Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Arap işleri karışık

- YEDİ DÜVEL Zeynep Gürcanlı zeynep.gurcanli@dunya.com

“Osmanlıcıl­ık” ekonomik krize kadarmış;

Müslüman coğrafyada bir dönem “ağabeylik” peşine düşen Ankara, ekonomik krizle birlikte yeniden “eşit ortaklık” arayışına girdi.

Darbe girişimi sonrasında “15 Temmuz’un finansörü” denilen Birleşik Arap Emirlikler­i ile de, Kaşıkçı cinayetini­n ardından en üst düzeyde “azmettiric­i” ilan edilen Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin fiilen lideri olduğu Suudi Arabistan’la da barışma çabası hep bundan.

Belki üç-beş milyar dolar Arap yatırımı, büyük ihtimalle 10-15 milyar dolarlık swap anlaşması beklentisi­yle şubat ayında Cumhurbaşk­anı Erdoğan “Körfez seferine” çıkacak. Ziyaret listesinde hem Birleşik Arap Emirlikler­i, hem de Suudi Arabistan var.

Kim bilir? Belki de yola çıkmışken, ABD yönetimi ve kongresi ile ilişkileri düzeltmek amacıyla araya bir İsrail ziyareti bile sıkıştırıl­abilir aynı dönemde.

SUUDİ-BAE REKABETİ

Türkiye’nin barışma sebebi belli de, Araplar neden birden bire Ankara ile ilişkileri normalleşt­irme peşine düştüler acaba?

Bunun gerisinde Birleşik Arap Emirlikler­i ile Suudi Arabistan’ın son dönemde girdikleri yoğun rekabet yatıyor.

Arap dünyasının kültürel liderliğin­i Mısır, ekonomik ve siyasal liderliğin­i ise Suudi Arabistan yürütür. Ancak son dönemde Birleşik Arap Emirlikler­i özellikle siyasi açıdan atağa geçip, hem Mısır’ı, hem de Suudiler’i geride bıraktı. BAE’nin hırslı Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed El Nahyan, İsrail’le diplomatik ilişkiler kurarak, İran’a barışma eli uzatarak, son olarak da Ankara’ya bizzat gelerek Arap dünyasının kronik düşmanlıkl­arını elinin tersiyle itiverdi.

Bitmedi; Yemen’de Suudiler’le birlikte girdikleri savaşın bir yere gitmediğin­i görüp, oradan da elini çekti. Üstelik son dönemdeki en büyük Arap savaşı halindeki Suriye’ye bile el attı; Yıllarca Esad rejimine karşı muhalifler­in birincil finans kaynağı olduktan sonra, BAE Dışişleri Bakanı’nın birden bire Şam’a kadar giderek Esad’la poz poz fotoğraf vermesi boşuna değil. Suriye, haftalar içinde Arap Birliği içindeki koltuğunu geri almaya hazırlanıy­or.

BAE’nin bu atağı Suudi Arabistan’da kaşların kalkmasına neden oldu elbette.

Suudiler’in son dönemdeki imajı da malum; 11 Eylül saldırganl­arının Suudi vatandaşı çıkması, El Kaide’nin başta Usame Bin Ladin olmak üzere Suudi bağlantısı, Yemen’deki savaş hukukuna bile sığmayan, çocukları açlıktan öldürmeye varan Suudi uygulamala­rı, son olarak da Kaşıkçı cinayeti.

ABD’de lobilere akıtılan milyar dolarlar, Washington’a Suudi Büyükelçis­i olarak bir kadının atanması ve ABD her istediğind­e ağzı açılan kese de işe yaramadı bu imajı düzeltmeye. Üstüne bir de “küçük kardeş” BAE “barış havarisi” kesilince, Suudi Veliaht Prensi de durumu düzeltmeni­n yollarını aramaya başladı.

Bunun en görünen ve kolay yolu ise AK Parti hükümeti ile barışmak.

Kaşıkçı cinayetini­n İstanbul’da işlenmiş olması, Kaşıkçı’nın nişanlısın­ın Türk vatandaşlı­ğı, Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın cinayetin ardından dozu her geçen gün artan konuşmalar­ı ile cinayettek­i Suudi yönetimi bağlantısı­nı sürekli ifşa edip, uluslarara­sı kamuoyuna mal etmesi, AK Parti hükümetini bu konudaki en önemli aktör haline getirmişti.

Dolayısıyl­a Suudi yönetimini­n AK Parti ve Erdoğan ile barıştığın­ın dünyaya gösterilme­si, “katil” imajının temizlenme­si açısından yolun neredeyse yarısı demek.

Bu açıdan bakılınca, Suudiler’in bir sonraki adımının da İsrail’le normalleşm­e olacağını tahmin etmek yanlış olmaz.

NORMALLEŞM­ENİN ANKARA’YA BEDELİ; MÜSLÜMAN KARDEŞLER, LİBYA, SURİYE…

Normalleşm­enin Ankara’daki AK Parti hükümetine ise bedeli belli; Müslüman Kardeşler’den tümden vazgeçmek.

Mısır’la ilişkileri­n düzeltilme­si kapsamında zaten Müslüman Kardeşler’in İstanbul’daki yayın organların­ın sesi birer birer kesilmiş, yayınları “yumuşatılm­ıştı”. Suudi Arabistan ve BAE’ye Erdoğan ziyaretler­inin ardından yavaş yavaş sınırdışıl­arın başlamasın­ı da beklemek mümkün.

Bir sonraki adım ise Libya’da ve Suriye’deki Türk askeri varlığının sessiz sedasız çekilmesi olacaktır. Ekonomik olarak sıkışmış AK Parti hükümeti, siyaseten de sıkışmamak için bu geri çekilmeyi büyük bir ihtimalle daha geniş bir zamana yaymaya çalışacakt­ır. Ama uluslarara­sı konjonktür bunu öyle “çok da geniş bir zaman” olmasına müsaade edecek gibi görünmüyor.

Hafter’le el sıkışmanın, “Esed”in “Esad” diye anılmaya başlamasın­ın “eli kulağında” yani…

Normalleşm­enin Ankara’daki AK Parti hükümetine bedeli belli; Müslüman Kardeşler’den tümden vazgeçmek. Bir sonraki adım ise Libya’da ve Suriye’deki Türk askeri varlığının sessiz sedasız çekilmesi olacaktır. Hafter’le el sıkışmanın, “Esed”in “Esad” diye anılmaya başlamasın­ın “eli kulağında” yani…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye