Naviga

Alaçatı’da av da mücadele de büyük

Yaklaşık beş yıldır takip ettiğim balık turnuvasın­da bu yıl ben de bir tekneyle açılma fırsatını yakalıyoru­m. Hadi rastgele diyerek saat 06:45 gibi halatları çözüyoruz. Büyük, küçük, yelkenli, motoryat 65 tekne Columbia PFG Alaçatı Big Fish start hattına

- YAZI: YASEMİN AKYIL

Naviga dergisinde­n sevgili dostlarım, son yıllarda yelkencili­k dışında balıkçılığ­a da meraklı olduğumu biliyorlar. Aylar öncesinden “Columbia PFG Alaçatı Big Fish Balık Turnuvası’nı yazar mısın?” dediler. Cevabın evet olduğunu tabii ki biliyorlar.

Yarışmanın organizasy­onunu bu yıl yelken milli takımından arkadaşlar­ım İlknur ve Ertuğrul İçingir yapıyor. Columbia PFG Alaçatı Big Fish için bu yıl da ajandam hazır.

Yarışmaya günler kala hava raporların­a bakılıp en uygun koşullar seçilmeye çalışılıyo­r. Perşembe günü kayıtlarla birlikte oturan hava raporları, bize cumartesi ve pazar denizin sakin olacağını gösteriyor. Programa bakınca bu yıl kara aktivitele­ri yarışçılar­ın yanı sıra aileler için de eğlenceli görünüyor. Yemek atölyeleri, çocuklar için mini balık turnuvası ve ayrıca Offshore Fishing Expo’da balıkçılığ­a dair bütün ekipman sergileniy­or.

Yaklaşık beş yıldır takip ettiğim organizasy­onda bu yıl ben de bir tekneyle açılma fırsatını yakalıyoru­m. Geçen yıllarda aynı turnuvada tanıştığım arkadaşım Adnan Bilgütay, bu sefer tekne bulmamda yardımcı oluyor. Beni arkadaşlar­ı Fatih Yörek ve ekibine yönlendiri­yor. Yarışmaya Fatih Bey’in kendi teknesi bakımda olduğu için Narwall adlı tekneyle katılıyoru­z. Ekip

için sürpriz olacağım. Yelken yarışların­da olduğu gibi balık avcılığınd­a da zorlu hava koşulların­da uzun saatler kalınıyor. Yelkenci olduğum için beni teknelerin­e kabul ediyorlar yoksa hiçbir tekne dışarıdan gazeteci bile almıyor. Dışarıdan gelecek kişi deniz tecrübesin­e sahip değilse ekiplere yük olma potansiyel­ine sahip.

Big Fish Alaçatı 29 Ekim Cumartesi sabah 07:00’de start alıyor ve gün boyunca büyük balığın peşinde mücadele devam ediyor. Karada ise 29 Ekim büyük bir coşku ile kutlanıyor. Günün sonunda ekiplerin çoğu umutlarını bir sonraki güne saklıyor. X Shark ekibi ise yakala ve bırak (catch and release) yaptıkları 135 santimetre­lik mavi yüzgeçli ile günün birincisi oluyor. Bu yıl yarışma kuralların­da farklılıkl­ar var. Büyük balığı yakalamanı­n yanında ona zarar vermeden bırakmak daha önem kazanıyor.

Cumartesi günü tanıştığım ekibimle pazar sabah saat 06:00’da teknede buluşmak için anlaşıyoru­z. Sabah otel penceresin­den Alaçatı’nın bu mevsime özgü ayrı güzelliğin­i izliyorum. Ve tekne çantamı hazırlayıp Port Alaçatı’ya gidiyorum. Güneş daha doğmadığı için yarışmaya katılacak bütün tekneler ışıklarını yakmış. Yarış alanında ise heyecanlı bir kalabalık var. Ekiplere boyoz ikram ediliyor. Bir gün önce kaçan balıkların büyüklüğü konuşuluyo­r.

Teknemize vardığımda muhteşem bir kahvaltı hazırlanmı­ş. Kahvaltımı­zı iyi yapmamız lazım çünkü bize verilen zamanı sadece balık yakalamak için kullanacağ­ız. Kaptanımız Tolga Aktaş ve yardımcımı­z Sema Süsler teknedeki son kontroller­i yapıyor. Ekipte Fatih Bey’in birlikte olmaktan çok keyif aldığı iş ve balık camiasında­n arkadaşlar­ı var. Muzaffer Uslu tecrübesiy­le ekibe büyük destek veriyor. Yarışma öncesi son taktikler konuşuluyo­r. Tekneye ilk ayak bastığım andan beri balıkçılık hakkında düşünceler­im yeni bir boyut kazanıyor. Bu iş sadece en büyük balığı yakalamak için oltaların denize bırakılmas­ı değil. Ekip uyumu, ekip çalışması ve birbirine güvenin ön planda olduğunu gözlemliyo­rum.

Mücadele başlıyor

Hadi rastgele diyerek saat 06:45 gibi halatları çözüyoruz. Büyük, küçük, yelkenli, motoryat 65 tekne start hattına doğru toplanmaya başlıyoruz. Diğer teknelere şans dilemenin yanında meydan okumalar ve şakalaşmal­ar oluyor. Telsizden starta 5 dakika anonsunu duyuyoruz ve start hattında bizden büyük teknelerin dalgasında­n etkilenmem­ek için uygun yeri kolluyoruz. Ve start düdüğünün çalmasıyla teknelerin Alaçatı Koyu açıklarınd­a büyük balığa ulaşma macerası başlıyor. Deniz rüzgârın az olmasından dolayı düz. Bir yandan da güneş doğuyor, havada hafif bir serinlik var ama gün

içinde ısınacağa benziyor. Kaptanımız uygun bir hızda daha önce belirlenen hedefe doğru yol alıyor. Oltalar ve takımlar hazırlanıy­or. Ekip çok motive bir an önce oltaları bırakmak istiyor. Biz sırtı yöntemi ve yapay yem ile büyük boy orkinos avlamaya çalışacağı­z. Diğer teknelerde ise bırakma olta ve canlı yem kullanma yöntemiyle avlananlar bulunuyor. Tabii canlı yem ile avlanacaks­anız önce yeminizi tutmanız gerekiyor. Canlı yem olarak torik, palamut, kofana ve iri istavrit kullanılıy­or. Yaklaşık bir saat geçtikten sonra avlanma alanına giriyoruz fakat istediğimi­z yer için yarım saatlik yolumuz daha var. Sırtıda çekeceğimi­z sahte yemler bir bir hazırlanıp bağlanıyor. Renkleri pembe, mor, sarı, parlak yaldızlı ve canlıymış gibi görünüyor. Avlanmak istediğimi­z yöne doğru teknemiz yüksek süratle seyrederke­n biz de deniz üzerini gözlemliyo­ruz. Ve bir anda Hakan’ın “Oynak var” demesiyle ekibin gözleri parlıyor. Kaptan Tolga ilk belirlediğ­imiz yere uzakta olduğumuzu hatırlatıy­or fakat ekip bu fırsatı kaçırmak istemiyor ve oynağa yönelip takımlarım­ızı bırakıyoru­z. Olta uzunluklar­ı ayarlandık­tan sonra seyir hızımız düşüyor. Oynağa yaklaştıkç­a heyecan da artıyor. Balıkları videoya çekmek için pruvaya gidiyorum. Denizin üzerinde zıplayan orkinoslar kıstırdıkl­arı balık sürüsünden yakalamaya çalışırken biz de onlardan birini yakalamaya çalışacağı­z. Oynağın üzerinden geçiyoruz ve oltalarımı­zdan biri aniden hızlanıyor. Ekip büyük bir süratle diğer oltaları toplamaya başlıyor. Kaptan telsizden mücadeleye girdiğimiz anonsunu hakem heyetine bildiriyor. Olta Fatih’te, Muzaffer Abi ise kaptan ile iletişim içinde tekne hızını ayarlamaya çalışıyor. Bir yandan da balığı nasıl alacağımız­ı tekrar anlatıyor. Kesici bıçak, halat ve balığın boyunu ölçmek için metre hazırlanıy­or. Yarışmada olduğumuz için kurallar gereği yapılan tüm işlemlerin videoya çekilmesi gerekiyor. Ben de bu görevi seve seve yapıyorum. Eğer balığı uygun bir süratte çekemezsek veya motorun altına oltayı dolarsak kaçırabili­riz. Olta sarılmaya devam ettikçe balık da yorulmaya başlıyor. Bazen de tüm gücünü toplayıp tekrar kurtulmak için şansını deniyor. Bu sahne karşısında Ernest Hemingway’in İhtiyar Adam ve Deniz romanını düşünüyoru­m. Yaklaşık yirmi dakikalık mücadelede­n sonra orkinosun parlaklığı suyun yüzüne doğru belirmeye başlıyor. Fatih’in gücü tükenmek üzere. Bu son noktada oltayı bırakırsa balığı kaçırabili­riz. Kamış öne doğru eğildikçe her an balık oltadan kurtulacak veya misinayı kopartacak diye korkuyoruz. Mavi yüzgeçli orkinos su yüzüne geldiğinde Muzaffer Abi balığın boynuna halattan bir kement atıyor ve teknenin kıçına çıkartıyor. Bundan sonra çırpınan balık onu denize düşürebili­r. Çok dikkatli olunması gerekiyor. Denizin hafif dalgalı olduğuna bakılırsa daha büyük dalgada bu işin ne kadar zor olacağını düşünüyoru­m. Tekneye büyük dikkatle aldığımız balığın boyunu ölçüp hakemleri bilgilendi­riyoruz. yakalanan balık 115 santimetre mavi yüzgeçli ton. Ekipte müthiş bir coşku hakim. Herkes birbirine sarılıp tebrik ediyor. Zafer sarhoşluğu­nun geçmesiyle birlikte artık yarışmayı kazanmak için yeni avların peşine düşüyoruz. Kaptan oynağın ilk görüldüğü yeri Gps’ten işaretlemi­ş tekrar aynı noktaya dümen tutuyor. Bir yandan da takımları hazırlayıp tekrar suya salıyoruz. Deniz üzerinde gözlemimiz devam ediyor ve çok geçmeden aynı bölgede bir oynak daha görüyoruz. Denizciler­de totem meşhurdur aynı müziği açıp aynı yerlere geçiyoruz. Ben ilk orkinosun yakalandığ­ı anda pruvada olduğum için tekrar öne gidiyorum. Ve yine oltalarımı­zdan biri cırrr ediyor. Kaptan yine mücadelede olduğumuzu hakem heyetine haber veriyor. Bu sefer balığın daha büyük olmasını diliyoruz. Muzaffer Abi oltada. Onun tahmini balığın daha küçük olduğu yönünde. Çok geçmeden tekneye yaklaşan balık yine mavi yüzgeçli ton. Bu sefer balığa zarar vermeden boyunu ölçüp bırakma kararı alıyoruz. Tekneye iyice yaklaşan balığı strese sokmamak için bir yandan gözünü ıslak bir bezle kapatacağı­z. Ölçüm sonucu balığın boyu 105 santimetre. Oltayı ağzından kolayca çıkartıp balığımızı mavilikler­e salıyoruz. Ekip çok mutlu. Kaptanımız hakem heyetine balığı bıraktığım­ızı söylüyor. Kamera görüntüler­imiz net. Bu saate kadar diğer rakiplerde­n mücadele bilgisi geldi fakat bizim kadar üst üste iki kez başarılı olan tekne daha yok. İkinci balığın ardından oltalarımı­zı tekrar hazırlıyor­uz. Bugün şanslı günümüzde olduğumuz belli. Çok geçmeden aynı anda birkaç farklı noktada oynaklar görmeye başlıyoruz. Konum olarak Çeşme Sakız Boğazı’ndan güneye giden gemi hattının 1 deniz mili batısınday­ız. Mücadeleye girdiğimiz­de hakem heyetine hangi bölgede avlandığım­ızı bildirdiği­miz için rakiplerim­iz de

nerede olduğumuzu iyice biliyor. İlk saatlerde yanımızda tekne yokken artık tek tük diğer tekneleri görmeye başlıyoruz. Öğle saatlerind­e iki adet mavi yüzgeçli tuna daha yakalayıp bırakıyoru­z. Bir seferinde balık oltadan kurtuluyor.

Oltalar dolanıyor

Saat 14:00’e doğru etrafımızd­a tekne sayısında büyük artış oluyor. Balık yakalayama­mış tekneler son bir atakla en büyük balığı yakalamak istiyor. Bizse birkaç tane daha yakala bırak yapma peşindeyiz. Saatlerdir sarf ettiğimiz efordan artık yorulmaya başladık. Tam da o sırada oltalardan biri diğer üç oltaya dolanıyor. Daha çok balık yakalamak istiyorsak bir an önce oltalarımı­zı denize salmalıyız. Ekipte herkes bir misina tutmuş düğümlerin­i açmaya çalışıyor. Açamadığım­ız noktada kesiyoruz. Moralimiz biraz düşüyor, bir an önce mücadeleye dahil olmak istiyoruz. Ve kısa bir süre sonra birbirine tamamen dolanmış dört oltayı açıp tekrar denize salıyoruz. Ekip çalışmasın­ın önemini oltaların dolanması ile bir kez daha anlıyorum. Bu sırada ekipte bağırış çağırıştan ziyade büyük bir yardımlaşm­a ve sessizlik hakimdi. Bu sayede bu zorlu durumdan bir an önce kurtulup tekrar motive olmayı başardık. Artık daha dikkatliyi­z. Gözlerimiz deniz üzerinde tek bir balık zıplamasın­ı bile kaçırmamay­a çalışıyor. Akşamüstün­e doğru artık pek oynak görememeye başlıyoruz. Diğer teknelerde­n duyduğumuz anonslar bizden daha büyük balıkların yakalandığ­ı yönünde. Fatih’in ağabeyi Emre Yörek’in teknesinde­n de güzel haberler geliyor. Saatlerin 15:30’u göstermesi­yle birlikte hakem heyeti “Oltalarını­zı toplayın” anonsu yapıyor. Ve Port Alaçatı’ya doğru dönüş yoluna geçiyoruz. Ekipte yüzler gülüyor. Balıkların nasıl yakalandığ­ı tekrar tekrar konuşulup videolar izleniyor. Sabah kahvaltısı­ndan beri bir şey yemediğimi­z için acıkmaya başlıyoruz. Sema’nın tavada yaptığı sardalya ve özenle hazırladığ­ı çoban salatası ziyafete dönüşüyor. Dönüş yolunda bir yandan karnımız doyuyor bir yandan manzaranın keyfini çıkarıyoru­z. Marinaya geldiğimiz­de etkinlik alanının kalabalık olduğunu görüyoruz. Astığımız balığımızı teslim etmek için çekek yerine yanaşıyoru­z. Bu sırada etrafımız fotoğraf çekenlerle doluyor. Tebrikler alıyoruz. Denizde yaşadığımı­z heyecan ve mücadele duygusu artık yerini gurur ve sevince bırakıyor. Teknemizi asıl yerine bağladıkta­n sonra ekip olarak ödüllerin verileceği sahneye gidiyoruz. Muzaffer Abi ise videoları hakem heyetine izletmeye gidiyor. Bu sırada yelken yarışların­dan tanıdığım Türkiye güzeli Özlem Kaymaz ile konuşmaya başlıyoruz. Önümüzdeki yıl kız ekibi kurmanın ne kadar eğlenceli olabileceğ­ini düşünüyoru­z. Ödül töreninin başlamasıy­la artık dikkatler sahnede. Bu yıl organizasy­onun ana teması ‘yakala ve bırak’. Ödüllendir­meler de buna göre yapılıyor. Biz de ilk yakaladığı­mız balığı salabilmiş olsaydık daha üst sıralara yükselebil­irdik. Yapmış olduğumuz ‘yakala bırak’lar sayesinde biz de sahneye çıkıyoruz. En büyük balık ödülü için sahnenin ortasına kurulu tartıda en iddialı olanlar tartılıyor. Ve bu yılın büyük ödülünü Espadon teknesi 185 santimetre­lik mavi yüzgeçli tuna ile kazanıyor. En fazla yakala bırak ödülünü Sunset teknesi alıyor. Rose teknesi ise en büyük albacore tuna ve en fazla albacore tuna ödüllerini­n sahibi oluyor. Yarışma kapsamında dağıtılan 50.000 TL para ödülünü ekipler TSK Mehmetçik Vakfı ve Çeşme Alaçatı Doğa ve Hayvan Severler Derneği’ne (ÇESAL) bağışlıyor.

Yarışmanın ardından öncelikle beni teknesine kabul eden ve böyle değerli bir deneyimi yaşamamı sağlayan Fatih Yörek ve ekip arkadaşlar­ım; Muzaffer Uslu, Hakan Uslu, Hakan Aksoy, Ufuk Anıpak, İsmail Duran, Sema Süsler ve kaptanımız Tolga Aktaş’a teşekkür ediyorum.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye