Bu Endaze* şaşmaz
Dünya Süperyat Ödülleri’nden Neptün heykelcikleriyle dönen şaşalı projelerde, Monaco Yacht Show’da pontonları süsleyen Türk yapımı süperyatlarda ya da bir tersanenin yüzer havuzunun kapaklarında Endaze Marine ismine rastlayabilirsiniz. Çünkü mühendislik h
Kurulduğu 2003 yılından bu yana askeri projelerden, ticari yatlara, megayat projelerine kadar farklı alanlarda mühendislik hizmeti veren Endaze Marine, hem Türkiye'de hem de yurtdışında kendini yaptığı işlerle tanıtmış bir firma. Gemi inşa mühendisi beş ortakla yola çıkan Endaze, bugün Yavuz Er ve İlhan Gülümser yönetiminde çalışmalarına devam ediyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi mezunlarından Yavuz Er, kendi üniversitesinde akademisyenlik yaparken sektöre girmeye karar vermiş. İlhan Gülümser ise İstanbul Teknik Üniversitesi'nde tamamladığı eğitiminin ardından, eski adıyla Proteksan Turkuaz ve Yıldız Tersanesi'nde edindiği deneyimi bugün farklı bir alanda değerlendiriyor. Ortaklar, kabiliyet ve deneyimleri yat üzerine olduğu için rotalarını da o yönde çizmişler. Ufak projeleri büyükler izlemiş ve bugüne kadar tanıtım yapmak için zaman bulamadan aldıkları başarılı sonuçlar büyümelerinde en büyük etmen olmuş.
Yavuz Er, mühendis ve teknikerlerden oluşan 15 kişilik kadrolarıyla Türkiye'de bu alandaki en büyük firma olduklarını belirtiyor. Buna rağmen firma ortakları işin her aşamasına dahil ve gerektiğinde teknikerlerle bilgisayar başında çizimleri yapıyor.
İhtisas alanlarına göre Yavuz Er; temel tasarım aşamaları, denge, mukavemet ve sevk hesapları konusuna yoğunlaşırken, İlhan Gülümser saha tecrübesinden ötürü donatım, makine dairesi teçhizatı, havalandırma sistemi, çelik konstrüksiyon gibi konulara eğiliyor.
Dış tasarımı tamamlanmış yatları gerçeğe dönüştürme noktasında
mühendislik hizmeti veren Endaze Marine, Türkiye'den ismini duyurabilmiş tasarımcı sayısı sınırlı olduğu için ağırlıklı olarak yabancı tasarımcılarla ve Turquoise Yachts, Yıldız Tersanesi, Perini Navi, Picchiotti, Sanlorenzo, Beconcini gibi tersanelerle çalışıyor.
Doğrudan üretimi etkileyen işleri Er ve Gülümser'in sahada da çalışmasını, tersane ekiplerinden gelen taleplere yerinde çözüm üretmesini gerektiriyor. Ancak İlhan Gülümser, hiç görmeden tamamladıkları projeler olduğunu da vurguluyor: “İtalya'daki 140 metre bir yatın üst binasını ya da 54 metrelik Forever One'ı bir defa bile görmedik. İşimizi yaptık, teslim ettik. Elbette bu seneler sonunda edinilen deneyimlerle ortaya çıkan bir sonuç.”
Gurur vesikası
Türkiye'deki süperyat üreticilerinin hemen hemen hepsiyle ve İtalya'daki önemli üreticilerle çalışan Endaze Marine için öne çıkan projeler uzun bir listeyi oluşturuyor: “Perini Navi, motoryat üretmek için eski Beconcini'yi satın alarak Picchiotti isimli bir tersane kurdu. Ürettikleri Vitruvius serisinin üçüncü ve en büyük teknesinin inşa hizmetlerini biz sunduk. Perini Navi'nin tüm teknelerinin müşteri teslimi İtalya'da ama üretimi burada Yıldız Tersanesi'nde gerçekleşir. Bu teknenin de mobilya ve boya dışındaki tüm işleri Türkiye'de yapıldı. Maltese Falcon'un navigasyon direğinin mühendisliğini üstlendik. Perini Navi'nin 20'den fazla teknesinde, Grace E'nin konstrüksiyon kısmında A'dan Z'ye her noktasında ismimiz yer alıyor.
Şu an 68 metre ile Sanlorenzo'nun en büyük modeli olan 64 metre devam ediyor. Turquoise Yachts için 56 metre bir yat üzerinde, Ses Yachts ile 40 metre üzerinde çalışıyoruz. Tansu Yacht'a yapmış olduğumuz ikinci çelik tekneden (Sexy Fish) çok memnun kalındı, aynî tekrar yapılacak” diyen Yavuz Er'in süratli küçük tekneler konusundaki deneyimi, Endaze Marine'in çizim masasına iş teknelerini getirmiş; onlar da çok katı kuralların geçerli olduğu ticari ve askeri tekneleri...
212 metrelik Sağlık Bakanlığı'nın hastane projesi, TSK için yapılacak sualtı taarruz teknesi ve Türk tipi hücumbot çalışmaları, Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri için iki dalgıç eğitim teknesi, Almanya'da UNESCO'NUN koruması altındaki bir bölgede seyredecek sıfır emisyon sevk sistemine sahip yolcu teknesi bunlardan bazıları.
Süperyatların çılgın dünyası
Endaze Marine'in hizmet verdiği boylarda farklı taleplerle karşılaşmak işin kaçınılmaz bir parçası. Son günlerde karşılarına daha çok teknede yaşamayı, uzun seyirler yapmayı, kutupları keşfetmeyi isteyen denizcilerin çıktığını gözlemliyorlar. Bu eğilimler ‘explorer' tipi yatlara, içinde ofisi olan, düşük emisyon değerlerine sahip, daha çok botu ve su oyuncağını alabilen tasarımlara yöneltiyor sektörü. Bunun yanında eskiden teknik alan olan kıç platformun beach club gibi düzenlenmesi, büyük camlar, açılabilen kapılar, bölmeler, yüksek tavanlar gibi özelikler de denize yaklaşma ve aydınlık beklentisinin göstergesi.
Zaman meselesi
Yat üretiminde oynanan en önemli kartın zaman olduğunu ve onu iyi yönetmek gerektiğini söylüyor Yavuz Er ve Yıldız Tersanesi'nin eski sahibi Baki Gökbayrak'ın bir sözünü hatırlatıyor: “Yat yapmak kaostur, ne kadar iyi yönetirsen o kadar kazanırsın.” Er'e göre tasarıma eklenen her isteğin bir karşılığı var ve bu, her zaman mükemmel sonuca ulaşılacağı anlamına gelmiyor. “Dünyanın en büyük yolcu gemisi Queen Mary'nin arkasında müthiş bir titreşim var ya da Abramoviç'in Lürssen'e yaptırdığı teknede bile sorunlar ortaya çıkabiliyor. Her türlü çalışma yapılsa bile öngöremediğiniz sıkıntılar yaşanabilir. Dolayısıyla istekleri denizde yüzdürebileceğiniz şekle sokmalısınız. Tasarıma vakit ayırmalısınız. Yatın sahibi kutuplarda dolaşmak ya da helikopterini yanında taşımak istiyorsa projede her şey değişir.”
Türkiye'de tasarıma vakit ayrılmadığını ve birçok hayati konuya üretim aşamasında karar verildiğini ekleyen İlhan Gülümser, 59 metre başladıkları projenin 68 metrede tamamlanabildiğini acı bir örnek olarak anlatıyor.
Sektörün sorunları
Sektörde devamlı olarak yeni aktörlerin ortaya çıkması ve köklü firmaların az olması ya da zayıflamasının bir sorun olduğuna değiniyor firma ortakları. Yeni aktörlerin altyapıyı iyi kurmadan büyük hedeflerle işe girdiklerinin, devre dışı kaldıklarında da Türkiye'nin bu alandaki imajını zedelediğinin ve bunun o firmaların değil, hepimizin sorunu haline geldiğinin altını çiziyorlar. “Dışarıdan bakanlara çok cazip gelse de, yat sektörü o kadar kolay bir alan değil, ardında çok emek var. Her noktası detay, özel bir ilgi ve bilgi istiyor. Kısa sürede karşılığını alabileceğiniz bir iş değil, ciddi bir yatırım ve vizyon gerekiyor. Yoksa her tekne yaptıracak kişi tersane kurarsa bir yere varamayız” diyor Er ve Gülümser sözü ondan devralıyor “Kötü yapılmış, klas şirketlerinden onay alamamış yatlar, inşa tamamlanabilsin diye tersaneye el koymak zorunda kalan mutsuz tekne sahipleri bizim için en kötü reklam. Özellikle 50 metre üstüne çıktığınızda, yatın iç yerleşimini bile etkileyecek ciddi kurallar var. Yatak boyundan koridorun genişliğine kadar... Biz çalıştığımız bütün projelerde MCA dediğimiz kuruluşun en üst seviye kurallarıyla çalışıyoruz. Diğer taraftan bir örnek verelim: Antalya'daki bir mühendis arkadaşımızı ve o sırada üzerinde çalıştığı 50-60 metrelik bir süperyatı altı aylık süre zarfında her ziyaretine gittiğimizde hangar değiştirmiş; her seferinde farklı bir müşteri ve tersane adı altında bulabiliyoruz. Trajikomik diyebileceğimiz bu durum, millet olarak her işi çok basit görmemizden kaynaklanıyor.” Hollanda ve Almanya'nın çok yüksek fiyatlarda tekne yapan ülkeler olmasına rağmen tersanelerinin dolu olması; bunun yanında daha makul fiyatların konuşulduğu İtalya ve Türkiye'nin yeni yeni toparlanmasının sorgulanması gerektiğini düşünüyorlar Endaze Marine'ciler.
Elbette tablo sadece kötü örneklerle dolu değil. Şu an Türkiye hâlâ yat üretimindeki cazibesini koruyor ama bunu sürdürebilmek için adımlarımızı dikkatli atmalıyız. İmalat kalitesi ve hızının daha dikkatli ele alınması, güvenilirlik sıkıntısının çözülmesi gerekiyor; bunun içinde Yavuz Er'in söylediği gibi; “Doğru ekiplerle bir araya geldiğinizde bu işin olmaması için bir sebep yok.”
Adını Roma mitolojisindeki kurt tanrıçadan alan Lupa Yachts, Maltepe Üniversitesi Gemi ve Yat Tasarımı Kurucu Bölüm Başkanı Asst. Prof. Dr. Mehmet Aziz Göksel ve iş adamı Ahmet Çağlar'ın ortaklığı ile kurulan genç bir firma. Bunun yanında ortaklarının denizcilikte ve iş dünyasındaki deneyimlerinin avantajıyla ilk teknesini suya indirdi bile.
Asst. Prof. Dr. Mehmet Aziz Göksel, Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki lisans eğitimini İtalya'da yaptığı yüksek lisans, üzerine iç mimarlık doktorası ve gemi inşa mühendisliğinden aldığı derslerle tamamlar. Ardından 2010'da Maltepe Üniversitesi Gemi ve Yat Tasarımı bölümünü hayata geçirir.
Koç, Sabancı, Profilo gibi holdinglerde yöneticilik, reklam ajansında müşteri direktörlüğü satış ve pazarlama direktörlüğü yapan Ahmet Çağlar ise sahibi olduğu motoryatı satsa da denize ilgisini hiç kaybetmemiş bir iş adamı. Göksel'in tasarımını görünce projeye inandığını ve Lupa Yachts'ın doğduğunu anlatan Çağlar, ilk teknelerini Düsseldorf'a götürürken kendini ‘kızını evlendiren baba' gibi hissettiğini ifade ediyor.
Tasarımcı Asst. Prof. Dr. Mehmet Aziz Göksel, open cruiser yapmak istemelerinin sebebini Avrupa'da çok tercih edilmesi, Türk denizcisine uygunluğu ve daha ekonomik bir model olmasıyla açıklıyor. Şu anda Lupa Yachts'ın üç modeli var; 21, 29 ve 38. 21'in üretimi yakında başlayacak, 38 ise şu an proje aşamasında; biz gelelim CR 29'a...
Tasarımcının gözünden
“Tekne markalarının bir biçim geleneği vardır, genellikle teknenin styling'ini değiştirmek konusunda tutucu davranırlar. Yeni teknolojilerin bu tasarımlara uyarlanması bazı sorunları da beraberinde getirebilir. Teknelerin ikinci el değeri, bir önceki tekneyle olan biçim ilişkisi gibi öncelikleri yüzünden köklü markalar yeni bir yaklaşım getirmekte zorlanır. Oysa yeni markalar daha cesurdur. Burada önemli olan tasarımda fazla uçarı olup tüketicilerin tekneyle ilişki kurmasını engellememektir. Yoksa seri üretim yapma şansınız kalmaz” sözleri Mehmet Aziz Göksel'in CR 29'daki tasarım felsefesini anlatıyor.
Lupa CR 29'un yerleşiminde ciddi farklılıklar göze çarpıyor. Amerikan weekender'larda başüstü güverteye merdivenle kapı üzerinden çıkılırken Avrupalı rakiplerinde yan yürüme yolları olduğunu belirten Göksel de bu modeli Akdeniz open cruiser olarak tasarlar. Ancak Lupa CR 29'da komuta mahallini iskele tarafa yerleştirir, “Dünyadaki otomobil kullanıcılarının çoğunluğu soldan direksiyon kullanıyor. Biz de spor araba kullanıyormuş hissi vermek için kumanda mahallini iskele tarafa yerleştirdik. Bu kolay kolay yapılan
bir değişiklik değildir. Denizel kurallar gereği dümen için sancak taraf tercih edilir ama 11-12 metreye kadar bu durum navigasyon açısından sorun çıkarmaz aslında. Rüzgâr kalkanımız da biraz daha kısa. Bu da yine spor bir tekne duygusuna vurgu yapmak, rüzgârı hissettirmek için” diyor tasarımcı.
CR 29'da komuta mahalli iskele tarafta olunca tuvalet de kamarada onun altında yerini alır. Mahremiyeti ve dört kişinin konaklayabilmesini sağlamak adına kamara kapısı eklenir. Yatağı pupa-pruva hattına yerleştirerek baş dalgasından fazla etkilenmemesi hedeflenir. Ayrıca kamara tavanı ayakta durulabilecek yükseklikte tasarlanır. Teknenin içinde geniş ve ferah bir atmosfer yaratmak adına tamamen beyaz tercih edilir. Ahmet Çağlar, Düsseldorf'ta bu özelliğin çok dikkat çektiğini söylüyor “Sözbirliği etmiş gibi herkes ‘Bugüne kadar bu boydaki teknede böyle bir iç hacim görmedik' dedi. Hem iç mekan tasarımının verdiği özellik hem de beyaz rengin yarattığı algının sonucu istediğimiz etkiyi yarattık.”
Kaptan koltuğu İtalyan RED marka, tekne hem ayakta hem oturarak kullanabiliyor. Arkada tam iskele tarafta buzdolabı, ızgara, lavabodan oluşan donanımlı bir wetbar var. Sözü bu kez tasarımcı alıyor; “Bir de salonda iki adet kelebek camı yaptık. Bu adı ben taktım, bu tasarımı başka teknede göremezsiniz. Salonun, mutfağın ve tuvaletin üzerinde güneş enerjili pervane var, buhar ve kokuyu çekiyor. Teknelerde üst yapı genelde arkaya doğru yığılır. Biz spor otomobil algısı yaratmak istediğimiz için farklı bir yol tercih ettik. Gerçekten özgün tasarım ortaya çıktı.”
Üretim aşaması
Gövdesi İzmir'de, içi İstanbul'da üretilen CR 29, Avrupalı rakipleriyle boy ölçüşebilmeyi hedefliyor.
Gelenekten ayrılmayan ama modern yaklaşıma sahip modelin hızı elbette tasarımcısının en büyük merak konusudur “Suya yakışmak estetik bir değerlendirme, kişiye göre değişir. Ancak beklediğiniz gibi yüzmemesi en büyük korkuydu o aşamada. Tekne sualtı geometrisi sebebiyle daha çok ya da az batabilirdi ama beklediğimizin çok üzerinde performans gösterdi. Dönüşlerde çok dengeli, atak bir tekne ortaya çıktı, 40 knot'ı yakaladık.”
Seri üretim hedefiyle yola çıkan Ahmet Çağlar'a göre hız ve iç mekan rahatlığı bu boy için bir arada yakalanabilen bir özellik değil, “Bizim teknenin en önemli artısı bu ikisini de sunması. Hem 40 knot'a ulaşıyor hem de içeride rahat bir yaşam alanı var.”
Lupa Yachts'ın ortakları teknenin özellikle Akdenizli denizcilerin dikkatini çekmesinin yanında Almanya, İsveç, Norveç gibi kuzey ülkelerinden de ilgi olduğunu belirtiyor. Lupa Yachts, Sirena Marine ve Mercan Yacht ile birlikte, ilk kez denize indirdiği bir tekneyle boy gösterdiği Düsseldorf Boat Show'da yarattığı etkiden ve aldığı geri dönüşlerde memnun.
Lupa CR 29’un teknik özellikleri Tam boy: 8,90 metre En: 2.85 metre Ağırlık: 3.600 kilogram Motor: Volvo Penta V8-380-CE Yakıt kapasitesi: 330 litre Su kapasitesi: 180 litre Pis su kapasitesi: 70 litre
www. lupayachts.com