Kolaylaştırmıyoruz, zorlaştırıyoruz
Hayat, küçük detaylar üzerinden şekillenir. Kural koyucular
bu detayları kolaylaştırarak insan yaşamını kullanışlı hale getirir. İnancımız; “zorlaştırmayınız,
kolaylaştırınız” der de biz buna pek uymayız. Tıpkı ilk emir olan “oku” ve Mesnevi’nin ilk tavsiyesi olan “dinle” sözcüklerine pek itibar etmeyişimiz gibi… Eğitim kurumları, Ar-Ge’ler, bilim üreten merkezler; kolaylaştırıcılar üzerinden yükselir. Üniversiteler; onlara emanet gençleri evrensel bilgiyle
buluşturmak içindir. Ancak uygulamada gördüğümüz, buralarının rektörlere mini iktidar alanı haline geldiğidir.
TEDBİRİ ABARTMAK
Türkiye’nin gözbebeği okullarından İstanbul Teknik Üniversitesi mesela… Mustafa İnan, Gülsün Sağlamer, Muhammet Şahin gibi rektörler zamanından gözbebeği eğitim kurumumuz idi. Şimdiki rektörün icraatına bakıyoruz; “tedbir” adı altında, İTÜ’ye girişleri zorlaştırıyor, araç kovuyor.
İTÜ Arıkent? Türkiye’nin
yeni nesil teknokenti ve oradaki kuluçka merkezlerinden yığınca şirketimiz unicorn olma yolunda adım atıyor, nitelikli ihracat yapıyor. Şimdiki
rektör İsmail Koyuncu’nun aldığı “tek kapıdan giriş” kararı ile teknokent mensupları ve geliştirme
vakfı öğrencileri adeta işkence yaşıyor.
YA BENİMSİN YA KARA TOPRAĞIN
Salgın tedbiri aldı altında başarılı eski yönetime ait kurumları zedelersen ne olur? İTÜ itibar kaybeder,
Türkiye kaybeder.
Rektörün iş kurumu daha
ileri taşımak iken üniversite hayatını kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyor. Rektörlük, İTÜ’yü atanmışın mülkü yapmaz ve ona itibarını zedeleme hakkı vermez.
Soru şudur; neden bir rektör, üniversiteye; fethedilmiş kale muamelesi
çeker ve iyi giden işlere çomak sokar, hayatı zorlaştırır, öğrencilere, işadamlarına
zulüm yapar? “COVID var” diye girişleri tek kapıya indirir, otoparktan Arıkent mensuplarını kovar? Anlamak mümkün değildir.