Bilgi yoksulluğu
Yoksulluk, kulağa daha ziyade, ekonomik mahrumiyeti çağrıştırıyor. Oysa yoksul olma hali, özgürlükten, beceriye ve bilgiye dek daha geniş bir durumun ifadesi…
Özellikle bilgi yoksulluğu, bana göre tüm diğer türlerinden daha kalıcı ve vahim sonuçlar doğurmaya gebe… Bilenle bilmeyenin bir olmayacağı kesin. Fakat bilemeyenlerin, bilgi yoksulluğuyla diğer tüm imkânlardan da mahrum olma akıbetine uğrayacağı bir çağda yaşıyoruz.
Bir ulusun ya da bir bireyin gelir seviyesini belirlemek için, bulunduğu coğrafyaya bakılan çağ, geride kalıyor. Bir kişi eğer Afrika ya da az gelişmiş ülke vatandaşı ise onun yoksul olduğunu söyleyebiliyorduk. Ama şimdi, bulunduğu coğrafyadan bağımsız, hatta ait olduğu aileden de bağımsız, zengin veya yoksul olmak mümkün.
Şimdilerde ve yakın gelecekte, bir bireyin gelir seviyesini tespit etmek için, eğitimin, bilginin hangi basamağında olduğuna bakacağız. Yoksulluk haritasını çizmek için öteden beri kullandığımız fert başına milli gelir kavramı, artık eskisi kadar açıklayıcı olamıyor.
Eğer bilgi, tüm diğer üretim faktörlerinden (sermaye, hammadde, emek) daha önemli hale geldiyse, bunu üreten, elinde tutan ve yönetenlerin, bunu başaramayanlara karşı bir üstünlük sağlayacağı kesindir.
Dünyada, bir ülkede veya bir aile içinde “bilgi dağılımı” kavramı giderek ön plana çıkıyor. Üretilen bilginin dağılımına baktığımızda, geleneksek GSMH (milli gelir) sıralamasının değiştiğini görüyoruz. Bilgi yoksulluğu açısından değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin GSMH sıralamasındaki ilk 20’lerde olan yerinin, bir anda 45-55’inci sıralara indiğini fark ediyoruz. Türkiye, bilgi üretebiliyor mu? Aslında üretiyor. Ancak miktarı ve kalitesi konusunda ciddi sorunlarımız var. Bilgiye dair yeni bir kavram olan “çalışan bilgi – Working Knowledge)” anlayışı henüz yaygınlık kazanmış değil. En basitinden bir örnek verelim; Bugün bir malın, “hammaddesini tedarikçisinden alıp mamul hale getirip müşterinin evine götürene dek” tüm süreçlerinde inanılmaz bilgi ihtiyacı oluşuyor. Bu bilgi her seferinde üretiliyor ve saklanmayıp tasnif edilmeyip kullanım sonrası çöpe atılıyorsa, en basitinden maliyet avantajı yaratamamış oluyorsunuz. Bilgi, ancak onu üretirseniz var olur. Eğer bilgiyi üretemiyorsanız, birileri bunu sizin için yapıyor demektir. Ve siz bu bilgiye “ödemek” zorundasınız.