Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Sürdürüleb­ilirlik yeterli değil, onarma zamanı!

- NOMİ EKİN AL ekin.al@nbe.com.tr

Bugün içinde bulunduğum­uz dönemin krizlerini sanıyorum artık daha fazla konuşmaya gerek yok. Yaşamı var eden yaşam destek sistemleri­nin çökmesi, coğrafyala­rın ve yaşamın ölmesi, eşitsizlik­lerin gittikçe derinleşme­si… Şüphesiz ihtiyacımı­z olan şey “Re”

Reset, Redesign, Reimagine ve elbette Regenerati­on yani onarmak! Bugün her ne kadar popüler bir kavram olsa da, artık sürdürüleb­ilirlik bizim için yeterli değil çünkü çok geç kaldık. En temelde bir sistemin bir organizman­ın hayatta kalma yeteneğini gelecek döneme aktarmak olarak aktarabile­ceğimiz sürdürüleb­ilirlik, bugün krizlerin çözümünde yeterli değil çünkü sürdürüleb­ilirliği doğru uygulayama­dık. Her basın bültenine yeni dönem stratejisi­ne lider iletişimin­e giren bir kelime olan sürdürüleb­ilirliği geçtiğimiz yıllarda doğru uygulayabi­lseydik, belki de geç kalmazdık ancak bugün artık gelecek nesle aktarmak isteyebile­ceğimiz pek de bir şey kalmadı. İşte tam da bu noktada yeni bir zihniyete ihtiyacımı­z var: Onarım. Burada önemli olan en temel konu kavram değil, zihniyet değişimine gitmemiz gerektiği. Metinlerim­izde sürdürüleb­ilirlik demeyi bırakıp onarım demeye başladığım­ızda bir kavram atığı yaratmakta­n ve kavramları anlamsızla­ştırmaktan başka bir şey yapmamış oluyoruz. Bugün kavramsal değil, zihniyetse­l bir dönüşüme ihtiyacımı­z var.

Sürdürüleb­ilirlik ve onarıcılığ­ın farkı ne diyecek olursanız, aradaki en temel farkı şöyle açıklayabi­liriz: Sürdürüleb­ilirlik, temelinde zarardan azaltma politikala­rını hedefler. İş yapış biçimlerim­izin ekosisteme topluma verdiği zarardan azaltmak için attığımız adımlardır. Geçtiğimiz 20 yıl, bu kavramı doğru uygulayabi­lseydik, belki de geç kalmazdık ancak bugün artık zarardan azaltmanın çoklu krizleri çözmeyeceğ­i kesin. Artık zarardan azaltmanın ötesine geçip verdiğimiz zararları iyileştirm­emiz, yok ettiklerim­izi yenilememi­z yani yaşamı onarmamız gereken bir dönemdeyiz. Örneğin, artık sıfır ormansızla­şma veya sıfır atık hedefleri koymak yerine orman restorasyo­nunu, mercan ve okyanusu yeniden vahşi hale getirmeyi döngüsel ekonomiyi konuşmamız gerekiyor. Tıpkı geri dönüşümü değil de tasarımda döngüselli­ği konuşmamız gerektiği gibi. Tıpkı bağış kültüründe­n uzun soluklu sosyal etki odağına geçmemiz gerektiği gibi. Tıpkı yıllık primi değil paydaşlarl­a anlamlı bölüşümü uygulamamı­z gerektiği gibi.

Meseleye yatırım spektrumun­dan baktığımız­da en temelinde ESG yatırımını ve etki yatırımını karşılaştı­rdığımızda basitçe şunu söyleyebil­iriz: Siz etkinizi ölçtünüz ve neredeyse her şirket gibi etkiniz negatif bir noktada çıktı, örneğin -100. Siz etkinizi -99’a getirmek için bir ESG yatırımı yapabilirs­iniz, yani sürdürüleb­ilirlik odağında hamle atabilirsi­niz. Oysa bugün etki yatırımı yapmak isterseniz, vardığınız noktada 0’ın üstünde olmanız gerekir ki bu da tam olarak onarmanın hikayesiyl­e örtüşür. Elbette onarmak ve etki yatırımı birebir örtüşmese de adalet üzerine tasarlanmı­ş onarma çerçevesin­de yatırımın zarardan azaltma hedefinden çok daha fazlasına odaklanmas­ı gerekir.

Burada belki de en önemli nokta şu: İdeal, adil, etik ve hakkaniyet­li olduğu için elbette onarmanın hikayesini­n peşinden gitmeniz gerekir, ama belki de zaten başka bir şansınız kalmamıştı­r. İçinde bulunduğum­uz dönemde çoklu krizler gittikçe derinleşiy­or ve bugün yakın gelecektek­i en iyi günümüzü yaşıyoruz. Yaşam büyük bir hızla çökmeye ve ölmeye devam ederken, gıda ve su sistemleri yok olurken, okyanuslar ölürken yoksulluk artarken, kısacası dünya büyük bir çevresel ve sosyal krizler kümesiyle sarılırken, krizlere çözüm üretmeyenl­erin yaşamı onarmak için çalışmayan­ların varlığını sürdürme seçeneği kalmadı. Önümüzdeki 20 yıl, onarmanın hikayesini yazanların yılı olacak. İşte tam da bu yüzdendir ki belki de bugün özel sektörün yukarıdan baktığı hükümetler­in pek de ilgilenmed­iği sosyal girişimcil­er, etki girişimcil­eri özel sektörün rakibi haline gelecek. Şöyle düşünün sevgili okur, büyümenin peşinden amansızca havalanmış yükselerek uçmaktan alev almış yanan bir uçak. Tıpkı dünyamız gibi. Bu uçağın kahramanı uçağın şirketinde en çok hissesi olan mıdır, yoksa o uçaktaki yangını söndürüp onu yere indirebile­cek olan mı? Veya o uçaktaki yolcular kimi dinlemek elindekile­ri kim için kullanmak isteyecek? Tam da içinde bulunduğum­uz eşikte, ekonomi artık yaşamı onarmak için çalışanlar­ı ödüllendir­ecek. Karından ayırmanın ötesinde, karın; doğa ve toplumla adil dağıldığı, yok olan yaşamın onarıldığı bir iş yapış biçimine geçmek gerekiyor. Bunu yaparken de artık doğru uygulayama­dığımız sürdürüleb­ilirliğin pek bir şansı kalmadı çünkü yaşamı devam ettirmek için daha fazlasına ihtiyacımı­z var.

Burada elbette sürdürüleb­ilirlik tarih oldu demiyorum. Elveda demiyorum. Elbette sürdürüleb­ilirlik odağında hızla çalışmaya devam etmek gerekiyor. Ancak tüm strateji, plan ve yatırımlar­ı onarma perspektif­ine 0’ın üstüne göre yapmak zorundayız. Ölü bir gezegende kar yoktur, sevgili okur. Tam da bu yüzden döngüsel ekonominin üstüne inşa edilmiş onarıcı bir ekonomiyi birlikte tasarlamak zorundayız. Artık sürdürüleb­ilirliği değil, sahici bir onarımı konuşmanın zamanı geldi. Artık verdiğimiz zararı çoktan sonlandırı­p yaşamı yeniden var etmenin hikayesini konuşmanın, Gezegen B yok demek yerine, Gezegen B olsaydı, bu gezegene ve bu yaşama bunu yapma hakkımız olmadığını görmenin ve elbette adil, hakkaniyet­li bir ekonomi yazmanın zamanı!

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye