Barınak sorunu büyüyor
Marina bağlama fiyatları ve amatör denizci barınakları konusu uzun süre gündemde kalacağa benziyor. Ancak çözüm geciktikçe mesele sadece fiyat odağından çıkacak ve gerçek bir çevre sorununa dönüşecek…
Bir fuarı daha geride bıraktık. Bu sene fuarda en çok konuşulan konular arasında, Türk Bayrağı’ndan alınan vergilerin kaldırılması, Türk Bayrağı’na geçiş, Çevre Bakanlığı’nın Muğla kıyılarında cennet koyların koruma statülerini düşürmeye ve betonlaşmaya neden olabilecek bir çalışma sürdürmesi ve amatör denizciler için barınak sorunu vardı. Gerçi bu konuda bakan, bir açıklama yaparak bunun bir ön etüt olduğunu söyledi ama yapılan çalışmalar ortada; biz bu işlerden hep çok korkarız…
Amatör denizciler için barınak sorunu, önümüzdeki günlerde çok tartışılacak gibi görünüyor. İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde marina kapasitesinin 180 bin dolayında olduğu düşünülürse, ülkemizdeki marinaların 25 bin civarındaki kapasitesi çok düşük. Ancak sevgili dostum Hasan Kaçmaz’dan aldığım bilgiye göre bu kapasiteye rağmen marinalarımızın doluluk oranı yüzde 62 civarında…
Öncelikle şu hakkı teslim edelim. Batı Akdeniz ülkeleri ile karşılaştıracaksak, bizim marinalarımızdaki hizmet kalitesi, Batı Akdeniz ülkelerinden çok daha yukarıda. Ancak devletin aldığı ecri misil ve kiralar nedeniyle marina bağlama fiyatlarımız da şişiyor. Dört yıllık bağlama fiyatı, neredeyse ikinci el bir teknenin değerine eş hale geliyor.
Son yıllarda siyasal konjonktür, terör olayları, Mavi Kart cezaları, yabancıların altı ay içinde üç ay Türkiye’de kalabilmesi gibi nedenlerden ötürü marinalarımızdaki yabancı tekne sayısında da ciddi bir düşüş var. Kaçan kaçana… Bu nedenle hem amatör denizcilere yüksek gelen fiyatların makul seviyelere inmesi hem de marinalardaki kapasitenin artırılması için ecri misil ve kiraların makul seviyeye çekilmesi gerekiyor.
Ecri misil ve kirada haksızlık
Daha önce de yazmıştım. Tekrarda yarar var. Önce bir konuyu açıklığa kavuşturalım. Devlet imar planı olan yerlerden kira, olmayanlardan ecri misil alıyor.
Ecri misil ve kira bedelleri konusunda gerçekten de haksız uygulamalar söz konusu… Biraz açalım:
Devlet bir bölgeye marina yapılması için ihale açıyor ya da yer gösteriyor. Yatırımcı marinayı yapıyor, tekne sahipleri o marinaya ve çevreye canlılık getiriyor. Marinanın çevresinde yatırımcı ve tekne sahiplerinin gelmesi nedeniyle, lokantalardan sanayi sitesindeki esnafa, ustadan çırağa kadar bir ekonomik aktivite oluşuyor. Bölgede emlak değerleri de artıyor.
Milli Emlak ise belediyelere, ticaret odalarına ve emlakçılara sorarak değer tespiti yapıyor. Belediyeler yüksek vergi alabilmek için elinden geleni yapıyor, fiyatı dayadıkça dayıyor, tepelere çıkartıyor, diğerleri de hakeza… Bu durumda da maliye “Buraları çok değerlendi” deyip marinadan aldığı ecri misil ya da kira bedellerini artırıyor. Bu da doğrudan marina bağlama fiyatlarına ve dolayısıyla tekne sahiplerine yansıyor. Öyle ya adamlar ceplerinden mi verecek… Özetle, emlak değerlerinin artmasının sefasını marina yapılan yerde yaşayanlar sürerken, cefasını bu işi sağlayanlar yani marina yatırımcısı ve tekne sahibi ödüyor.
Ayrıca bu iş öylesine paralel gidiyor ki aynı işlemler balıkçı barınaklarına da yapıldığı için oralara sığınan amatör denizcilerin de resmen ümüğü sıkılıyor.
Bu konuda şahit olduğum bir örnek vereyim. Akyarlar’da balıkçıların işlettiği bir barınak var. O limana günübirlik gelenlerin içerde yer bulabilmesi mümkün değil. Mendireğin dışındaki kayalara kıçtankara yapanlara pasarella indirecek küçük demir iskeleler yapmışlardı. Toplasanız 10-15 teknelik bir kapasite vardı. Çoğu gün de tek tük
tekne bağlanıyordu.
7.500 metrekarelik barınak için kooperatifin ödediği kira yılda 20 bin liraydı. Mendireğin dışındaki 500 metrekare yer için ne kadar ecri misil geldi dersiniz. Sıkı durun; tamı tamına 270 bin lira. Yazıyla da yazayım iki yüz yetmiş bin lira…
Şimdiki durum şöyle; adamlar deniz tarafını tel örgü ile kapattı, bir Allah’ın kulu, botla bile buraya yanaşamıyor…
Yaşasın denizcilik!.. Var ol ‘vur’ deyince öldüren ecri misil!..
Bir başka önemli konu: Ecri misil ödenecek yer Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, Maliye Bakanlığı’na ya da Orman Bakanlığı’na ait olabilir. Bazı işletmelerin kullandığı arazilerin bir bölümü bir bakanlığa, başka bölümü ise diğerine ait olabiliyor. Aynı işletmede iki ayrı tarifeden para ödenebiliyor, hem de nasıl farklı bir tarifeden!..
Bu da yetmedi, sizin yaya yolu olarak kullanıp ecri misil ödediğiniz bir yerle, üzerine bina yapılıp kullanılan yerin tarifesi aynı!..
Bağlama fiyatları ile ilgili bu sorunun çözülmesi, elbette amatör denizcilerin barınak sorununu tam olarak çözmeyecek. Teknelerde Türk Bayrağı’na uygulanan Kdv’nin yüzde 1’e inmesi, Ötv’nin sıfırlanması sonucunda daha küçük ebatlı ve mütevazı bütçeli tekne talebinin artacağını da tahmin ediyorum. Dolayısıyla mütevazı bütçeli teknelerin bağlama sorunu da beraberinde artacaktır.
Otelcilikte nasıl pansiyon, iki yıldızlı otel, beş yıldızlı otel kavramı varsa, marinacılıkta da hepsi beş çıpalı marinaların yanı sıra lüks kavramından uzak bağlama yerlerine de ihtiyacımız var. Ancak yatırımcı açısından bakıldığında, yatırımcılar da, haklı olarak kârlılık açısından beş çıpalı yatırımlara yöneliyorlar. Ayrıca şu gerçek de var ki denize yapılan yatırımdan daha az bir yatırımla elde edilen kara tesislerinin gelirleri olmasa, marina bağlama fiyatları belki daha da yukarıda olacak. Bir marina yöneticisi arkadaşımın şu sözlerini aktarmak isterim:
“100 liralık yatırımla, sizin iki yıldızlı otel benzetmesi yaptığınız türde marinayı kuruyorsunuz. Deniz güvenliği ve yatçı ihtiyacını tamamen karşılıyorsunuz. Ama 20 liralık bir yatırım daha yaptığınızda marina 5 çıpalı özelliğe kavuşuyor. Bugün denizden 50 kazanıyorsak, karadan da 50 kazanıyoruz. Bu şartlarda yatırımcı elbette 5 çıpalı marinaya yönelecek. “
Tıpkı gecekondu sorunu gibi
Ben de bu konuda marina yatırımcılarına hak veriyorum. Diğer tara an, birçok amatör denizci de marina fiyatlarının yüksekliği nedeniyle ya denizcilikten vazgeçiyor ya da tekneyi kapalı koylarda ruhsatsız iskelelerde bağlıyor. Onlara da hak veriyorum.
Sorun, şu anda 1950’li yıllarda yaşadığımız gecekondu sorunu gibi. Devlet konut sorununa yeterli ilgiyi göstermedi, kente göç eden insanlar da gecekondu yaptı. Sağlıksız kentleşme meydana geldi. Şimdi kentsel dönüşüm adı altında gecekondular yıkılıp yeni binalar yapılıyor ama kentlerin durumunda bir düzelme yok.
Aynı tehlike, denizlerimizde baş göstermeye başladı. Ödeme gücü olmayan amatör denizciler için mütevazı barınaklar yapmazsak, cennet gibi kapalı koylarımız, maalesef gecekondu marinalara dönüşecek, Haliç’ten beter olacak. Yeni bir çevre sorunumuz olacak. Okluk, Karacasöğüt başta olmak üzere, Gökova, Hisarönü ve Göcek’teki birçok koyda bu tehlike ortaya çıkmaya başladı bile… Sorun bir tara an bağlama sorunu olarak devam ederken, diğer tara an da çevre sorunu haline dönüşüyor.
Endişe ettiğim noktalar
Sorunun çözülmesi için amatör denizciler tarafında, geniş çaplı bir sivil toplum oluşumu gündeme geldi. Elbette bu sivil toplum oluşumu, konuyu enine boyuna tartışacak, çözüm önerileri getirecektir. Ben, barınak konusunda gördüğüm ve endişe ettiğim noktaları paylaşmak ve tartışmaya açmak isterim.
Kimi yerlerde balıkçı barınaklarının ortak kullanıma açılması öneriliyor. Ancak son zamanlarda özellikle Bodrum gibi yerlerde mevcut balıkçı barınaklarındaki bağlama ücretlerinin marinalarla yarıştığı da bir gerçek. Kimi yerlerde de örneğin İzmir Mordoğan’daki gibi büyük kapasiteli bir balıkçı barınağı bomboş duruyor. Balıkçı barınaklarını, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yapıyor, sonra da Tarım Bakanlığı’nın denetlediği su ürünleri kooperatiflerine ya da yerel yönetimlere devrediyor. Türkiye’de maalesef bakanlıklar ve kurumlar arası bir iş birliği yok, yetki devri ya da paylaşımı hiç yok. Tarım Bakanlığı balıkçı barınaklarının düzenlenerek, gerekirse genişletilerek amatör denizcilerle ortak kullanılması konusunda büyük ihtimalle isteksiz davranacaktır.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın tıpkı balıkçı barınaklarında olduğu gibi amatör denizci barınağı inşa edip bunu amatör denizci kulüplerine ya da belediyelere devretmesi öneriliyor. Ancak burada gördüğüm sorun şu: Devlet, uzun zamandır vatandaşın hizmet satın alacağı yatırımları bütçeden kendi karşılamıyor, yap işlet devret modeli ile finanse ediyor.
Bu durumda da yatırımcılar, amatör denizci barınağı standardı yerine 5 çıpalı marinaya talip oluyor. Devletin bütçede bu işe kaynak ayıracağı konusunda iyimser değilim.
Merkezi yönetim yerine, amatör denizci barınağı yapılması işini yerel yönetimler üstlenebilir. Ancak ne yazık ki yerel yönetim ile merkezi yönetim iktidarı farklı olduğunda Ankara pek istekli davranmıyor. Özellikle Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin, Mavi Kart yönetmeliği gereği, atık teknelerini yanaştırıp atıkları kanalizasyona aktarmak için Gökova’da istediği iskele iznini bile vermeyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın amatör denizciler için barınak yapması için muhalefet belediyelerine yer tahsis etmesini beklemek, bana biraz fazla iyimser gibi geliyor.
Marina bağlama fiyatları ve amatör denizci barınakları konusu uzun süre gündemde kalacağa benziyor. Ancak sorunun çözümü geciktikçe, sorun sadece fiyat değil bir çevre sorununa da dönüşecek…