Uç uç kelebek
Bu kez çok az yabancı turist alan ve haritada bir kelebeğe benzeyen Astipalaia ile ıssız Kounoupi’deyiz. Komşu sulardaki iki ada, sessiz sakin tatil isteyenlerin hoşuna gidecek duraklar. Astipalaia Adası
(Pera Gialos veya Scala 36⁰ 32’.89 K-26⁰ 21’.24 D)
Oniki Adalar’ın (Dodecanes) kelebeğe benzeyeni Astipalia’nın Osmanlılardan kalan ismi İstanbulya olarak biliniyor. Adanın toplam nüfusu 1.500 civarında. Ana liman Pera Yialos adanın güneyinde. Önce balıkçı barınağı olarak yapılan mendirek güney havalarına karşı biraz uzatıldı. 12-15 teknelik limanda elektrik ve su var. Mazot tankerle servis ediliyor. Benzin istasyonu karşısında dededen kalma fırından sabah ekmek ve poğaçanızı alıp limana bakan köşedeki köy kahvesinde keyifle kahvaltınızı yapabilirsiniz. Liman polisi hemen limanın karşısında. İç liman dolu ve hava uygun ise liman polisinden feribot saatlerini öğrenerek iskele tarafındaki rıhtımda gecelemek mümkün. Limanın kuzeyi biraz sığlık. Rıhtım 2,5-4 metre arası. Demir şamandırası kullanmanızda fayda var.
Astipalaia çok az yabancı turist alan gizli adalardan biri. Asıl yerleşim yeri Pera Gialos ve limanın tepesinde kurulmuş olan Chora (Hora) kasabası. Toplam nüfusları 1.036. Hora’ya çıkınca güzel badanalı evleri olan dar sokaklardan eski Venedik Kalesi’ni (Astropalia) mutlaka görün.
Hora’dan batıya doğru inen yokuş sizi yeşil cenneti Livadi’ye götürür. Güzel uzun bir kumsal plajı ve tavernaları olan Livadi’de bir öğlen yemeği molası verin. Hava uygunsa dibi kum olan bu koyda da kalabilirsiniz.
Kelebeğin batı kanadının güneyinde 149 kişinin yaşadığı küçük yerleşim yeri olan Maltezana (Analipsi) alarga için uygun bir yer. Maltezana Koyu’na Khondro adacığının her iki tarafından girilebilir, derinlikler uygun. Dip kum-çamur karışımı olduğundan kuvvetli kuzeyli havalarda yatılabilir (tanker dubalarına dikkat edilmeli.) Maltezana’daki yerel balıkçıların kullandığı beton iskele boş ise 2-4 metre arası derinlik uygun, bordalayabilirsiniz.
Kuzeydeki her havaya kapalı Vathi Koyu’nun girişi biraz dar ve sığ olmakla
birlikte içerde derinlik 3-10 metre arası. Sahilde servis veren bir taverna da var.
15 Ağustos’ta adada düzenlenen Portaitissa Festivali renkli oluyor. Manastırlar, arkeoloji ve Ecclisiastic müzeleri gezilecek yerlerinden. Adada havalimanı var.
Pera Gialos’ta Mezedopolio Anastasia Taverna ‘Türk Gelinin Yeri’ olarak biliniyor. Sahilde, kale manzaralı Rum tavernasının sahipleri ve tek elemanları sonradan va iz olup Anastasia ismini alan İstanbullu Şebnem ile Selanikli Kostas. Kalamar, ahtapotta çok başarılılar. Ispanak salatası marinati ve feta peynirli kabak, patlıcan ve kırmızı biberli Anastasia’yı mutlaka deneyin.
(36˚ 32’ 11.66” K-26˚ 28’ 06.06” D)
Issız, masmavi, harika bir ada. Hava batılı ise doğusundaki koy korunaklı. Dip yapısı kum ve plaka taşlardan oluşmuş. Demir atarken bu taşlara dikkat edin. 4-6 metre derinlikte kaldığınızda sanki bir havuzdaymışsınız hissini veriyor.
Samos, ülkemize en yakın ada. Meşhur Dilek Boğazı ile ayrıldığımız bu önemli adaya ulaşım yakın zamana kadar sadece Kuşadası’ndan sağlanmaktaydı. Şimdilerde Sığacık’tan da adaya gemi seferleri başladı. Kuşadası’ndan adanın merkezi Vathi şehrine, Sığacık’tan ise adanın kuzeybatısındaki Karlovasi Limanı’na gemi seferleri düzenlenmekte.
Samos, Ege Adaları içinde en enteresan tarihe sahip olanlarından biri. Doğal ve ticari değerleriyle, ana karaya yakınlığıyla hep göz önünde olmuş. Anadolu’daki 12 İyon kentinden biri de burada kurulmuş.
Pirimiz, Piri Reis’imiz, kitabında bu adayla ilgili ne buyurmuş, hatırlayalım:
“Bu ada dağlık, akarsuları bol bir av mıntıkasıdır. Geyikler ellişer altmışar sürüyle gezerler... O kadar yüksek ağaçları olur ki, değme barçalara yekpare direk olur. (Barça: Bir tür nakliye ve harp gemisi. ÇK) Rodos barça ve kadırgaları gelip adanın yıldız tarafında Ahırlı Limanı’na demirleyerek günlerce kalırlar. (Ahırlı Limanı dediği bugünkü Vathi Limanı’nın doğusundaki koy. ÇK)
müziğe kadar birçok alanda temel olabilecek fikirlere ve teorilere sahip bu adam başlı başına bir yazı dizisini hak ediyor.
Pitagorion şehrinin batısında adanın havaalanı yer alıyor. Kalkış yapar yapmaz şehrin üzerine gelen uçakların gürültüsü başlarda sizi korkutabilir. Koca adada havaalanı sığabilecek tek düzlüğe yapılan pistin inişi de kalkışı da dağlar arasından.
Şehrin hemen yakınlarında birkaç önemli yer var. Bunlardan biri şehrin batısındaki Heraion Tapınağı. Harabeleri demek daha doğru. Bu bölge Piri Reis’in kitabında bahsettiği yer mi, tam anlayamadım. Reis kitapta kıyıdaki dört adet mermer direkten bahsediyor. Günümüzde bir tanesi ayakta olan mermer sütunların diğerleri o zamandan bu yana yıkıldı mı yoksa adanın batısına doğru başka bir harabe daha mı var bilemedim.
Bir diğer önemli yer Pitagorion’un biraz dışındaki Eupanilos Tüneli. 1 kilometreden uzun olan ve şehre su getirmek için açılan bu tünelin kazımına iki uç noktasından başlanmış ve birkaç santim farkla ortada toprağın altında birleştirilmiş. Şimdi bunda ne var, ne alakası var, hiç mi tünel görmedik dediğinizi duyar gibiyim. Hazır mısınız? Bu tünelin yapılış tarihi M.Ö. 6. yüzyıl. Şimdi dağılabilirsiniz! Mimar Eupanilos’a koca bir selam göndererek adayı gezmeye devam edelim.
Son olarak Panagia Spiliani Kilisesi’nden bahsetmekte fayda var. Özelliği, bir mağaranın içine inşa edilmesi olan bu ilginç kilise Pitagorion’un hemen kuzeyinde yer alıyor.
Kokkari
İşte bir başka yaşam merkezi. Adanın deniz, güneş, yeme, içme konulu ana merkezi. Kuzeye bakan ve sahiliyle ünlü olan bu gözde yerleşim yerinde nice yiğitler soğuk birşeyler içip hemen kalkarım deyip, günlerce tatilin içinden çıkış yolunu bulamamışlardır.
Karlovasi
Adanın kuzeybatısındaki şehri. Limanı büyük. Kafe ve restoranları diğer yerlere göre daha az. Liman polisi asabi. İnsan sayısı nispeten az ve yazlıkçı tarzı olduğundan sakin. Sahili boyunca kuzeye bakan denizine minik dalgakıranlar yapılmış. Yine de azgın ve tatsız bir denizi var. Rüzgârı bol. Deniz keyfi yapılacak bir durumu yok. Büyük feribotlar geldiğinde hafi en bir hareketlenme olsa da hemen eski haline dönüyor. Adanın en gitmesek de olur şehri. O kadar sevmemişim ki uzun cümle bile kurdurmuyor. Dağılalım. Samos Adası’nda mebzul miktarda dağ köyü bulunsa da, ki hepsine gidecek
Geçen ayki yazımı, Papua Yeni GineEndonezya etabının ortalarında, Arafura Denizi’nde noktalamıştım. Artık sakin sularda, rutin seyir yapıyoruz. Ana yelken ve cenovayı toplayıp balonu bastık. Gündüzleri hafif esen rüzgârla 4-4,5 knot yapıyoruz, geceleri rüzgâr kalınca balonu indirip motorları dönüşümlü olarak çalıştırıyoruz. Radar dâhil tüm elektronik cihazlarımız açık yol alıyoruz. Torres Boğazı’nı dümen suyunda bırakınca gemi trafiği iyice azaldı. Balıkçılar da yok denecek kadar az ama bunun böyle sürmeyeceğini biliyorum. Avustralya karasularından çıkar çıkmaz kalabalık balıkçı filoları arasında ter dökeceğiz. 10 yıl önce teknemiz My Chance ile bu ülkenin binlerce millik karasularını boydan boya geçtiğimizde sadece bir balık yakalayabilmiştik, denizler plastik poşetlerden geçilmiyordu. Aradan geçen 10 yılda kim bilir ne haldedir!
Bu bölgeye varmadan önce biraz balık stoklamak için şansımızı denemeye karar vererek oltamızı koy verdik. Çok geçmeden iki adet mahi mahi yakalayarak si ah yaptık. Akıntı yavaş yavaş aleyhimize dönmeye başlayınca hızımız iyice düştü. Böyle durumlarda tek motor yetersiz kalıyor, çaresiz çi motor çalıştırdık. Mazot stoklarımız yeterli, tasa etmemize gerek yok. Kupang’a 270 mil kala bir palamut sürüsünün içine düştük. Alelacele salladığımız sırtı ile altı palamut alınca balıkçılığa son verdik. Rüzgâr gündoğusu
ilettiği için gerekli dosyalar önceden hazırlanmıştı. Ben bir sırada oturup beklemeye başladım. Ara sıra bir görevli gelip geçerken imalı bakışlarla beni selamlayarak geçiyor ve her şey yolunda sinyali veriyor. İçim rahat, tasalanmadan beklemekteyim. Anladığım kadarıyla benim orada bulunmam dağıtılan bahşişlerin miktarına ince ayar çekerken işlemlerinde takılmadan hızlanmasını sağlıyor. Velhasıl ilk günkü refakatim acentecime yeterince kolaylık sağlamış olacak ki o da beni azat etti.
Bundan sonrasını çıkış dâhil Napa halledecek. Denizde geçen onca günden sonra karaya çıkar çıkmaz yaşadığım bu hızlı tempolu saatler beni yordu. Tekneye yakın bir kafeye kapağı attım. Burası denizci takımının bir araya gelip buluştuğu yer. Gabriel de bir köşeye çekilmiş internette haşır neşir. Biraz oturup çene çaldık. Akşam yemeğini bir malam markette ayaküstü hallettik. Güneş batar batmaz kurulan malam (akşam) pazarlarında ne ararsan var. Hindistan cevizi kabuklarından yakılan ateşte ızgara balıklar, kalamarlar, sübyeler, karidesler, tavuklar ve fındık soslu et soteler ızgara yapılıyor. Bunlardan yükselen dumanlar adamın burnundan girip, kulağından çıkarken en iştahsız insan bile kıtlıktan çıkarcasına bu görsel rayihalı şölene balıklama dalıyor. Biz de iştahımız gayet yerinde olduğu için pazarın sancak kısmından girip, iskele kısmından çıktığımız zaman pantolonlarımızın kemerleri son deliği çoktan geride bırakmış, düğmelerimizi zorluyordu. Bunlar yetmiyormuş gibi tekneye çıkmadan önce botumuzu bıraktığımız yerin sahibi “Aman içmeden bırakmam” deyip ikram ettiği ve ayaküstü devirdiğimiz mango yok mu! Şeker kamışı mı; ne olduğunu tam anlamadığımız buzlu şerbetleri de mideye indirince, tekneye kapağı zor attık ve sabaha kadar Gabriel iskele, ben sancak tuvaletinde nöbet tuttuk. Kupang’da ancak geç saatlerde güne başlayabildik. Muhtemelen yarın çıkış işlemlerimiz bitmiş olacak ve biz tekrar yollara koyulacağız.
Timor, aslında enteresan bir ada, bunu için rehberlik görevini de üstlenen şoförlü bir arabayla bütün gün dolaşmak lazım. Bunu 10 yıl önce Hattaya ile birlikte yaptığımız için bana enteresan gelmiyor. Kupang dersen 10 yıl önceki gürültülü, patırtılı halini ikiye katlanmış. Buraya ayıracağımız vakti önümüzde gezmeyi planladığımız adalara ayırma konusunda hem fikir olunca ertesi gün buradan ayrılmaya karar verdik. Hemen Napa’yı arayıp, planımızı bildirdik ve çıkış işlemlerimizi hızlandırmasını istedik, ayrıca mazot stoklarımızı tamamlamamıza yardımcı olacak. Endonezya’da mazot işi biraz karışık, öyle elini kolunu sallaya sallaya bir petrol istasyonuna gidip 300 litre mazot alamıyorsun, bir sürü kâğıt kürek işi var.
Bunun başka bir yolu da kaçak almak. Genelde kuytu bir depoda bu işlem oluyor. Napa’nın organizasyonuyla gideceğimiz günü bir plaja yanaşıp demirledik ve bota dizdiğimiz bidonlarla sahildeki bir depodan stoklarımızı tamamladık. Böylece toplamda 1015 dolar fazla ödeyerek en az bir gün kazandık. Bu operasyon tamamlanınca yakın pazardan taze sebze ve meyvelerimizi alarak Napa’ya veda edip tekneye döndük. Hemen demir alarak yola koyulduk. Önümüzde Komodo Adaları’na kadar 250 mil yolumuz var. Allah selamet versin.