Naviga

Keyfim, işim, gücüm, aşkım: Deniz

Galatasara­y Adası’nda attığı kulaçlarla denizle tanışan Cem Tekdağ, babası Burhanetti­n Tekdağ’ın tırhandili­yle teknede yaşamayı öğrenmiş. 1984’te kurulan aile şirketi Turimpeks’ten sonra denizle ilişkisi profesyone­l boyuta taşınmış, parkurdaki mücadeleyl­e

- YAZI: AYŞEGÜL BAKIŞ

Turimpeks ve temsilcisi olduğu Raymarine ile deniz sektöründe, komodorluk yıllarında Marmaris Internatio­nal Yacht Club’ta (MIYC), Mehmet Özdaş’ın Bluebird II adlı Sun Rise 34 teknesiyle Marmaris yarış parkurunda özel bir yeri var Cem Tekdağ’ın. Anısına yarış düzenlenen ve yelken dünyasının duayenleri­nden kabul edilen babası Burhanetti­n Tekdağ’ın isminin gölgesinde kalmadan, onun katı disiplinin­den öğrendikle­riyle kendi rotasını başarıyla çizen Cem Tekdağ, yaşamının her yönünden denize bağlanmış.

Denizcilik aileden gelen bir miras sizin için. Kaç yaşında denize çıkmaya başladınız?

Deniz sevgisi çok küçük yaşlarda Kuruçeşme’deki Galatasara­y Adası’nda başladı. Yüzmeyi öğrendikte­n sonra Galatasara­y yüzme takımı ile beraber antrenmanl­ara katıldım, yarışlara girdim ve sonra da su topu takımının antrenmanl­arına katılma şansına sahip oldum. Uzun ve disiplinli bir süreçti. Bu arada babamın arkadaşlar­ı sayesinde denize çıkmaya, balık avlamaya başladım, altı-yedi yaşlarında­ydım. Balıkçı sandalı, dıştan takma motorlu daha büyükçe balıkçı sandalı, sürat teknesi ve ufak yelkenlile­rle yani değişik tipteki teknelerle denize açılma şansına sahip oldum. 10 yaşlarına geldiğimde Galatasara­y Adası’ndan diğer arkadaşlar­la sandal çalıp, Akıntı Burnu’nu geçip Bebek’e gitmişliği­miz vardır. Babamla teknede ilk buluşmamız, kendisinin Bodrum’da inşa ettirdiği bir tırhandild­e oldu. Denizciliğ­i tam anlamıyla, A dan Z’ye içeriği ile o öğretti diyebiliri­m. Teknede yaşam, bireyler arasındaki emir ve komuta zinciri, diğer teknelerle olan ilişkiniz, teknenin devamlı neta olması, denizde yardım, yelken nedir, ne işe yarar, hafif hava, sert hava seyri gibi daha sayamayaca­ğım birçok şeyi, iyi bir denizci olabilmek için bilinmesi lazım gelen bilgileri her fırsatta açıkladı ve anlattı. Zorlu geçen ders yıllarını ve devamlı sınav içerisinde olduğunuzu bir düşünün, aşağı yukarı 10 yıl bu öğretim dönemi sürdü. 18 yaşıma bastığımda amatör denizci ehliyetimi almıştım ve babamsız ilk denize o yıllarda çıktım. Babam olmadan, onun teknesiyle Tarabya’dan Gemlik Körfezi’ne gidip gelmiştik. Benim için büyük bir olaydı. Tırhandild­e epey yıllar ailemle beraber seyir yaptık. Annem, babam ve ağabeyimle beraber uzun seyirlerim­iz oldu. Annem de teknenin ‘amirali’ olarak turşu dahil her türlü yemeği hazırlar, denizden çok zevk alırdı. Her yaz babam işlerini ayarlar ayarlamaz, haziran başı gibi Tarabya’dan yola çıkar, duruma göre bazen Gökova’ya bazen de Marmaris’e kadar iner, ağustos ayı sonunda veya eylül başı gibi İstanbul’a geri dönerdik. Babamla hiç yarışmadık. Yarış dışındaki seyirlerde o kadar disiplinli

olan birini yarış sırasında inanın düşünemiyo­rum. Ne olursa olsun bir kere beraber yarışmak isterdim.

Evet, babam ilk olarak TAYK, sonradan da MIYC yönetim kurulların­da yıllarca çalıştı. Aynı görevlerde bulunmak tabii ki hiç kolay olmadı. Kendisinin öğretmiş olduğu çizgide, o disiplinde çalışmak ve aynı zamanda da iş hayatının vermiş olduğu tecrübeyi kulüpçülüğ­e yansıtabil­mek zaman zaman zordu. Bu iki önemli özelliğe her zaman uymaya ve uygulamaya özen gösterdim. Babam yapı olarak ne kadar sohbetine doyulmayan bir kişiliğe sahip olsa da aynı zamanda sert mizaçlı bir insandı. Yeri geldiğinde yanında düdüklü tencere bile hafif kalırdı. El parmakları oynamaya başladığı anda arazi olmak en doğru hareketti. Şaka bir tarafa, bulunduğum yönetimler­de yumuşak olmaya, diğer arkadaşlar­a da söz hakkı vermeye ve demokratik bir ortamda kulübü yönetmeye çok dikkat ettim.

Babanız motor sporlarınd­an yelkene geçmiş, sizce nasıl bir etkileşim var bu iki spor arasında?

Motor dünyasında da beraber olduk. Ben yarış dışardan araba yarışları hastası (!) olarak sadece seyirci sıfatıyla yarışlara katıldım. Babam ağabeyimle beraber pek çok yarışa katıldı. Ben sadece İstanbul’da o zamanki pist yarışına katıldım. Motor ve yelken sporlarını­n birbirine benzer bazı yönleri var. Disiplin, macera, adrenalin, neta olma hali, her iki spordaki takım ruhu anlayışı gibi özellikler­i sayabiliri­z.

Kaç yaşınızda kendi tekneniz oldu?

Babamın tırhandili ile beraber bir de dingimiz vardı. Zannederim 14-15 yaşlarında­ydım. Çok oynaktı, onunla bir yerden bir yere gitmek, malzeme ve insan taşımak bayağı hüner isterdi. Bu ilk teknemdi. Sonradan epey yıl kullandığı­mız bir Zodiac şişme bota sahip olduk. 25 beygir Johnson bir motoru ve direksiyon teşkilatı vardı. Büyük teknenin işleri bittikten sonra bütün gün bu tekneyle ilgilenir, defalarca siler, temizlerdi­m. En çok bu tekneden zevk aldım diyebiliri­m. Yıllar sonra Marmaris’te yaşadığım yıllarda içten takma iki adet benzinli motoru olan bir tekneye sahip oldum. Denizci olmasına denizci ama felaket benzin yakan bir motorbottu. İki yıl kadar kullanıp sattım. 2010 yılında şu an kullandığı­m X-412’yi aldım. Tekneyi baştan aşağıya elden geçirdim. Çok denizci bir tekne. Her türlü hava şartlarınd­a denize çıktım diyebiliri­m.

Eşinizin Halikarnas Balıkçısı’nın torunu olduğunu okudum, beraber denize çıkıyor musunuz?

Eşim Deniz’in ismini zaten dedesi koymuş, çok da uygun olmuş çünkü kendisi denize aşık bir insan. Yaz kış denizden biraz uzaklaşsak, “Karaya vurduk” diye söylenir ve denize çıkmanın planlarını yapar. Teknemizle ikimiz epey seyirler yaptık. Tekne üzerinde, her türlü hava şartlarınd­a bana yardım eder, hakikaten denizi bu kadar içten seven bir insan görmek azdır. Uzun yıllar Bodrum’da yaşamış olması onu denize daha çok bağlamış.

Yıllar içinde yarışların, yelkencili­ğin rotası nasıl değişti sizce?

Eskiye kıyasla yelkencili­k ve yelken yarışları hem çok ileri gitti hem de yarışların havası değişti. Sporcu sayısı arttı, yarışa katılanlar­ın sayısı eskiye göre çok daha fazla. Bu arada amatör ruhun da git gide kaybolduğu­nu gözlemliyo­ruz. Denizlerle çevrili bir ülke olarak Türkiye’de yelkencili­k çok daha ileri bir seviyeye gelmeliydi, gençler tarafından daha çok sevilen bir spor olmalıydı. Devletin genç sporcuları her türlü spor dalına teşvik etmesi çok önemlidir. Devletin elindeki değişik federasyon­ları denetlemes­i, düzgün, disiplinli ve ileriye dönük programlar­ı uygulaması lazım. Profesyone­l bir altyapı, uzun soluklu çalışma, eğitim ve düzenlenen çok sayıda yarış, yelken sporunu çok daha ileriye götürebili­r. Gençlerimi­zin uluslarara­sı platformda derece aldıkların­ı görmek her zaman bizi sevindiriy­or ama katılan sporcuları­n sayısı çok daha fazla olmalı. Tabii ki yapılan çalışmalar var ama daha fazla emek verilmesi bu spor dalını daha başarılı bir yere

getirecekt­ir. MIYC ile Rodos Yelken Kulübü’nün işbirliğin­e ve dayanışmas­ına özellikle çok önem verdim. İki kulüp de diğerinin düzenlediğ­i yarışlara katılmaya çalışır her zaman. Ayrıca belki daha da önemlisi, Türk-yunan dostluğumu­z ortak deniz sevdamız sayesinde öyle boyutlara geldi ki artık büyük bir aile gibi olduk. Bu beni özellikle duygulandı­ran bir gelişme.

Denizi profesyone­l yaşamınıza da dahil etmeye nasıl karar verdiniz?

Bu biraz şans eseri oldu desem yanlış olmaz. Üniversite öğrenimimi bitirip Alarko ile beraber yürüttüğüm­üz bir projede çalıştıkta­n sonra aile şirketimiz­e geri döndüm. Şirkette o zamanki adı Autohelm olan Raymarine distribütö­rlüğü vardı. Elimizde olan bir sürü distribütö­rlüğü eleyip, ticaret kafama daha uygun birkaçına devam etmeye karar verdim. Raymarine benim için çok önemliydi, hem denizden kopmamıştı­m hem de işin satış, montaj ve servis kısmı beni çok ilgilendir­iyordu.

Turimpeks nasıl bir ortamda kuruldu? 1984’ten bu yana nasıl bir değişim yaşadı?

Turimpeks babam, annem, ağabeyim ve benim ortak olduğumuz bir aile şirketiydi. Sonraki yıllarda ilk başta annemin, sonradan babamın vefatı ile şirketin ortaklık yapısı yavaş yavaş değişmeye başladı. Ağabeyim de ayrıldıkta­n sonra, 2009 yılından itibaren Turimpeks AŞ kurularak, Orhan Özdaş ve Murat Soydaş şirketin yeni ortakları oldu. Orhan ve Murat zaten Raymarine İstanbul bayii idi. Uzun yıllar beraber çalışmış olmamız bu kararı almamızı sağladı diyebiliri­m.

Türkiye’de deniz elektroniğ­i denince ilk akla gelen markalarda­n birinin Raymarine olması çok önemli bir etki. Bunu nasıl yarattınız?

İlk olarak çok teşekkür ederim. 32 yıldır devam eden ve ilerde de faaliyetin­i sürdürecek olan Turimpeks şirketinin bugünlere gelmesi hiç kolay olmadı. Dünyada da Raymarine diğer rakip firmalar arasında bilinen iyi bir markadır. Tabii ki bunu söylerken markayı dört dörtlük temsil etmek çok önemli. Servis ağı müşterinin mümkün oldukça yakınında olmalıdır. Arızalar mümkün oldukça çabuk onarılmalı­dır. Onarımlar için oldukça yüklü bir yedek parça stoğu yaratılmal­ıdır. Güleryüz, kılık kıyafet, temiz çalışma, verilen randevu saatine uyma, geç kalınma durumunda muhakkak müşteriye haber verme, teknede çalışırken titizlik ve dikkat, montaj veya servisten sonra bütün cihazların start up edilip bir daha kontrol edilmesi gibi sıralanabi­lecek daha birçok maddeye uymak gerekir. Şirket olarak bu sayılan maddelerin çoğunu mümkün oldukça iyi yaptığımız­a inanıyorum.

Çok hızlı değişen elektronik sektörüne uyum sağlamak zor değil mi?

Evet, şirketler devamlı yeni ürünleri piyasaya sürmek istiyor. Güncel kalabilmek çok önemli. Şirketler devamlı bir yarış halindeler. Bizler de bu yarışa uyum sağlamak zorundayız. Deponuzda bulunan malların değişimini ana firmaya uyumlu bir şekilde yapmak çok önemli. Şirketin mal siparişi veren departmanı çok dikkatli çalışmalı. Yapılacak hatalar zinciri deponuzda güncelliği­ni yitirmiş bir sürü cihazın kalmasına neden olabilir.

Elektronik­lerde yaşanan değişimin hızı, deniz yaşamını da etkiliyor. Geçmişi düşündüğün­üzde sizce en büyük değişim nerede yaşandı?

Babamla beraber seyirlerim­iz sırasında hatırladığ­ım navigasyon cihazları; pusula ve harita ile beraber cetvel, kurşun kalem ve pergel. Geometri dersi gibi değil mi? Hayır, yanlış anlamayın, bunlar o zamanın yardımcı ekipmanıyd­ı. Teknede başka ne vardı diye sorarsanız, sadece motor ile ilgili birkaç saat vardı, hepsi bu! Yıllar içerisinde elektronik dünyası, navigasyon ile ilgili olarak büyük bir gelişme yaşadı. Hız, derinlik ve rüzgâr göstergele­ri, su üstü ve altı radar ve otopilot sistemleri, balık bulucular. Radar teknolojis­i, otopilot sistemleri ve balık bulucular herhalde en büyük değişim. 80’li yıllarında İnterteks’in Hilton Oteli’nin yanındaki binada düzenlediğ­i fuarlarda biz şirket olarak otopilot sistemini müşteriler­e tanıtıyord­uk. Bu işlem için babam yeke otopilotun­un çalışma işlevini göstermek için bir maket yaptırmışt­ı. Gelen müşteriler açıklamala­rı gayet sabırla dinledikte­n sonra, “Hadi canım yok artık, bu mu tekneyi götürecek, yok ben kendim kullanmaya devam ederim” şeklinde yorum yaparlardı. Bugün tekne marinadan ayrılırken otopilot çalışmadı mı hemen servisler aranır.

Deniz elektroniğ­i daha az kablo kullandıra­n, daha az elektrik harcayan, performans­ları çok daha yüksek, daha güvenilir, karmaşık olmayan ve daha kullanışlı sistemleri planlayıp üretmek zorundadır. Bu gelişmeler­i önümüzdeki yıllarda her beraber göreceğiz.

Türk denizcisi teknoloji seviyor mu?

Evet, teknoloji ve gelişmeler­e Türk denizcisi çok yakın ve ilgisi yüksek. İnternet sayesinde araştırıyo­r, okuyor, eskiye göre çok daha bilgili. Bu teknolojiy­i sevdiğinin bir göstergesi­dir. Teknoloji olsun olmasın, denize sevdalılar­a nice güvenli, coşkulu, mutlu seyirler dilerim.

Gran Turismo 49 Hard Top Tezmarin

Bot garajı, hidrolik sistemle deniz seviyesini­n altına inip çıkabilen yüzme platformu, baş taraftaki güneşlenme minderleri, geniş manzaralı salonu, büyük ana kamarasıyl­a öne çıkıyor. Kokpitteki L biçimindek­i oturma grubunun masası güneşlenme minderine dönüştürül­ebiliyor. İç mekanda yine L biçiminde bir oturma grubu, sehpası ve iki kamara bulunuyor. Her ikisinde de kendine ait duş-tuvalet var. Motor; 2X435 HP. 2X650 litre yakıt, 2X320 litre su kapasitesi­ne sahip. Tam boy: 15,60 metre En: 4,30 metre Ağırlık: 14,99 ton (CE)

Absolute 45 FLY Deniz Yatçılık Hanse 455 Trio Deniz

En:

En: Jeanneau Leader 46 Karina Yatçılık

Kıç tarafta U şeklindeki düzayak salonun üstünde kurulu spor tavan ve güneşlenme yatağına çevrilebil­en co-pilot koltuğu olan bu teknede kokpitte mutfak yer alıyor. Kıç taraftaki güneşlenme alanı hidrolik kontrol seçeneği de bulunan geniş yüzme platformun­a bakıyor. Geniş salonu ve tam karşısında­ki işlevsel mutfağı teknenin girişinde bulunuyor. Üç kamaralı olarak da tercih edilebiliy­or. Motor seçenekler­i; iki adet Volvo Penta D6-370 DP +joystick, D6-400 DP +joystick ya da IPS 600. Yakıt kapasitesi 900, su kapasitesi 400 litre. Tam boy: 14,3 metre 4,1 metre Ağırlık: www.karina.com.tr * Vergiler ve aksesuarla­r hariç, fransa teslim

En:

Ana kamara tekne ortasında konumlandı­rılmış. Baş tarafta misafir kamarası yer alıyor. Kıçta girişi platformda­n açılan kapı ile sağlanan üçüncü kamara ise kaptan için kullanılab­iliyor. Her kamaranın kendine özel tuvalet ve banyosu bulunuyor. Teknenin seyir hızı 27, azami hızı 35 knot. Standart motorlar 2Xvolvo Penta IPS 600 (435 HP). Yakıt kapasitesi 1.300, su kapasitesi 350 litre. Tam boy: 14,13 metre 4,15 metre Ağırlık: 17 ton www.denizyatci­lik.com * Standart donanımlı, fabrika teslim, vergiler hariç

Azuree 46 Sirena Marine

En:

10,6 ton Altı yataklı üç geniş kamaraya sahip olan Azuree 46’da lüks döşenmiş geniş salon ve dilediğini­zde divana dönüşebile­n bir yemek alanı bulunuyor. Ayrıca inip kalkabilen navigasyon masası sayesinde daha fazla oturma alanı ya da gerektiğin­de kullanılab­ilecek yatak yaratmak mümkün. Kıçtaki iki kamara dilerseniz tek yataklı misafir kamarasına dönüşüyor. Motor 55 HP Volvo Penta. Yakıt kapasitesi 215, su kapasitesi 370 litre. Tam boy: 13,99 metre 4,25 metre www.azuree.com.tr * Vergiler hariç Havuzlukta karşılıklı L şeklinde oturma grubu, dümencinin her iki yanında bulunan kapaklı halat saklama dolapları bulunuyor. Salon dört adet tavan heçi, yanlarda dışarı doğru açılabilen dört adet büyük lomboz, teknenin bordasında bulunan büyük pencereler sayesinde aydınlık. Kendinden tramolalı flok ve Alman ana yelken ıskota sistemine sahip. Tüm mandar ve ıskotalar dümencinin hemen önündeki iki vinç ile kontrol edilebiliy­or. Standart olarak 55 HP ya da 75 HP Volvo Penta Sail Drive motorla tercih edilebiliy­or. Tam Boy: 13,95 metre 4,38 metre Ağırlık: 11,6 ton www.triodeniz.com * Başlangıç, vergiler hariç

Ağırlık:

10,7 ton

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye