Uçurumun kıyısında
İran’ın İsrail’e yönelik misilleme saldırısı, bölgesel savaş riskini yeniden gündeme getirdi. Gerilimin doğrudan ve vekil tarafları ise tehdidi küresel ölçeğe taşıyor. Başta ABD ve müttefikleri olmak üzere uluslararası emperyalist sistem, dünyayı bir kez daha savaşın ve yıkımın kıyısına getirdi.
İRAN, İsrail’in Şam’daki konsolosluğunu vurmasına misilleme olarak cumartesi gecesi yüzlerce insansız hava aracı ve füzeyle İsrail’e saldırdı. Saldırı ABD ve İngiltere’nin desteğiyle etkisiz hale getirildi. Almanya, Fransa ve bölgedeki gerici Arap rejimleri de İsrail’in yanında hizalandı. Abd-İran’ın ‘kontrollü gerilim’ stratejisi kapsamında çatışmanın ‘şimdilik’ durulduğu değerlendiriliyor.
ANCAK İsrail’in Gazze’de 7 aydır sürdürdüğü katliamlar başta olmak üzere Ortadoğu’nun dört bir yanı ateş içinde, bölge barut fıçısı. İsrail, İran ve Arap gericilikleri, bu gerilimi kendi ömürlerini uzatmanın olanağı olarak görürken savaşı kışkırtmaktan çekinmiyor. Dünyanın önemli enerji kaynakları ve ticaret yollarına sahip Ortadoğu’nun halkları ise sürekli savaş cenderesinde.
İSRAİL ’le ticarete dair yalanları çöken Türkiye’nin, İran taarruzu üzerinden uzun saatler geçmesine rağmen suskun kalması da dikkat çekti. Emperyalizmin bölge planları içinde rol kapma ve pazarlık fırsatı arayan, öte yandan içeride de siyaseten sıkışmış olan tek adam yönetiminin ülkeyi nasıl bir tehditle karşı karşıya bırakabileceği de bir kez daha ortaya çıktı.
ULUSLARARASI sistemin daha çok kâr hırsı ve paylaşım anlaşmazlıkları, son 150 yılda pek çok kez olduğu gibi dünyayı bir kez daha büyük ölçekli ve yıkıcı çatışmaların kıyısına getirdi. Başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyanın ezilenleri ve emekçileri, hem kendi gericiliklerine hem de uluslararası sisteme karşı birleşmedikçe bu tehditleri engellemek mümkün olmayacak.
S Suriye’deki Kürtlere karşı ABD ile pazarlık içerisinde olduğuna dikkat çeken Siyaset Bilimci Erhan Keleşoğlu, burada bir gelişme sağlanmadan, Türkiye’nin ABD ve İsrail tarafından İran karşıtı bir cepheye çekilmesinin zor olduğunu söyledi.
Siyaset Bilimci Erhan Keleşoğlu, İran’ın İsrail’e düzenlediği misillemenin ardından Türkiye’nin pozisyonunu değerlendirdi. Öncelikle bu saldırının İran’ın İsrail’in kendi toprağına düzenlediği ilk saldırı olduğuna dikkat çeken Keleşoğlu, “Şam başkonsolosluğuna İran toprağı sayıldığı için böyle bir yol izlendi. Ayrıca İran bu saldırıyı vekilleri, müttefikleri üzerinden değil bizzat kendisi gerçekleştirdi” dedi.
Ancak İran’ın bu saldırıyı bu misillemeyle sınırlı tutup, karşı tarafın tepkisini bekleyeceğini ifade eden Keleşoğlu, Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra yapılan misillemeye benzer bir örüntünün izleneceğini söyledi. Keleşoğlu ABD ve İsrail’in de cevap vermeyerek bir sonraki karşı karşıya gelişe kadar aynı tutumlarını sürdürmelerinin beklendiğini ifade etti.
TÜRKİYE NE YAPACAK?
Keleşoğlu ile konuştuğumuzda henüz Ankara’dan bir açıklama gelmemişti. Bu nedenle Türkiye’nin Erhan Keleşoğlu bölgedeki pozisyonu ve bu saldırı sonrasındaki izleyeceği politikayı sorduğumuzda Keleşoğlu, Erdoğan yönetiminin itidal çağrısıyla yetineceğini şöyle anlattı: “Türkiye iç politikadaki sıkışmışlıktan da ötürü en sonunda İsrail’le ticaret konusunda geri adım attı. Görünürde bazı tedbirler almak zorunda kaldı. O nedenle daha düşük profilli bir politika sergilemeye, tarafsız görünmeye çalışacaktır. Bu süreci sadece İran ve İsrail’in arasında bir meseleymiş gibi göstererek Filistin sorunundan çıkarmaya çalışacaktır. Yani sanki bu çatışma gökten zembille inmiş gibi...”
IRAK VE SURİYE’DE PAZARLIK
Öte yandan iktidar güdümündeki birçok gazete İran karşıtı başlıklarla boy gösterdi. Türkiye’nin bölge politikasında İran ile ilişkilerini sorduğumuzda Keleşoğlu, “Türkiye İran karşıtı bir unsur olmak istemiyor. Bu, devletin geleneksel politikasıyla da uyumlu. ABD ve İsrail’in, Türkiye’yi İran karşıtı cepheye dahil etmek istedikleri aşikar. Ancak Türkiye buna istekli değil. Aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki özerk yapılanma ve Irak üzerinden Kürt meselesi konusunda ABD’YE ciddi itirazları var. Dolayısıyla orada bir gelişme sağlanmadan ABD ve İsrail’in Türkiye’yi İran karşıtı bir cepheye entegre etmesi zor görünüyor. Türkiye ve İran ilişkileri bölgesel rekabetin yanı sıra iş birliğini de içerir” diye konuştu.