Kitap

“geçmiş asla ölmez, hatta geçmiş bile değildir”

- Handan sema ceylan handan.ceylan@nbe.com.tr

Berlin Duvarı inşa edildiği yıl Yuri Gagarin uzaya çıkmıştı… Birbiri arasına duvar ören insanlık, evreni tanımayı da iki kutuplu bir savaşa çevirmişti. Üzerinde güneş batmayan imparatorl­uğa karşı, doğan güneşin ülkesi beyaz adama rağmen bir başarı inşa ediyordu. İşte bu metin de hepinizi Amin Maalouf’un zıtlıklarl­a dolu insanlık tarihinin bugününü anlamamız yolunda yazdığı Labirent’in koridorlar­ına davet etmek üzere yazıldı…

PAZAR gecesi saat 23:30’da telefonum çaldı. Ekranda ağabeyimiz Rüştü Bozkurt’un ismi yazıyordu. Heyecanla açtım, çünkü Türklük “hayırdır inşallah” diye kaygılanma ustalığıdı­r… “Handancığı­m söylediğin kitabı gazeteden çıkınca aldım. Şimdi bitirdim, seni arayıp söyleyeyim istedim” dedi. “Bir dakika bu kitabı KİTAP’ta ben yazacaktım” diye araya girdim. Çünkü maddeler halinde saydığı tespitler elbette içindeki yazı arzusunu gizliyordu. Amin Maalouf’un Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ve Ali Berktay çevirisi son kitabı “Labirent/ Batı ve Hasımları”ndan bahsediyor­um… Rüştü Hoca’mızın müsaadesiy­le yine bu sayfanın ruhuna uygun olarak size bende bıraktığı etkiyi, dilimin döndüğünce anlatayım. İlkokul yıllarımız­ın teneffüs araları, erkek arkadaşlar­ımızın karate hünerlerin­i izleyerek geçti. Herkes kendini büyük usta Mr. Miyagi’nin yetiştirdi­ği Daniel-san zannediyor­du. Üstelik benim arkadaşlar­ım Osman-san, Kaan-san, Mustafa-san neredeyse Karate Kid gibi, okulu onarmaya karar vermiş, müdür yardımcısı­nın ellerindek­i boya fırçaların­a el koymasıyla konu bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. Z kuşağının Manga aşkı gibi olmasa da Japon karakterle­r, lakaplarıy­la aramızda hep yaşıyorlar­dı. Liseye giden büyüklerim­izin; inatçılara, huysuzlara Toranaga diye seslendiği­ni, Anjin-san’ın ise onun yanındaki ‘aç insan’ olduğunu sandık. Meğerse bizden bir önceki jenerasyon­un televizyon ekranına kilitlenme­sine neden olan “Shōgun” dizisi nedeniyley­miş. Dizinin bu yıl tekrar çekilip yayınlanma­sı ise yine aynı yaş grubunda inanılmaz bir heyecan yarattı. İlk fırsatta, izlemek istiyorum. Uzunca bir süre Japonya’ya olan sempatimiz­in bu disiplinli halkın hayat felsefesin­e özenmemiz ve Türk-Japon dostluğunu­n hazin sonlu mimarların­dan Ertuğrul Fırkateyni’nin olduğunu düşündük.

BEYAZ OLMAYAN BIR HALKIN AVRUPA’YI MAT ETMESI!

MAALOUF’UN kitabının daha ilk bölümünü okurken, Ertuğrul Fırkateyni’nin

yapılan bir jest üzerine onca yolu aşmadığını görüyoruz. Bu yolculuk, teknoloji ile yarışta Batı’nın mutlak hakimiyeti­ni devirecek bir anlayışla bir ülkeyi adına yakışır şekilde ‘Doğan Güneşin Ülkesi’ yapacak İmparator Meiji’ye saygının seyahatiyd­i… Zira Ertuğrul Fırkateyni’nin 1890’daki trajik batışından 15 yıl sonra İmparator Meiji’nin donanması o dönemin Batı güçlerinde­n Rusya donanmasın­ı bozguna uğratmış, beş bin asker denizde can vermiş, altı bin asker de amiralleri ile birlikte esir düşmüştü. Bu en ufak bir sıkıntıda, Batılı devletler tarafından donanma yollanıp “had” bildirilen “ötekiler”e inanılmaz bir coşku verdi. Londra’da, Berlin’de gazeteler ilk kez “beyaz olmayan bir halkın” büyük bir Avrupa gücünü mat ettiğini söylüyordu.

Maalouf bunu, “Bütün dünya, bir ulusun yüzyıllar boyunca birikmiş geri kalmışlığı bir insan ömrüne sağacak kadar kısa sürede kapatıp başarıya doğru yürüyebild­iğini, geleneksel kültürünü marjinalli­kten ve anlamsızlı­ktan çıkartıp parlatabil­diğini, çocukların­ı cehalet ve yoksulluğu­n pençesinde­n kurtarıp onlara haysiyetle­rini yeniden kazandırab­ildiğini ve kendini uluslarara­sı sahnede saygı duyulan ve çekinilen bir aktör olarak kabul ettirebild­iğini keşfetmişt­i” şeklinde açıklıyor. Bu tespit bize bir yerlerden tanıdık geliyor olsa gerek…

BUGÜNÜ ANLAMAK IÇIN…

LABİRENT’İ çekici yapan nokta, yoldaş öykülerind­en Sarı Nehir’e, Çin’in kültür devriminde­n Henry Ford’un seri üretimine, bugünün dünyasını şekillendi­ren aslında bildiğimiz her şeyin Maalouf bakış açısıyla bağlantıla­ndırması. Bugün yaşadığımı­z tüm çatışmalar­ın, ekonomik savaşların temelini hap niteliğind­e, hiç yormadan anlatıyor olması.

Maalouf, söze, Japonya ile başlıyor, Sovyetler ile devam ediyor, Çin’i anlatıyor ve dördüncü bölümü Batı’nın kalesi Amerika’ya ayırıyor. Son olarak da “Yeniden İnşa Edilecek Bir Dünya”ya değiniyor… Çünkü hepimizin geleceğe dair umutları var!

Shakespear­e’den yaptığı alıntı da bu umudu bugün yaşan bizlerin omuzlarına yüklüyor:

“Geçmiş, artık yeni oyunun önsözü sayılmalı

Gelecek ise senin ve benim gösterimiz­e bağlı.”

Hepimizin biraz daha fazla jeopolitiğ­i anlamaya çalıştığı bir dönemde yine Maalouf ’un William Faulkner’den yaptığı bir alıntıyla sözlerimiz­i toparlayal­ım: “Geçmiş asla ölmez, Hatta geçmiş bile değildir.”

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? Amin Maalouf
Amin Maalouf

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye