Kur üzerindeki basınç giderek artıyor
Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde, döviz kurlarının üzerindeki artan baskıyı tartıştı. İkili, Fed kararı sonrası faiz, kredi koşulları ve pariteki beklentileri ele aldı, emtia fiyatlarını etkileyecek gelişmeleri değerlendirdi.
Güldağ: Dolar Endeksi, Fed sonrası 103 seviyesinin altında. Bizde de seçim yaklaştıkça yukarı doğru kıpırdanmalar artıyor, “kur nereye gidecek” sorusunun yanıtı daha fazla merak edilmeye başlandı.
Ağaoğlu: Doğrusu hem kurun, hem faizin yükselmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu seçim sonucundan bağımsız olarak söylüyorum. Seçimin sonucu, kimin seçimi kazandığı, sadece seviyeleri ve yükseliş hızını farklılaştırabilir. Kim kazanırsa kazansın, yeniden 'ortodoks' diyeceğimiz sisteme yaklaşılacaktır.
Güldağ: Cuma günü 19,27 seviyeleri görüldü piyasa terminallerinde. “Döviz fazlası olan firmalara veya bireysel yatırımcılara doların 19,15 yerine 19,20 liradan satılması” talimatı var. Merkez’in bu adımının bir yansıması oldu sanki.
Ağaoğlu: Döviz pozisyonu açık olan şirketlerin şu anda 19,07’den aldığı kur var. Diğer taraftan bireylerin ve döviz pozisyon fazlası olan şirketlerin aldığı, Merkez Bankası’nın her gün bankalara ilettiği senin bahsettiğin seviye var. Ekranda gördüğümüz rakam, büyük ihtimalle ekrana girerken bir bankanın kendi iç sistemi yerine buraya girdiği fiyat. 19,27 seviyesinin arızi olduğunu düşünüyorum. Henüz daha o dengeyi kırmadık, bozmadık. Tabii bu yönde düzenlemeler ister istemez “bir problem mi var veya seçime kadar kur yönetilemeyecek mi” endişesini doğuruyor. Bu bir gerginlik yaratıyor mu dersen evet yaratıyor.
Güldağ: Merkez Bankası 8,5'da bıraktı politika faizini. Beklentiler çerçevesinde. Ama beklentiler dahilinde olması politika faizinin, piyasa ya da senin işgören faizi dediğin düzeyden iyice kopmasını engellemiyor. Politika faizinin bugünkü düzeyi döviz kurları üzerinde de baskının artmasına neden oluyor. Geçenlerde Fatih Özatay hocamız yazdı "Politika faizi çok yanlış yerde olunca, döviz kuru patlama potansiyeli taşıyor" diye. O zaman da kurdaki bu potansiyel baskı, seçim sonrası nasıl açığa çıkacak sorusunu getiriyor akıllara…
Ağaoğlu: Aynen, onun için borç veren de, borç alan da seçim sonrasını bekliyor. Günlük ihtiyaçlar için gerekli olan tüketimimizin getirdiği bir baskı da söz konusu. Talebi kısacak birtakım işler yapmanız lazım. Cari açık tarafı önemli. Biz fonlayabildiğimiz sürece cari açık veririz.
Ekonomi yönetiminin fonlama tarafındaki sıkıntılara çok daha dikkatli bakması gerek.
Güldağ: İhracatçı açısından da öyle. Nerede ihracatçılarla karşılaşsak, özellikle tekstil tarafında kurların bugünkü düzeyinden ciddi şikayet var. Seçim sonrası kur beklentileri giderek yükseliyor.
Ağaoğlu: Kurda basınç artıyor...
Güldağ: Bu süreçte bankaların faize duyarlılığı da giderek artıyor. Kısa vadeli fonlanıyorlar, öbür tarafta uzun vadeli Hazine kağıtları almak durumunda kalıyorlar, daha da kalacaklar. Piyasa faiziyle politika faizi arasındaki makas giderek açılıyor. Mevduat faizleri de yukarıya çıktı. 32'ler 33'ler hatta 35'ler konuşuluyor. İhtiyaç kredilerinde faizi, cezaya kalacaklarını bile bile yüzde 3'e çıkarttılar. “Başka türlü yürütemiyoruz” diyor. Mevduata verdikleri faizle, bugünkü gibi kredi vermeyi sürdüremezler. O zaman da ne yapıyorlar, faizi yükseltiyorlar. Cezayı da göze alarak. Ve o cezayı da müşteriye yükleyerek.
Ağaoğlu: İş gören faizinin artmaya başlamasının bir sebebi de bankaların tüketimin artmasını istemiyor olmaları. Bunu bir politika gereği yapmıyorlar. Sadece bu risk arttıkça verdiği kredinin tahsilatı zorlaşacağı için kendilerini koruma adına yapıyorlar. Ama işe yarıyor, ikisi bir arada birbirini destekler bir durum ortaya çıkarıyor.
Güldağ: Fed'in kararıyla birlikte, Powell'ın ifade ettiği, 'kredi koşullarının sıkılaştırılması' meselesi de bizi bu yönde olumsuz etkileyecektir. Kredi büyümesi yavaşladığında... Aynı şey Avrupa tarafı için de geçerli. Faiz artırımları ve finansal koşullardaki sıkılaşmaların bizi olumlu etkilemesi mümkün görünmüyor. Parite tarafında da öyle...
Ağaoğlu: Fed'in 25 baz puan artışından sonra Avrupa Merkez Bankası’nın bir 50 baz puan daha artış yapıp ondan sonra duracağını, bunun Euro lehine pozitif bir faiz farkı yaratmaya devam edeceğini söylemiştik. Önceki hafta 1,0930'ları test etti parite. Aşağı yönlü harekette de 1,0520’leri gördü. Son harekette ise 1,0840’lara geldi. ‘ C dalgası’ diyeyim buna, daha uzun bir düzeltme dalgası bu. 12,50'leri halen daha bekliyorum. Ama onun üzerini beklemiyorum.
Güldağ: Bankacılık sektörüyle ilgili problemler dünyada henüz giderilmiş değil. Deutsche Bank da piyasaları epey düşündürdü.
Ağaoğlu: İhtimaldir ki Deutschce Bank meselesi Euro'nun yukarı gidişini biraz frenleyecek. Sonuçta bir Alman bankası ve Almanya da Avrupa'nın ana finansörü.
Güldağ: Yalnız Scholz epey sahip çıktı Deutsche Bank'a. Bir nevi 'yedirmeyiz' yaklaşımı oldu.
Ağaoğlu: Kritik konu o. Avrupa, Credit Suisse meselesinde İsviçre Merkez Bankası'nın yaptığını yapacak mı? Euro'nun faiz farkıyla yukarı çıkması ihtimali, DeutscheBank gibi bir devin çok büyük problem çıkarmadığı durumda geçerli. Eğer likidite enjekte edilmesi söz konusu olursa Euro’nun o yükselişi bayağı bir uzak zamana ertelenir gibi görünüyor.
Güldağ: Bu arada Fed de faiz artırımlarının sonuna geliyor görünüyor. İndirime gitmese de... Tabii kredi koşulları sıkılaşacak deyince, bunun da faiz artırımı gibi etkilerinin olacağını unutmayalım.
Ağaoğlu: 25 baz puanlık artırım, Fed’in kredibilitesi için önemliydi. 25 daha artırıp artık duracaklar. Yani son bir 25'lik bir artış daha var, ondan sonra 5-5,25'te duracaklar. 6 filan olmayacak. 6 olursa, buzdağı daha da büyüyecek. Büyüyünce görünen kısmı daha fazla artacak. Onu istemeyeceklerdir.