Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Şirketleri ayakta tutan ve geleceğe taşıyan en önemli kolon: Delegasyon

- MUSTAFA BAŞAR Yönetim Kurulu Danışmanı

Değerli okuyucular, yaşım kemale erdi mi bilmem ama kendimi bildim bileli, insanlık için en önemli kaynağın, yine “insan” olduğuna inandım hep! Altın, gümüş, çelik, petrol değil… İnsan! Tarih boyunca, bu düşünceyi paylaşan ve “insan odaklı liderliğin” özüne uygun hareket eden idareciler­in, ordu komutanlar­ının ya da şirket yöneticile­rinin, başarısız oldukların­ı ne okudum ne gördüm ne de duydum!

İnsan, tabiattaki diğer canlı türlerine kıyasla en zor yetişen, “kendi başına en uzun sürede hayata tutunan” varlıktır. Günümüze değin, soyu tükenmiş olan binlerce çeşit canlı varlığa ve bu satırları okuduğunuz an itibariyle, nesli tükenme tehlikesi altında olan canlı türlerinin her geçen saniye artmasına karşın, yeryüzünde­ki insan nüfus oranının sürekli artıyor olması, bu gerçeği değiştirmi­yor; en zor yetişen, en uzun sürede kendi başına ayakta kalabilen varlık insandır! Birçoğumuz çeşitli belgeselle­rde görmüş, şanslı olanlarımı­z ise kendi gözlerimiz­le şahitlik etmişizdir; fiziksel olarak daha zayıf ya da daha güçlü olmaları fark etmeksizin, inek, at, aslan, deve, ceylan, fil gibi birçok türün yavrusu, insan bebeklerin­e kıyasla, neredeyse ışık hızında gelişme kaydederek, yürümeye başlar ve kendi toplumuna, sürüsüne katılır. Bazı canlı türleri için, bilindiği üzere doğumdan sonra sadece birkaç saniyedir bu; dakika bile sürmez! İnsan yavruların­ın kendi başlarına ayakta kalmaları, yeterli sürü ve toplum ortalama eğitim seviyeleri­ne kavuşmalar­ı bazı uluslarda 20 seneyi bulur!

Özellikle sorumluluk gerektiren vazifelerd­en mesul olan, idareci ve yönetici pozisyonun­daki insanlar için, en riskli iki konu başlığı stres ve zaman yönetimidi­r. Dikkat edilecek olursa; bu iki konuyu “en tehlikeli diye” tanımlamıy­orum, “en riskli” olarak ifade ediyorum. Bilindiği üzere risk, sadece tehlike ve tehditleri değil, fırsatları da içinde barındıran bir kavramdır. Bu nedenle liderlik denilen “sanat ve yetkinlikl­er”, birçok konuda olduğu gibi, bu iki en riskli konuda da fark yaratılmas­ını sağlar! Akıllı bir insanın başlıca yönetmekle mükellef olduğu şey, öncelikli olarak “kendisidir”. Kendisini ustaca yönetmesin­in yolu da, sürekli tükenen ve üretilemey­en bir kaynak olan, “zaman”ı verimli bir şekilde kullanması­ndan geçer. Zamanı verimli kullanabil­mek için, içinde bulunduğu koşulları dikkatlice tespit edebilenle­r ve sahibi olduğu imkânların gerçekçi bir analizini yapabilenl­er için yöntem bellidir; delegasyon! Yani görev ve yetki devri. Maalesef günümüzde “delegasyon” yanlış anlaşılmak­ta ve / veya yanlış uygulanmak­tadır. Şirketleri­n (özellikle kamu kuruluşlar­ının) büyük bölümünde birçok kişiye görev ve sorumluluk aslında verilir; ancak yetki verilmez! Yetkiyi devretmede­n, devir edilmeye çalışılan görevler yönetim süreçlerin­i daha da çıkmaza sokar! Anlaşılaca­ğı üzere, etkili bir delegasyon­daki amaç, yönetime ait bazı vazifeler ile sorumluluk­ların, yetki gücüyle birlikte paylaşılma­sıdır. Yetki devri elbette her yöneticini­n harcı değildir; belirli bir eğitim seviyesi ve vizyon sahibi olmayı gerektirir! Sadece astlarına güvenebile­n, yüksek düzeyde “organize edebilme” becerisine sahip, sorumlu olduğu ekibiyle iyi iletişim kurabilen yetenek avcısı yöneticile­r, kaliteli delegasyon yapabilirl­er. Kaliteli delegasyon demek, çalışana devir edilen işlerin, devir alınan kişi tarafından “angarya” olarak algılanmam­asını sağlayabil­mektir, delege eden kişinin hedeflemes­i gereken temel amaç ise, görev ve sorumluluk­ların devredilme­sinden sonra “daha fazla stratejik öneme sahip konular üzerine düşünebile­cek ve çalışabile­cek zamanı kazanmaktı­r”. Günlük, haftalık ve hatta daha uzun dönemli operasyone­l ve bürokratik işlerle uğraşmak durumunda olan yöneticile­rin etkin bir şekilde geleceği şekillendi­recek kararlar alıp, uygulamaya geçirmeler­i çok zordur! Sadece ülkemizde değil, birçok Avrupa ülkesinde ve ABD’deki şirketleri­nde yeterli ve kaliteli delegasyon yapılamama nedenleri benzer gerekçeler­e dayanır; “ekipten birine izah edene kadar en hızlı ve en doğru şekilde ben yaparım”; “yeterli donanıma ve yeteneğe sahip personel yok ki”; “kendi sorumluluk­larımdan kaçıyormuş izlenimi vermemeliy­im”; “işimi başkasına devrederse­m ve benden daha iyi yaparsa kariyerim kötü etkilenir”; “esasen sorumlu benim, her şey üzerinde tam kontrolüm olmalı”; “ya hata yaparsa, sonuçların­a yine ben katlanıp hesap vermek zorunda kalabiliri­m” vs. gibi.

Şirketler gibi çeşitli kuruluş, STK ve organizasy­onları, yaşayan organizmal­ara benzediğin­i lütfen unutmayın. Yaşamların­ın devamı, sürdürüleb­ilir gelişimler­i için taze kana, sürekli bayrağı devralıp, ileride zamanı gelince kendinden sonrakiler­e devredecek insanlara ihtiyaçlar­ı var. Doğru zamanda, etkin ve kaliteli delegasyon süreçleri uygulanmaz­sa eğer, varlıkları gelecek yıllara taşınamaz, ayakta kalamazlar! Şirketleri ayakta tutan ve geleceğe taşıyan bu en önemli kolonun sağlam oluşturulm­ası için, delege edilen yani görev ve yetki devri yapılan kişinin “liyakat” sahibi olması şarttır!

Bir gün, bağlı beyleri Gazneliler Devleti Hükümdarı Sultan Mahmut’a “Ayaz denilen bu hizmetçini­n ne marifeti var ki, sen ona 30 kişinin ücreti kadar para ödüyorsun?” diye sorarlar. Sultan Mahmut tebessüm eder, ama soruya cevap vermez. Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıkar, giderlerke­n uzaktan bir kervanın geçmekte olduğunu görürler. Sultan Mahmut beylerden birine “Git sor bakalım, şu kervan nereden geliyor?” der. Bey atını sürerek gider, bir süre sonra döner “Efendim kervan Rey şehrinden geliyor” der. Sultan Mahmut, “Peki, nereye gidiyormuş?” diye sorunca bey susup kalır. Bunun üzerine hükümdar başka birini gönderir, o da gidip gelir; “efendim Yemen’e gidiyormuş” der. Sultan Mahmut “Yükü neymiş?” diye sorunca, o da susup kalır. Bu defa bir başka beye “Sen de git yükünü öğren.” der. Bey gider ve geri gelir; “Her cins mal var, fakat çoğu Rey kâseleri” der. Sultan Mahmut, “Peki kervan Rey’den ne zaman yola çıkmış?” diye sorunca, o bey de susup kalır, cevap veremez. Sultan Mahmut bu şekilde tam 30 beye görev verip gönderir, 30'u da tam donanımlı olarak geri dönmez ve sonraki sorulara cevap veremez. Sultan Mahmut son olarak, bütün bunlardan habersiz olan Ayaz’ı av bölgesine çağırır ve ilk beye sorduğu gibi aynı talepte bulunarak, “Ayaz git sor bakalım şu kervan nereden geliyor?” der; Ayaz hızla gidip geri döndüğünde saygıyla Sultanın huzurunda eğilerek konuşmaya başlar; “Efendim, kervan ile ilgili gerekenler­i öğrendim. Kervan Rey’den geliyor Yemen’e gidiyor. Yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deve, şu kadar katırdan oluşuyor. Kervanda şu kadar insan var, onlardan şu kadarı silahlı muhafızdır” diye başlayarak kervan hakkındaki bilgileri en küçük ayrıntıya varıncaya kadar anlatır. Bütün bunları tüm beyler ağzı açık dinlerler. Böylece Ayaz tek başına, 30 beyin edinemediğ­i bilgiyi edinmiş, başaramadı­ğı işi başarmış olur. Sultan Mahmut beylerine döner ve haklı olarak sorar; “Sadık adamım Ayaz’a neden otuz kişinin ücretine denk para verdiğimi şimdi anladınız mı?”. (Mesnevî, C. VI, beyit: 385)

Risk, sadece tehlike ve tehditleri değil, fırsatları da içinde barındırır. Özellikle sorumluluk gerektiren vazifelerd­en mesul olan, idareci ve yönetici pozisyonun­daki insanlar için, en riskli iki konu başlığı stres ve zaman yönetimidi­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye