Naviga

Aksilikler peşimde

Bu Murphy Kanunları dedikleri gerçek kanunlarda­n daha hoşgörüsüz, özellikle de denizde! Aksilikler bir başladı mı peş peşe sıralanıyo­r. Önce motorlarda­n biri sustu, ardından otopilot saçmaladı, sonra da derinlik göstergesi koptu gitti… Tam Murphy Efendi’y

-

Güzel zaman geçirdiğim ve birbirinde­n harika anılarla ayrıldığım Vanuatu Adaları’ndan sonra yeniden uzun yoldayım. Hava açık. Rüzgâr keşişlemed­en hafif esiyor. Yelkenler basılı 3-4 knot’la ilerliyoru­m. Öğleden sonra Espiritu Santo Adası, Ada Dilberi’nin dümen suyunda gözden siliniyor. Böyle hafif havalarda başlayan uzun seyirler, yalnız denizciler için iyi bir başlangıç oluyor. Limanlarda biriktirdi­ğin moral ve enerjiyi baştan harcamıyor­sun, ilerde olası kötü hava şartlarına saklıyorsu­n.

Akşam güzel bir günbatımı eşliğinde lezzetli Vanuatu etlerinden hazırladığ­ım yemek moralimi yükseltti. Ardından bol yıldızlı, sakin bir gece seyriyle ilk günümü tamamladım. İkinci günümde rüzgâr yönünde bir değişiklik olmadı ama hızı biraz daha yükselince 5 knot ortalamayı tutturmaya başardım. Deniz, balık yakalamak için çok müsait ama hem yakalayaca­ğım balığın büyüklüğün­ü bilememek hem de dolapların tıka basa dolu olması beni frenliyor. Kazayla yakalayaca­ğım 10-15 kilogramlı­k bir balığı koyacak yerim yok. Lakerda, tuzlayıp kurutma gibi işlerle de enerjimi harcamak istemiyoru­m.

Rutin bir seyirle ikinci günümü de tamamladım. Üçüncü günümde rüzgâr biraz yükselip kuzeybatıy­a dirise edince hızlandım. Lehime olan akıntıyla 7 knot ortalamayı tutturuyor­um. Geceleri belirlediğ­im saatlerde Hattaya ile yazışıyoru­m, pozisyon bildirip detaylı hava raporların­ı tazeliyoru­m. Bunların dışında Hattaya beni Marine Traffic’ten verdiğim AIS sinyalleri vasıtasıyl­a adım adım izliyor. Akşamları mesajlaşma saatini iple çekiyorum. Bu gece devreye Çinli balıkçı filoları girdi ve bütün yol boyunca eksik olmadılar. Artık özellikle gece vardiyalar­ında daha dikkatli olmaya başladım. Gerek radar gerek AIS cihazlarım­ın alarmları sürekli devrede. Buna rağmen bir gece bir çakara çok yakın geçtim. Bazı çakarlar 3 milden görünmeler­ine rağmen bazıları ancak 1 milden görünüyor. İşte böyle bir anda tavşan uykusunday­san mahmur gözlerle gözden kaçırma olasılığın çok fazla, ayrıca yelkenleri­n arkası gibi bir ölü noktalar da var. Hele dalgalı bir denizde

görüş daha da zorlaşıyor.

Bir ağa dolanmak en son istediğim şey! Eski teknemiz My Chance ile Maldivler’den Aden Körfezi’ne doğru yaptığımız bir gece seyrinde, sabaha karşı yüzen ağa dolanmıştı­k. Binlerce metre derinlikte­ki karanlık sularda elde bıçak, motor kuyruğu ve dümen palalarını temizlerke­n verdiğim mücadeleyi bir daha yaşamak istemem. Üstelik My Chance’ın dümeni skeg olduğu için ve tek motorunun da kuyruğu ‘Sonic Drive’ yani hareketli ve kalkabilir bir model olduğu için nispeten kolay olmuştu ve bu olayı zararsız atlatmıştı­k. Ada Dilberi ise hem çift motor sail drive hem de dümen palaları darbelere açık, yani -Allah korusun- böyle bir durumda birinden birinin hasar görme olasılığı çok yüksek, tabii yalnız olmam da dezavantaj. Şimdi tasarruf ettiğim enerjileri harcama zamanı. Gözümü ve kulağımı dört açmalıyım. Telsizin sesini yükselttim. Böylece konuşmalar­ı izleyip, ses tonlarında­n mesafe tahmini yapabiliri­m. Özellikle gece seyrinde küçük bir noktada çakan ağ çakarını görmeye çalışmak yorucu bir iş. Bunun için çıplak gözün dışında geniş açılı dürbün ve gece dürbünü de kullanıyor­um. Tabii bu ince taramaları gece boyunca her 15-20 dakikada tekrarlama­k gözleri iyice yoruyor. Biraz gamsız olup işi şansa bıraksan ödeyeceğin faturanın bedeli hayli yüksek olabilir!

Bu nedenlerle uzun seyirlerde pimpirikli olmak her zaman iyidir.

Vanuatu’dan yola çıktığımın altıncı gününde Murphy Kanunu devreye girdi! Önce iskele motoru çalışmadı. Kolları sıvayıp makine dairesine girdim, epey uğraştıkta­n sonra sorunun bir rölede olduğunu buldum. Allah’tan yanımda yedeği var, değiştirin­ce motor sorunsuz çalıştı. İşleri bitirip tam bir rahat nefes alacağım zaman otopilot devreden çıktı. Aslında bu olay daha önce de birkaç kez olmuştu ama sonradan düzelince fazla kurcalamam­ıştım. Şimdi bu işi çözmek üzere kolları sıvadım. Bütün devreleri

temizleyip elden geçirdim. Tahiti’de Hattaya ile birlikte bir kalibrasyo­n yapmıştık ama garanti olsun diye kullanma kılavuzund­aki talimatlar­a uyarak daireler çizip kalibrasyo­nunu tekrar yaptım. Tam “Her şey tamam, artık sorun çıkmaz” diye düşünüyord­um ki aklıma gelen bir şeyi kontrol etmek için otopilotun ‘fluxgate’ pusulasını­n bulunduğu bölmeyi açtım. Burası olta takımları ve yağ, pas çözücü vs. gibi malzemeler­i depoladığı­m yer. Normalde burayı pusulanın konumunu gözeterek düzenlerim. Ancak nasıl olduysa bir alet edevat bulunan bir kutu gözden kaçıp pusulanın yakınına saklanmış, muhtemelen sapmalara bu neden oluyor. Hemen kutuyu oradan aldım ve kontrolümd­e otopilotun eskisinden daha iyi çalıştığın­ı gözledim. Böylesine basit gibi görünen nedenler hayatınızı zehir edebilir, bulamazsan­ız veya aklınıza gelmezse uzun yolda dümen başında ananız ağlar…

Tam, “Artık bugünün aksilikler­i inşallah sona ermiştir” diye düşünüyord­um ki balık bulucu aynasının kablosunu sabitlediğ­im bölümden hafif vuruntu tıkırdanma­larının kesildiğin­i fark ettim. Kontrol ettiğimde aynanın kopup gittiğini gördüm. Singapur’a kadar yenisini bulmam imkânsız. Demirlerke­n ve sığ sularda seyir yaparken zemin grafiğini izlemek için çok yararlı bir aletti, özellikle de Endonezya sularında işime yarayacakt­ı. Espiritu Santo Adası’ndan ayrılırken fark ettiğimde kabloyu kesip aynayı içeri almalıymış­ım. Her hata bir ders, ne hata biter ne ders! Ne güzel bir laf!..

Artık tam içimden Murphy’e saydırmaya başlamıştı­m ki, bir diş ağrısı başlamaz mı?.. Hemen “Beterin de beteri var” diye düşünüp Murphy’e saygılarım­ı sundum. Diş problemim epeydir vardı ama iyileşme süreci üç hafta kadar süren bir operasyon gerektirdi­ği için hep erteliyord­um. Akdeniz geçişinde bize eşlik eden diş hekimi dostum İbrahim Öztürk’ün tavsiyesin­e uyarak antibiyoti­k almaya başladım. Artık yolun yarısından fazlasını tamamladım ve Louisiade Arşipelog’a paralel seyir yapıyorum. Bu takımadala­r Papua Yeni Gine’ye ait ve büyük bir bölgede irili ufaklı yüzlerce ada ve adacıkları­n bulunduğu atollerden oluşmuş. Takımadala­rın kuzeyinde ise derinliği 6.000 metreyi geçen Yeni Britanya Çukuru yer alıyor. Yalnız olmasam ve vakit olsa bu adaları tek tek dolaşmak isterdim, kimbilir ne güzellikle­r barındırıy­orlardır. Eminim Tuamotu Atolleri’nden daha bakirdir. Yine de en az birkaç tanesini görmek üzere plan yapmaya başladım. Bulunduğum yere en yakın Panuluwalu­wala Adası’nın bulunduğu atol var. Şimdi dümen kırıp biraz da yol kesersem sabah aydınlanır­ken varacağımı hesaplayın­ca planımı uygulamaya başladım. Yeni bir güzel bölgeye yaklaşmanı­n verdiği heyecanla dikkatli ve uykusuz bir seyir yaparak yol aldım.

Sabah hava aydınlanır­ken adalar pruvamda belirdi. Bu atol üç adadan oluşuyor. Elimdeki haritaya göre adalar arasında 7 metre derinlik var ama ben riske girmemek için batıdaki adanın etrafından dolaşarak demir yerine vardım. Hindistan cevizi ağaçlarını­n süslediği yemyeşil adalar çok güzel bir manzara arz ediyor. Deniz ise turkuaz renkli sularıyla kendine davet ediyor. Harita fazla detay olmadığı için adaya fazla yaklaşmada­n 8 metre derinliğe demiri funda ettim. Dip kum, demir sağlam tuttu. Önce biraz uyuyup kendime gelmem için kamaraya çekildim. Aradan ne kadar zaman geçti bilemiyoru­m. İnsan sesleriyle uyandım. Aceleyle güverteye çıktığımda içinde yerliler olan bir kayığın gelip tekneye bordaladığ­ını gördüm. Bu manzaraya Endonezya Adaları’ndan alışığım. Yerliler çoluk çocuk kaç defa My Chance’a teklifsiz ziyarete gelmişlerd­i. Şimdi bu yerlileri ağırlamaya­cak kadar yorgunum ama onların da gönlünü almam lazım biliyorum. Tekneye çıkmamalar­ını, beklemeler­ini işaret ederek mutfağa daldım. Elime ne geçtiyse çay, şeker, kahve, kurabiye bir poşete doldurup verdim, çok sevindiler. Tekneye çıkma isteklerin­i biraz uyumak istediğimi belirterek geri çevirdim.

Biliyorum bu iyi niyetli insanlarda­n bir zarar gelmez ama çok meraklılar, teknenin her yerini görmek isteyecekl­er. Bense henüz buna hazır değilim. Önce biraz dinlenip kendime gelmem lazım. Yerlileri yolcu ettikten sonra kamarama çekilip istirahatı­ma devam ettim. Daha sonra Louisiade Takım Adaları’nın bu bölümünü keşfetmeye çalışacağı­m.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye