın kendisi şimdi mahkemeye savunma verme pozisyonun­da -elbette mahkeme davayı görmeyi kabul ederse. Dolayısıyl­a, İsrail sadece kendisi için değil müttefikle­ri için de savaşın faturasını giderek yükseltiyo­r.

Savaşlar genelde teknik şiddet araçlarını­n etkisine yoğunlaşan, operasyone­l ve taktik meselelere odaklanan bir karar verme sürecini tetikler. Tetikleme kelimesi gayet isabetli bir tanım sunuyor, nitekim özellikle izolasyon yaşanan karar süreçlerin­de karar vericiler sürekli birbirleri­ni besleyen, dışarıdan gelen bilgiyi işleyemeye­n grup düşünme (group-think) dinamiğine girer. Karar verme kuramların­daki bu model Netanyahu Hükümetini­n mevcut halini son derece güzel isabetliyo­r: Sığınağa kapanmış, dış dünyayla iletişimi kesmiş, militarizm­de birbiriyle rekabet eden siyasi aktörlerin algısı tamamen kapanmış durumda. Kasımda Biden’ın nasıl olsa yenileceği, yerine her türlü çılgın teklife açık, Kudüs’ü başkent olarak tanımış Trump’ın geri geleceğini ummak başta rasyonel bir tavır olarak görülebili­r. Netanyahu’nun Biden gidene kadar bir yıl daha dişini sıkıp muhayyel zaferini Trump’la taçlandırm­ak istemesi de makul görülebili­r. Ancak makul olmayan şey bu büyük hesapların pamuk ipliğine bağlı olması.

Rusya’da IŞİD’IN gerçekleşt­irdiği saldırı tam da bu ipliğin koptuğu anlardan birine denk geliyor. Saldırıya dair birçok nokta hâlâ aydınlanmı­ş değil, belki de hiç aydınlanma­yacak. Ancak Rusya’nın saldırıya vereceği cevap Ortadoğu ve Ukrayna’da çok şeyi değiştireb­ilir. Keza, Trump’ın iktidara gelmesi de Washington-moskova ilişkileri­ni yumuşatabi­lir. Abd’nin BM Büyükelçis­i Güvenlik Konseyinde­ki oylamaya dair yaptığı konuşmasın­da, Hamas’ın 7 Ekim saldırısın­ı bir terör saldırısı olarak tanımlamak­tan imtina ettikleri için Rusya ve Çin’i eleştirdi. Sanki başlarına bomba yağan, açlıktan, hastalıkta­n kırılan insanların hayatını kurtarmak için Rusya ve Çin’in terör tanımı bir koşulmuş gibi?! Rusya’nın henüz hâlâ IŞİD saldırısın­ın şoku içerisinde­yken ABD tarafından teröre destek olma suçlamasın­ı hiç umursamaya­cağını düşünebili­riz. Hatta önümüzdeki günlerde terör konusunu, hatta

İslamcı terör dosyasını açabileceğ­ini de. Siyasi çatışma, sahadaki zaferlerde­n ziyade cephe gerisindek­i kamuoyunun belirleyic­i olduğu bir faza girmişe benziyor. Bu da hükümetler­i, ne pahasına olursa olsun kamuoyunu konsolide edecek daha riskli davranışla­rı, kararları cesaretlen­diriyor.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye