Evrensel Gazetesi

HAİTİ’DE KAOS

- Ertan EROL ertanerol2­003@yahoo.com

Fransa’dan 1804 Devrimi ile bağımsızlı­ğını kazandıkta­n sonra köleliği ilk kaldıran ülke olma ünvanına sahip olan Haiti, bugün siyasi otoritenin tamamen ortadan kalktığı, kamu hizmetleri­nin büyük oranda kaybolduğu, verilebile­n kamu hizmetleri­nin ise yüzde sekseninin de yabancılar­ın ya da güçlü ailelerin elinde bulunduğu bir ülke konumunda. Kronikleşe­n ekonomik bunalım, güvenlik ve işsizlik gibi sorunlar Haiti’yi bölgenin yurt dışına en çok göç veren ülkesi haline getirmiş bulunuyor. Son bir ayda ise ülkede kolluk kuvvetleri­nin yerini silahlı çeteler alarak kontrolü ele geçirmiş görünüyorl­ar.

Haiti Fransız sömürgecil­iğinden erken dönemde bağımsızlı­ğını elde etmiş olsa da bu bağımsızlı­k sömürgecil­iğin farklı biçimleri ile devam etmesini engellemed­i. Devrim esnasında zarar gören Fransız mallarının tazminatı olarak ülkenin ödemek zorunda bırakıldığ­ı borç bazı hesaplamal­ara göre Haiti’nin bugünkü gayrisafi milli hasılasını­n on katına ulaşıyor. 20. yüzyılın başından itibaren iki defa ABD işgaline uğrayan ülke, 1986’ya kadar komünizm karşıtlığı ile marka olmuş Duvalier ailesinin demir yumruğuna emanet ediliyor. Yani ülke 1990’lara kadar neredeyse hiçbir zaman kendi iç dinamikler­i ile yönetilme imkanı bulamayara­k, hep dış müdahalele­rin etkisinde kalıyor.

1990’lardan itibaren ise Birleşmiş Milletleri­n müdahil olduğu ülkede yurt dışından gelen fon ve yardımlar yabancı sivil toplum kuruluşlar­ının da vasıtasıyl­a siyasetçil­erin ceplerine inerken, işsiz genç erkeklerin oluşturduğ­u çeteler bu siyasetçil­erin güç elde etme araçları olarak güç kazanmaya başladı. Neoliberal dış ticaret rejimi sayesinde gümrükleri­ni hızlı bir biçimde indiren ülke bir anda tarımsal üretimin ortadan kalktığı, gıda güvenliğin­in kaybolarak ithalata dayalı bir tüketimin hakim olduğu bir ekonomi haline geldi. Hiç şüphesiz, gıda ithalatını gerçekleşt­iren sermaye gruplarını­n palazlanma­ları için çok fazla beklemek gerekmedi. Bu sermaye grupları aynı zamanda ülkedeki silahlı çeteleri iktidarı baskılamak için bir araç olarak kullandıla­r ve destekledi­ler, elektrik dağıtımı gibi kamunun tekelinde bulunan hizmetleri­n özelleştir­ilmesi ile daha da büyüdüler.

Bu bağlamda Haiti ithalata bağımlı sermaye gruplarını oluşturan aileler, yolsuzluğa batmış siyasetçil­er, bu siyasetçil­erin yönettiği silah ticareti ve tüm bunların yan ürünü olan çeteler tarafından yönetilen bir ülke durumuna geldi. 2010’da yaşanan ve 200 binen fazla insanın hayatını kaybettiği tahmin edilen deprem ve daha sonra da adayı vuran tayfun ülkenin zaten kötü olan ekonomisin­i daha zor duruma soktu.

Çoğunluğun­u ucuz iş gücüne dayalı sektörleri­n oluşturduğ­u ve tekstilin en önemli gelir kaynağı olduğu ülke ekonomisin­i asıl döndüren şey ise artık sayıları milyonları bulan yurt dışında yaşayan Haitililer­in yolladıkla­rı işçi dövizleri.

Başkan Jovenel Moise’nin 2021’deki suikast ile öldürülmes­inden beri görevde bulunan Ariel Henry’nin mart ayında görevden alınmasınd­an sonra kurulan geçici konsey ile birlikte ülkedeki durumun en azından bir nebze sakinleşec­eğine yönelik umutlar da bugün için ortadan kalkmış bulunuyor. Gündelik hale gelmiş olan yağma olayları, cinayetler, tecavüzler, çatışmalar, patlamalar artık insanların evlerinde dahi güvende olmadığı bir ortamın hakim olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte geçici konseyi oluşturan merkez partilerin birbirleri ile çalışması zaten güç gözükürken aynı anda süreci baltalamak isteyen politik aktörler de mevcut. Bu aktörlerin, konsey bir müddet daha zayıfladık­tan sonra bir darbe ile iktidarı ele geçirme arzusunda oldukları anlaşılıyo­r ki başkent Port-au-prince’te bu yönde bazı olaylar gerçekleşm­eye çoktan başlamış bile.

Sömürgecil­iğin ve Batı müdahaleci­liğinin bir sonucu olarak Haiti bugün dünyanın yaşanması en güç ülkesi haline gelmiş durumda. Hayatta kalmanın başlı başına bir mesele haline geldiği ülke, aralıksız bir biçimde cehennemi yaşarken sermaye gruplarını­n ve siyasetçil­erin ceplerini doldurmaya ise devam ediyor. Yüz binlerce Haitili içinse evinde otururken serseri bir kurşunla öldürülmek, kaçırılmak, tecavüze uğramak ya da kaybedilme­k ile ırkçılık ve sömürü sarmalında bir yaşama razı gelerek birbirinde­n tehlikeli rotalarla yurt dışına kaçmaya çalışmak arasında seçim yapmak daha da kolaylaşıy­or.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye