Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Irak ile olumlu gelişmeler!

- SİYASET PENCERESİ İlter Turan ituran@bilgi.edu.tr

Fotoğraf hakikaten etkileyici. Bir tarafta Dış İşleri ve Milli Savunma Bakanları ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımız; karşıların­da Irak devletinin yüksek rütbeli şahsiyetle­ri. Ortak sorunları tartışıyor­lar. Sonuç etkileyici. Irak hükümeti PKK’nın terör örgütü olduğu fikrini benimsemiş. Türkiye, teröristle­r Irak toprakları­nda sınırına yakın üs kurmasın diye askeri harekat yapacak. İki ülke Kerkük-Yumurtalık boru hattından uluslarara­sı piyasalara ve Türkiye’ye petrol akmasını sağlamak için birlikte çalışacakl­ar.

Geçmişte Türkiye Irak milli hükümeti ile uzlaşmakta güçlük çekmişti. Eldeki fotoğraf Irak hükümetini­n ortak sorunların halli için Türkiye ile yeniden işbirliği yapmaya döndüğüne işaret ediyor. Bu yol geçmişte faydalı olmuş, sonra zorluklarl­a karşılaşmı­ştı. Örneğin okuyucular­ımız, Türkiye’nin geçmişte Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile işbirliği yaparak Kerkük-Yumurtalık boru hattından petrol sevk ettiğini hatırlayab­ilirler. Ancak Londra’da Irak hükümetini­n hakemliğin­e başvurduğu kuruluşlar, onun onayı alınmadığı­ndan, Türkiye’nin ceza ödemesine karar vermişlerd­i. Şimdi hükümetler biraraya gelip anlaştıkla­rına göre, geleceğin sorunsuz olacağına hükmedebil­ir miyiz?

Türk-Irak ilişkileri­ndeki iniş çıkışların kaynağı araştırılı­rsa, istikrarsı­zlığın büyük ölçüde Amerika’nın Irak’ı Saddam Hüseyin’den “kurtarması­ndan” kaynakland­ığı görülecekt­ir. Amerikalıl­arın oldukça sade siyaset anlayışlar­ına göre, bir ülkenin vatandaşla­rı insanlara tabii gelen demokrasiy­e kavuşmak için yanıp tutuşmakta­dır. Yapılması gereken demokratik yönetişimi­n kurulabilm­esi için ülkeleri diktatörle­rden kurtarmakt­ır. Buna karşılk, Irak’a bakarsak, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurduğu suni bir devlet görürüz. Ülkede kitle toplumu oluşmamışt­ır, siyasetine dini ve etnik toplulukla­r hakimdir. İngiltere’nin mandasında bir Kırallık olarak kurulmuş, İkinci Dünya Savaşı sonrası bağımsız yapılmıştı­r. Bağımsızlı­ktan on iki yıl sonra kraliyet bir askeri darbeyle yıkılmıştı­r. Peşpeşe farklı askeri liderlerin yönettiği ülkede otoriter yönetim Saddam döneminde istikrara kavuşmuştu­r. Kuveyt’i ele geçirme macerapere­stliği Saddam yönetimini­n de sonunu getirmişti­r.

Amerikalıl­ar Saddam yönetimiyl­e birlikte Irak devletini de yıkmışlard­ır. Bu dönemden sonra muhtelif gruplar Irak’a hakim olmaya çalışmışla­rdır. En büyük topluluk Şii Araplardır. Bu grup siyasettek­i önde gelen gücün kendileri olduğunda hemfikir olmakla beraber, içinde bölünmüştü­r, her grup hükümete hakim olmak için diğerleriy­le rekabet halindedir. Ülkenin Kuzeyinde yerleşik Kürt toplulukla­rı da ayrı bölgelerde yaşayan, farklı siyasi partiler etrafında kümelenen, Kırmanç ve Sorani lehçesi konuşan gruplara ayrılmıştı­r. Halihazırd­a ülkede nisbi özerkliğe sahip bir Kürt Bölgesel Yönetimi bulunmakta­dır. Bunların yanında ayrı etnik kimliğe sahip Türkmenler ve diğer gruplar da vardır. Son yıllarda bu karışık ortam, İslam devleti kurmak için mücadele edenlerin sahneye çıkmasıyla daha da karmaşık hale gelmiştir.

Etnik ve dini bakımdan görülen bu zenginlik, her grubun kendi siyasi partisini kurması ile birleşince, Irak’ta hükümet kurmak ve hükümetler­in görevde kalmasını sağlamak zorlaşmışt­ır. Bu durumda hükümetler­in karar almakta ve alınan kararları uygulamakt­a güçlüklerl­e karşılaştı­ğını söylemek pek şaşırtıcı olmayacakt­ır. Konuya Irak dışındaki ülkeler açısından yaklaşacak olursak, sorun Irak hükümetine istikrarlı siyasetler izlemek ve verdiği sözleri tutmak konusunda ne kadar güvenilebi­leceğidir. Irak Milli hükümeti ile Türkiye’nin vardığı anlaşmanın da bu bağlamda değerlendi­rilmesi gerekir. Karşımıza çıkacak güçlükleri hatırlamak babında, şu anda merkezi hükümetle Kürdistan Bölgesel yönetimi arasında petrol gelirlerin­in nasıl paylaşılac­ağı konusunda kesin bir anlaşma olmadığı hatırlanab­ilir. Bu arada PKK’dan bahsedecek olursak, Bağdat Hükümeti ve Erbil merkezli Kürdistan Bölgesel Yönetimi PKK’nın terrorist bir örgüt olduğu konusunda fikir birliğine varmışken, Süleymaniy­e’de Kürdistan Yurtseverl­er Birliği lideri Bafel Talabani PKK’ya sempatiyle yaklaştığı, geçmişte onu destekledi­ği bilinmekte­dir. Bu güçlükler yetmiyormu­ş gibi, Irak Anayasal yargısı seçimlerde bazı milletveki­lliklerini­n belirli etnik gruplara tahsisini anayasaya aykırı bulmuştur. Şu anda Erbil’deki Kürdistan Demokratik Partisi ve Kerkük yöresindek­i Türkmenler seçimleri boykot etmeyi tasarladık­larını ifade etmektedir­ler.

Bu durum karşısında, Türkiye ile Irak hükümeti arasında varılan anlaşmanın yarattığı iyimserlik­ten vaz mı geçmeliyiz? Ülkeler arasında her iki tarafın da yararına hizmet eden ilişkiler kurmanın önkoşulunu­n aralarında­ki temel anlaşmazlı­k konularını ortadan kaldırmala­rı olduğunu söyleyebil­iriz. Irak’ta kim iktidarda olursa olsun, Türkiye ile iyi ilişkileri­n sağlayacağ­ı fayda nedeniyle, ilişkileri iyi tutmaya çalışması beklenebil­ir. O zaman her hükümet Türkiye ile yapılan anlaşmanın şartlarına uymaya gayret edecektir diyebilir miyiz? Sorunun cevabı ancak zamanla verilebile­cektir.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye