İki şehrin hikayesi
Modern gökdelenlerin yükseldiği Tel Aviv sahilinden güneye baktığınızda kıyı şeridinde onunla tamamen tezat yapıda olan Yafa’nın manzarasını seyrediyorsunuz. Aslında iki ayrı şehir olan Tel Aviv ve Yafa zamanla birleşip tek şehir haline gelmiş. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilen antik liman şehri Yafa’da Bronz Çağı’ndan, Pers, Hellenistik ve Eski Mısır’dan kalıntılar bulunmuş. Yunus’un Kitabı, İncil gibi kutsal kitaplarda adı geçen bu limana Arapça’da ‘Denizin Gelini’ de deniyor. 4.000 yıldır liman olarak kullanıldığı tahmin edilen Yafa, tarih boyunca el değiştirse de önemini hiç yitirmemiş. 1. Haçlı Seferi sırasında Müslümanların terk ettiği kente haçlı ordusu kale ve liman kurmuş. 18. yüzyıla kadar işgaller, hastalıklar ve yağmalar yaşayan kent, Osmanlı İmparatorluğu’nun korsanlara karşı benimsediği liman koruma politikası sayesinde gelişmeye başlamış.
Birçok antik hikayede geçen Yafa’nın açığında doğal bir dalgakıran gibi
uzanan kayalıkların adı ise Andromeda. Yunan mitolojisine göre kayaya zincirlenerek deniz canavarına kurban olarak sunulan Andromeda, Perseus tarafından kurtarılır. Perseus canavarı bu kayalıklara dönüştürür. Kayalıkların tam karşısındaysa Al-bahr (Deniz) Camii yer alıyor. Müslüman denizcilerin ve balıkçıların denize çıkmadan namaz kıldıkları camide onlar gittikten sonra eşleri sağ salim geri dönmeleri için dua edermiş.
1860’larda başlayan Yahudi göçleriyle Yafa’nın kaderi bir kez daha değişmeye başlamış. Göç edenlerin bir kısmı burada kalırken önemli bir kısmı kuzeydeki alana yerleşmiş ve 1909 yılında Tel Aviv şehri Yafa’nın bitiminde kurulmuş. Ağırlıklı olarak Arapların yaşadığı Yafa, Osmanlı İmparatorluğu’ndan İngiliz sömürgesine geçtiği yıllarda iki halk arasındaki sürtüşmelere sahne olmuş. Nisan 1948’de İsrail ordusunun Yafa’yı ele geçirmesinin ardından Arap halkın çoğunluğu göç etmiş ve iki şehir 1950’de aynı belediyeye bağlanarak Tel Aviv Yafa adını almış.