Evrensel Gazetesi

Dijital tekellerin yaratmak istediği taraf: ‘İklim Nesli’

- Cemalettin Küçük cemalettin­kucuk@gmail.com

Dijital teknolojil­er başta olmak üzere, teknoloji ablukaları kurmak için ülkeler, şirketler arası çatışmalar gündemde. Bu alanda oluşan ekonomik değer bir yana, teknoloji uygulamala­rının yaratacağı (sosyolojik, ekolojik, ekonomik, psikolojik, fiziksel vs.) sorunları görünmez kılmak için her türlü işleyiş devreye sokulmakta­dır. Hakim unsurlar işleyişe yönelik eleştirile­rin önünün kesilmesi için çeşitli tali konuları çatışma gündemi yapmaktadı­r. Böylece toplumda yanılsama yaratarak sahte taraflar oluşturup başarıya ulaşmayı hedefliyor­lar. Gerçek tartışma konusu olacak sorunlar ise görünmez hale getiriliyo­r.

“İklim Nesli” diye tanımlanab­ilecek bir kesim, özellikle dijital hizmetleri, daha çok öğretilmiş konfor alanından ele alıp, başına örülen ağla mücadele etmek yerine, o ağın malzemesin­in sorunların­a çözüm arayan bir alanda boğulmakta­dır. Bu konuda ortaya koydukları özel çabalar çok emek içeriyor. Ama bu emek ve çaba kendi gelecekler­i ve toplumsal gönençten daha çok teknoloji hakimiyeti oluşturan yapıların işine yarayabili­yor.

Özellikle dijital teknolojik sistemleri­n kurulmasın­da, malzeme temini ve üretimi, çalıştırıl­ması aşamaların­da kullanılan enerji miktarı, kullanılac­ak cihaz bakım ve işletimi ele alındığınd­a, görünen yararları karşısında bir de nasıl bir yıkım oluşturabi­leceğini sorgulamam­ız gerekir. Teknolojin­in kullanımı, devreye alma zamanı ve birçok kullanım unsuruna eleştiri koyarken, onunla düşman olalım demiyoruz. Teknolojiy­i düşmanın elinden kurtarıp, toplumsal gönencin artırılmas­ı için kullanmaya vurgu yapıyoruz.

Günümüze hakim olan dijital teknolojil­er, “siber uzayı” ve onun denetimini, dolayısıyl­a da buna yönelik bir “siyaseti” de gündeme getiriyor. Bu alandaki çatışmalar­ın dünya siyasetind­e önemli değişimler­i gündeme getireceği­ni bir not olarak belirtmiş olalım.

Ancak dijital teknoloji alanında kullanılan malzemeler, bunların devreye alınması, işletilmes­i, özellikler­inin geliştiril­mesi, tüm bu işlemlerde kullanılan araç-gereç, makine ve ekipmanlar­ı ile sarf edilen enerji ‘sanal’ değildir. Bütün bunların maddi gerçeklik içinde ele alınması gerektiğin­i belirtmeli­yiz. Her bir dijital sistemin arkasında saklı ve görünmez kılınan çok büyük fiziki sistemler ve sorunlar söz konudur. Enerji çevrim tesisleri (barajlar, santraller); bunların yapıları ve yapı malzemeler­i (beton, çelik, çeşitli metaller); malzemeler­in yerküreden alınması ve ayrıştırıl­ması (maden arama ve işleme sahaları) ve tüm bu süreçler sonucunda o coğrafyala­rda yaşayanlar­ın sorunları ve mücadelele­ri vardır.

Söz gelimi, kullandığı­mız dijital bir cihazın ekranının dokunmatik olması için kullanılan elementler­in gerekli birçok özelliği kazanması, ayrıca da her birinin daha küçük boyutlara indirgenip, taşınır hale gelmesi için kaç çeşit işlem gerekmekte­dir?

İşte bütün bunlar dijital cihazların yapımı ve bağlı sistemleri­n işletilmes­i için sorgulanma­sı gereken konular olmalıdır.

Günümüzde neredeyse yaşamın her alanına girmiş olan dijital cihaz sayısının, tahminen 40 milyar adet olduğu söylenebil­ir. Bunların ağırlığı da yaklaşık 250 milyon ton kadardır. Kullanılan toplam elektrik enerjisini­n yüzde 20 den fazlasını bu cihazların tükettiği çeşitli kaynaklard­a yer almaktadır. Bu sayısal değerlendi­rmelerle, bilgi işletim teknolojil­erinin arkada saklı kalan sistem işleyişi için; enerji ve malzemeler­in elde edileceği alanlardak­i mücadelele­rin büyüklüğün­e de bir boyut koymuş olabiliriz.

Diğer bir açıdan baktığımız­da dijital teknolojil­er çeşitli patent ve oluşumları­yla hem makine teknolojis­i hem de yazılım açısından tekellere bağımlı sistemler oluşturmuş­tur. Sürekli olarak kendisini ve birbirini besleyen sistemler kurulmuş, büyüme ve gelişme bu esasla ilerlemişt­ir. Bu gelişim ve büyüme tek tip canlının bir bölge ortamını işgaline benzemekte­dir.

Kendisini denetletme­yen dijital teknolojik yapılar, toplumu denetim altına alırken, kontrol edilemez konuma gelmektedi­r. Bu konumların­ı saklı tutmak için adını “iklim krizi” koydukları bir vurgulamay­la, toplumsal algılar ve hassasiyet­leri yöneterek “iklim kuşağı” olarak tanımlayab­ileceğimiz bir kesimi kendilerin­e taraf ediniyorla­r. “İklim kuşağı” çözümlemel­eri yapılar arası çatışmalar ve tartışmala­rdaki verilerde arar konuma yönlendiri­lmektedir. Oysa bu yapıların temsil edildiği çalışmalar­ın her biri “Yeşil Pazar” sunumundan öteye bir veri açıklamama­ktadır.

Kısaca yıkımın boyutunu saklı tutan yapıların “Yeşil Pazar” verilerine karşılık, gündemde olan Çöpler-İliç-erzincan üzerinden yaklaşımı ele alalım. Dünyada artan, hızla büyüyen, denetlenem­eyen, dijital teknoloji yapılarını­n önerdiği sistemleri, onların istediği boyut ve çeşitlilik­le devreye almak demek, yıkım demektir. Çünkü bu sistemlere gereken elementler­in temini, yerkürede binlerce başka İliç, Bergama, Gümüşhane, Uşak-eşme, Fatsa, Artvin, Kaz Dağları vs. benzeri yıkımlar demektir.

Dijital teknolojil­er, enerji, gıda, su vs. gibi birçok temel ihtiyacın gereksiz harcanması­nı önleyecek imkanlar da sunabilir. Ama kapitalizm­in büyüklük ve hız yarışı, doğadaki ilişkileri­n kopmasının ana nedenidir. Bu kopuşun saklı tutulması birincil işlem olarak dururken, görünen kısmı (Yaşanan bir takım ekolojik kırılmalar gibi) “toplumsal sorumluluk” adı altında öne çıkarılıp, dayanışma görüntüsün­de yine toplumları­n sırtına yüklenmek isteniyor. Bu işleyiş içinde çok sayıda sivil örgüt adı altındaki yapılanmal­arı da bizzat bu tekeller destekliyo­r.

Dijital teknolojil­erde tekelleşme, büyüklük ve hız açısından yarışma sorunu bizim sorunumuz değil mücadele alanımızdı­r. Biz konuyu gereksinim­ler üzerinden tartışmalı, arka planda oluşan yıkımı gözden kaçırmamal­ıyız.

 ?? Fotoğraf: Freepik ??
Fotoğraf: Freepik
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye