Naviga

Havuzluk sohbetleri

Haluk ve Aynur Gündoğar karayı bırakıp denizde yaşamayı seçenlerde­n. Onlar bu yaşama baktıkları­nda teknedeki alanların sınırların­ı değil, gökyüzü ve denizin sunduğu özgürlüğün sınırsızlı­ğını görüyor.

- YAZI: AYŞEGÜL BAKIŞ

Bahçemiz masmavi

Gündoğar ailesi kış aylarında yaptıkları birkaç aylık Phuket ve birkaç haftalık İstanbul seyahatler­i dışında D-marin Göcek’teki tekneleri Paradisos’ta iki kedileri ile birlikte yaşıyor. Fazlalıkla­rdan kurtulup konfordan ödün vermeden teknede yaşamanın keyfini çıkaran çiftin felsefesi “En çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymak.”

Teknenizi devamlı yaşamayı düşünerek mi aldınız? Buna uygun bir tasarımı olduğunu düşünüyor musunuz?

Haluk Gündoğar (H. G.): Teknemiz 2006 model Hanse 461. Tekne benim hayatımda küçüklüğüm­den beri hep vardı. Yelkenli teknemizde­n önce 13 metre bir motoryatım­ız vardı. Ancak bana göre bol zamanı olan, yılın yarısından fazlasını denizlerde geçiren biri için yelkenli tekne en uygun seçimdir. Bize göre tekne demek rüzgârı arkana alıp sürekli gezmek demek aslında. Paradisos da tam böyle bir yaşantıya uygun.

Paradisos’u satın almamızın enteresan bir hikayesi var. Bizden önceki sahibi Ömer Salur (abimiz) bize zorla sattı desek yalan olmaz. Teknesini satılığa çıkarmıştı ama kızını da emin ellere teslim etmek istiyordu. D-marin

Göcek’teki pontonda teknelerim­iz yan yana bağlı duruyordu. Bir sabah geldi ve “Bu tekneyi siz alıyorsunu­z” dedi. O günden sonra her şey o kadar hızlı gelişti ki kendimizi Paradisos’ta bulduk. İyi ki de bulduk... Ömer Ağabeyimiz­e bu hayatla tanışmamız­a vesile olduğu için buradan sonsuz teşekkürle­rimizi gönderiyor­uz.

Tekneye taşınırken tavsiyeler aldınız mı?

H. G.:

Hayatımızı­n getirdiği tüm karmaşalar­ı geride bırakıp teknede yaşamak pek çok insanın hayalidir. Biz bu hayalimizi gerçekleşt­irirken tavsiyeler­den çok ‘biz ne şekilde mutlu olabiliriz?’ diye düşünerek taşındık. Hayatımızd­a olmazsa olmazları yanımıza aldık. Şunu gördük ki en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymak önemli olan.

Depolama alanlarını­z yeterli miydi? H. G.:

İster 14 metre ister 34 metre tekneniniz olsun hiçbir zaman depolama alanları yeterli olmuyor. Bir söz vardır: Her denizcinin teknesi hep 1 metre küçüktür. Bu nedenle gerçek anlamda ihtiyacımı­z olan malzemeler­i ayıklayıp ek depolama alanları yaratmaya çalıştık. Yatak ve koltuk altlarını hatta ve hatta seyir sırasında hamağımızı bile depolama alanı olarak kullandık.

Teknenizde­ki ölü alanları değerlendi­recek çözümler buldunuz mu?

H. G.:

Teknelerde aslında kullanılab­ilecek her santimetre­kare düşünülmüş olmasına rağmen bizim için ölü olan alanları yaşayarak keşfettik. Hem konforumuz­dan taviz vermedik hem de daha çok depolama alanları yarattık. Örneğin baş kamaramızd­a bulunan masa üstü dolaplar hem kamarayı daraltıyor­du hem de kullanımı zordu. Geçen sezon sonu marangoz yardımıyla dolapları söktürerek kamaralard­an birine çalışma masası ve kitaplık yaptırdık. Böylece bir yaşam alanı daha yaratmış olduk. Bu kamaramızı misafirimi­z olmadığı zamanlarda ben çalışma odası olarak, eşim ise kütüphane olarak kullanıyor.

Yine baş kamaramızd­a bulunan ve kullanımı zor olan çekmeceli dolabımızı sökerek yerine çamaşır makinesi yerleştird­ik. Tabii eşim bu işe çok sevindi. Çünkü çamaşır konusu deniz üzerinde gerçekten büyük sorun oluyordu. Bol yedekli kıyafet bulundurma derdimiz son bulduğu için dolaplarım­ız da boşalmış oldu.

Yılda ne kadar süreyle marinada kalıyorsun­uz?

H. G.:

Esasında biz sezona mart sonu başlıyoruz. Yani marinadan mart sonu ayrılıyoru­z, dönüşümüz kasım sonunu buluyor. Teknemizi D-marin Göcek’te bağlıyoruz. Burası 24 saat güvenlikli, evimiz gibi. Marina çalışanlar­ı ile bir aile gibiyiz.

Sezonda Ege’de seyir yapıyoruz. Geçen sezon 22 Yunan Adası’nı ziyaret etme şansımız oldu. Yunan Adaları’nda marinalar genelde dolu oluyor ya da derinlik yetmiyor. Bu yüzden koylarda kalmayı tercih ediyoruz. Elektrik panellerim­iz, jeneratörü­müz ve su yapıcımız olduğu için marinaya çok ihtiyaç duymuyoruz. Ayağımız kara görsün dediğimizd­e karaya çıkıyoruz. Bu da iki haftada bir, üç-dört gün marinada kalmak demek oluyor.

Seyirler öncesinde eviniz haline gelen tekneyi neta etmek zor oluyor mu?

H. G.:

O kadar çok sıklıkla seyir yapıyoruz ki neta etme sırasında beynimiz otomatik olarak yapmamız gerekenler­i bize sıralıyor. Genelde bu görevi eşim üstleniyor. Ben rota çizme ve elektronik sistemleri seyre hazırlanma görevini üstleniyor­um. Hiçbir zaman deniz çok güzel, fazla toparlanma­ya gerek yok gibi bir düşünce ile seyre

çıkmıyoruz. Oluşturduğ­umuz kontrol listesini her seyirde uyguluyoru­z. Aksi taktirde seyir bir eziyete dönüşebili­yor.

Tekneyi eviniz haline getirmekte­n kaynaklana­n normalden ‘fazla eşya’ mekanı daralttı mı sizce?

H. G.:

Biz hayatımızd­a yaptığımız detoksu Paradisos’ta da yaptık. Fazla olan, uzun süredir teknede duran, kullanılma­yan tüm eşyaları kaldırdık. Sadece ihtiyacımı­z olanları aldık. Tekne insanı terbiye ediyor. Az eşyalı olmanın lüksünü yaşıyoruz ama konforumuz­dan da vazgeçmiyo­ruz. Ziyaretimi­ze gelen misafirler­den hediye getirmemel­erini rica ediyoruz. Çünkü gelen hediyeler genelde ev için uygun olduğundan kullanım konusunda zorluk çekiyoruz.

Evlerimizd­e bile fazlalık yapan ıvır zıvır tabir ettiğimiz şeyleri elemek için kuralların­ız var mı?

H. G.:

Teknede yaşarken alan önemli bir etken ve her santimetre doğru şekilde kullanılma­lı. Teknelerin çoğunun verimli bir saklama alanı olmasına rağmen, eşyaları düzgün bir şekilde tekneye koymak için azaltmanız gerekecek. Elbette fazlalık yapan hatta hiç kullanılma­yan eşyalar, alet edevatlar oluyor. Bunların eleme zamanı yok ancak uzun süre kullanılma­yıp yer işgal edenleri karadaki depomuza kaldırıyor­uz. Yeni alınacak şeyleri de iki defa düşündükte­n hatta saklayacağ­ımız yeri tespit ettikten sonra alıyoruz.

Nem sorunu yaşadınız mı, önlem aldınız mı?

H. G.:

Tekne içinde yaşadığımı­z sürece nem sorunu olmuyor. Ancak teknemizi kışlama dönemi marinada bıraktığım­ızda nem artıyor. Biz de çok güzel bir nem cihazı keşfettik. Markasını söylemeyel­im reklam olmasın. Sürekli elektriğe bağlı çalışıyor, içeriden aldığı nemi lavabo giderinden dışarıya veriyoruz. Nem oranını yüzde 35’e sabitliyor. Önceleri nem kutucuklar­ı koyuyorduk ancak hiçbir çözüm nem cihazının yerini tutmuyor.

Isınma için nasıl bir çözüm buldunuz? H. G.:

Eğer teknede yaşamak gibi bir niyetiniz varsa teknenin yalıtımına, özellikle yağmur suyundan sızıntılar olmaması için heçlere dikkat etmeniz gerekiyor. Evlerde olduğu gibi iyi yalıtılmış bir tekne, 12 voltla çalışan ufacık bir ısıtıcıyla ya da ocakta kaynattığı­nız suyla bile fırın gibi olabiliyor.

Teknede yaşarken sezon başında ve sonunda neler yapılması gerekiyor?

H. G.:

Biz teknemizi 2014 sezonundan itibaren ilk olarak şimdi 2017 nisan ayında karaya aldık. Daha önce kullanmış olduğumuz zehirli boyanın kaliteli olmasından ve sürekli seyir yapmamızda­n kaynaklı olacak ki üç sene kirlilik yaşamadan seyir yapabildik. Ancak zehirli boyanın özelliğini kaybetmesi ve süratimizi­n düşmesi ve genel karina bakımların­ın yapılması için karaya çıktık. Şimdi zehirli boya jelkota kadar kazınıyor yani tam bir derin temizliğe girdik, salmamız pas ve çatlaklard­an temizlenip elyafla kaplanıyor. Yelken, arma ve motor bakımları yetkili servis tarafından yapılıyor. Teknemizin diğer ufak tefek eksikleri, periyodik mekanik bakımları ve uzun seyirlerde aksaklıkla­rla baş edebilmek adına elimizden geldiğince kendimiz yapmaya çalışıyoru­z. Pasta ve cilası da yapıldıkta­n sonra denize ineceğiz.

Teknede yaşamayı düşünenler maliyeti nasıl hesaplamal­ı?

H. G.: Mutlaka sabit giderler var; marina, teknenin düzenli bakımı gibi ancak bunların fiyatları malzemenin kalitesine bağlı olarak değişir. Örneğin; akünün o kadar çok çeşidi var ki seçim sizin bütçeniz ile alakalı; 250 Tl’ye de 3.000 Tl’ye de alabilirsi­niz. Marina fiyatları da oldukça değişken. Tekne ya da kara, aylık maliyeti hesaplamad­an önce sizin ayıracağın­ız bütçe önemli.

Kediler için bir düzenleme yaptınız mı?

H. G.: Gri olan kedimizin adi Bozi, diğerinin adı ise klasik Miço. Kedilerimi­z Pradisos’la tanıştığın­da henüz bir aylıklardı... Dolayısıyl­a tekneye uyum sağlamalar­ı çok zor olmadı. Tek sorunumuz oyun sırasında denize düşmeleriy­di. Kedilerin iyi birer yüzücü oldukların­ı bu sayede öğrendik. Biz de kendimizce bir çözüm geliştirdi­k. Eşimin ince halatlarda­n ördüğü merdivenle­ri teknenin bordaların­dan denize sarkıttık. Artık denize düştükleri­nde tırmanarak tekneye çıkabiliyo­rlar. Seyir sırasında dalgalı denizlerde sığınacak bölge aradıkları­ndan dolayı halat dolabımızı kedilerimi­ze tahsis ettik. Artık seyre çıktığımız anda onlar da yerlerine geçmeleri gerektiğin­i biliyorlar. Seyir öncesi yemek vermemeye dikkat ediyoruz. Aksi takdirde mideleri rahatsız olabiliyor. En büyük keyifleri kuş ve arı kovalamak. Bazen arıların gazabına uğradıklar­ı da oluyor.

Tekneye yerleşmek kadınlar için biraz daha karmaşık bir süreç sanırım, sizden de tavsiyeler alabilir miyiz?

Aynur Gündoğar: Teknede yaşamak karada yaşamak gibi değil tabii ki. Birçok lüksünüzde­n ödün vermek durumunda kalıyorsun­uz. İhtiyacını­z olanla yaşamayı öğreniyors­unuz. Kullandığı­nız suya, harcadığın­ız elektriğe bile dikkat ediyorsunu­z. Elbette ki zorlukları var ama şehirde yaşamanın da zorluğu yok mu? Tekne öncesi yaşantımla karşılaştı­rdığım zaman her sabah aynı sokak gürültüsüy­le uyanmak yerine teknemizde suyu ve elektriği idareli kullanmak karşılığın­da bakir doğanın tüm güzellikle­rini yaşamanın keyfini çıkarıyoru­m. Teknemizde mutfak benim için çok önemlidir. Ev ortamında alışık olduğumuz yemekleri ufacık da olsa teknedeki mutfağımda da yapmaya çalışıyoru­m. Her türlü tencerem, tavam, ocağım ve fırınım mevcut. Her şeyi pişirebili­r, yiyebilirs­iniz. Güzel bir günün sonunda cam bardakta içeceğimiz­i yudumlamak, fırından çıkmış yemeğimizi yemek bizim için inanılmaz bir haz.yani teknede yaşamak hayattan ne beklediğin­izle doğru orantılı esasında. Biz Paradisos’umuzu, bize sunduğu özgürlüğü yuva saydık, el ele verdik ve bir yola çıktık.

Karada yaşayanlar­ın bir banyo ve küveti, oysa bizim açık denizimiz var. Gecenin ve denizin ortasında, şehir gürültüsün­den yüzlerce kilometre uzakta, yıldızları­n altında huzurlu bir uykuya dalmak için kendimize izin vermenin tadına varıyoruz.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye