Zaman durunca
Ada Dilberi, Lovina’da tek başına köyün plajını süslüyor. Buranın önemli bir özelliği var. İkinci kez gittiğimde hayal kırıklığına uğradığım yerler gibi değil. Nasıl bıraktıysam öyle kalmış, zaman sanki durmuş…
Mart ayındaki yazımı Bali’nin güzel kıyı kasabası Lovina’ya vararak tamamlamıştım. Aradan geçen onca yıla rağmen burada zaman durmuş gibi. Dünya seyahatlerimde nadir rastladığım bozulmadan kalan tek tük yerlerden biri Lovina Köyü.
Her şey yerli yerinde duruyor. Ada Dilberi, köyün plajını süsleyen tek yelkenli. Dolayısıyla herkesin gözü üzerimde. Botla karaya çıkarken hemen birkaç kişi gelerek botu çekmeme yardım etti. Biraz köyde dolaşıp ayağımın pasını attıktan sonra bir sahil lokantasına kapağı atıp uzun seyahatin yorgunluğunu çıkarmaya başladım.
Böyle bıraktığım gibi duran yerleri yeniden gezerken büyük keyif alıyorum ve buralarda yaşadığım güzel anılar hafızamda yeniden canlanıyor. Bali’nin hayatımızda özel bir yeri var. Eşim Hattaya ile evliliğimize müteakip balayına Bali’ye gelip Ubud kasabasında şirin bir pansiyonda kalıp, adanın altını üstüne getirmiştik.
Ardından yelkenli bir ‘Bugis uskuna’ ile Komodo Adası’na maceralı bir seyir yaptıktan sonra Hattaya’yı Yeni Gine’nin Baliem Vadisi’ne götürmeye ikna etmiştim. Baliem’in Bali gibi bir yer olduğunu sanan eşim, teklifimi tereddütsüz kabul edince gerekli açıklamaları seyahatin son bölümlerine saklamıştım. Sonunda çocukluk hayallerimden birini daha eşimle paylaşarak mutlu mesut olarak dönerken yamyam Dani kabilesiyle iç içe yaşadığımız adrenalin dolu günler ve haftaların şaşkınlığı hâlâ üzerimizdeydi.
Gelelim Lovina Plajına! Burada yaşayan diğer turistler gibi ben de ortama uyum sağlayarak gevşedim. Bir taraftan motosiklet kiralayıp Bali’de turlar atarken bir taraftan da meşhur Bali masajları yaptırarak ve birbirinden güzel deniz ürünleri restoranlarında lezzet avcılığı yaparak binlerce mili dümen suyunda bırakmanın yorgunluğunu çıkarıp günümü gün etmeye başladım.
Tabii uzun yol denizcisinin ‘gününü gün etmesi’ karadakilerden bir hayli farklı. Yine bitmez tükenmez ‘yapılacaklar’ listesine çarpı çekmeye devam ediyorum. Bali’de her zaman olduğu gibi düğün, bayram, cenaze eksik olmuyor. Her zaman hareketlilik mevcut. İlahlara adak sunulan her günkü törenlere bunlar da dahil olunca seyreyle kopan curcunayı!
Başlarının üzerinde egzotik meyve sepeti taşıyan Balili güzellerin salına salına yürüyüşlerini akşama kadar
seyretse usanmaz insan. Günün her saatinde kulağa hoş gelen Balines müziğinin tınısı da insanın ruhunu okşuyor.
Sahilde karaya çekilmiş birbirinden güzel desenlerle süslü ‘prahu'lar tamamlıyor manzarayı. Her biri biblo görünümündeki bu küçük yelkenliler sadece üzerine işlenmiş çeşit çeşit motifle almakla kalmıyor insanın gözünü; aynı zamanda bunlar inanılmaz kıvrak ve hızlı tekneler. Sabahları balığa çıkan bu tekneleri havuzluktan izlemeye doyum olmuyor. Çok hafif, belli belirsiz esen rüzgârda bile balıkçının ufak bir ayarıyla kanatlanıp uçuşan kelebeklere dönüşüyorlar rengarenk yelkenleriyle.
Lovina'da günler birer ikişer gelip geçmeye başladı. Bu sürede bir taraftan Hattaya, bir taraftan ben tayfa arayışımızı sürdürdük ama bir süre sonra havlu atıp arayışa nokta koyduk.
Ben tam gaz yol hazırlıklarımı sürdürüyorum. Yedek filtreler ve motor kayışları aldım, su devirdaim pompaları elden geçti. Motor yağı ve mazot ikmali yaptım. Yelkenler tek tek elden geçti. Yolun kalanında bol bol motor seyri yapacağım kesin. Bu nedenle motor bakımlarına özel özen gösteriyorum. Beni en çok korkutan balık tuzakları. Onların riskini asgariye düşürmek için rota değişikliği yaptım.
Buna göre Java Adası'ndan iyice uzaklaşana kadar gece seyri yapmayacak şekilde demir yerleri tespit ederek haritada işaretledim. Hattaya bu demir yerleri hakkında detaylı bilgilere ulaşarak bana aktarıyor.
Kumanya ikmali yapmam lazım. Bu iş basit gibi görünse de hayli zaman alıyor. Aldığım her sebze ve meyve tek tek sirkeli suda bekletilerek böcü börtü ve larvalardan arındırılıp, tekrar güneşte kurutularak dolaplarda yerlerini alıyor. Marul, maydanoz, taze soğan gibi sebzeler ıslatılmış kağıtlara sarılıp saklanınca uzun süre tazeliklerini muhafaza ediyorlar. Singapur'a kadar medeniyetten uzak seyir yapacağım, bu nedenle dikkatli depolama yapıyorum.
Bali'den sonra kuzeye, Borneo'ya doğru yükseleceğim sonra batıya doğru bir yay çizerek Batam'a dümen tutacağım. Çizdiğim bu rotada yolum bayağı uzuyor ama nispeten kalabalık bölgelerden uzak ve balıkçılığın daha az yapıldığı bölgelerde dümen tutacağım için rahat bir seyir olacağını umuyorum.
130 milyona yaklaşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık adası olan Java kıyılarında gece seyri yapmak büyük risk içeriyor. Bir taraftan inanılmaz ve kural tanımaz ölçülerde yapılan yoğun balıkçılık, diğer taraftan binlerce ışıklandırılmamış balık tuzakları, üstüne yoğun gemi trafiği eklenince gündüz bile seyir yapmak riskli hale geliyor bu sularda. Öte yandan çizdiğim rotada çok dikkatli olmam gereken pasajlar var. Doğu-batı yönüne çift taraflı yoğun gemi trafiği var. Özellikle uzun Karimita Geçidi gemi trafiği ve akıntılarıyla denizcilerin korkulu rüyası.
Yeniden yollarda
Nihayet hazırlık faslını tamamlayıp bir sabah erkenden demir alıp Lovina'ya veda ettim. Rüzgâr yelkenleri doldurmayacak kadar hafif esiyor. Motorları ekonomik devirde yani 18002000 rpm arasında çalıştırıyorum. Şimdilik çift motorla seyir yapıyorum. Akşam olmadan varmayı hedeflediğim Lubut Köyü 48 mil uzaklıkta Java Adası'nın kuzeybatısında yer alıyor. Hava acayip sıcak, sık sık havuzlukta duş alıyorum. Uzun süredir Lovina'da kalınca su yapıcıyı çalıştırmadım sadece belli aralıklarla ters yıkama yaptım. Bu nedenle su depolarım hemen hemen boşaldı. Şimdi hazır motor seyri yaparken su yapıcıyı çalıştırıp depoları dolduruyorum.
Balıktan yana hiç umudum olmadığı için oltayı bırakmadım. Sabahın bu erken saatlerinde rengarenk ‘prahu'lar etrafımdan gelip geçiyor. Benim yelkenlere yetmeyen rüzgâr onları uçuruyor. Çift motorla yol almama rağmen ardımdan yetişiyor, geçip gidiyorlar. Balık tuzakları ise sanki kilometre taşları gibi iskelemden ve sancağımdan akıp gidiyorlar. Bu sahnede eksik olan balıkçı tekneleri ise hava kararınca ortaya çıkacak. Öğle olmadan yolu yarılayınca motorun birini stop ettim. Şimdi hızım 4,5 knot'a düştü ama aydınlıkta varmayı garantilediğim için önemsemedim. Arada yelkenleri dolduracak kadar rüzgâr çıkıyor fakat istikrarlı değil, 5-10 dakika esip kalıyor. İlk başlarda aldanıp üç-beş kere motor kapatıp yelken basıp indirdikten sonra bu sıcakta cebelleşmekten vazgeçip motorla yola devam ettim.
Öğleden sonra haritada işaretlediğim demir yerine ulaştım. Demir yeri iki sığlık arasında kalan 14-15 metre derinliğinde bir yer ve her havaya açık. Gerek güçlü bir esintiyle gerek akıntıyla demir tarayarak soluğu mercanlarda veya açık denizde almak işten değil!
Kıyıya paralel yola devam ederek Ketel Plajı'na ulaştım. Bir balık çiftliğine yakın üç kulaç suya demirleyip elimde soğuk bir birayla hamağa kurulduğumda ortalığı gölgeler sarmaya başlamıştı.