Kim korkar erkek dünyasından
Kadınlar için artık ‘yapamaz’ denilen bir meslek yok. Yeter ki işin içinde azim olsun. Azmi sayesinde erkekler dünyasında yükselmeyi başarmış, Türkiye’nin ilk kadın uzak yol kaptanlarından Nildeniz Sütçü Şen de, bu mesleği seçecek hemcinslerine “Asla pes
Artık Türk kadınları çok daha gözükara ve cesur. Bugüne kadar ‘erkek işi’ olarak bilinen meslekleri tercih eden, zorlu çalışma koşullarını gözü kapalı kabul eden kadınlar, görevlerinin altından başarıyla kalkmayı da biliyor. Bunlardan biri süvari unvanıyla uzak yol kaptanlığı yapan ilk Türk kadın denizcilerden Nildeniz Sütçü Şen. Denize olan tutkusu nedeniyle üniversitede ilk tercihi olan ODTÜ Denizcilik Fakültesi Güverte Bölümü’nden mezun olduktan sonra Şen, sırasıyla zabit, birinci zabit ve uzak yol kaptanı olarak uluslararası sularda seyir yapan tankerlerde görev almış. Zaten zor olan mesleğinde adım adım yükselirken kadın kaptan olarak karşılaştığı önyargı ve dirençleri kırmak için de ayrıca güç sarf etmiş. Her şeye rağmen meslek tercihinden dolayı hiçbir zaman pişman olmayan Nildeniz Sütçü Şen, birkaç yıl önce görevlerine bir de anneliği eklemiş.
Neden böylesine zor bir meslek tercih ettiniz?
Ben deniz kıyısında büyümüş biriyim. Çocukluğum sahil kasabasında geçti ve babam denizi çok sever. Ufak bir teknemiz vardı ve ben de onunla sürekli balık tutmaya giderdim. Denizciliği seçmemin tek sebebi denizi çok sevmem. Meslek ile ilgili asıl bilgiyi okulda ve stajlarım sırasında elde ettim. Devam etmem ve bu noktaya kadar başarıyla gelmemde aslında bu konudaki önyargıları kırma isteğim büyük rol oynadı. Kadın olarak bu mesleğin yapılmayacağı algısını yıkmak ve istediğim işi yapmak için çok çabalamam gerekti.
Bugüne kadar nerelere seyrettiniz? Hangi gemilerde çalıştınız?
Kuzey Avrupa, Rusya, Mısır, Hindistan, Uzakdoğu, Amerika, Afrika, Avrupa kıtasında, Libya, Tunus ve Karadeniz’deki birçok limana gittim. Genellikle 5.00016.5000 dwt arası tanker tipi gemilerde çalıştım. Kılavuzluk yaparken her tip gemiye hizmet verdim.
Gemide nasıl bir hayat hakim?
Bir kez şunu söylemem gerek, kaptan olmak çok ama çok büyük bir sorumluluk. Zabitliğimde, ne kadar ağır olabilir ki, diye düşünmedim değil. Ne zaman ki o rütbeyi hak ediyor ve o işi teslim alıyorsunuz o zaman anlıyorsunuz. Siz o gemideyken ve seferdeyken yaptığınız iş ile bir oluyorsunuz ve neler yaşadığınızı, neler yaptığınızı fark etmiyorsunuz. Ta ki evinize döndüğünüzde insanlar hikayenizi hayret ve şaşkınlıkla dinleyene kadar. O kadar tepki olunca ben de, neler yapmışım diye düşünüyorum. Gemiyi kumanda ederken duyduğunuz özgüven ve konsantrasyon o an size bunları düşündürtmüyor. Zaten en ufak bir güvensizlik size bu işi yaptıramaz, omzunuzdaki o ağır sorumlulukları taşıtamaz, yıkılırsınız. O anları yaşarken
ne karşınıza çıkan istenmeyen olayları ne de onlarla mücadelenizi düşünüyorsunuz. Normal bir gün gibi hareket ediyorsunuz.
Ne gibi sorunlar oluyor? Nasıl başa çıkıyorsunuz?
Geminiz buzların arasında sıkışabiliyor, demir tarayarak sürüklenebiliyor, operasyonel olarak önemli bir ekipmanı bir anda kaybedebiliyorsunuz ya da ekibinizden biri yaralanabiliyor. Denizci olmak bu yüzden kolay değil. Herkes ne o kadar soğukkanlı olabilir ne de o kadar sakin. Karşılaştığınız problem her ne olursa olsun, feryat etmezsiniz, o problemin üstesinden nasıl gelebileceğinizi düşünür ve hareket edersiniz. Denizde, her şeyden uzakken ve çoğu şeyden yoksunken, ortaya çıkan sorunun üstesinden elinizdeki imkansızlıklardan imkan yaratarak üstesinden gelmek önemli olan. Ben de görevim süresince onlarca problemle yüzleştim ama ekibimle üstesinden geldik.
Eşiniz de aynı meslekten mi? Uzun ayrılıklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Evet eşim de kaptan. Biz hep ayrı gemilerde çalıştık ve uzun ayrılıklar yaşadık. Kontratlarımız dört-beş ay sürüyordu. Bu dönemlerde imkanlarımız el verdiğince her türlü haberleşme cihazını kullanarak görüşebiliyorduk. Birbirimizi anlayışla karşılamamız ve dost olmamız bu dönemi daha kolay atlatmamızı sağladı.
Eşimin bu konudaki özverisi de büyüktür. Meslek hayatımda beni hep destekledi. Yapmak istediklerime destek vermesi benim için çok önemliydi.
Küçük bir kızınız var ve yakında yine çalışmaya başlayacaksınız. Bu ayrılığı kızınıza nasıl anlatacaksınız?
Kılavuzluğa döndüğümde yine vardiyalı çalışacağım ama en azından çok uzun ayrılıklar yaşamayacağız. Kızım hâlâ küçük o yüzden bunu çok basit bir şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Babasının yanında olması bu süreci kolaylaştıracak diye umuyoruz.
İşinizin en zorlayıcı yanı ne oldu?
Öncelikle koşulsuz erkek egemenliğindeki bir ortama giriyorsunuz. İlk başlarda tepkiyle karşılanıyor ve sanki kurulu bir düzeni olması gerektiğinden farklı bir ortama sürükleyen ‘istenmeyen’ oluyorsunuz. Kimisi alışık olmadığından korkarak kimisi ise alışkanlıklarının bozulmasına duyduğu öfke ile karşılıyor. Zaten açık açık söyledikleri de oluyor, “Sen buraya ait değilsin” diyorlar. Yani zaten zor olan bir mesleği daha da zor hale getiriyorlar. Ama bu koşullar insanı daha da kuvvetlendiriyor, geliştiriyor. İşte o zaman neler yapabileceğinizi anlayabiliyorsunuz. Benim de stajyerlikten kaptanlığa yükselmem hiç kolay olmadı. Nitekim hâlâ bana “Kadından kaptan olmaz” deme cesaretini (!) gösterenler var.
Böyle tepkilerle karşılaşmak sizi yoruyor olmalı.
Zaten beni en çok zorlayan da mesleğimi yaparken bir yandan da bu yargı ve dirençlerle uğraşmak oldu. Bu durum meslek haricinde psikolojik olarak beni daha çok yordu. Meslek genel koşulları itibariyle her insan için zaten zor. Yoksunluk, sevdiklerinizden ayrılık, doğayla mücadele, uzun çalışma saatleri var. Bunlara bir de psikolojik baskı eklenince daha da zorlaşıyor.
Mürettebatınızla nasıl bir iletişim kuruyorsunuz?
Kaptanlığım süresince -mizacım öyle olduğu için- baskı kuran ve dikte edenden çok, mantıklı bir şekilde işin nasıl yapılması gerektiğini anlatan bir yönetici olmayı seçtim. Dinleyen, anlamaya çalışan biri olmam da söz dinletme konusunda sorun yaşamadan halletmemi sağladı.
Dünyada süvari unvanıyla uzak yol kaptanlığı yapan tek Türk kadın siz misiniz?
Hayır ama ilklerden biriyim. Ne mutlu ki artık dünya denizlerinde pek çok Türk kadın denizci var. Sadece kaptan değil başmühendis, zabit olarak görevlerini yapan Türk kadınlarının var olduğunu bilmek benim için çok güzel bir duygu. Bir Türk kadını olarak dünya denizlerini dolaşmak çok farklı. Bizim varlığımız Avrupalı kadın denizcilere göre daha çok şaşırtıyor insanları. Bazen bir yerde bağlıyken beni görmek için bir sürü liman çalışanı gemiye geliyor. Bizi olduğumuz gibi tanıyan ülke sayısının son derece az olduğuna inanıyorum.
Artık daha fazla kadın uzak yol kaptanlığı yapmak istiyor. Siz bu mesleğe başlamak isteyen hemcinslerinize ne önerirsiniz?
Denizcilik sadece bir meslek seçimi değil, bir yaşam tarzı. Tüm zorluklarına karşın benim için çok doğru bir seçimdi. Benim tavsiyem eğer bu işi yapmayı istiyorlarsa hedeflerini önceden belirlesinler ve bundan şaşmasınlar. Odak noktaları bu işi yapmak olsun ve kendilerini bunun için hazırlasınlar, en iyi şekilde donatsınlar. Bu yoldan vazgeçirmek için söylenenlere de kulak asmasınlar.