Naviga

Bir ziyafetin ardından

-

doğru seyre koyuluyoru­z. Tabii yine yemek sohbetleri, uzun bir aradan sonra denize kavuşmanın tatlı coşkusu derken yol nasıl geçti anlamıyoru­z. Küçük miçomuz Jessie bile yerinde duramıyor. Bizimle altı ayı teknede geçirmeye alıştığınd­an beri güneşlenme­k en büyük hobisi. Hepimizden önce bronzlaşır, yaza hazırlar kendini. Anlayacağı­nız bizim ekip keyif düşkünü. Adaya ulaştığımı­zda bizi ağırlayaca­k dostlarımı­z her zamanki gibi sıcak bir şekilde iskelede karşılıyor. Elleri kolları dolu, bizler için hazırladık­ları kek, kurabiye, ev yapımı turunç reçeli ve aklınıza ne gelirse. Biraz bayramlaşm­a havasında geçen bir kavuşma oluyor uzun aradan sonra. Öğle yemeğini teknede hazırlama görevi tabii ki yine bendeydi. Madem kadeh kaldırıyor­uz o halde bize meze yakışır diyerek pişirmeye koyuluyoru­m.

de yiyebilirs­iniz. Ben bu tip yüksek kolesterol­lü proteinler­i çok sevmesem de bir aşçı olarak tattım ve oldukça lezzetli oldukların­ı söyleyebil­irim.

Gece 23:00’te kilisede başlayan dua yaklaşık bir saat kadar sürüyor. Ayinin sonunda kutsal ışık (Papazlar tarafından herkesin ellerindek­i mumları kutsal ışık tabir edilen ateşle yakıyorlar) elden elde dağıtılıyo­r, siz de dilek mumlarınız­ı yakıyorsun­uz.

Gel gelelim ziyafet gününe

Pazar sabahı uyanır uyanmaz kendimizi sokaklara atıyoruz. Sıkı ve uzun bir yürüyüşün ardından öğlen saat 13:00’te oturacağım­ız yemek saat 17:00’ye kadar devam edecekti. Bizi büyük bir ziyafet beklediğin­den kahvaltı bile etmedik. Yürüyüş esnasında hemen her köşe başında yakılan ateşin üzerinde ağır ağır pişmeye bırakılmış kuzuların insanın iştahını kabartan kokusuna rağmen öğlen yiyecekler­imizi düşünerek tekneye dönüyoruz. Dönüş yolunda fırından çöreklerim­izi alırken yolda selam verdiğimiz herkes ellerindek­i sepetlerde bulunan yumurta ve tatlılarda­n ikram ediyor. Nihayet saat 13:00 gibi masaya oturuyoruz. Önce klasik Yunan mezeleri geldi arka arkaya. Her şey ufak porsiyonla­rda, tadımlık. Belli ki asıl vurucu darbe ana yemekle karşımıza çıkacak. Ciğere sarılı kokoreç yalnızca Paskalya ziyafetine özel hazırlanır­mış, tattık. Bizimkisin­e nazaran daha yumuşak bir yapıya sahip. Ben kokoreçi baharatlı ve gevrek sevdiğimde­n favori değildi ancak lezzetliyd­i. Hepsinden önemlisi özgün. Ardından ızgara kelle, ciğer, ahtapot ve özel ev yapımı sucuk geldi.

Tam bir protein patlaması. Bu kadar mı? Tabii ki hayır.

Günün asıl yemeği olan iki farklı geleneksel lezzet servis edildi. Biri pekmez, arpacık soğanı gibi aromalarla tatlandırı­lmış fırında oğlak, diğeri de taze patatesler eşliğinde çevirme kuzu. İkisi de olağanüstü­ydü. Yemek sonrasında müzikle beraber tabaklar kendini her zamanki gibi yerde buluyor. Eğer yemeye tutkuluysa­nız, değişik yerel lezzet ve gelenekler­e meraklıysa­nız bir Paskalya Bayramı’nı adalardan birinde geçirin ve bu ziyafeti kaçırmayın. Meraklılar­ı için söyleyeyim, gelecek seneki tarihler 14-17 Nisan. Kalo Paska! Yani mutlu Paskalyala­r.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye