Aşağıda neler oluyor?
Fazlaca ‘teknik’ cihazlarla müşterilerini uğraştırmak istemeyen teknoloji markaları artık çok daha rahat kullanılabilen ürünleri piyasaya sürüyor. Tıpkı Raymarine ve Flir işbirliğinin yeni ürünleri gibi. Biz de denizde güvenliği artıran yeni model termal
İtalya’nın kuzeyindeki Maggiore Gölü’ndeyiz. Rivayete göre burası Ernest Hemingway’in Silahlara Veda romanı kahramanının 1. Dünya Savaşı’ndan kaçmak için kayıkla İsviçre’ye geçtiği göl. Gölün etrafını biraz dolaştığınızda birçok yapının 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana neredeyse hiç değişmemiş olduğunu tahmin etmek de zor değil. Manzaraya muhtemelen sadece yeni marinalar ve yelkenli tekneler eklenmiş. Bizim yüzlerce yıllık bu tarihin içinde, Güney Afrika’dan Norveç’e yaklaşık 30 gazeteciyle birlikte bulunmamızın sebebi ise teknolojinin geldiği son noktayı görmek. Ev sahibimiz Raymarine ve iş ortağı Flir. İnceleyerek deneyeceğimiz ürünler ise bu ortaklığın en son tasarımları olan M serisi termal kameralar, Realvision 3D sonar ve Lighthouse 3 arayüz içeren Axiom çok işlevli ekranlar. Etkinlik, konakladığımız Stressa kasabasına yaklaşık bir saat uzaklıktaki marinada gerçekleşen sunumla başlıyor. Ardından tekne ve botlarla gölde seyirler yapıyor ve yeni ürünleri deniyoruz.
Sunumu gerçekleştiren Flir Pazarlama Direktörü Jim Hands, ilk önce Raymarine’in yenilenen logosunun duyurusuyla söze başlıyor ve ne kadar heyecanlı olduklarını dile getiriyor. Ardından daha kullanıcı dostu ve daha hassas yeni ürünleri anlatıyor. Uzaktan algılama teknolojisi üreten Flir’ün tüm hizmetlerinin % 11’ini denizcilik sektörü oluşturuyor. Bunların arasında termal kamera, sonar, radar ve çok fonksiyonlu ekranlar bulunuyor. Jim Hands, en yeni ürünleri olan M Serisi termal kameraların, piyasaya çıkmalarından bu yana denizde termal görüntüleme alanında standartları belirlediğini söylüyor. M serisinde dört model bulunuyor: En pahalısı olan M400 büyük gemiler için tasarlanmış. M-series Next Generation da hem ticari gemiler hem de süperyatlar için üretilmiş. Bizler burada hobi amaçlı teknelerde kullanılan ve daha uygun fiyat seçenekleri olan M100 ile M200 modellerini yakından inceliyoruz. Her iki termal kameranın da özellikleri çok etkileyici. Kaydırma/eğme özellikli, çok sensörlü sistemiyle yüksek performans sağlayan kameralar 640X480 megapiksel çözünürlüğe kadar termal görüntüleme sağlayabiliyor. Modern navigasyon sistemleriyle sorunsuz bir şekilde
birleştirilebiliyor. 36 kata kadar görüntüyü yakınlaştırıyor, düşük ışık koşullarında dahi rahatlıkla görülebilirlik sağlıyor. Raymarine, Garmin, Furuno ve Simrad’ın sunduğu çok işlevli navigasyon ekranlarının tümü M Serisi’ni görüntüleyebiliyor ve kontrol edebiliyor. Seri, Flir’ün joystick kontrol üniteleri grubu (JCU1, JCU2 ve yeni kompakt JCU3) sayesinde uzaktan da çalıştırılabiliyor. Her modelde cayro dengeleme özelliği bulunuyor ve bu sayede dalgalı denizlerde dahi görüntü ve kadraj kalitesinden bir şey kaybetmiyor. Nitekim sunumun ardından Maggiore Gölü’nde yaptığımız denemede kameraların ne kadar kullanışlı olduğunu gözlerimizle görüyoruz. Bindiğimiz teknenin kıçına monte edilen kameralar tıpkı minik bir robot gibi hedefini takip ediyor. Etrafta bulunan ve tehlike oluşturabilecek nesnelere kitlenerek ekranınızda yansıtmaya devam ediyor. Biz de bunun denemesini yapıyoruz. Arkamızdan gelen bir tekneye kamerayı kitlediğimizde ekranda sürekli olarak bu teknenin yaptığı manevraları izleyebiliyoruz.
Her iki ürünün de bugüne kadar geliştirilmiş en derli toplu, kaydırma ve eğme özellikli deniz termal kameraları olduğu belirtiliyor. Gelelim biraz daha teknik bilgilere. Kameralar, üstün görüntü kalitesi ve yapay zeka özellikleri sağlayan Flir’ün yüksek performanslı termal kamera çekirdeği Boson ile tasarlanmış. Her iki kamera da Raymarine’in birazdan anlatacağımız Axiom MFD cihazı ile birleştirilebiliyor. Ve bu birleşim kullanıcıların Flir’ün yeni Clearcruise akıllı termal analiz özelliklerinden yararlanabilmesine olanak sağlıyor. Pekiyi bu ne demek? Örneğin; tekneniz suyun üzerinde herhangi bir engelle -tonoz, navigasyon işareti gibikarşılaşıyor ancak siz farkında değilsiniz. Sistem hemen sizi sesli olarak uyarıyor ve tehlikeye karşı farkındalık yaratıyor.
M100, tekne planing’e kalktığında eğimini kendi kendine ayarlayabiliyor. M200 de tam olarak kaydırma ve eğme özelliği sayesinde hem yatay hem de dikey düzlemde 360˚ dönerek görüş açısı sağlıyor. Flir M100 ve M200 termal kameraların özellikleri bunlarla sınırlı değil. Her iki kameradaki IP video teknolojisi, fazladan video sinyal kablosu ihtiyacını ortadan kaldırarak kurulumu kolaylaştırıyor. Basit bir ethernet bağlantısı kullanılarak birden fazla uyumlu MFD ile ağ oluşturulabiliyor.
Suyun altında neler var?
Jim Hands, sunumunun ikinci bölümünde bize Realvision 3D sonar ve Lighthouse 3 içeren Axiom çok işlevli ekranları anlatıyor. İsimleri her ne kadar son derece ‘karmaşık’ görünse de acemilerin bile rahatlıkla kullanılabileceği, seyirleri bir oyun kıvamına getiren pratik cihazlar bunlar. Sualtında göremediğimiz çok fazla nesneyle karşı karşıya olduğumuzu ve dolayısıyla sualtı görüntülemenin son derece önemli olduğunu vurgulayan Hands, 2D görüntülerin etrafta bulunan ve tehlike oluşturabilecek nesneleri görüntülemede yetersiz kaldığına dikkat çekiyor. Ayrıca görüntü netliğinin, teknenin hareketlerine bağlı olarak etkilenebildiğini ve bunun
tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor. Hands, Realvision 3D sonar ve Lighthouse 3 arayüz içeren Axiom ekranların navigasyon ve balık bulmada yeni bir dönemi temsil ettiğini gururla söylüyor. Bu ürünlerin diğerlerinden Berna Öztürk farkını ise şöyle anlatıyor:
“3D arayüz kullanıcıya daha net bilgiler veriyor, sonar görüntülerini daha iyi okuyor. Tek bir dönüştürücüyle çok kolay monte edilebiliyor. Cayro dengeleyici sayesinde görüntüler teknenin hareketlerinden ya da denizin durumundan etkilenmiyor.”
Raymarine Axiom MFD ürün grubu adı altında toplanan bu cihazlar sualtı yapısı ve balık sürülerinin gerçek görüntülerini sunuyor, tehlikelere karşı kaptanı uyanık tutuyor. Sualtındaki derinlik farkları, başıboş dolaşan ya da zeminde duran cisimlerin hepsi yeni sistemde rahatlıkla görüntülenebiliyor. Tamamen camdan oluşan ve yeni Lighthouse 3 işletim sisteminin yüklü olduğu dokunmatik ekranlar 7, 9 ve 12 inç boyutlarında tercih edilebiliyor.
Lighthouse 3 içeren Axiom çok işlevli ekranların en güzel yanlarından biri de istenildiğinde kişiselleştirilebilmesi. Örneğin; navigasyon ve dip yapısını birlikte görmek istiyorsanız, ekranınızda ikisini birleştirip kendinize özel hale getirebiliyor ve o ekranı adınızla kaydedebiliyorsunuz. Ya da teknenizi kullanan bir arkadaşınız, ekranda ne görmek istiyorsa kendi adını vererek ona göre oluşturabiliyor. Ekrandaki yazıları büyütüp küçültülebiliyor, tüm görüntülerin renkleriyle oynanabiliyor. Verilerin bulunduğu kutuyu ekranın istediğiniz köşesine elinizle kaydırarak taşıyabiliyorsunuz. Etrafınızdaki teknelerin boylarını, hızlarını ve rotalarını görebiliyor, eski rotalarını arşivleyebiliyorsunuz. Üstelik bunların tümü tek bir çeviriciden oluşuyor ve rakiplerinden farklı olarak bir kara kutuya ihtiyaç duymadığından daha uygun fiyatlı bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Realvision 3D Sonar ise teknenin altında, yanlarında ve arkasındaki her şeyi aynı anda ve üç boyutlu olarak görebilmenizi sağlıyor. Görüntü kalitesi çok yüksek. Görüntüyü kaydırarak, eğerek ya da yakınlaştırarak farklı görüş açılarına da sahip olduğunuzdan incelemek istediğiniz objeyi her yönden gözleyebiliyorsunuz. 90 metre sola ve sağa, 90 metre derinliğe kadar görüş açısına sahip oluyorsunuz. Ve tüm bunlar, birçok özelliğin hangi hızda ve kolaylıkta birlikte çalışabileceğini belirleyen Lighthouse 3 arayüz sayesinde gerçekleşiyor.
Yunanistan’ın batı kısmında yer alan Milos, birçok Yunan Adası gibi volkanik. Oldukça fazla koya sahip adaya ulaşım kolay. İster teknenizle gidebilir, ister birçok büyük adadan kalkan feribot ile de ulaşabilirsiniz. Rutubet ve sıcaklık mevsim normallerine göre daha düşük olduğu için denizciler tarafından tercih ediliyor.
Adamas Limanı’nda teknenizi rahatlıkla bağlayabilirsiniz. Elektriği ve suyu mevcut. Geçen sezon elektrik, bağlama ve su ücreti olarak günlük 17 euro ödeme yaptık.
Diğer Yunan Adaları’na göre oldukça pahalı sayılabilir.
Adada 70’e yakın plaj bulunuyor. Biz hava şartlarından dolayı limana bağlanıp teknemize yüklediğimiz minik motorumuzla plajlara gitmeyi tercih
Nisiros Adası’nın bizim için özel bir yeri var. Beş sene önce bu adayı ilk ziyaretimizde, marinada bağlandığımız kısmın hemen karşısında yer alan Astradeni Restoran’ın sahipleri bize çok yardımcı olmuştu. Daha sonraki yıllar her gittiğimizde ziyaret ettiğimiz aile işletmesinin sahipleriyle dostluğumuz pekişti. Şimdilerde bizi ve beyaz ezine peynirimizi dört gözle bekler oldular.
Nisiros oldukça küçük bir ada ancak bir o kadar da sevimli. Adada hâlâ aktif volkanik krater bulunuyor. Hatta adaya en çok turist çeken özelliklerin başında bu krater geliyor. Kiraladığınız ATV ile volkana gidip bu etkileyici manzarayı görün. Yaklaşık 300 metre çapında 50 metre derinliğinde bir kraterle karşılaşıyorsunuz. Volkandan aktif kükürt gazının çıktığına gözlerinizle şahit oluyorsunuz.
Adanın en büyük kasabası Mandraki’de (36˚36’.9 K-27˚08’.5 D) bulunan marinaya genellikle büyük tekneler ve feribotlar bağlanıyor. Mandraki’nin 2 mil doğusunda yer alan Pali Limanı ise melteme kapalı olduğu için yelkenli tekneler tarafından tercih ediliyor. Marina girişinde bulunan sığlıktan dolayı dalga kırana yakın giriş yapılması gerekiyor. Marina girişinde su derinliği yaklaşık olarak 2,5 metre. Tonoz sistemi olmadığı için demir atılması gerekiyor. Elektrik ve su mevcut. Ortalama marina ücreti olarak (su ve elektrik dahil) 12 euro gibi bir rakam ödüyorsunuz. Hatta marina ücretini ödemek için görevli aramak durumumda bile kalabiliyorsunuz. Belediyenin görevlendirdiği yetkili gün boyu çalışmadığı ve ulaşamadığımız için biz bazen marina ücretimizi restorana bırakıyorduk.
Teknenizi bağladıktan sonra marinanın hemen yanında bulunan plajda denize girebilir, yine marinanın hemen karşısında bulunan tavernalarda soğuk biranızı yudumlayarak güneşi uğurlayabilirsiniz.
Nisiros’un 3 mil kuzeybatısında bulunan Gyali Adası’nı da ziyaret edebilirsiniz. Yerleşim bulunmayan adanın denizi görülmeye değer. Dip kum olduğu için iyi demir tutar. Gyali’nin güney batısında yarım mil uzaklıkta kolay görülemeyen sualtı kayalığı bulunuyor. Özellikle dikkat edilmesi gerekir.
Daha önce pek çok kez yazdığım gibi Karayiplerden dönüş rotasının en güvenlisi Bermuda Adası’na uğrayarak Azorlara geçiştir. Tabii hava durumunun kollanması ve uygun beş-altı günlük rüzgârın yakalanması durumunda Karayipler Virgin Adaları Tortola Adası’ndan bu geçişe başlamak uygun olur. Tarih olarak, Kuzey Atlantik’te havaların oturmasını beklemek, mayıs ayının başları, hatta haziran ayına kaydırmak size kolaylık sağlayacaktır. Mart, nisan ayları bu geçiş için erken olacaktır. Biz yaz aylarında yapacağımız Akdeniz turlarımıza erken tarihte başlayabilmek için mayıs ayının ilk günlerinde Karayiplerden ayrılmayı planlamıştık. Atlantik geçiş ekibimiz Muhip Özkan, Arif Molu, Erhan Öztürk ve Sema Akgün ile ben ve Gülin’den oluşuyordu. Ekibin yarısı 29 Nisan’da US Virgin Adaları’na ulaştı, Muhip ve Arif’i St.thomas Adası’ndan alıp hemen oradan İngiliz Virgin Adaları’na geçtik ve Erhan ve Sema’yı da Tortola’dan alarak, ekibi tamamladık.
Ekibin gelişinden önce teknemiz zaten geçiş için hazırlanmıştı sadece yiyecek alışverişinin sebze ve meyve bölümünü son güne bırakmıştık. Pazartesi son alışverişimizi tamamladık. İngiliz Virgin Adaları’ndan çıkış işlemlerimizde bir problem çıktı, girişimizi 12 saat içinde yapmadığımız, 3 saat kadar geciktirdiğimiz için bize ceza yazdılar. Bu işlere İngiliz tarafı çok dikkat ediyor. Neyse 750 dolar cezamızı ödedik ve giriş-çıkış işlemimizi gerçekleştirdik. 2 Mayıs Salı günü Tortola’nın Village Cay Marinası’ndan yerel saat ile 11:00’de ayrıldık. Adalar arasında dalgasız harika bir yelken seyri ile rotamız 000°T olacak şekilde 13:00’te kendimizi Atlantik’e bıraktık.
Tortola Bermuda her zaman iyi taktik gerektiren rotadır. Aldığımız hava raporlarında sancak taraftan 100-110˚’den doğulu rüzgârlar ile en az dört gün seyredebilecektik. Daha sonra rüzgâr güneye doğru dönecek ve 140 ile 170˚’lerden son iki günümüzü
yurt dışı kurslar vb. 4.000 mile yakın yol yapıp sıkı bir hazırlık dönemi geçirdik.
Kendi teknemiz ile dünya turuna başlamadan önce; çok usta denizciler olan ve bu okyanusu iki yönlü defalarca geçen sevgili Gülin ve Ekber ile denemenin ne kadar haklı bir karar olduğunu Virgin Adaları’ndan Bermuda’ya kadar kısa etap olan 840 mil ve beş buçuk günlük seyirde bile çok çok iyi anladık. Bu dev ve çok zor Kuzey Atlantik Okyanusu’nda 15 metrelik bir yelkenli olan Soulmate ve altı kişilik bir ekiple yaklaşık 3.500 mil. Hem de batıdan doğuya! Düşününce bile içini ürpertiyor aslında. Hayatım boyunca hep yüksek adrenalin ve heyecan bağımlısı olarak yaşadım ve bu duygu beni hep diri tuttu. Sanırım bu benim adrenalin deneyimlerimin en başında yer alacak.
İlk etap olan Bermuda’ya ulaşmak bile; başarma hissi, heyecan, sabır, mukavemet, merak, deneyim, adrenalin gibi birçok duygumun zirve yapmasını sağladı. Sema, sert deniz ve havalarda daha da ışıldadığımı söylüyor. Şimdi önümüzde çok daha uzun ve zor olan Azorlar etabı var. Sonrasında da Portekiz etabı. Haydi hayırlısı ve selametle diyorum.
Bermuda enerji barı
Yaz aylarında Akdeniz’de olabilmek için Atlantik geçişimizin birinci ayağı Bermuda’ya vardık. Bundan sonra rotamız Azorlar ve Portekiz... Uzun yollarda teknenin hazırlığının yanı sıra ekibin
seyir zevkini yeniden tattım. Gece vardiyasında camadanlı yelkenlerin arasından mehtap ve yıldızların dansını seyrederken okyanusun dost yüzüne defalarca teşekkür ettim. Sonra dalgalar biraz büyüse de yine de kolayına bir seyirle Bermuda’ya ulaştık. Evet becermiştik! Biz tabii kendi adımıza. Şimdi sırada zorlu Azorlar etabı var. Yarın çıkmayı planlıyoruz; yine merak ve heyecan, korku ve ürküntü ile karışık... Okyanusun sınavındayız. Bu sadece engin sularda yapılan uzun bir yolculuk değil, aynı zamanda kendimize bir yolculuk. Denizin içimizde yansımaları ile şeffaflaşan duygular, yüzleşmeler, altı kişi 15 metre tekne içinde 1520 gün... Hazırız sanırım. Umarım hazırızdır! Teşekkürler sevgili Ekber ve Gülin bu sınavda yanımızda olduğunuz, öğrettikleriniz ve güvende hissettirdiğiniz için. Teşekkürler Soulmate bizi tam bir emniyetle buralara getirdiğin için ve teşekkürler sevgili Atlantik şimdiye kadar bize dost yüzünü gösterdiğin için. Devamını da bekliyoruz. Selametle diyelim...
Arif Molu
İngiliz Virgin Adaları’ndan Bermuda’ya yapılacak seyre başlarken, meşhur Bermuda Şeytan Üçgeni’ni bir kenarı boyunca da olsa geçmek fikri sırtımı ürpertmiyor değildi. Ama bir yanda Gülin ve Ekber gibi iki tecrübeli denizci, öte yanda geçen bir buçuk yılda katıldığım 6.000 mile varan seyirlerin önümüzdeki bu seferi eşsiz bir maceraya dönüştürebileceğini de hissediyordum. Seferin ilk iki gününde, bordadan ve kıçtan aldığımız kısa aralıklı düzensiz dalgalar biraz keyfimizi kaçırsa da, bu seferi eşsiz bir deneyim olarak anılarımıza yazacak kadar da keyifli bir yolculuk oldu. Yolculuğun sonunda ise Bermuda radyosundan yapılan çağrıdaki candan ve güven veren ses, hedefimize selametle ulaştığımızı müjdeliyordu. Şimdi sıra daha da uzun ve zorlu Bermuda Azor Takımadaları geçişinde.
Muhip Özkan
2015 yılında Ekber ve Gülin kaptanlarla yaptığımız Akdeniz seyahati ve sonrasında İstanbul fuarlarındaki konuşmalarımızda benim için bir macera niteliğinde olan 2017 Atlantik dönüşüne katılmaya karar verdim. Mart 2017 tarihinde Ankara Üniversitesi öğretim üyeliğinden emekli olunca bu kararı uygulamadaki en büyük engel ortadan kalkmış oldu. 27 Nisan’da Ankara’dan başlayan yolculuğum 28 Nisan’da St. Thomas’taki müzikli ve romlu karşılamayla taçlandı. Karayiplerdeki bazen yağmurlu bazen güneşli dört günün ardımızdan bıraktıklarımızdan dolayı hüzünlü ama huzurlu, mutlu, heyecanlı şekilde 2 Mayıs’ta Bermuda’ya doğru yola çıktık. Kaptanlarımızın isabetli hava tahminleri ve doğru yönlendirmeleriyle yolculuğumuzun bu etabı bizleri hırpalamadan Bermuda St. George Adası’nda 7 Mayıs’ı 8 Mayıs’a bağlayan gece alargada sona erdi. 9 Mayıs’ta Captain Smoke’s Marina’ya bağlanarak karaya ilk adımımızı attık.