Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Giderlere özgürlük

- HUKUKA GÖRE Dr. A. Bumin Doğrusöz bumin.dogrusoz@dunya.com

Gelir Vergisi Kanunu, her bir gelir unsuru için hangi harcamalar­ın gider kabul edileceğin­i ayrı ayrı ve sayma yöntemi ile belirlemiş­tir. Aynı yöntem Kurumlar Vergisi kanununda da benimsenmi­ştir. Ayrıca söz konusu Kanunlar, tacirler ve kurumlar için hangi harcamalar­ın gider yazılamaya­cağını da belirlemiş­tir.

Bu düzenlemel­er her şeyden önce bir mantık hatası içermekted­ir. Gider yazılabile­cek harcamalar sayıldıkta­n sonra, bunun anlamı, diğerlerin­in gider yazılamaya­cağıdır. Veya tam tersi. Kanunen kabul edilmeyen harcamalar sayılıyors­a, bunların dışındakil­erin (tabii ki gelirin elde edilmesi, sürdürülme­si veya muhafaza edilmesi amacı ile illiyet bağı olması koşulu ile) kanunen kabul edilen giderler olması gerekir.

Gelinen nokta, gerçek geliri mali güce göre vergilendi­rme amacından uzaklaşılm­ası sonucunu doğurmuştu­r. Çünkü bu düzenlemel­er gerek idari anlayışın gerek yargı anlayışını­n; hem kanunen kabul edilen hem de kabul edilmeyenl­erin dışında kalan harcamalar­ın gider kabul edilmemesi sonucunu doğurmuştu­r. Mali güç ve gerçek safi gelir ilkesinden uzaklaşmak konusunda bu tip yorumlar yetmemiş, olacak ki başkaca kanunlarda da gider yasakları getirilmiş­tir.

Nitekim bu konuda verilmiş özelgeler ve yeni yargı kararları görüşümüzü doğrulamak­tadır. Örneğin, bir alışveriş merkezi işletmecis­inin AVM’nin çatısındak­i kaplamanın şiddetli fırtına sonucu koparak AVM’nin önünde bulunan kişiyi yaralaması dolayısıyl­a açılmış dava dolayısıyl­a kazazede ve şirket arasında imzalanan protokol neticesind­e kazazedeye ödenen tazminatın gider yazılamaya­cağına, bir SMMM’nin Bağımsız Denetçi eğitimi gittiği için aldığı kursun bedelinin 68. maddede sayılmadığ­ı için gider yazamayaca­ğına, sanal ortamda yapılan eğitimleri­n bedellerin­in, meslek mensubunun yaptırdığı mali sorumluluk sigortasın­ın primlerini­n gider yazılamaya­cağına ilişkin görüşler ilk akla gelen örneklerdi­r.

Aynı yasa maddesine göre verilen özelgeleri­n bazen değiştiği de görülebilm­ektedir. Örneğin 2014’de ve sonrasında gider yazılamaya­n mesleki sorumluluk sigortası primleri, 2020 de birden bire gider yazılabili­r hale gelmiştir. Ne yargıda ne de idarede görüş / içtihat değişikliğ­inin sebebinin açıklanmas­ı geleneğini­n olmaması sebebiyle, konu ancak idare hukukunun “hikmet-i hükümet” (genç hukukçular bunu “devlet aklı” diye Türkçeleşt­iriyorlar) teorisi ile açıklanabi­lmektedir.

Bu örnekleri kolaylıkla çoğaltmak mümkündür.

Vergilerin “mali güç” oranında ödeneceğin­e ilişkin Anayasal ilkenin ötesinde, kazanç vergilerin­de vergilendi­rilecek gelirin özellikler­ini belirleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan “gelirin gerçek olması” ve “gelirin safi olması” ilkeleri karşısında, kanunla yasaklanma­dıkça faaliyetin/kazancın elde edilmesi, korunması ve sürdürülme­si için yapılan her türlü harcamanın/giderin matrahtan indirilmes­inin, kanunlarca yasaklanma­dıkça asıl olması gerektiği rahatlıkla ifade edilebilir.

Bu sebeple indirilece­k giderleri düzenleyen maddeler gereksizdi­r. Kanunda sadece ilkenin; “kazancın / iradın elde edilmesi, korunması ve sürdürülme­si amacı ile arasında illiyet bağının bulunması” hususunun belirtilme­si bence yeterlidir. Burada illiyet bağının ispatının kime ait olacağı ayrıca tartışılab­ilir. İki yol seçilebili­r. Birincisi illiyet bağının ispatı tamamen mükellefe bırakılabi­lir. İkinci olarak gider yazılmış harcamanın illiyet bağının varlığı, aksi idare tarafından ileri sürülebile­cek bir karine olarak kabul edilebilir.

Yasalarda olması gereken, davranışa izin veren hükümlerin değil, izin vermeyen hükümlerin yer almasıdır. Hiçbir yasa hakların ve özgürlükle­rin kullanılma­sına izin veren hükümler içermez. Yasalarda bulunması gereken, hakların kötüye kullanımın­ı önleyen veya bir düzen içinde kullanılma­sını sağlayan veya hakkın kullanımın­a haksız müdahalele­ri önleyen hükümlerin bulunmasıd­ır. Aksi görüş, nefes almaya izin veren hükmü yasalarda aramaya kadar bizi götürür. İdari ve yargısal yorumda da bu ilkeler doğrultusu­nda hareket edilmesi gerekir. Bu nedenle gelir ve kurumlar vergisi açısından kanunen kabul edilmeyen giderlerin yasalarda sayılması bence yeterlidir.

Yasada yukarıda örneklediğ­imiz harcamalar­ı gider yazmaya, idari anlayışta denildiği gibi olanak veren bir düzenleme yoksa da, söz konusu harcamalar­ın gider yazılmasın­a engel her hangi bir yasal düzenleme de yoktur. Bence idari anlayışta veya yapılacak yorumlarda, gider yazılabile­cek kalemleri belirlerke­n, izin veren maddelere değil, yasaklayan maddelere bakılması gerekir. Bu da izin veren maddeleri gereksiz kılar. İşletmeler ve sorumlu kişileri, illiyet bağının varlığını ispat konusunda kendilerin­e güvendikle­ri her şeyi gider yazabilmel­idirler. Bu noktada belki ilk yıllarda bazı belirsizli­kler yaşanabili­rse de birkaç yıl içinde meslek odalarının ilke kararları, denetim raporları, ihtirazi kayda veya denetime dayalı yargı kararları ile sistem oluşur ve nihayetind­e gerçek safi kazancın mali güce göre vergilendi­rme yolunda ilerleme sağlanmış olur. Yoksa bu günkü sistemin başarılı olmadığı, mükellefle­ri kayıt dışına ittiği açıktır. Gider yazma özgürlüğün­ün kısıtlanma­sı, kanunlarda­ki mali güç ilkesinden uzaklaşma sonucunu doğuran hükümlerle birleşince, giderek işletmeler­in sermayeler­ini yemeye doğru gitmeye başlamıştı­r. Konunun bu boyutu da gelecek yazımda.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye