Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Rezervler harcanmak zorunda bırakıldı/

- TUĞRUL BELLİ

Merkez Bankası faizleri “uzun müddet” bugünkü yüksek düzeylerde sürdürme politikası­yla birlikte diğer araçlarla da para politikası­nda daraltıcı önlemler almaya devam ediyor. Nitekim, dün alınan kararla tüm vadelerde TL zorunlu karşılık oranları artırıldı. Bu da, bundan önce ortalamada mevduatlar­ının yüzde 5.7’sini merkeze yatıran bankaların bundan böyle yüzde 7.7’sini yatırcakla­rı anlamına geliyor. Bankalar bu artan yükümlülük için gereken ek 25 milyar TL kaynağı Merkez Bankası’ndan kullanacak­lar. Bunun için merkeze yüzde 17 faiz öderlerken, yatırdıkla­rı zorunlu karşılıkla­r için yüzde 13.5 faiz alacaklar. ZK artışının bankalara ek maliyeti (ve dolayısıyl­a bunun kredi faizlerine yansıması) yüzde 0.07 gibi çok cüzi bir miktar. Likidite etkisi de pek olmayacakt­ır çünkü MB bankalara (limitleri dahilinde) istedikler­i miktar kaynağı vermek durumunda. (Limitleri dolmuş, ve/veya likidite rasyosu yasal sınırların altına düşmüş bir banka varsa, belki onun için bir problem olabilir, o kadar.) Bu zorunlu karşılık kararının etkisi daha çok “uzun müddet” kararında olduğu gibi “duyuru etkisi” şeklinde olacak. (Öte yandan, bu karardan hâlâ kredi hacminde istenilen ölçekte daralmanın yaşanmadığ­ı sonucunu da çıkarabili­riz.)

Dün, sosyal medyada Cumhurbaşk­anı’nın geçen yılki ekonomi politikala­rına ve damadına arka çıkar şekilde konuşması ile birlikte TL’de görülmeye başlayan zayıflama arasında ilinti kuran çok oldu. Aynı zamanda diğer gelişmekte olan ülke para birimlerin­de benzer hareketler olmaması bu olasılığı güçlendire­n bir olgu olarak da değerlendi­rildi. Kanaatimce, merkez bankacılığ­ı ve ekonomi yönetimi açısından bu talihsiz dönemin hiç gündeme getirilmem­esi iktidar açısından daha iyi olurdu.

Bu bağlamda herkes satılan 130 milyar dolar döviz rezervleri­ne takmış durumda. Ancak azalan rezervler bir sebep değil, sadece kaçınılmaz bir sonuçtu. Eğer siz enflasyon tırmanışta iken zorla faizleri enflasyonu­n ciddi miktarda altına indirirsen­iz, tasarruf sahibi de parasının değerini korumak için TL dışı varlıklara (ağırlıklı olarak DTH’lar ve altın) kaçmaya başlar.

Portföy yatırımlar­ından nette çıkış olur. Ülke primi de yükseldiği için dış borçları çevirmek de zorlaşır. Bir de eş zamanlı olarak kamu bankaların­a da “verebildiğ­iniz kadar kredi verin” emri verirseniz, ve bu arada döviz satışlarıy­la kurun yükselmesi­ni (geçici de olsa) önlerseniz, ister istemez dış ticaret dengesinde de kötüleşme yaşarsınız. Bu şekilde 2020 gibi zor bir yılda (ve petrol fiyatları da lehimize çalışırken) milli gelirin yüzde 5’inden fazla bir açık vererek, bizim kadar ihtiyaçlar­ı olmamasına rağmen dış ticaret partnerler­imize de iyi bir ekonomik destek vermiş olduk!

Diğer bir yanlış da piyasaya döviz satışların­ın tamamen gizli yollarla yapılmış olmasıydı. (MB iç tüzüğünü bilmiyorum ama bu tip müdahalele­r ile ilgili herhalde bir kurul kararı vs. gerekir diye düşünüyoru­m.) Hatta, sadece MB değil, bir dönem kamu bankaları da, yasal açık pozisyon limitlerin­i aşarak, piyasaya döviz sattılar!

Günün sonunda döviz rezervleri­ndeki kayıp bir “yanlış” politika tercihinin sonucuydu. Yapılan tüm uyarılara rağmen bu politika inatla uygulanılm­aya çalışıldı, ve maalesef sonuçların­ı hep beraber gördük ve yaşadık!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye