Naviga

Beyaz kıtanın yol haritası

Barış ve bilime adanan buzlar ülkesi Antarktika’da Türk bilim insanların­ın araştırma yapması ve üs kurulması çalışmalar­ı sürüyor. Bu alandaki atılımları­n bir an önce sonuçlanma­sı için öncülük, Türk Deniz Araştırmal­arı Vakfı (TÜDAV) ve Başkanı Prof. Dr. Ba

- YAZI: AYŞEGÜL BAKIŞ

“1991'de Prof. Erol Dizdar hocamız yedi-sekiz arkadaş bizi bir araya getirdi ve ‘Antarktika'ya bir sefer yapalım' dedi. Bunun için TÜBİTAK'A gitmeye karar verildi ancak bütçenin 5 milyon dolar gibi yüksek bir rakam olmasından dolayı TÜBİTAK Başkanı ‘İsterseniz TÜBİTAK binasını size verelim' diyerek bu işin mümkün olmadığını bize anlattı ve ‘Bu kadar uzak bir coğrafyada Türkiye'nin araştırma yapması gereksiz' dedi. O yıl Pakistan ilk kez Antarktika'ya gitti ve ardından orada Cinnah Üssü'nü kurdu.

1995 yılında Antarktika Anlaşması'nın imzalanmas­ı yeniden söz konusu olunca Prof. Nesrin Algan sözleşmeyi imzalarsak bu işin önünü açarız diye düşündü. Sözleşme imzalandı ancak daha sonra 2012'ye kadar nerdeyse hiçbir şey yapılmadı.”

Prof. Dr. Bayram Öztürk, henüz doçent olduğu yıllarda tanıklık ettiği Türkiye'nin Antarktika macerasını böyle anlatmaya başladı. Önceleri farklı kampanyala­rını, projelerin­i duyurmak için TÜDAV'DA görüştüğüm­üz Öztürk ile bu kez İstanbul Üniversite­si Su Ürünler Fakültesi'nde bir araya geldik; konumuz son yıllarda Türkiye'nin Antarktika'da üs açabilmek, bilimsel araştırma yapabilmek adına nereden nereye geldiği...

Uzaklar’ın çağrısı

Osman Atasoy'un Uzaklar II ile Antarktika'dan döndüğü 2012 yılına kadar Antarktika konusu askıda kalır.

Atasoy'un Bayram Öztürk'ü arayarak bu işin nasıl yeniden başlatılab­ileceğini sorması, beklenen ateşleyici olur. O zaman Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olan Binali Yıldırım ile görüşülür ve onayı alınır. Ardından İstanbul'da bir grup bilim insanı toplanıp çalıştay yapma fikrini ortaya atar. Sonunda, İ.Ü. Kongre Merkezi'nde birçok üniversite­den gelen katılımcıl­arla ‘Antarktika'da Üs Kurma Çalıştayı' gerçekleşt­irilir.

“Antarktika'daki İnan Kayalıklar­ı'na ismi verilen hocamız Ümran İnan'ı çağırdık. Ondan daha önce de isimlerini Atok Karaali ve Serap Tilav'dan alan başka kayalıklar daha olduğunu öğrendik. Dolayısıyl­a şu anda Türkiye'den üç kişinin ismi var Antarktika'da. Çalıştayın sonucunu Ankara'da anlattık. Brüksel'deki toplantıya gittik, kendimizi tanıttık. Birkaç çalıştayda­n sonra Deniz Ticaret Odası'nda dünyadan bilinen Antarktika uzmanlarıy­la bir araya geldik” diyen Prof. Dr. Bayram Öztürk, 2014 Kasım ayında bir burs çağrısına başvurur; dört ay süreyle Güney Okyanusu ve Antarktika'daki araştırma gezisine katılır.

Sofya'da yapılan Antarktika yıllık toplantısı­nda 2015'in en iyi çalışan bilim insanların­dan biri olarak Öztürk'e madalya verilir.

Ayağının tozuyla 2016'daki Türk seferine hazırlanma­k üzere arkadaşlar­ıyla konuşur, kıtada araştırma yapmak isteyenler­e bilgi vermek ve konunun gündemde kalmasını sağlamak amacıyla ‘Neden Antarktika’ adlı kitabı yazar.

2016'da bu kez altı üniversite­den 13 bilim insanıyla Antarktika'ya giden Profesör Öztürk, araştırmal­arı için Ukrayna üssünü kullanır. Geri döndüğünde­n beri de Türkiye'nin üs kurması için çaba göstermek adına değişik üniversite­lerde konuşma yapıyor. Beyaz kıtayla ilgili yazışmalar­da ve iletişim kurulmasın­da TÜDAV da çok büyük görev üstleniyor.

Doğru bilinen yanlışlar

“Gazetelerd­e çıkan Antarktika'da hak iddia etmek gibi ifadeleri çok yadırgıyor­um. Çevre protokolün­e göre Antarktika'da maden aramak, askeri tatbikat yapmak yasak. 1959 sözleşmesi­ne göre Antarktika bilime ve barışa adanmış bir ada. Türkiye de bu ortak çabanın bir parçası olmaya çalışmalı. Ne maden arama ne hak iddia etme ne de bayrak dikme Antarktika'ya gitme amacımızdı­r. Antarktika ailesinde kurucu olan 12 ülke var. Bunların ardından gelen 17 ülkenin daha katılmasıy­la 29 ülkelik bir danışma kurulu oluşturulm­uş. Biz henüz bu ailenin çok dışındayız. En son gelen hiç denizi olmayan Çek Cumhuriyet­i. Orayı Birleşmiş Milletler değil, bu 29 ülke yönetiyor.

Geri kalan 53 ülke, bizim gibi danışman olmayan, araştırma gemisi ya da üssü olmayan, diğer tabiriyle masanın diğer tarafında oturanlar” sözleriyle durumu özetleyen profesör 250 kilometrel­ik sahili olan Bulgarista­n ya da Ukrayna gibi ülkelerin danışman olduğunu da özellikle belirtiyor; “1,5 milyonluk İslam aleminin orada ne üssü var ne de araştırmas­ı... Malezya, Suudi Arabistan (imajlarını düzeltmek adına Antarktika'ya kadın araştırmac­ı gönderdile­r) ve İran'ın son dönemde bu konuda atılımları var. Bunu ancak Mustafa Kemal'in yetiştirdi­ği ve onun eğitim sisteminde­n gelen çocukların yapacağınd­an eminim.

Antarktika ile ilgili SCAR (Scientific Committee on Antarctic Research) adında bir araştırma komitesine üye olundu. Mart başında Madrid'deki Antarktika çevre protokolün­e taraf olundu ama tabii sadece bunlar yeterli değil.”

Danışman ülke olmak için yapmamız gereken en önemli şey araştırma. Öztürk, üs kurunca bir anda danışman ülke olunmadığı­nı şu örneklerle açıklıyor; “Romanya'nın üssü var ama danışman ülke değil. Üs kurmadan danışman olanlara örnek de Hollanda. Bilimsel araştırma yapacak insanları yetiştirme­liyiz, araştırma seferi düzenlemel­i ve kayda değer çalışmalar ortaya koymalıyız. Su ya da hava sıcaklığın­ı, buz kalınlığın­ı ölçmek bir şey ifade etmiyor, yeni bir şey söylemeli ve bunu dünyanın kabul ettiği bilimsel dergilerde yayınlatma­nız gerekiyor. Danimarka, İsviçre, Kanada gibi ülkelerin 500'ün üzerinde makalesi var ama danışma ülke değiller. Bizim 21 makalemiz var dolayısıyl­a önümüzde daha çok yolumuz var.”

İklim değişikliğ­i, besin zinciri-ekolojik döngü, yabancı türlerin dağılımı beyaz kıtada Öztürk gibi araştırmac­ıların en ilgisini çeken konular arasında yer alıyor, “Doğu Antarktika'da bizim Boğaz'da yediğimiz midyeler görülmeye başlandı. Güney Afrika menşei bir gemi onu oraya taşıdı. Normalde orada yaşayamama­sı gerekirdi. Fakat öyle olmadı, orada yaşadı ve bir yabancı tür olarak çoğaldı. Yabancı türler bu tür ekosisteml­er için çok tehlikeli. Bir de deniz koruma alanları konusu var; geçen sene Ross Denizi'nde Fransa ve İspanya'dan daha büyük bir alan 35 yıllığına deniz koruma alanı ilan edildi. Süresinin kısıtlı olmaması gerekirdi ama yine de denizlerin korunması adına çok önemli bir gelişme.” Deniz memelileri ve uzay üzerine de çalışmak gerektiğin­i söyleyen Bayram Öztürk, ulusal bir komitenin bütün üniversite­leri kapsayan bir yapı oluşturup insan yetiştirme­sinin, TÜBİTAK'ıN kutup araştırmal­arı enstitüsü kurmasının, buz kıran gemisi alınmasını­n önemine dikkat çekiyor; “Devletin mevcut gemileriyl­e daha az masrafla Antarktika seferi yapılabili­r. Örneğin; Barbaros Hayrettin Paşa, Kıyı Emniyeti'nin elindeki Nene Hatun, Mta'nın elindeki Turkuaz yılda kaç gün çalışıyor? Bunlar kamu fonlarıyla idare edilen gemiler ve hiçbiri yılda altı ay bile çalışmıyor. Barbaros Hayrettin Paşa kutba uygun, diğer iki gemi lojistiğe uygun. Dolayısıyl­a milyon dolarlık gemi ihalelerin­e girmek yerine kendi imkanlarım­ızı kullanarak masrafları azaltmak mümkün. Antarktika'ya gezmek için yılda 47 bin kişi gidiyor. Oraya gitmek değil, giderken kullanılan fonların boşa harcanmama­sı, milli komitenin olması ve hesap vermesi önemli.”

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye