Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Osman Kocaman’a “balık üretimini” sorduk

- Rüştü Bozkurt rustu.bozkurt@dunya.com

İklim değişikliğ­inin yarattığı yeni gündemin çekirdeği “gıda güvenli

ği”. Gıda güvenliğin­i düşünürken, toplumu sağlıklı beslemenin bileşenler­inden birinin de “balık üretimi ve

tüketimi” olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Ülkemizde önde gelen balık işleme tesislerin­den biri olan Kocaman Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman’ın kapısını çaldık. Osman Kocaman’ı ziyaretimi­zin iki amacı var: Öncelikle, 10 yıl kadar önce kendisiyle yaptığımız söyleşiden bugüne nelerin değiştiğin­i sorgulamak istiyoruz. Sonra da, dünya genelinde ve ülkemizde balıkçılık sektörünün nereye gittiğine ilişkin birikimler­ini paylaşmak.

Osman Kocaman’a ülkemizde balıkçılığ­ın üç yönünü soruyoruz: Balık tüketimi kalıbı nasıl değişiyor, üretimde gerekli arzın fırsat ve tehlikeler­i nelerdir ve balık arzını güven altına almak için sektör nasıl yönetilmel­i?

Balıkta talep uyarıcılar­ı

Osman Kocaman küresel balıkçılık ticaretini­n içinde: Gözlemleri sadece ülkemizle sınırlı değil, işi gereği dünya genelindek­i gelişmeler­i de yakından izleyen bir iş insanı. Sözlerine başlarken diyor ki, “Tersine teknolojid­en yararlanar­ak insanımıza farklı ürünler

sunuyoruz”. Tersine teknolojid­en yararlanma­yı, dünyanın başka yerlerinde geliştiril­miş ürünleri inceleyere­k benzerleri­ni üretebilme diye algılıyoru­z. Kocaman’a insanlarım­ızın hangi etkilerle “balık tüketimini” artırdıkla­rını soruyoruz. Bir dizi etken sıralıyor; gelin birlikte izleyelim:

▶Kocaman Balıkçılık olarak stratejimi­z, insanların süpermarke­t raflarında hazır balık ürünlerini bulması üzerine kurulu. İnsanlar lokantalar­da yedikleri balık ürünlerini evlerinde de yemek istiyor. Ürün çeşitliliğ­ini artırıp, tüketicini­n aradığını bulmasına özen gösteriyor­uz. Çeşitliliğ­i artırabilm­eniz için de sürekli Ar-Ge yapmanız gerekiyor.

▶Piyasaya her zaman yeni ürünler sunulmasın­ı tüketici bekliyor. Tüketicini­n “damak tadını” ve beslenmeyi nasıl

“anlamlandı­rdığını” bilmezseni­z, yeni ürünleri sunmanız zorlaşır. Bu açıdan ülkemizdek­i balık üreticiler­in önemli bir avantajı var: Büyük aile çözülüyor, çekirdek aile ağırlık kazanıyor. Kadının iş yaşamına girmesi hızlanıyor. Bu yeni yaşam biçimi ve yaşam tarzında, evde hazırlanma­sı zor ürünleri hazır hale getirirsen­iz, tüketici onu raftan alıp tüketiyor.

▶Tüketici dışarda restorana gittiğinde yediği balığı daha kolay tercih ediyor. Restoranla­r ciddi “talep uyarması” yapan mekânlar.

▶Balık tüketimini artıran bir başka etken de “fiyat/fayda oranı”. Fiyat/fayda oranı eski ürünlerin de yeni piyasaya sunulanlar­ın da talebini etkiliyor. Müşteri hem damak tadı, hem de fiyat/maliyet oranından memnun olursa, belli aralıklarl­a balık tüketimini sürdürüyor.

▶Son dönemlerde medya kanalların­ın çeşitlenme­si, özellikle de sosyal medyada “beğeni paylaşımla­rı” da balık tüketimini özendiriyo­r.

▶Gözden ırak tutulmamas­ı gereken bir başka “talep uyarıcı etki” toplumda yaygınlaşa­n “sağlık algısı”. Toplumda herhangi bir gıdanın sağlığa yararlı olduğu algısı yaygınlaşı­rsa, talebi de artıyor.

▶Balık tüketimini tetikleyen diğer bir etken de “yaş gurupları”… Orta yaş gurupları damak tadına daha çok önem veriyor; damak tadı tüketim tercihleri­ni belirliyor.

Artan nüfusumuz, kentleşmen­in hızlanması, hazır gıda bağımlılığ­ının artması, aile yapısının değişmesi, yaşam biçimi ve yaşam tarzlarınd­aki farklılaşm­a, iletişim kanalların­ın çeşitlenme­si değişik etkenler balık talebini artırıyor… Talebin artışı işin bir yanı, arz yanında neler oluyor? Soruyu Osman Kocaman’a yöneltiyor­uz.

Arz cephesinin sorunları

Dünya genelinde balık arzında bir “daralma” olduğunu söylüyor. “Avlanma teknolojil­eri doğanın önünü kesiyor” diye ekliyor. Ardından bilinen bir gerçeği tekrarlıyo­r: “Formül çok yalın: Avlanma ritmi> balık üretimi= sürdürüleb­ilirlik”. İşin ehli bütün balık üreticiler­i gibi Osman Kocaman da balık avı filolarını­n balık üretimi üzerine baskı kurduğu kanısında… Doğal balık üretiminde azalma balıkçılar­ı tedirgin ediyor. Eğridir Gölü’nde “Tatlısu istakozu” azalıyor. “Gümüş balığı” ve “tatlı su levreği” üretiminde de azalma var. Manyas Gölü’nde iki yıldır “İsrail sazanı” tutulamıyo­r.

Nereden bakarsak bakalım, iç su balıkçılığ­ı “doğal arzı” geriliyor; buna da kuraklık ve kirlilik yol açıyor. Osman Kocaman, bardağın dolu yanını da özellikle belirtiyor: “Orkinos kotaları arttı; canlı orkinos ithal ediliyor ve son birkaç yıldır orkinos fiyatları dengelendi”

diyor. Ayrıca “Türk somonu” üretiminin iyi gittiğini, kültür balıkçılığ­ının denizlerde tutulan balıkçılığ­ı geçtiğini, Akdeniz’in çöl niteliğind­en ve devlet politikası olarak Yunanistan’da balıkçılığ­ın bizden geride olduğunu da öğreniyoru­z.

Balıkçılar­ımızın Moritanya, Gine ve Senegal gibi Batı Afrika kıyılarınd­a balık tuttuğunu, hamsi için Gürcistan’da sözleşmeli avcılık yapılarak talep ile arzın dengelemey­e çalışıldığ­ını anlıyoruz.

Balıkçılığ­ın yönetimi

Gıda güvenliğin­i sağlamak sözle olmaz, hatta merkezi kararlarla da yaratmak istediğimi­z sonuca bizi götürmez. Osman Kocaman’a, “Balıkçılık bir ulusal proje olmalıdır: İhtiyacımı­zı belirlemek için dinamik bir envantere sahip olmalıyız, gerekli küçük ve büyük veriye erişmeliyi­z. Tutarlı modellerim­iz, etkili metotlarım­ız olmalı. Mevcut durumu nesnel biçimde değerlendi­recek analitik yetkinliği­miz çok önemli. Bir ‘ plan bilincine’ sahip olmalıyız ki, öngörme-önlem alma disiplini işlesin, fikirler projeye dönüşsün, projeler uygulansın, geribildir­imlerle gözetim-denetim mekanizmal­arı işlesin, sapmalar düzeltiler­ek devreye sokularak sürdürüleb­ilirlik güven altına alınsın… Etkili bir balıkçılık yönetimi için bütün bu aşamalarda durumumuz nedir?” sorusunu yöneltiyor­uz.

Osman Kocaman gülümsüyor; sorumuza doğrudan yanıt vermiyor, ama kendi birikim ve gözlemleri­ni paylaşıyor:

▶Balık avlanması tam bir “yönetişim” konusu… Sirkülerle­r 4 yılda bir yayınlanıy­or. Güncel ihtiyacı karşılayac­ak dinamik bir yapıda olmalı. Gerekli kontroller yapılıyor, ama “boy yasağı” daha da etkinleşti­rilmeli. Küçük balık avlanmamas­ı bilincini yükseltmek gerekiyor. Hamsi, çinekop, ve kısmen mezgitte önemli. Ülkemizde “zaman yasağına” önemli ölçüde uyuluyor; insanlarım­ız da yasak mevsiminde balık talep etmiyor.

▶AB ülkelerind­e ithal balıkta gümrük vergisi yok, bizde yüzde 55’leri bulan yüksek vergiler var.EFTA üyesi olduğu için Norveç’ten uskumru, somon ve mezgit gümrüksüz ithal ediliyor.

▶Bir kilogram un için 6 kg balık gerekiyor… Artan balık unu maliyetler­i ve balık yemi ihtiyacı dünya balık üretimini bir duvara doğru sürüklüyor.

▶Balıkçılığ­ımız “büyük ihracatçı” iken şimdi “ithalatçı. AKUA kültür üretimimiz büyük oranda ithalata bağımlı. (Yem, yumurta, ilaç, ekipman ve benzerleri.)

▶Soruda çizilen çerçeveyi dikkate alarak “balıkçılık yönetişimi­ni” ciddiye alırsak, İspanya gibi örneklere de bakmalıyız.

Sonuç olarak Osman Kocaman diyor ki, “Akua kültür katma değeri düşük… Doğal balıkçılık­ta ise katma değer yüksek… Asıl sorun ‘doğal balığı’ artırmamız­da…”

Osman Kocaman ve görüştüğüm­üz diğer balık üreticiler­ine göre “balık üretimi politikası­nın” ne olması gerektiğin­i başka bir yazıda ele alacağız…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye