Çevre
Bu dünyanın başına gelen en kötü şey insan. Hangi soruna baksanız altından insanoğlunun hırsı, cehaleti, vurdumduymazlığı çıkıyor. Keza okyanusların imdat çığlığında da... Gelin bu yazıda insanoğlunun okyanusları yok etme çabasına rakamlarla bakalım; duyg
Okyanusların imdadı
Yakıt sızıntıları
Toksik ve radyoaktif maddelerin denizlere bırakılmasının engellenmesi konusunda dünyada ciddi gelişmeler olsa da okyanuslar hâlâ –her geçen yıl artan bir şekilde- kirlilik tehdidi altında. Özellikle de büyük gemi kazaları sonucu denizlere yayılan yakıtlar en büyük tehlikeyi oluşturuyor. Bir de yine yakıt taşıyan gemilerin ‘nasıl olsa açık deniz, dağılır gider’ diyerek denize bıraktığı fazla yakıtlar var. Bugüne kadar denize karışan en büyük yakıt sızıntısı 1991 yılında Körfez Savaşı’nda gerçekleşti.
Savaşta Basra Körfezi’ne 300 milyon galondan fazla petrol denize sızdı. Pekiyi denize karışan yakıt, canlıların yaşamını nasıl etkiliyor? Öncelikle kuşların tüylerine bulaşan yakıt kürklerinin yalıtım özelliğini kaybetmesine sebep oluyor. Ayrıca vücutlarının ağırlaşmasına yol açıyor ve uçmalarını engelliyor. Kuş bir süre sonra zehirlenerek ya da ısı kaybından hayatını kaybediyor.
Ayrıca denizin üstünü kaplayan yakıt, ışık ve havanın alt katmanlara ulaşımını engelliyor. Suyun altında oksijen azaldığında da oksijenle solunum yapan canlılar teker teker hayatını kaybediyor. Balıkların solungacına yapışarak nefes almasına mani oluyor. Deniz canlılarının besin zincirinde de bozulmaya yol açıyor.
Yakıt sızıntılarına neden olan en önemli etken elbette insan. Ancak doğal olaylar da, yerkabuğunun hareketliliği gibi, yerin altındaki petrol katmanlarının denize sızmasına sebep olabilir.
Plastik atıklar
Suda çözülemeyen plastik atıklar Pasifik Okyanusu’ndan Hint Okyanusu’na kadar dünyanın tüm sularını kaplamış ve hatta insan elinin en az değdiği Antarktika’ya dahi ulaşmış durumda. Plastikler tahmin ettiğiniz gibi büyük parçalar değil, minicik partiküller halinde okyanusları dolduruyor. Zaten esas sorun da burada ortaya çıkıyor. Zira okyanusları saran bu partiküllerin miktarı ve besin zincirini nasıl etkilediği hâlâ tam olarak bilinmiyor. Dünyada plastik üretimi gün geçtikçe artıyor.
Öyle ki son 10 yılda, bugüne kadar üretilen miktardan daha fazla plastik materyal üretildiği belirtiliyor. Plastik denildiğinde aklınıza sadece poşetler, kullan-at tabak, çatal, bıçaklar gelmesin. Günlük hayatta kullandığımız diş macunu ya da kozmetikler de içeriğinde plastik barındırıyor. Sentetik kıyafetler her yıkandığında milyonlarca minik plastik parçası salıyor ve bunların hepsi doğrudan atık sistemine karışarak denizlere ulaşıyor. Bu plastik parçacıklar okyanusların belirli bölgelerinde toplanıyor. Bunlardan en bilineni Pasifik Okyanusu’nda bulunuyor. Bu bölgede planktonun altı katı plastik parçacık bulunduğu belirtiliyor. Bugün okyanusların binlerce metre derinliğinde dahi plastik parçacıklar yüzüyor. Her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşu ve 100 binden fazla deniz memelisi plastik atıklara bağlı olarak hayatını kaybediyor.
Neyse ki bu konuda umut verici bir haber var. 20 yaşındaki Hollandalı Boyan Slat’ın icat ettiği ve denize kurulacak yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki bariyerlerin plastik atıkları temizleyeceği öne sürülüyor. Bariyerlerin ilki bu yıl Japonya’daki Tsushimaand Adası’nda kurulacak.
Kaçak balıkçılık
Yasalara aykırı, kaydedilmemiş ve kontrolsüz balıkçılık deniz zenginliğini tehdit eden en büyük tehlikelerden biri. Bunları gerçekleştirenler korsan balıkçılar olarak anılıyor. Korsan balıkçılar, kıyılardan ve dolayısıyla gözlerden çok uzak, açık denizlerde avlanıyor. Yakıt ve yiyecek ikmalleri açık denizdeyken, yardımcı tekneler tarafından gerçekleştiriliyor. Genellikle büyük şirketlere ait olan korsan balıkçılar ağırlıklı olarak Pasifik Okyanusu ve Afrika’nın batı kıyılarında avlanıyor. Birleşmiş Milletler’in verdiği rakamlara göre kaçak balıkçılık yüzünden tüm dünyada, yılda 9 milyar dolardan fazla para kaybediliyor. Korsan balıkçılar denizlerdeki balığın yüzde 40’ını avlıyor. Kullandığı teknikler deyim yerindeyse ‘denizin dibini kazıdığı’ için sualtı canlılarının da neredeyse kökünü kurutuyor. Örneğin; Tanzanya, Somali, Papua Yeni Gine gibi ülkelerde ton balığı stokları korsan balıkçılar yüzünden tükenmiş durumda. Korsan balıkçılarla en büyük mücadeleyi Greenpeace veriyor.
Mercan resiflerinde avlanma
Mercan resifleri tüm okyanusların % 2.25’ini oluşturuyor; tüm deniz yaşamının çeyreğine, iki milyondan fazla türe ev sahipliğini yapıyor. Ancak mercan resiflerindeki avlanma yüzünden balık türlerinin yarısının yok olduğu belirtiliyor. Buralardaki balıkçılık hemen yasaklansa bile bir mercan resifinin kendini yenilemesi ortalama 35 yıl sürüyor. Yaklaşık 350 bin kilometrekarelik genişliğiyle dünyanın en büyük mercan resifi olan Avustralya’daki Great Barrier Reef’in UNESCO tarafından henüz ‘tehlikede’ listesine girmediği belirtiliyor ancak çevreciler orası için de tehlike çanlarının çalmaya başladığı konusunda kamuoyunu sürekli olarak uyarıyor. Mercan resiflerini tehlikeye sokan bir diğer unsur da iklim değişikliği. Küresel ısınma nedeniyle suyun sıcaklıkları artınca mercan resiflerinin doğal dengesi bozuluyor, renkleri teker teker kayboluyor. Bir de atmosfere salınan karbondioksit faktörü var. Karbondioksit miktarı arttıkça deniz suyundaki asit miktarı artıyor ve bu da resiflerin yavaş yavaş ölümüne yol açıyor.
Sudaki asitlenme
Deniz suyundaki PH yani asit değeri 60 milyon yıldır aynı. Daha doğrusu aynıydı... Taa ki biraz önce bahsettiğimiz gibi atmosfere salınan karbondioksit miktarı aşırı miktarlara ulaşana kadar. Rüzgâr ve dalgalarla birlikte karbondioksit deniz suyuyla etkileşim haline giriyor ve okyanuslardaki asit miktarının artmasına neden oluyor. Bu konudaki en önemli tartışma konusu ise deniz suyundaki asit artışının sualtı faunasını nasıl etkilediği. Bu da bilim insanlarının kafasını meşgul eden en önemli sorulardan biri.
Aşırı avlanma
Overfishing.org sitesindeki rakamlara göre dünyadaki tüm balık stoklarının % 52’si tamamen, % 20’si kısmen, % 17’si de aşırı sömürülmüş durumda. % 7’si ise aşırı avlanma sebebiyle tamamen tükendi. Tüm bu rakamlar gösteriyor ki dünyadaki balık stoklarının % 25’ten fazlası aşırı avlanmış veya yok edilmiş halde. Ayrıca tüm dünyada yırtıcı balıkların % 90’ı tamamen yok oldu. Uzmanlar balık türleri ve tüm eko sistemi yavaş yavaş kaybettiğimizin uyarısını yapmaya devam ediyor. Aşırı avlanmanın sonu ise çok acı. Bunun en somut sonuçlarından biri Kanada’nın Newfoundland Adası’nda yaşandı. Şehrin en önemli gelir kaynağı olan morina balığı kaynakları aşırı ve kontrolsüz avlanma sonucu tükenince şehrin ekonomisi de çökme noktasına geldi. Morina balığının tükenmesi sonucu 40.000 kişi geçim kaynağını kaybetti.
Buzul tabakasının erimesi
Küresel ısınma sonucu Antarktika’daki ortalama sıcaklıklar, dünyanın geri kalan kısmına göre iki kat daha hızlı bir şekilde artıyor. Ve bunun sonucu olarak Antarktika’daki buzul kütlesi gittikçe eriyor, küçülüyor. Buzulların kalınlığı 1960’tan bu yana % 40 azaldı. Bu durumdan ilk olarak etkilenenler kutup ayıları. Ayrıca uskumru gibi bazı türlerin yok olmasına da neden oluyor. Erime her yıl daha da artıyor. Özellikle 2007’de, yarım milyon milkareden fazla buzulun yok olması sonucu erime rekor seviyeye ulaştı. Buzulların erimesinin bir sonucu da dünyada su seviyesinin gittikçe yükselmesi. Son 100 yılda su seviyesinin 10-20 santimetre yükseldiği kaydediliyor. Ve böyle giderse su seviyesinin 2100 yılında 25-58 santimetre daha yükseleceği belirtiliyor.
Derin deniz madenciliği
Madenciliğin denizlerle ne alakası var diyebilirsiniz. Durumu şöyle açıklayalım: Mesele, sanayileşmede yeni bir dönem başlatan derin deniz madenciliği. Denizlerin dibinde maden araştırması yapmak için izinleri merkezi Jamaika’da bulunan International Seabed Authority (Uluslararası Denizdibi Otoritesi) veriyor; bugün birçok ülke ve özel şirket okyanusların farklı köşelerinden maden çıkarıyor. Çıkarırken de dengeleri altüst ediyor. Denizlerin dibinde devlet ve şirketleri ilgilendiren şimdilik üç maden üzerinde çalışılıyor. Bunlardan biri manganez, nikel, kobalt, bakır, lityum, demir ve molibdenum açısından zengin polimetalik nodüller. Milyonlarca yılda oluşan bu nodüller Baja ve Hawaii açıklarında bulunuyor. Bir diğeri SMS (Seafloor massive sulphide), 1.5005.000 metrelik derinliklerden çıkarılıyor ve Galapagos Adaları açıklarındaki volkanik püskürmelerin oluştuğu bölgelerde yer alıyor. Sonuncusu da kobalttan zengin demir manganı. 400-4.000 metre derinliklerden çıkarılan bu madde de daha çok Pasifik Okyanusu’nun tropikal bölgelerinde bulunuyor. Bu madenler çıkarılırken meydana gelen yakıt sızıntıları, sualtındaki gürültü gibi onlarca sebep sualtı faunasının yerle bir olması, türlerin kaybolması, habitatın kendini yenileyememesi gibi sonuçlara yol açıyor.