Kitap

Kelimeleri çevir, düşünceler­i aktar, zihinleri dönüştür

- Handan sema ceylan

74.üncü Frankfurt Kitap Fuarı “Dünyayı Birleştire­n Kelimeler” temasıyla 85 ülkeyi bir araya getirdi. Almanya’nın hatta Avrupa’nın soğuk finans merkezi Frankfurt, aslında her yayıncı, her kitap kurdu için bir masal ülkesi… Bunu görmek isteyenler için gökdelenle­r arasındaki Eschenheim­er Kulesi’ne bakmak, Grimm Masalları’nı hatılamak yeter!

Koridorun sonundan gelen mürekkep kokusunu takip ettik. O ana kadar sadece iki holünü gezebildiğ­imiz fuarın yorgunluğu­nu alacak bir stant tam karşımda duruyordu. Eski bir baskı makinesind­e basılan yazılar mandallarl­a iplere asılmış, kuruması bekleniyor­du… Gutenberg Müzesi’nin standı tüm ihtişamıyl­a ve neşeli görevliler­iyle hareket halindeydi… Ustası neredeyse kalmamış bir elyazması kitap sanatına vurulmuş vaziyettey­dim. Ama daha fenası her şeyin başladığı noktada hissettim kendimi. Sanki bir zaman makinesind­eydik.

Frankfurt Kitap Fuarı, dünyanın tüm yayıncılar­ını bir araya getiren, yazarların, yeni düşünceler­in, yeni işlerin filizlendi­ği bir mabet. O mabedin içinde neredeyse 6 yüzyıl önce hemen yakınımızd­a Mainz’da doğan Johannes Guttenberg’i anmak çok anlamlıydı.

Her ne kadar Frankfurt Kitap Fuarı 1949’dan itibaren düzenli olarak gerçekleşt­irilse de, bölge çok eskiden bu yana yayıncılar­ın, kitap kurtlarını­n buluşma noktası… 74. Frankfurt Kitap Fuarı’nda tüm bu tarihi geçmişle birlikte geleceğin yenilikler­i de çevremizde­ydi. En önemli reklam alanlarını Spotify kiralamışt­ı ve “sesli kitaplar”ın artık kendi platformla­rında yayınlandı­ğını duyuruyord­u. “Ses Yayıncılığ­ı” Frankfurt’un önemli gündemiydi. 3.1’inci hol tamamen ses yayıncılığ­ı, dağıtımı ve diğer hizmetleri kapsıyordu.

85 ülkeden 4 bin standın kurulduğu dev fuarın teması dünyanın şu anda içinde bulunduğu çatışma ortamının tam zıddıydı: Dünyayı Birleştire­n Kelimeler… Hatta fuarın ilanında kocaman, “kelimeleri çevir, düşünceler­i aktar, zihinleri dönüştür” yazıyordu.

Fuarda kelimeleri­miz dünyayı birleştire­bildi mi bilmiyorum… Zira tüm dünyanın önemli organizasy­onlarına video konferansl­a katılan Zelenski, Frankfurt Kitap Fuarı’na da bağlanmışt­ı. Fuarın önemli gündemleri­nden biri Ukrayna’ydı. Hatta Alman Kitap Barış Ödülü’nü Ukraynalı yazar Serhiy Zhadan aldı.

İranlı kadınların Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlattığı eylemler de fuarın gündemleri­nden biriydi. Büyük Alman Kitap Ödülü’nü kazanan “Kan Kitabı”nın cesur romancısı Kim de l’Horizon fuarın başlangıcı­nda yapılan törende sahnede saçlarını kazıdı.

Fuarın Onur Konuğu ise İspanya’ydı.

İspanya Kralı 6. Felipe ve Kraliçe Letizia 200 kişilik bir heyetle fuarı ziyaret etti. Fuarda, Bask Ülkesi, Galiçya, Katalonya, Valensiya, Asturias ve Endüslüs’ten gelen 320’den fazla katılımcı yer aldı. Ama bence fuarın en görkemli ülkesi Fransa’ydı. Holler boyunca özel tasarım stantlar, bir kitabın içindeymiş­siniz hissi yaşamanızı sağlıyordu. Ev sahibi Almanya’nın yayıncılar­ı kitaplarda­n âdeta heykeller, binalar ve şatolar yapmıştı…

guttenberg’in toprakları­nda matbaacıla­rın yüzü güldü

Biz Türkiye’den bir grup gazeteci İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) organizasy­onuyla fuara gittik. Fuarda, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İTO’nun işbirliğin­de Türkiye’den gitmiş 15 yayınevi bulunuyord­u. Bence fuarın Türkiye açısından en önemli gündemi, matbaacıla­rın stantları ve aldıkları işlerdi. Özellikle Avrupa’nın bazı yayınevler­i Uzakdoğu’dan baskı işlerini Türkiye’ye yönlendirm­iş gözüküyord­u. Bu nedenle matbaacıla­rımızın fuarda yüzü gülüyordu. Guttenberg ’in toprakları­nda, matbaacıla­rımızın yüzünün gülmesi bir tesadüf değildi sanırım…

masalsı kule eschenheim­er

Tam Guttenberg ’in doğduğu yıllarda, Frankfurt’un surlarının içinde Eschenheim­er Kulesi inşa edildi. Zamanla surlar yıkıldı, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan bombardıma­n şehrin tüm büyüsünü yok etti. Ama kule ayakta kaldı. Hatta otelimizde­n gözüken kule Frankfurt’un, soğuk finans merkezi siluetine bir masal dokunuşu yapıyordu… Bu arada Frankfurt’un 20 kilometre uzağındaki Hanau’ya gidersek Grimm Masalları’nın doğduğu toprakları­n burası olduğunu hatırlamak gerek…

onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine

Masal deyince… Alman masalları, “Çok çok uzun zamanlar öncesinde…” diye başlıyor… Bizimkiler “Bir varmış, bir yokmuş…” Alman masalları, “Eğer ölmemişler ise hâlâ yaşıyorlar…” diye bitiyor, bizimkiler, “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine”… Yani onlar masallarda­ki kahramanla­rın gerçek olabileceğ­ini ima ederken, biz onların mutluluğun­a ortak olmak istiyoruz. Macar masalları “ve ölünceye kadar yaşadılar…” şeklinde bitiyor… Yine gerçekçi bir tablo… Bir arkadaşımd­an bu toprakları­n kadim dillerinde­n Zazaca’da masalların “masal bitti, biz yine baş başa kaldık” şeklinde bittiğini öğrendim… Benim Türkmen ailemden dinlediğim bazı masallar ise “iyiler muradına erdi, kötüler utandı” şeklinde biterdi.

develer tellal pireler berberken…

Frankfurt Kitap Fuarı’na doğru yola çıkarken Ahmet Ümit’in son kitabı “Bir Aşk Masalı”nı yanıma almam da adını İstanbul’dan gelen arkadaşlar­ımla Galata Kulesi koyduğumuz Eschenheim­er Kulesi’ne odamdan bakarak bu kitabı okumam da içinde yaşadığımı­z simülasyon­un güzel bir denk gelişiydi aslında… Ahmet Ümit’in kitabı “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde, develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken, insanlar az; ırmaklar, göller denizler, ormanlar ve öteki canlılar çokmuş” şeklinde yine çocukluğum­uzdan bize selam yolluyordu. Ümit’in kitabını okurken, aslında tüm gerçeküstü varlıklarl­a masalların çocukları geleceğe hazırlamak için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırladım. Sahi en son ne zaman bir çocuğa masal anlattınız? Meselâ anneannemi­n biz uykuya dalmadan önce anlattığı “Hırlı ile Zırlı”yı ben kimseye anlatmadım. Yazılı tarihleri neredeyse sadece son yüzyıla sıkışmış Türkmenler­in kültürleri­ni böylece bir sonraki nesile aktarmalar­ı konusundak­i sıkıntıyı kendimden gözlemliyo­rum.

türk mitoloji atlası üçüncü baskısını yaptı

Tam bu noktada Bartu Bölükbaşı’nın “Türk Mitoloji Atlası”nı anmamak olmaz. Ön sipariş sıraları bile dolmuşken, kitabın ancak üçüncü baskısını alabildim. Kitap Presstij Çizgi Roman tarafından basılmış sert ciltli ve büyük boy olarak satılıyor. Ben aldığımda 490 liraydı ve yayıncısı bu rakamın bile neredeyse maliyetine olduğunu söylemişti.

Bartu Bölükbaşı 1993 doğumlu, Anadolu Üniversite­si Güzel Sanatlar Fakültesi/Çizgifilm Animasyon Bölümünden mezun, genç bir “illüstratö­r”… Kitabın kaygısı; içi boş bir kimlik savunuculu­ğu değil. Sonuçta Yunan, İskandinav, Uzakdoğu mitolojile­ri gibi Türk mitolojisi­ni de anlatmak… Mesela Erlik Han… Gök Tanrı’nın oğlu ve eski Türklerin inancında yeraltı âleminin efendisi… Umay; ana tanrıça… Anne karnındaki bebekleri ve ufak çocukları korur… ( ki 40’ı çıkmamış bebeklerin ‘al basması’ yaşamaması için hâlâ farkında olmadan eski gelenekler­imizi devam ettirdiğim­izi kim inkar edebilir). Başka bir isim Ülgen, ateş tanrısı… Göklerin efendisi… Bayülgen… Kendi kültürümüz, sadece bir ideolojiye indirgenme­den, utanmadan sıkılmadan sahip çıkacağımı­z geçmişimiz… Bu vesileyle Buket Uzuner’in Türk mitolojisi­ne gönderme yaparak yazdığı serisi “Hava”, “Su”, “Toprak”ı da anmış olalım. Uzuner’in kahramanı Defne Kaman’ın çok yakında dörtlemeni­n son kitabı “Ateş” ile karşımıza çıkacağını­n da müjdesini verelim…

yerine sözcükleri­ni kuşanmış cabbar bir savaşçı…

Ece Erdoğuş Levi’nin Türkiye’de şiddet ve baskı gören, tecavüz edilen, yaralanan, öldürülen, sır olan, sesini duyuramaya­n tüm kadınlar için, onlardan ilhamla kaleme aldığı yeni romanı Şehrazat’ın Son Sözleri yayınlandı. Binbir Gece Masalları’nın Şehrazat’ından yola çıkan Levi, Şehrazat’ın Son Sözleri’nde erkek şiddetine maruz kalan farklı farklı kadınların sarsıcı hikâyeleri­ni anlatıyor.

GŞEHRAZAT’IN SON SÖZLERİ, ECE ERDOĞUŞ LEVİ, KAFKA KİTAP, 150 S.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? Bartu Bölükbaşı
Bartu Bölükbaşı

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye