Gururla denizci
İstanbul’un tozu, toprağı, sıcağı, nemi geride kalsın, inşaat gürültüsü karacıların olsun ben yine denizdeyim. Eşyalarım küçük bir çantaya sığsa da yüküm ağır. Zira tüm kış yorgunluğunu denizin derinliklerine bırakmak için yanımda getirmişim. Olsun varsın, her yıl böyle olmuyor mu?
Gün ağarmadan yola çıkıyoruz... Sabah erken vardığımız limana demiri funda ediyoruz. Koy sessiz, tamam motoru kapatacağız ama önce demir tuttu mu diye kaptan emin olmak istiyor... Tekneyi kendi haline bırakıp kulak kesiliyor, kerterizini alıp gözünü kırpmadan izliyor. Sonrası malum; doğaya ve denize saygıdan, onun karşısında sessizliğe bürünüyoruz bizler de...
İşte denizde sıradan bir günün başlangıcı... Ancak orada geçirdiğimiz her ‘sıradan’ gün bize, dergiyi hazırlarken irili ufaklı zenginlikler olarak geri dönüyor. Biz deniz üzerinde neler yaşıyoruz, hangi tecrübeleri ediniyoruz, denizci dostlardan ne gibi öneriler alıyoruz ve en önemlisi neleri merak ediyoruz? İşte onları araştırıp öğrenmek ve sizlerle paylaşmak istiyoruz... Tekne yaşamının içindeki her unsur bizim için bir ‘konuya’ dönüşürken çok heyecanlanıyoruz. Daha çok üretme isteği, daha çok deniz üzerinde olmayı beraberinde getiriyor. Teknede yaşamak ise daha çok üretmeyi...
Deniz güzelliklerini ve iyiliklerini sadece tekne sahibi olanlara vermiyor... Bu ay dergide okuyacağınız üzere ‘bir şnorkel, gözlük ve paletle’ milyon dolarlık tekne sahibiyle aynı manzaraya sahip olmak bizim elimizde. Yeter ki isteyelim... Ya da internet fenomenine dönüşen iki gencin hikayesindeki gibi dünyayı dolaşmak için ‘ruhunu ve bedenini bir arada tutabilecek kadar’ parayı gezerken kazanmak da mümkün. Yine yeter ki isteyelim...
Bu dergide okuyacağınız hikayeler, geziler, teknik tavsiyeler, öneriler ve hatta hatta yemek tariflerinin hepsi kendi doğal ortamında yani denizlerde hazırlanıp avuçlarınızın içine geliyor...
Umarım siz de bu satırları kendi ‘mavi’ dünyanızda arkanıza yaslanıp okuyorsunuz... Ne mutlu bize. Denizin tuzundan uzak kalmayın.
TN