Elinize kolunuza sağlık
Denizlerden uzak kalmak için bahaneniz git gide azalıyor. Kürek sporu, spor salonlarından sıkılan ve içinde deniz sevgisi bulunanları kendine çekerken, bu spora geç başlayanlara profesyonel yarışlarını da açıyor.
Denizciliği sadece yatçılıktan ibaret sananlardan ve çeşitli gerekçelerle ondan uzak duranlardansanız, ne kadar büyük şeyler kaybettiğinizi söylemek zorundayız. Naviga sayfalarında her zaman söylediğimiz gibi denizin tadını çıkarmak için illa milyonlarca liralık tekneler gerekmiyor. Gerekli olan tek şey ‘sizin’ harekete geçmeniz. Tıpkı kürek sporunda olduğu gibi... Pekiyi kürek sporuna istediğiniz yaşta başlayabileceğinizi, profesyonelliğin şart olmadığını, hatta dilerseniz bir süre sonra lisanslı sporcu olarak yarışlara da katılabileceğinizi biliyor muydunuz? Bu konuya ilerleyen satırlarda değineceğiz ama önce kürek sporunun ülkemizdeki geçmişine göz atalım.
Her ne kadar bugün hiçbir gazetenin spor sayfalarında en ufak yer dahi bulamasa da kürek bir zamanlar Türkiye’de neredeyse futbol kadar popüler bir spordu. Sadece büyük şehirlerde kurulmuş kulüplerden değil, küçük sahil kasabalarından en büyük takımlarla karşı karşıya gelebilecek takımlar çıkıyordu. Biraz daha eskiye gidelim... Kürek sporunun geçmişi aslında Osmanlılar dönemine kadar dayanıyor. Hatta ilk kürek yarışının 16. yüzyılda İstanbul Boğazı’nda yapıldığı belirtiliyor. Tarih kitaplarının belirttiğine göre 1579 yılında yapılan yarışlara 25 kayık katıldı, dönemin padişahı III. Murad tarafından dahi seyredildi. Kürek sporunun geçmişinde bir başka önemli tarihi olay ise 1890 yılında Japonya’ya dostluk ziyaretine giden ve dönüş yolunda yakalandığı fırtınada 500’den fazla denizcisini kurban veren Ertuğrul Fırkateyni’nin mürettebatının, uğradıkları Singapur’da düzenlenen kürek yarışlarına katılıp birinci olmasıydı. Türkiye’deki resmi ilk kürek yarışı ise 1913 yılında düzenlendi. Ardından teker teker kürek kulüpleri kurulmaya başladı. İlk olarak kurulan Fenerbahçe, Altınordu ve Haliç’i, Galatasaray, Moda, Güneş, Beykoz kürek kulüpleri takip etti. İstanbul dışında ise İzmit’te kurulan Hereke Spor Kulübü, her türlü imkansızlığına rağmen İstanbul’un büyük kulüplerine kafa tutacak kadar başarılı oldu. O dönem rekabet o kadar sıkıydı ki kürek yarışları gazetelerin spor sayfalarında geniş yer kaplamakla kalmıyor, yüzlerce izleyiciyi de parkura çekiyordu. 1925 yılına gelindiğinde ilk kadın kürekçiler yarışlara katılmaya başladı. O yıl Galatasaray Kürek Kulübü’nde Sevim Şamlı, Zekiye Faruki, Nini İzzet Mecdi, Leyla, Semine ve Bedia Evranos, Lamia ve Müşfika Anday ilk kadın kürekçilerimiz oldu. Onları Fenerbahçe Kürek Kulübü’nde Fitnat, Nezihe ve Melek Özdil kardeşler takip etti.
1940’lı yıllarda Tasvir-i Efkar gazetesi Büyükdere-bebek arasında kürek yarışları düzenledi. İki yıl sonra Oxford ve Cambridge Üniversiteleri arasında düzenlenen ve hâlâ dünyanın en prestijli kürek yarışı olan müsabakada, Cambridge takımında mücadele eden Şamil Urallı uluslararası alanda adını duyuran ilk Türk kürekçi oldu. 1952 yılında Batı Almanya’da düzenlenen yarışlarda Türk kürekçiler iki birincilik ve bir birincilik elde etti. 1955 yılındaki Akdeniz Oyunları’nda da Fenerbahçeli kürekçi Tonguç Türsan tek çi ede gümüş madalya kazandı. 1960’lı yıllarda Ankara Mogan ve ODTÜ kürek kulüpleri kuruldu.
Türkiye’de kürek sporu gelişiminin önemli kilometre taşlarından biri de 1986-2000 yılları arasında düzenlenen yarışlarla, Türkiye’nin
Oxford ve Cambridge üniversitelerinin kürek takımları arasındaki efsanevi mücadeleye ev sahipliği yapması ve hatta dahil olması. Boğaziçi Üniversitesi kürek takımının girişimi ve katılımıyla İstanbul’da düzenlenen yarışlar o dönem yüzlerce izleyiciyi kendine çekmeyi başarmıştı. Boğaziçi Üniversitesi Spor Koordinatörü, eski milli kürekçi ve Kürek Milli Takımları teknik direktörü Recep Akıcı, Oxford ve Cambridge Üniversitesi’nin 160 yıllık mücadelesine nasıl ortak olduklarını şu sözlerle anlatıyordu:
“O yıllar Boğaz’da Galatasaray, Anadoluhisarı gibi kürek takımları faaliyet göstermekteydi. Boğaz kürek için müsaitti, bu kadar çok gemi trafiği yoktu. Ben de o yıllar Galatasaray’da kürek çekmekteydim. Oxford-cambridgeBoğaziçi yarışlarının başlangıcı ilginç bir hikayedir.
O senelerdeki Spor Kurulu Başkanı Murat Balcı, yaz tatili için Bodrum’dayken tatil için gelmiş bir İngiliz turist kafilesinin arasından Oxford Kürek Takımı’nın kaptanıyla tanışmış. Onunla tanıştıktan sonra Türkiye’de Oxford ve Cambridge takımlarıyla bir yarış yapılıp yapılamayacağı hususunu bize danıştı ve sonrasında yazışmalar başladı. Ayrıca Oxford Üniversitesi’nin Boat Club antrenörü, 1974 Dünya Kürek Şampiyonası’nda benim rakibim olan İngiliz ekibindeydi. İlk olarak 1986 yılında geldiler. Onları okulda misafir ettik. İlk yarış başlamadan önce basın bu konuyu çok işledi ve büyük ilgi topladık. Yarış günü diğer ekiplerle birlikte minibüslere binerek Haliç’e gittik. İnsanlar yarışı izleyebilmek için Haliç’e doğru akın etmişti ve yoğun bir trafik oluşmuştu. O gün başlangıç yarışı yapıldı. Bu organizasyon, Boğaziçi Üniversitesi’nin hem dünya çapında hem de Türkiye’de isminin bu kadar duyulduğu tek sportif organizasyondur. Bu yarışlar dokuz kez düzenlendi, birçoğuna da kürekçi olarak katıldım. Son yarış 2000 yılında yapıldı. Bir müddet sonra iki üniversite de daha iyi tekneler isteyince şartlar zorlanmaya başladı ve devamını sağlayamadık. Bu organizasyonun yapılması düşünüldüğü günlerde kimse onların İstanbul’a gelip yarışacağına inanmıyordu. Her gelişleri büyük ilgi topladı. 1993’teki yarışı Boğaz’da düzenledik. Beykoz İskelesi’nden başlayıp Rumelihisarı’nın biraz ötesine, üniversitemize çok yakın biten uzun mesafeli kıtalar arası bir yarıştı. Bu yarış için bir sene öncesinden Boğaz trafiğini kapatmak için izin istedik. Tabii trafik kapalı olsa da arada motorlar çıkabiliyordu. Yarışın ortalarında motor dalgası ile batan Oxford’dan sonra yarışın sonlarına doğru Cambridge de su alınca biz birinci olmuştuk.”
Bugün Türkiye’de, İstanbul, Rize, Sakarya, Adana, Sinop, Kocaeli, Adıyaman, Bursa, Ankara ve Muğla’da olmak üzere toplam 39 kürek kulübü bulunuyor ve ağırlıklı olarak Marmara Denizi, Sapanca ve Mogan göllerinde yarışlar düzenleniyor, kürek takımlarımız uluslararası yarışlarda derece almaya devam ediyor.
Amatörlere de açık
Yazının başında da belirttiğimiz gibi kürek sporu, geç yaşta başlayan amatörlere de kucak açıyor. Yani bu sporu yapabilmek için küçük yaşta başlamaya gerek yok. Bugün neredeyse tüm kürek kulüplerinin ‘veteranlara’ yönelik eğitimleri bulunuyor. Eğitimlerin ardından katılımcılar bu spora aynı kulüpte rahatlıkla devam edebiliyor.
Yetişkinlere yönelik eğitim veren okullardan biri Türk Balıkadamlar Kulübü çatısı altında 2004 yılından bu yana görev yapan kürek şubesi. Caddebostan’da bu spora yeni başlayanların yanı sıra yetişkinleri de kürekle tanıştıran Türk Balıkadamlar Kulübü Kürek Şubesi sorumlusu Emre Gümüş, normalde bu spora başlamak için tercih edilen yaşın 12-13 olduğunu söylüyor. Küreğin dayanıklılık gerektiren bir spor olduğuna dikkat çeken Gümüş, “Ayrıca teknik düzeyi yüksek olan bir spor dalıdır. Kuvvet, dayanıklılık ve tekniğin beraber kullanılması gerekir. Kürek sporunun, harcanan enerji açısından dünyanın en ağır sporlarından bir tanesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu şartlara uyum sağlayabilecek tüm gençler kürek sporunu başarıyla gerçekleştirebilir” diyor. Daha önce hiç bu sporla tanışmamış 20 yaş üstü sporcuların da veteranlar için açılan sınıflarda kürek yapma şansı elde edebildiğini söyleyen Gümüş, bu grubun antrenmanlarının küçük yaştaki sporculara göre daha hafif olduğunu belirterek “Türkiye Kürek Federasyonu’nun düzenlemesiyle
Hereke’de kuşaktan kuşağa kürek
Türkiye kürek sporu tarihinde Hereke Kürek Kulübü’nün çok özel bir yeri var. 1925 yılında kurulan kulüp o yıllarda Sümerbank kumaş fabrikasına bağlı olarak farklı spor branşlarında faaliyet gösteren Sümer Spor’un kürek şubesi olarak faaliyet gösteriyordu. İlk kurulduğu yıllarda Sümerbank işçilerinden oluşan takımın, İstanbul’a vasıta olmadığından yarış yerine kürek çekerek gittiği belirtiliyor. Her karşılaşmaları tüm ilçe halkı tarafından büyük bir coşkuyla izlenen Hereke’de kürek sporu o kadar popülerdi ki ‘kürek çekmeyene erkek, halı dokumayana kız denmez’ cümlesi ilçenin kimliğini belirler hale gelmiş ve dededen toruna geçen bir spor halini almıştı. Katıldıkları birçok yarışta üstün başarı gösteren takım, Galatasaray ve Fenerbahçe gibi büyük takımlara kafa tutmayı başardı ve bu kulüplere sporcu verdi. Kulüp, 1996 yılından itibaren işletmenin özelleştirilmesiyle neredeyse kapanma noktasına geldi ama Hereke Belediyesi’nin desteği sayesinde yoluna devam etmeyi başardı. 2013 yılında Hereke Nuh Çimento’nun sponsor olmasıyla da ismi Hereke Nuh Çimento Kürek Kulübü olarak değişti. Yaz aylarında sporcu sayısı 35’e ulaşan kulüp şampiyonlar yetiştirmeye devam ediyor. Kulübün sporcuları Barış Özgür, Veysel Kösedağ, Eren Aktaş, Behlül Uyar ve Arif Yalçınkaya 2015 yılında Türkiye şampiyonu oldu. Hereke Kürek Kulübü’nün 91 yıllık hikayesini Hasan Uslu’nun yönettiği, yurt dışından ödüllü ‘Pes Etmek Yok’ isimli filmi izleyerek tüm ayrıntılarıyla öğrenebilirsiniz.