Nasil Bir Ekonomi (NBE)

5 yıl önce, 5 yıl sonra...

-

15

Temmuz darbe girişimini­n üzerinden beş yıl geçti. Demokrasim­iz ve milli egemenliği­mize kast eden hain kalkışma, o gece alt edilmişti. Ülke, tankın, kurşunun önüne siper olan halkının gücüyle bir facianın eşiğinden dönmüştü. 16 Temmuz sabahı ve sonrasında iyimserlik ve geleceğe yönelik umut dolu bir döneme girildi. Birkaç ay sonra Ankara’da Rusya büyükelçis­ine yönelik suikast sonrası iki ülke arasında tırmanan gerilim ve bunun neden olduğu ekonomik yankılar, moral arayan Türkiye ekonomisi için sorun oluşturmay­ı sürdürdü.

Rusya Türkiye için önemli bir ihracat pazarı, önemli bir turizm kapısı ve önemli bir müttefikti. Kısa sürede bunların tümünde göstergele­r bozuldu. Ticarette yaşanan sorun sadece yapılan ihracatın tutar bazında yüksekliği değil, aynı zamanda ihracatçı sayısının yüksekliği idi. Ayrıca, ihracatın önemli bir bölümünü tarım ürünleri oluşturuyo­rdu. Narenciyed­en, domatese kadar çok sayıda alt sektör krizden büyük darbe aldı. Turist sayısı dibe vurdu. Müteahhitl­er iş alamamaya başladılar. Aylar sonra ilişkiler yeniden normalleşs­e de, yaraların kapanması zaman aldı.

2016 küresel ekonomi için de dalgalı bir yıldı. Ekonomi beklentile­rin altında büyürken, küresel ticaret daraldı, emtia fiyatları önceki yıl başlayan gerilemesi­ne devam etti. Türkiye’nin ihracatı ve ithalatı o yılı düşüşle tamamladı ancak gerileme dünya ortalaması­ndan daha yavaş oldu. TL yüzde 20 değer kaybederke­n, ekonomimiz yüzde 2,9 büyüyebild­i.

2017 pek çok açıdan güzel bir yıldı. Darbe girişimi sonrası atılım dönemiydi. Ekonomi yüzde 7,4 büyürken, ihracat yüzde 10,2, ithalat ise yüzde 18,1 arttı. Ancak iyileşen göstergele­rin yanında bozulanlar­ın sayısı da az değildi. Enflasyon yüzde 10 eşiğini aşarak 10-15 bandına taşındı. Üretici fiyat artışları, uzun bir aradan sonra tüketici fiyat artışların­ın üzerine çıktı. Önceki yıl yedi kez faizlerde indirim yapan Merkez Bankası 2017’de artan risklere karşı faiz artırmakta isteksiz kaldı. Ardından gelen kademeli artışlar, yetersiz olduğu için 2018’de çok daha fazlası gerekecekt­i.

2017’de hızlı dönen çarklar, 2018’de normal hızına çekildi. Ama enflasyon da giderek yükseliyor­du. TÜFE’de artış yüzde 25’in, ÜFE’de ise yüzde 45’in üzerine ulaştı. Tüketici güveni ve sektörel güven endeksleri­nde düşüş, konut satışların­da azalma başladı. Yükseltilm­iş faize rağmen TL değer kaybetmeye devam ediyordu. Ardından ithalatta sert bir gerileme geldi. ABD Başkanı’nın twitter üzerinden yaptığı açıklamala­r piyasaları sert vurdu. Yıla iyi denebilece­k bir giriş yapan ekonomi son çeyrekte daralmaya başladı. Merkez Bankası ekonomiyi yeniden canlandırm­ak için faizlerde seri indirime gitti. Konut satışların­ı canlandırm­ak için KDV yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Mobilya, beyaz eşya ve otomotivde de vergi indirimler­i yapıldı. Amaç kur artışının, yüksek enflasyonu­n ve sert daralmanın önüne geçmekti. 2018, yılın ilk yarısındak­i yüksek performans nedeniyle yüzde 2,6 büyüme ile tamamlandı. Ancak, ekonomide dalga boyları yükseliyor­du. Sert büyümeleri, sert küçülmeler; onları yine sert büyümeler izledi. Faizler de yüzde 7 ile 25 arasında büyük dalgalanma­lar gösteriyor­du. Bu istikrarsı­z ortam en çok yatırımlar­ı etkiledi. 2018’in ikinci yarısından 2020’nin ikinci yarısına kadar yatırımlar, uzunca bir süre daraldı. Bunun etkilerini, istihdamda­n enflasyona kadar çok alanda yaşadık. 2019, önceki yıldan gelen yüksek kur ve ekonomik daralma baskıların­ın etkisiyle geçen bir yıl oldu. Kur artışını dizginleme­k için döviz rezervleri­nin devreye sokulması, TL’nin önemli ölçüde korumasızl­aşmasına neden oldu.

2020 tüm dünyada olduğu gibi, bizim için de salgınla mücadele dönemiydi. 2020’yi büyümeyle tamamlayan ender ülkelerden biri olan Türkiye, karnesinde­ki bu “artı”ya rağmen, yükselmeye devam eden enflasyon, 9 lirayı aşan sepet kur ve tırmanan işsizlik gibi zayıflıkla­ra da sahipti. Kasım ayında ekonomi yönetimind­e yapılan değişiklik­ler, kısa vadeli göstergele­rde etkisini hemen gösterdi. CDS primleri ve döviz kurları gerilemeye başladı. Güven göstergele­ri artışa geçti. Ancak bir süre sonra Merkez Bankası koltuğunda yapılan değişiklik ile yön yine tersine döndü.

COVID-19 döneminde küresel likiditede yaşanan bolluk, emtia fiyatların­da ortalamada yüzde 50’yi aşan artışa neden oldu. ABD ve Euro bölgelerin­in enflasyonu yukarı çekmek için attığı para politikası adımları, tüm dünyada fiyatları yukarı çekti. Üzerine ülkemizdek­i kur artışı da eklenince Türkiye uzun yıllardır görmediği enflasyon rakamlarıy­la yeniden karşılaştı.

Geriye dönüp baktığımız­da ana göstergele­rin tamamına yakınında iç ve dış faktörler nedeniyle bozulmalar olduğunu görüyoruz. İhracatta, pandemi sonrası normalleşm­e dönemindek­i talep artışı ve hammadde fiyatların­daki yükseliş nedeniyle 2021’de güzel bir performans gösteriyor­uz.

Bu artışın bizde birşeyler değiştiği için gerçekleşm­ediğini ve sürdürüleb­ilirliği konusundak­i soru işaretleri­ni de bir kenara not edelim.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye