EKO-SOSYAL PAZAR DÖNÜŞÜMÜ
Avrupa sanayisinin temel direği olarak nitelendirilen Almanya, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na nasıl yaklaşıyor? Bu konuda, şu ana kadarki gözlemlerinizi göz önünde bulundurarak Türkiye’nin durumunu değerlendirebilir misiniz? Küresel iklim değişimi önümüzdeki on yıllarda tüm insanlık için en büyük mesele olacak. Bu nedenle, Almanya Federal Hükümeti’nin çalışmasının odağında bu zorlukları aşmak yer alıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı destekliyoruz, çünkü bu mutabakat Avrupa’nın ekonomisini sürdürülebilir bir ekonomiye dönüştürmeye giden yolda önemli bir adımdır. Federal Hükümet’in sürdürülebilirlik konusuna olağanüstü önem vermesini Ekonomi Bakanlığı’nın aynı zamanda İklim Koruma Bakanlığı yapılmasında da görebiliriz. Ekonomimizin sosyal pazar ekonomisinden eko-sosyal pazar ekonomisine olan büyük bir dönüşüm sürecinin başındayız. Bu süreç devletin, sanayinin ve sivil toplumun işbirliğiyle gerçekleştirilmelidir.
Türkiye, şimdiden kullanıma açtığı güneş ve rüzgâr gibi birçok yenilenebilir enerji kaynaklarına erişim şansına sahip. Aynı zamanda sürdürülebilir bir yaşama ulaşmak için ortak hedef olan elektrikli otomobil üretimi için çabaları adil ve sağlıklı bir rekabet açısından memnuniyet verici bir gelişme olarak görüyoruz.
● Türk sanayisi otomotiv sektörü başta olmak üzere birçok sektörde yan sanayi dallarında Alman sanayisiyle işbirliği içinde üretim gerçekleştiriyor. Yeşil uyum ve sanayi dönüşümü çerçevesinde önümüzdeki dönemde nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?
Alman ekonomisi kendisine daha sürdürülebilir olma hedefini koydu. Bunu başarabilmek için elbette tüm tedarik zincirinin hesaba katılması gerekiyor. Burada konu nihai ürün değildir. Bu da sanayimizin toptan dönüşümü demek ve bu da uluslararası ortaklarla, diğer ülkelerdeki üretim tesislerinde ve tedarikçilerle birlikte uygulanmalıdır. Zira Almanya ekonomik açıdan uluslararası yoğun bir ağa sahip. Bu nedenle Almanya’daki dönüşümün elbette Almanya dışındaki Alman ve yabancı şirketlerde sürdürülebilirlik konusuna da etkisi olacaktır.