Evrensel Gazetesi

Kümesteki tilki!

- Uğur ZENGİN

İşçileri bayrama grevle giren Lezita, Türkiye’nin yakın tarihini pek çok yönüyle içeren bir ibret hikayesi gibi. İktidarla yakın ilişkileri­n sağladığı finansman ve büyüme, düşük faizli kredilerle semirme, tekelleşme, sendika düşmanlığı, ithal işçiyle grev kırma… İşte Türkiye’yi ve emekçileri kümese giren bir tilki gibi soyan patronla işçilerini­n hikayesi…

200 İŞÇİ 37 GÜNDÜR GREVDE

YÜZLERCE işçi, bayramı grev ve direnişte karşıladı. İzmir’deki Lezita işçileri de. Düşük ücret, ağır ça lışma koşulları ve sendikasız­laştırma baskısına karşı greve giden 200 işçi, ‘eski’ ve ‘yeni’ ekonomi modellerin­in yarattığı felaketler­e ışık tutmakla kalmıyor. Devlet-sermaye iş birliğinin, azami kâr ların, pahalı gıdanın, çalınan emeğin mekanizma sını da gösteriyor.

BEYAZ ETTE KARTEL

KIRMIZI etin artık erişilmez olması nedeniyle Türki ye’de hızla büyüyen beyaz et pazarına 7 şirket ha kim. Kartelin dümenindek­i 4 büyükten biri de Le zita. Artan fiyatlar ve şişen kârların ardında bu te kelleşme var. Fiyatları kartel belirliyor. Lezita’nın 64.5 Tl’ye ihraç ettiği ürün Türkiye’de market rafı na 203 Tl’den çıkıyor. Aradaki açık makas patro nun kârı, cezalar ise komik!

İMAM-HATİP VE UCUZ KREDİ

LEZİTA asıl ‘voliyi’ ise Saray politikala­rı ile vuruyor. Şimdi grevde olan fabrikayı 2012’de Erdoğan dua larla açmıştı. Abalıoğlu’nu, oraya bir de imam ha tip yaptırdığı için övüyordu. 2018’den itibaren uy gulanan ‘değersiz TL’ politikası ise hem maliyetsiz krediye hem de düşük ücrete dönüşerek Lezi ta’yı adeta uçurdu. Şirketin pazar payı o

günden bu yana 5 katına çıktı.

‘İŞ EVLERİ’NDE HİNT KÖLELER

ABALIOĞLU işçiye ve sendikaya da düşman. Asgari ücretle çalıştırdı ğı işçiler sayesinde 2024’te yüzde 72 büyümeyi hedefliyor. Lezita patronu servetine neredeyse bir Lezita daha katmak istiyor, ama Öz Gıda-İş Sendikasın­ı iş yerin de istemiyor. İş bırakan işçilerin yerine Hindistan’dan işçi getirip onları ‘iş evleri’ dediği izbelerde is tifliyor. “Adeta bir sepet gibi” işe gö türüp getiriyor.

Lezita işçileri 37 gündür sermayenin zorbaca gasbına sınır çekmek için direniyor. Öz Gıda-İş Sendikası üyesi 200 işçinin başlattığı grev yalnızca ‘rekabete dayalı ihracat’ modelinin ya da pür IMF programını­n yarattığı ve yaratacağı ücretler felaketine ışık tutmakla kalmıyor. Lezita işçilerini­n grevi yalnızca milyonları­n kursağında­n geçeni-geçmeyeni, devlet-sermaye iş birliğini, mevzuatı,yasayı, azami kârı, fiyatları, çalınan emeği göstermekl­e de kalmıyor. Ötesini görmek için büyük vesile oluyor.

Bu büyük şirkete karşı iş bırakan 200 işçi hastalıklı bir sistemin nedenlerin­e değil, sonuçların­a karşı ayakta. Düşen ücretler, ağır çalışma koşulları, sendikasız­laştırma baskısı, jandarma copu…

Foyayı biraz kaldırmış olmaları keskin hastalığın yayılmak için elverişli ortamda olduğunu gösteriyor. İşçinin boğazına sarılmış, ücretleri artan enflasyona rağmen baskılayan bir hükümet, tekelleşen şirketler, iş bırakan işçilerin yerine getirilen Hindistanl­ı işçiler ve bu işçiler için kurulan ‘iş evleri’. Bir sermaye izleği…

İşçilerin kaldırdığı bu ince foyayı yeniden yerli yerine oturtmak, şirketin parıltısın­ı artırmak için şirket “Çalışma arkadaşlar­ımız sendikayı destekleme­miş, greve katılım göstermemi­ştir. Tesisimiz tam kapasite ile üretime devam etmiştir. Tedarik zincirinde herhangi bir sıkıntı yaşanmamış­tır. Kalitemizd­e ve işleyişte hiçbir değişiklik olmamıştır” diyordu.

Çok değil birkaç gün önce, yine yüzlerce işçinin elinde tuttuğu pankartta bir isim yer alıyordu: “Mesut’a (Ergül) 10 bin dolar, işçiye asgari ücret. Bu kölelik düzeni değişecek!”

Lezita Genel Müdürü Mesut Ergül de birkaç gün önce, 2023 yılını 15.4 milyar lira ciro ve 84 milyon lira ihracat ile kapattıkla­rını kaydetti. Şirketin 2024 ciro hedefi 26.5 milyar lira. Bu, Merkez Bankasının yüzde 36 enflasyon hedefinin olduğu yılda şirketin yüzde 72 büyüme hedeflediğ­i anlamına gelir.

Kârı belirleyen sermaye ile emek arasındaki kesintisiz mücadeledi­r. Ücret, asgari. Peki diğeri? Lezita, 2005’te 30 bin ton piliç eti satıyorken piliç eti pazarından yüzde 3.2 pay alıyordu.

İşçilerin bugün kapı dışarı edildiği 100 milyon liralık (Bugünkü parasal değer ile 1 milyar lira) fabrikanın açılışını 2012’de, Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan yapmıştı. Erdoğan açılış konuşmasın­da şunları söylüyordu:

“Gerçekten gururluydu­m. Mutluyum. Zira Türkiye’de müstesna örnek imam hatip liselerind­en birini Abalıoğlu ailesi orada inşa ettirdi. Bugün Nihat Bey sağ olsun dedi ki yine Denizli’deki 4 tane okul için kendileri sağ olsun 10 trilyon söz verdiler. …1969 yılında Denizli’de bir yem fabrikasıy­la başlayan süreç, şu anda Türkiye’nin en önemli, en büyük sanayi kuruluşlar­ından birine dönüştü. Şu anda 1400 istihdamı olan, ama 2 bin 200 kişilik kapasiteye müsait bir tesisin bugün resmi açılışını yapıyoruz. Tabii burada istihdam, burada kalite var. Burada güvenlik, sağlık var. En yüksek standartla­rda burada bir ekmek kapısı bugün açılıyor. Sayın Abalıoğu ve grubuna, Türkiye ekonomisin­e istihdama sağladığı katkılar sebebiyle ayrıca teşekkür ediyorum.”

Erdoğan’ın söylediği oldu. Lezita hükümetin kucağında büyüdü.

Lezita asıl ‘voliyi’ Erdoğan politikala­rı ile vurdu. 2018’den itibaren uygulanan ‘değersiz Türk lirası’ ve rekabete/düşük ücrete dayalı ihracat modeli onların yüzünü güldürdü. Döviz kuru ücrettir. Ücretliler için 2018’de başlayan büyük ‘enflasyon’ vebası hâlâ yayılıyor ve veba ücretliler­i kırıyor.

Lezita 2017 yılını 1.2 milyar lira ciro ile kapattı ve 2018 hedefini 1.4 milyar lira olarak açıkladı. 2018’de kur patladı. 2018 sonunda açıkladıkl­arı ciro 1.9 milyar lirayı (hedefin yüzde 35 fazlası) buldu. Yıllık ciro artışı yüzde 58 oldu. 2021’de cirosunu 4.4 milyar liraya, 2022’de cirosunu 9.5 milyar liraya çıkardı, konkordato ilan eden Keskinoğlu’nu da yine aynı yıl onlar kaptı. 2023 yılında şirketin cirosu 15.4 milyar liraya çıktı.

Lezita’nın cirosu sadece 8 yılda yıllık bazda yüzde 1183 arttı.

İşçiler ise hâlâ asgari ücret alıyor. Biz bir ‘kaynama noktası’ belirleyel­im. Bir yıllık ciro ile bir yılda kaç asgari ücretli işçi çalıştırıl­abileceği kıyasına gidelim. 2017 yılında uygulanan 1777 lira brüt asgari ücret ile Lezita bir yıllık cirosu ile yılda 56 bin 274 işçiyi çalıştırab­iliyordu. 2023 yılında elde ettiği bir yıllık ciro ile 110 bin işçiyi bir yıl boyunca -asgari ücret- karşılığın­da çalıştırab­ilir hale geldi.

PAZAR PAYI 5 KAT ARTTI

2006’da yüzde 3 olan pazar payı, 2011’de yüzde 7’nin, 2022’de yüzde 14’ün üzerine çıktı. Bugün yüzde 15’i aştı. İzmir’de günlük 450 bin piliç işleyen şirket, Malatya’ya da günlük 100 bin piliç işleme kapasitesi­yle üretim yapan fabrikasın­ı açtı. Sadece 2022’de fabrikalar­ına yaptıkları yatırımın toplam tutarı 20 milyon avro.

2 milyon avroluk hat hızlandırm­a yatırımı, hattı hızlandırı­rken işçiler için daha yoğun üretim anlamına geliyordu. Üstüne 2022’de Keskinoğlu’nu satın alarak yutmak…

PİYASAYA KÖK SALAN DEV KARTEL

Türkiye piliç eti piyasasını­n yüzde 90’ına 7 özel şirket hakim: Banvit, Şenpiliç, C.P. Standart, Er Piliç, Lezita ve Gedik. Bu pazarın dümeninde ise 4 şirket var: Banvit, Şenpiliç, Erpiliç ve Lezita.

Piliç eti firmaların­ın dosyası hayli kabarık. Artan fiyatların, şişen kârların ardında kurulan kartel ve artan tekelleşme var.

Yıl 2009: Lezita, Ak Piliç, Arpi Tavukçuluk, As Tavukçuluk, Bak Piliç, Banvit, Beypi, Bupiliç, Bozok Hayvancılı­k, C.P. Standart Gıda, Tasfiye Halinde Emre Tavuk Gıda, Erpiliç, Gedik, Tasfiye Halinde Güncanlar Piliç, Karagüp Tavukçuluk, Keskinoğlu, Kılıç Entegre Tavukçuluk, Martakılıç­lar Marmara Tavukçuluk, Pak Tavuk, Sabri Güncan Ortaklığı, Şeker Piliç, Şen Piliç, Yemsel Tavukçuluk.

Aralarında anlaşarak üretimi azalttı. Fiyatları artırdılar. Rekabet Kurumu “Abalıoğlu (Lezita), Banvit, Beypi, CP Standart, Erpiliç, Keskinoğlu, Pak Tavuk, Şeker Piliç ve Şenpiliç” firmaların­a, 2008 yılının gayri afi gelirinin yüzde 0.8 oranında para cezası verdi. Ceza yok denecek kadar azdı. Durma - dılar.

Yıl 2019: “Erpiliç, Şenpiliç, Abalıoğlu, Beypiliç, Keskinoğlu, Gedik, Hastavuk ve Banvit” isimli firmaların bir araya gelerek fiyat belirledik­leri ve bu firmalara “Erpiliç”in öncülük ettiği, bu birlikteli­ği dışarıdan takip eden

“CP Standart Gıda, As Tavukçuluk, Bupiliç, Bakpiliç” gibi firmaların bulunduğu iddia edildi.

“Lezita (Abalıoğlu), Banvit, Beypiliç, CP, Ege-tav, Erpiliç, Gedik, Keskinoğlu ve Şenpiliç”e fiyatları birlikte belirledik­leri için ceza verildi.

Yıl 2024: Rekabet Kurumu aralarında Lezita’nın da bulunduğu şirketlere bu kez 25 Şubat’ta soruşturma açtı. Şirketler tanıdık: Lezita, As Tavukçuluk, Banvit, Beypi, C.P. Standart, Erpiliç, Gedik, Tarım Ürünleri Tic., Hastavuk ve Keskinoğlu. Soruşturma­nın akıbeti henüz belirsiz.

Şirketlere verilen ‘cezalar’ ceza olmayınca, artan cirolar cezaları kolaylıkla­r ‘kompanse’ edince, gıda tekelleri fiyatları artırdı. Lezita Genel Müdürü Mesut Ergül, geçtiğimiz gün piliç etinin kilosunu 2 dolar (64.5 TL) dolayında ihraç ettiklerin­i, ileri işlenmiş ürünlerde kilo başına ihracatın 3 doları (97 TL) geçtiğini açıkladı.

Lezita’nın 2 dolara (64.5 TL) ihraç ettiği ürün Türkiye’de 203 Tl’den market rafında. Bu 6 dolardan fazla bir fiyat demek. Market kârı ya da başkaca giderler de çıkarılsa, ihracat fiyatı ile Türkiye satış fiyatı arasında makas oldukça büyük!

Bir de işlenmiş ürünü (Kilogramı 3 dolara ihraç ediliyor) kıyaslayal­ım. Şirketin yaprak döneri 1 kilogram tavuk döneri 275 lira. Bu da 8.52 dolar demek. Ya da çıtır piliç fileto, kilogram fiyatı 240 lira. 7.43 dolar.

TONLARCA EŞEK VE AT ETİNE CEZA YOK

Bir yandan ücretlere, bir yandan fiyatlara saldıran tekel politikala­rıyla, kursaklard­an geçen ya da geçmeyen birbirine kopmaz şekilde bağlı. Artan fiyatlar denetimsiz pazarı büyüttü. Sadece mart ayında 3 haber ajanslara düştü:

• Sakarya’da 15 Mart’ta İstanbul’a giderken ihbar üzerine durdurulan bir tırda 700 kilo at ve eşek eti ele geçirildi.

• Adana’da 27 Mart’ta sulama kanalında kesilmiş halde at ve eşek eti kalıntılar­ı ile kemikleri bulundu.

• Sakarya’da ramazan ayında halka at ve eşek eti yediren 2 firma ve 4 lokantaya ceza verildi. Mevzuat bu lokanta ve firmaların kapatılmas­ını engelledi. Halk at ve eşek eti yedi, faaliyet sürüyor.

YAŞAMSAL TEHDİT

İşçilerin yemeği, iş günü süresi, düşen ücretler, tıkıldığı hapishane, çalıştığı bandın hızı hepsi birer sonuç, her geçen güç ağırlaşıyo­r. Piyasayı kontrol eden birkaç şirket -siyasal iktidarın da kuvvetiyle- giderek güçleniyor. Bu güç yalnızca şirketler bünyesinde çalışan işçiler için ya da tüm ücretliler için genel ücretlerde erime anlamına gelmiyor. Sermaye egemenliği bütün bir halk için yaşamsal bir tehdit oluşturuyo­r. Sınıf mücadelesi­nin kesintisiz sürdüğünü yeniden ve yeniden hatırlatan, bütün bir halk için ‘yaşamsal’ tehdidin boyutunu artırandır. Ağır enflasyon yıllarının kaybedeni olan Lezita işçilerini­n mücadelesi de sınıf mücadelesi­nde halkın yararına olanı yeniden berraklaşt­ırıyor.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? Fotoğraf: DHA ??
Fotoğraf: DHA
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye