Cesaret ve azim yolunda
Dört yılda bir düzenlenen dünyanın en zor açık deniz yelken yarışı Vendee Globe’un sekizincisi 6 Kasım’da start aldı. Fransız yelkencilerin ağırlıkta olduğu, aralarında Japon, ABD’LI ve Macar yarışçıların da bulunduğu 29 teknelik filo, Fransa’nın Les Sabl
Açık deniz yarışçılığını keşfetmek için Vendee Globe’da yaşananları anlamanın büyük önem taşıdığına inanıyorum. Vendee Globe yarışçıları, dünyanın etrafını, dışarıdan hiç yardım almadan, doğanın en güçlü parçası okyanuslar üzerinden geçerek, üç aylık bir seyirle tüm zorluklara karşı tek başlarına savaşacaklar. 6 Kasım’da Les Sables D’olonne şehrinden ayrılan 29 cesur ve azimli kaptanın hikayesini izlerken size bir bilimsel durum örneği vermek istiyorum. İki yıl boyunca biz Figaro filosuna eşlik eden yarış doktoru, can dostumuz Dr. Jean-yves Chauve’un dilinden, yaşadıklarımızı nasıl tarif ettiğini sizlerle paylaşmak istedim:
“Çenenizin üstüne kadar örten su geçirmez kıyafetiniz boğazınızı sıkmaya devam etmekte, neredeyse ayakta uyumaktasınızdır. Direk ve çarmıhlarda ıslık rüzgâr, sağanaklarda titreyen yelkenler ve yarı yatık duran tekneye rağmen kafanız yavaş yavaş düşmekte, deniz tuzundan kıpkırmızı olmuş gözleriniz yorgunluktan kapanmaktadır. Ve tekne tekrar dalganın üzerine çıkarak hızlanmaya başlıyor, ardından havalanıyor. Bu sefer daha vahşice olacaktır. Anında uyanırsınız, tüm algılarınız çok daha duyarlı hale gelmiştir. Gözler kocaman açık, karnınız buruk bir şekilde düşüşü beklersiniz. Sanki boşlukta asılı kalmışçasına, bir anlık duygunun peşinden bitmeyen çarpışma anı beklentisi içerisine girersiniz. İnanılmaz bir ses eşliğinde gövde beton kesilmiş denizin üzerine düşerek teknenin her yerini oynatır. Sizi, oturduğunuz yere yapıştırır. Tüm donanımın üzerine binen yükü duyar, gerilme noktalarının esnemesini sanki kendi vücudunuzun bir parçası gibi hissedersiniz. Daha ilk akşamdan dalga boyu etkisini göstermiştir bile. Miskinlik, uyuklama hali, baş ağrısı, iştahsızlık, moral düşüşü, hafif mide bulantısı yerini alır. Kısacası bu, denizi geçmek için pek ideal bir ortam değildir. Gerçek şu ki, insanoğlu karada yaşamak üzere kurgulanmıştır. İki ayağı üzerine sağlam basan bir şekilde, bedenin ağırlığı en üst noktada ayakta durmaktayız. Ama bizi tüm varlıklardan daha yüce kıldığını zannettiğimiz bu dikey durum, denge kanununa karşı sürekli bir karşı gelme, başkaldırı, bir
direnişten daha öte bir şey değil.
Denge; kısaca beyincik tarafından kumanda edilen orta kulak içerisindeki boşlukta konumlanmış vestibüler sistem ve üç yarım daire kanalı ile çalışan karmaşık bir sistemdir. Bir su terazisi benzetmesi yapılabilir. Hareket ettikçe hava kabarcıkları da yer değiştirir. Bu hava kabarcıkları iki tara aki elektrotlara değdiğinde denge merkezine bir sinyal gönderir. Bu sinyallerle ve göz tarafından gönderilen yatay ve dikey geometrik bilgiyle beyincik bedenin pozisyonunu belirler. Ayak, bilek diz ve karında bulunan bağlar bedenin baskı durumu hakkında bilgi akışını gerçekleştirir. Bütün bu bilgiler derlenip toparlanıp değerlendirilir, hızlı refleks sayesinde gevşeyen ve kasılan kaslarla denge düzeltilir. Teknede olmak, bu mükemmel yapının çalışmasını zorlaştırır. Hava kabarcıkları ile orta kulağınız sürekli uyarıda bulunsa da beyincik vücudun dikey durumuna yönelik bir bilgi edinememektedir. Göz yardımıyla ufuk çizgisi veya kıyı şeridi arayarak bir çözüm üretmek istese de tüm bu dengesiz bilgi akışı kabarcıkların baskısı ile beyinciği yorgun düşürür. Bu durum da tüm bedende konforu ortadan kaldırarak, baş ağrısı ve mide bulantısına yol açar. Bu sinirsel yüklenmeyi boşaltabilecek tek çözüm midede yatmaktadır. Gerisini hepimiz biliyoruz.
Açık deniz okyanus yarışçılığı için hazırlanmış 60 feet bir IMOCA teknesinin zorluğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu denizcilere hayran olmamak elde değildir. Bazıları deniz tuttuğunu saklayacak kadar güçlüdürler. Çünkü tek başına bu zorlukları geçebilmek mükemmel bir cesaret ve kararlılık örneğidir.”
Yukarıda anlatılan seyrin sadece ilk 48 saatlik bölümünde atlatılan fiziksel bir etaptır. Peşinden üç ay boyunca Ekvator, Ümit Burnu, Pasifik, buzullar, Horn Burnu, soğuk, teknede oluşabilecek teknik sorunlar, yalnızlık, çaresizlik, çözüm arayışları, özlem, umutsuzluk, strateji, taktik gibi birçok engel yarışçıları bekliyor. www.vendeeglobe.org adresinden hepinize keyifli bir dünya turu diliyorum. Yelken yapalım yelkenle büyütelim.
Son durum
Yazıyı yayına hazırladığımız sırada yarışın 17’inci günüydü ve filonun liderliği Hugo Boss teknesiyle Alex Thomson’ın elindeydi. Thomson’ın yaklaşık 90 mil gerisinde Edmond de Rothschild ile Sebastien Josse vardı. Onu, Banque Populaire VIII ile Armel le’cleach takip ediyordu. Filonun iddialı yarışçısı, Prb’nin skipper’ı Vincent Riou, salmasındaki problem nedeniyle yarışı terk etmek zorunda kalmıştı. Yarışı bırakan bir başka isim de MACSF’NIN skipper’ı Bertrand de Broc’du. Ön yelkeninde ciddi hasar meydana gelen Initiatives Coeur’un skipper’ı Tanguy de Lamotte da yarışa devam ediyordu. İlk üç sırayı yeni jenerasyon hidrofoil’li IMOCA 60’ların aldığı yarışta öncü grup Güney Afrika’daki Ümit Burnu’na ulaşmıştı.
*** Rüzgâr geçmiş yarışların tozunu biriktirmiş eskimiş yelkenlerde. Güz bu, fırtınalar takviminde araya sıkıştırmış soğuk nefesini. Şimdi hepimizi etkileyen sıranın içinden geçiyoruz. Mevsimler dışında hiçbir şeyi sırayla yaşamıyoruz biz. Oysa doğru ve soğuk bir mevsimi yanlış yaşayan bir çoğunluk var kıyıda. Geçenlerde dertleşiyordum beton iskelede birisiyle. Hatırlıyorum şimdi son sözü: “Bir trofe seçtiğimde objektifim ve kalemim bakışımla birlikte gider. O teknelerde oturur” dediğimi. Diğer mevsimlere inat, yarış sonrasında inadına sıkışık güz mekanlarında de ere dökülen mekankoli mi bu durum yoksa?
Oysa akşam otel odamda huzursuz bir uykunun tam içinde (ortasında) oraya-buraya dönüyordu trofe. Kendi şifresini çoktan kırmış bir sabaha bir havuz kenarında kuşların ses yangınıyla uyanmak sinsi bir başlangıç yaratabilir miydi sakin güne. Yine kim bilir (?) kaçıncı kez rüzgârsız bir sabaha uyanmıştık. Yukarıda, marinanın güneye bakan arka kısmındaki tepe de (yani SİT alanına evlerin yapıldığı yerin de tepesinde) son sakin sabahlarında çarşafını topluyordu Halikarnassos, Bitez Yalısı, çürümüş değirmen binaları. Kimse merak etmez benim kadar, makul bir yüksekliğe çıkıp öğlene doğru ısınacak yarımada kıyılarından nasıl bir termik akım doğacağını gözlemeyi. Oysa ilk kıpırdanışlar ipeğin tene değmesi
gibi hissettiriyordu kendini yıkık bir un değirmeninin yakınından geçerken.
Yeter ki rüzgâr olsun biraz
Belki de açık havada yapılan son brifinglerden birindeyiz. Az sayıda katılımla rüzgârsız günün taze başlangıcında tehirde beklemek bile bu mevsime yakışıyor. Saat 10:30’da rüzgâr 085˚’den (gündoğusu) 2 knot esiyordu. Yarış komitesi, Whatsapp grubunda kayıtlı olan yarışçılara Karaada Kanalı, Karaada Kuzey Feneri bölgesi, Bardakçı kıyısı, Çelebi ve Kargı Adası bölgesiyle ilgili deniz yüzeyini anlatan fotoğraflı paylaşım bile yaptı. Böylesine bir değerlendirme daha önce hiç yapılmamıştı. Ayrıca VHF 72’den de bilgilendirme anonsları peşi sıra duyuluyordu. Saat 11:35’te komite limandan 2 mil açıkta 7-8 knot bir rüzgâr olunca parkurda yerini aldı. Saat 11:45’te tehir bayrağı toka edildi. Demirli komite botunda rüzgâr 210-215˚’den 5-8,2 knot olarak ölçülmüştü. Start hattı bile hazırdı. İlk olarak IRC B ve destek sınıfları için rota 3 uygulanacaktı. Yine Çelebi Adası iskelede dönülüp gelinecekti. Yarış yapmayı arzulayan her komite gibi bu kez de düşük bir havada verilebilecek en iyi karardı bu. IRC A’lar için yeterli rüzgâr devam ederse iki yarış planlanmıştı. Tüm hazırlıklar tamamdı. Komite, Kontiki teknesinde demirin kaldırılmamış olduğunu gördü ve “Lütfen baş tarafı kontrol eder misiniz?” anonsu ile uyardı.
Orsa şamandıra derecesi 240 olarak ilan edildiğinde tüm sınıfların yarışları yapılıyor diye sevinenler arasında biz de yer aldık. IRC B ve destek sınıfları geniş start hattından oldukça rahat çıktılar. Aynı start hattı altı teknelik IRC A için de kullanıldı. Orsa-pupa rotada basın teknesi start şamandırasının açığında sadece ve sadece bu yarışı görmeye çalıştı. Ya diğerleri!..
Son zamanlarda lezzetini kaybediyordu yarış yazılarım. Bu durum başta bana keyif vermiyordu. Takip edilemeyen yarışlar nasıl yazıya dökülebilirdi ki!.. Kış Trofesi’nde bunu görmeyiz diye düşünüyorum. İlk gün ilk orsa-pupa yarışı son dakika işareti verildiğinde start hattının önünde Truva vardı. Komite artık şu (İ) bayrağı ile 30.1 kuralını uygulasa da kafalar karışmasa. Bir de özellikle yekeli tekneler için düşük havalarda özellikle rüzgârüstü pozisyondaki teknelerin son saniyelerde yeke ile dümeni pompalayarak avantaj sağlamalarına dikkat etse olmaz mı? Görüp de ses çıkarmamak ne derece doğru o da tartışılır tabii. Her iki grubun startı da sorunsuzdu. Basın teknesinde motor stop konumdaydı. Güz sessizliğini az sayıdaki takipçinin deklanşör sesleri bozuyordu. Sakin havada hem rüzgârüstü hem de rüzgâraltı konumları görüntülemek çok kolaydı. Ancak sıkı bir yarış yerine rutin bir mücadele akıp gidiyordu önümde. Böyle de olsa her yarışın anlatacak bir anı, öne çıkacak bir-iki fotoğrafı ve satır arasına gizlense de dikkat çekecek bir vurgusu olmalıydı. Orsa-pupa parkur güzel kurulmuştu. Finiş hattına yakın mesafede üç tekne Truva, Madx, Matador pupa finişe geliyordu. Bu üç tekne içinde Matador’dan diğeri Madx ve Truva saniyeler farkla hattı geçti (14:11). Düşük havada yarış düzenlemek de, yarışmak da gerçekten kolay iş değil. IRC A sınıfında hattı en son Safinaz teknesi geçmişti. IRC A’lar için (lima) bayrağı tokadaydı. Demek ki bir yarış daha vardı. Ancak rüzgâr yön değiştirmişti. Bakalım parkur da değişecek miydi? Komite, IRC B ve destek sınıfına rota kısaltmıştı. Koordinat verildi tanımlama kolay olsun diye de ‘dalış’ bölgesindeki kardinal şamandırasının yakını olarak eklendi. IRC A’lar için 025030’dan 4-5 knot arasında ölçülüyordu. Komite beklemedeydi (14:37). Kısa süre sonra yarış komitesi IRC A’lar için ‘tehir altı aydın’ bayrağını toka edip ilk gün için bu sını a başka yarış olmayacağını ilan etti. IRC B ve destek sınıfının finiş hattına olan seyri devam ediyordu. Onların finişleri tamamlanmadan Milta Marina’ya döndük.
İkinci gün rüzgâr durumu hepimizden yanaydı. Rahatlıkla ilan edilen yarışlar yapılabilirdi. IRC B ve destek rota 2’yi koşacak. IRC A’lar ise orsa-pupa parkurda yarışacaktı. Rüzgâr ise 120130˚’den 5-7 knot olarak ölçülüyordu. Coğrafi rotada yarışanların startı tahmin edileceği gibi rahat oldu. Aynı hattan IRC A’lar çıkış yaptı. İlk orsa şamandırası dönülürken iki gündür brifinglerde dile getirilen ofset şamandırası uygulaması Madx ekibi tarafından ikinici gün yarışında da soruldu. Komite brifingte de belirtildiği gibi “Ofset şamandırası yoktur” cevabı ile noktayı koydu. Bir sürü emek, yüzlerce kilometre yol, takip edilemeyen sınıfların yarışları, dergi sayfalarına yansıyan altı teknenin (IRC A) notları, fotoğrafları ile bu işi yapıyorum diye geçinmek ne kadar doğru? Beni rahatsız eden konu buydu. IRC A’ların ikinci gün finişleri ve yarışları tamamlanınca marinaya dönen basın teknesinden ayrıldım. Sorumluluğumu yerine getirmek bana her zaman tarifsiz keyif ve huzur verir. İşte şimdi finiş hattını çok iyi gören bir teknede IRC B ve destek sınıfının ikinci ayak ikinci gün yarışını noktaladıkları yerdeyim. En azından fotoğraflarını çekiyorum. Akşama bunu kutlamam lazım. Kimin umurunda peki?
Başta benim ve Naviga’nın tabii ki, gerisi teferruat. Eve dönüş yolumda şunu düşündüm. En iyisi diye bir şey var, işte onu ben yapmalıyım. Bu sayıda değişik fotoğraflar ile yarışın öyküsünü kaleme aldım. Her zaman olduğu gibi yarış sonuçlarına www.bayk.org adresinden ulaşabilirsiniz.
Göcek Yat Kulübü tarafından D-marin Göcek ev sahipliğinde düzenlenen Sonbahar Göcek Yarış Ha ası 10 Kasım Atatürk Kupası yelken yarışları 8 Kasım Salı günü yapılan iki yarışla başladı. 61 teknenin kayıt yaptırdığı yarışlarda bu yıl gezi ve destek sınıfları da vardı.
İlk gün yarışları saat 13:30’da güneyden gelen 3-4 knot havada start aldı. İlerleyen saatlerde rüzgâr 8 knot’a ulaştı. İki sosis rota olarak gerçekleştirilen ilk yarış saat 15:30’da tamamlandı. Hemen ardından günün ikinci yarışı olan D-marin Göcek start aldı. Sabah saatlerinde esmeyen hava öğleden sonra iki coşkulu yarış yaptırarak yelkencilere keyifli saatler yaşattı. İkinci günün iki yarışı beklenen çok kuvvetli güneyli rüzgârlar nedeniyle Göcek
Koyu içinde yapıldı. Yılanlı Ada, Domuz ve Sıralıbük çanağında şamandıralı tasarlanan ve ERGO Sigorta desteğinde koşulan ilk yarış 7 knot gücündeki rüzgârla 11:15’te start aldı. IRC sınıfları 7,5 millik yarışı yaklaşık bir buçuk saatte tamamladı. Diğer sınıflar ise 6 millik şamandıra üçgen coğrafi rotayı iki saatte bitirdi. Günün ikinci yarışı ise Metro Kupası’ydı. Filo gücünü 15 knot’a yükselten rüzgârla start aldı. Zaman zaman sağanaklarda 30-35 knot’a çıkan yarış, bir şamandıranın taraması üzerine abandone edildi. Rüzgârsız molanın ardından güneyden tazeleyen rüzgâr tekrar 8-10 knot’a ulaşınca yarış yeniden start aldı.
Atatürk için mücadeleye devam
Yarışların üçüncü günü fırtına cephesi ardından gece çok kuvvetli yağmurla rahatlayan hava, sakin ve güneşli günün müjdesini verdi. 10 Kasım sabahı, normal koşullarda günlük batılı rüzgârların her zaman olanak sağladığı iki yarış yapabilme umuduyla, usta yelkenciler diğer bir ustaya saygılarını sunmak üzere Göcek Atatürk Meydanı’nda toplandı. Anma törenleri ardından teknelerine giden yarışçılar start hattındaki yerlerini aldı. Günün ilk yarışı Metro Kupası havanın zar zor izin vermesiyle gerçekleştirilebildi. Ancak hava günün ikinci yarışı olan E.G.G Yachting Kupası’na izin vermedi.
Sırada 10 Kasım Atatürk Kupası vardı. IRC sınıflarında düzeltilmiş en iyi zamanlı teknesine verilecek ödül için ekipler start hattındaki yerini aldı. Yarışı 2 saat 24 dakikada tamamlayan Courrier Du Coeur teknesinin dümencisi Andrey Arbuzov kupayı beşinci kez kaldırmayı hak etti.
Yarış ha asının sonunda Courrier Du Coeur, Burusnika, Wee Gizmo, Yüksel D2, Ege, Moana IV, Beau Gosse ekipleri sınıflarında birinci oldu. Her yıl verilen yelken sporuna destek teşekkür ödülü de Cem Hakko’ya layık görüldü. Hakko’ya ödülü Göcek Yat Kulübü Komodoru Göker Tuncay ve Viskomodor Onur Ugan tarafından verildi.
www.gocekyachtclub.com