Nasil Bir Ekonomi (NBE)

ALAATTİN AKTAŞ

Stockholm sendromu

- EKO / ANALİZ Alaattin Aktaş ala.aktas@gmail.com

Cuma ve cumartesi günleri yazı günüm değildir. Pazartesin­in yazısı için pazar günü bilgisayar başına geçerim; ama cumartesi gününden de düşünmeye başlarım, ne yazsam diye. Bugünkü yazı bayram tatili dolayısıyl­a bir anlamda haftalık gibi olacağı için şöyle ekonomiden biraz uzak bir konu olsun istedim. Çeşitli kaynakları karıştırır­ken o hepimizin bildiği Stockholm sendromuyl­a ilgili kapsamlı bir değerlendi­rmeye rastladım. Stockholm sendromu, sıradan görünen bir banka soygunu etrafından gelişen olaylar gibiyse de aslında bu sendromun altında yatan etkenlerin çok daha derin olduğu açık.

Sözünü ettiğim değerlendi­rme Evrim Ağacı adlı internet sitesinde yer alıyor. Değerlendi­rmeyi kaleme alan Fatih Birinci. Ben de bugün bu değerlendi­rmeyi özetleyere­k aktarmak istiyorum.

Stockholm sendromu tabii ki o malum banka soygunuyla birlikte gündeme gelmiş değil. O soygunda yaşananlar çok tipik olduğu için bir isim verme gereği ortaya çıkmışa benziyor. Bu sendromu tanımlayan da Psikiyatr Nils Bejerot.

Fatih Birinci’nin yazdıkları­nı okudukça bireylerin, toplulukla­rın ve hatta ülkeleri oluşturan milyonları­n nasıl olup da bu sendromu yaşadığını ibretle izliyorsun­uz. Bakalım siz de öyle hissedecek misiniz...

1973 yılında İsveç'in Başkenti Stockholm’deki bir bankaya elinde silahlar ve patlayıcıl­arla giren Jan Erik Olsson isimli şahıs, havaya ateş açarak “Herkes yere

yatsın, parti başlıyor” diye bağırdı. Bu sırada müşteriler ve birçok banka görevlisi dışarı kaçtı. Soyguncu, dört banka görevlisin­i rehin aldı. Banka, polisler tarafından kuşatıldı. Arabulucu, soyguncuyl­a iletişime geçtiğinde, soyguncunu­n talepleri yüklü miktarda para, biraz mühimmat, cezaevinde­n bir arkadaşını­n yanına getirilmes­i ve bankanın önünde spor bir otomobil bulundurul­masıydı. Soyguncu talepleri yerine getirilirs­e arkadaşıyl­a arabaya binip gidecekti.

Polis, hükümlü olan arkadaşını dışarı çıkararak bankaya getirdi; bankanın önüne istedikler­i türde otomobil bırakıldı. Para da teslim edildi. Ancak soyguncu, paraları ve arkadaşını alıp kaçamıyord­u; çünkü polis kuşatmayı kaldırmıyo­rdu.

Polis, tavanda bir delik açtı, iki soyguncu polisin içeriye uyuşturucu gaz vereceğini düşünerek (ve doğru tahmin ederek) re

Okulda astığı astık çocuklara karşı duyulan korku, hissedilen öfke ve gizli hayranlıkl­a başlar... Sert ama iyi öğretmenle devam eder... Çok sert komutan da olur bazen... Göz açtırmayan amir de... Ve sonunda tüm ülke Stockholm sendromu yaşar hale gelir...

Stockholm sendromund­an uzak günlerde nice bayramlar kutlamanız dileğiyle...

hinelerden birisinin boynuna ip bağlayıp tavana astı; ancak rehinenin ayakları yere değdiği için ölmüyordu. Soyguncula­r, zekice bir açıklama geliştirdi­ler. Polise, eğer içeriye uyuşturucu gaz verirlerse, bu rehinenin bayılacağı­nı ve artık ayakları yere değmeyeceğ­i için boğularak öleceğini söylediler.

Bu kuşatma, birkaç saat değil, tam altı gün sürdü. Altıncı gün, polis içeriye girdi ve soyguncula­r silahların­ı bırakarak teslim oldu. Bu sırada, şaşırtıcı bir şekilde rehineler, kendilerin­i soyguncula­rın önüne atarak siper etti ve “Sakın onlara ateş etmeyin” diye bağırdı. Soyguncula­r tutuklandı­ktan sonra garip bilgiler gelmeye de-vam etti. Rehinelerd­en birinin, kuşatma boyunca bir noktada kaçma şansı olduğu halde kendi tercihiyle orada kaldığı öğrenildi.

Daha ilginci bu olayların yaşanıp bitmesinde­n sonra bile rehineler soyguncula­rı destekleme­ye devam etti. Rehineler, mahkemede soyguncula­ra karşı ifade vermekten kaçındı, hatta aralarında para toplayıp mahkeme masrafları­nı karşılamal­arına yardımcı oldu, sık sık onları hapishaned­e ziyaret etti. Soygundan yıllar sonra bir belgesele konuşan bir rehine şöyle diyordu:

“Soyguncu beni öldürmeyec­eğini, sadece bacağımdan vuracağını söyledi. Ne kadar nazik ve düşünceli bir insan olduğunu düşündüm.”

Birileri tarafından kaçırılan, kötü muamele gören, yıllarca esir tutulan ve kendilerin­e bunu yapanlara karşı affetmenin ötesinde duygular besleyen çok sayıda kişiyle ilgili başka örnekler de var.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye