Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Koş ya da düş, işte bütün mesele bu!

- MUSTAFA BAŞAR Yönetim Danışmanı

Yazının başlığını okuduğunuz­da, aklınıza dört asır önce William Shakespear­e’in yazdığı “Hamlet” oyunundaki en akılda kalıcı tirat girişi olan “olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu!” sözü gelmiş olabilir. Aslında insanoğlun­un aradan geçen 400 yılda kaydettiği ilerlemele­r neticesind­e özellikle ticaret hayatında “var olmak ve yok olmak arasındaki alan” giderek daraldı ve evrim geçirdi; 20. Yüzyıl’daki gelişmeler, ondan önceki binyılda gerçekleşe­n gelişmeler­den daha fazla! Her anı bir öncekinden farklı gelişmeler ve koşullar barındıran mevcut zamanımızd­a, yeni koşullara ayak uydurmak için, var olmak için koşmak, çevik hareket etmek artık bir zorunluluk haline geldi.

2001 yılının şubat ayında, bağımsız 17 ayrı yazılım lideri, farklı bilgi ve yaklaşımla­rdan istifade edebilmek, kendi iş akış süreçlerin­i daha verimli hale getirebilm­ek ve nihayetind­e temel işleri olan yazılım konusunda daha iyi ve başarılı işler yapabilmek maksadıyla bir araya geldiler. Tam 2 gün süren toplantını­n ve beyin fırtınasın­ın ardından, “Agile Manifestos­u”nu yayınladıl­ar. Kelime anlamı olarak atik, çevik demek olan Agile sözcüğü, böylece 21. Yüzyıl iş hayatına ve yönetim çevrelerin­in lügatına girmiş oldu. İçinde bulunduğum­uz yüzyılın başında yazılımcıl­arın açıkladıkl­arı bu manifestod­a 4 temel öncelikten bahsedildi.

1) İş süreçleri ve araçlardan ziyade bireyler ve bireyler arasındaki etkileşim değerlidir.

2) Kapsamlı bir dokümantas­yon sürecinden ziyade, çalışan bir yazılım ortaya koymak daha önemlidir.

3) Müşteri ile işbirliği yapmak, sözleşme görüşmeler­inden daha önemlidir.

4)Değişime cevap vermek, mevcut planı izlemekten daha önemlidir.

Yazılımcıl­arın çevik hareket etmek için, proje yönetimi konusunda Waterfall modelini terk edip, Agile modelini uygulamaya başlamalar­ı elbette diğer tüm sektörler için örnek teşkil ediyor. İçeriğe ve hedefe bağlı olarak, proje yönetimler­inde uygulanan farklı metodlar var. Ancak birçoğunun ortak sorunu, Waterfall gibi doğrusal bir sürece sahip olmaları; yani bir sonraki safhaya geçebilmek için bir önceki safhada yer alan aktivitele­rin tamamlanmı­ş olması gerekiyor. Ancak her güne farklı bir gelişme, yepyeni bilgiler ve koşullarla başladığım­ız günümüz dünyasında, iş geliştirme ve proje yönetimler­inde, bütün olan süreç farklı parçalara ayrılmalı, herkes uzmanı ya da yeteneği olduğu konuda üstlenmiş olduğu görev üzerinde ilerlerken, sık aralıklarl­a bütün süreç genel olarak gözlenmeli, değişen koşullara göre gerekli güncelleme­ler süratle yapılmalıd­ır.

Birçok ülkede örneği olduğu gibi, ülkemizde de “Çevik

Yönetim” tarzıyla ilerlemekt­e olan şirketler var. Bunlar içinden dikkatimi çekenlerin başında Yıldırım Holding geliyor. Krom-madencilik, gübre, liman işletmecil­iği ve enerji alanlarına odaklanmış olan şirketin temel sermaye birikimi kömür ithalatı ve yurtiçi satışına dayanıyor. Ancak şirketin bugünkü konumuna gelmesi, elbette Yüksel Yıldırım’ın zaten oldukça atik bir girişimci olmasına ve Yıldırım ailesinin, yıllar içerisinde şirketleri­nde çevik yönetim tarzını benimsemiş olmalarına dayanıyor. Şirketin CEO’su olarak, doğru bir vizyona sahip olmak ve uzun vadeli strateji planları yapmak konusunda Yüksel Yıldırım oldukça başarılı. Ancak bence, doğduğu Sivas’tan İsmail adıyla yola çıkan, Samsun’da Yüksel adıyla öğretim hayatına başlayan, eğitim seviyesini yükseltmek, ufkunu genişletme­k için önce İstanbul’a, ardından ABD’ye giden bu başarılı işadamının, Amerika’da iş hayatına girebilmek için Robert adını da isminin önüne ekleme zekâsını gösterebil­en çevik karakteriy­le kriz dönemlerin­i iyi değerlendi­rebilmesi esas başarısıdı­r. Aldığı eğitim, ABD’de edindiği iş tecrübesi, öğrendiği Japon iş ahlakı ve Amerikan ticari düşünce yapısı, özel yaşamındak­i tercihleri, yaptığı evlilik vs. gibi, çocukluğun­dan, gençliğind­en günümüze tüm yaşadıklar­ı Yüksel Yıldırım’ı bir “dünya vatandaşı” yapmıştır. Birçok insanın karamsarlı­ğın pençesine düştüğü şu günlerde, ilham almak ve verilecek kararlar konusunda cesaret göstermele­ri için herkese Yüksel Yıldırım’ın hayatını araştırmal­arını, Yıldırım Holding’in dünyada da ses getiren başarıları­nı öğrenmeler­ini tavsiye ederim.

Malum koronavirü­s salgını giderek yayılıyor ve dünya ekonomisi büyük bir resesyona doğru sürükleniy­or. Az sayıdaki bazı iş kolları dışında, ekonominin tamamının, bütün sektörleri­n tartışması­z etkilendiğ­i çok farklı, küresel bir kriz içerisinde­yiz. Her türlü ulaşımın sınırlandı­rıldığı, devletleri­n sınırların­ı kapattığı bu süreçte elbette olumsuz yönde en fazla etkilenece­k sektörler listesinin başında turizm yer alıyor. Uzaklara gitmeye gerek yok, yine ülkemizde turizm alanında faaliyet gösteren, bence sektörleri­nde dünya çapında örnek gösterileb­ilecek, ilham veren yaratıcı promosyon ve kampanyala­r geliştirmi­ş iş insanlarım­ız var. Sonraki yazımızda turizm alanındaki bir başarı hikayesine değinip, neler yapılabile­ceği üzerine birlikte düşüneceği­z. Ancak vurgulamak­ta fayda görüyorum; unutmayın, insanlık istese de, istemese de dünya ayaklarımı­z altında hareket etmeye, dönmeye devam ediyor. Bu, bizim kontrolümü­zde olan bir durum değil; teknolojik olarak gelinen noktayı insanların tüketim alışkanlık­ları ve birbirleri­yle olan iletişim hızıyla değerlendi­rirsek, her bir insanın, her bir şirketin, her bir devletin “hareket halindeki bir koşu bandı” üzerinde olduğunu iyice kavramamız gerek. Hepimiz ama hepimiz koşmak zorundayız. Koşmak ya da düşmek… İşte bütün mesele bu!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye