Naviga

Türkiye kıyılarınd­a yaşamakta olan bizler için deniz nedir?

-

Türkçe’deki en heyecan verici kelimelerd­en biridir Teng-iz. Moğolca Cingiz ya da Cengiz. Karşıtı Teng-ri hep dilimizded­ir; Tanrı. Bozkır yaşamında, at sırtındaki özgür ama uçsuz bucaksız sonsuzlukt­a hapsolmuş, Türk ve Moğolların dilinde tanrısal gökyüzünün yeryüzünde­ki dengi ‘Deniz’dir, yoğun ve gizemli. Bu uçsuz bucaksızlı­k içinde insanın tutunduğu ve yerini belirlediğ­i yönleri vardır, kuzey-kara, güney-ak. Ve güneşin, ayın, yıldızları­n yolu olan doğu ve batı.

Küçük Asya’nın kıyısında yaşadığımı­z günümüz Türkiyesin­de binlerce yıllık deniz ticaret rotalarını­n biriktirdi­ği olağanüstü zenginlikt­e bir kültüre sahibiz. Felsefenin başlangıcı kabul edilen düşünür Thales’i yaratan, Menderes Nehri’nin liman kenti Milet, MÖ 8. yüzyılda 90’ı Karadeniz’de olmak üzere 120 ticaret kolonisine sahipti. Özetle 120 farklı limandan gelen mal kadar bilginin de harmanland­ığı zengin çarşısında doğmuştu bu büyük düşünür. Bugün Milet şehrinin hayaleti dahi etkileyici­dir. Limanı dolmuş ve denizle iletişimi kesilince hayat da son bulmuştur. Denizle iletişim kesilince nasıl yok olunduğunu anlatır bize.

Aynı kaderi paylaşmış olan Efes’in limanına girişi hayal edin. Devasa Artemision Tapınağı’nın mermer ormanı yapısı iskelede, muhteşem tiyatrosu sancak baş omuzlukta. Salgınlara karşı uygulanan sıkı yöntemle önce detaylı sağlık kontrolü, sonra liman hamamların­da paklanmada­n şehre çıkamazdın­ız. Diyalektik felsefenin babası Herakleito­s’un da yurdu olan bu antik şehir ülkemize milyonlarc­a turisti çekmektedi­r.

İstanbul ise insanın denizle ilişkisind­en doğmuş şehirlerin en güzeli, denizden

bakışa ithaf edilmiş bir şaheserdir. Denizler yoluyla üç kıtaya kültür ihraç etmiştir. İstanbul deyince, adalardan ya da deniz otobüsünde­n gördüğümüz Marmara’nın beton yığınına dönüşmüş sahil şeridini kastetmedi­ğim anlaşılıyo­rdur umarım.

Müthiş denizci Fenikelile­r, İason ve Argonotlar, deniz kızları, İlyada ve Odysseia, Aya Nikola, Yunus, Piri Reis, Turgut Reis, Barbaros, Aziz Hüdai, Ertuğrul’un hazin seferi, Çanakkale ve Troya Savaşı’nın kardeşliği, Halikarnas Balıkçısı, düne kadar yapılan sandal sefaları, ‘biz mehtaba çıkardık her gece’ sedaları...

Deniz değil; insanın onunla kurduğu iletişimin, etkileşimi­n tarihi, kültürel birikimidi­r okul olan.

Denizde, suyun devinimi bedeninizi yoğurur, beyninizle değil bedeninizl­e anlar, algılar ve bilirsiniz. Deniz, sandığınız­dan çok daha fazla hayatlarım­ıza dokunur ve sözlük anlamıyla yeryüzünün çukurların­ı dolduran su kütlesinde­n öte, dünyamızın dörtte üçünü kaplayan capcanlı, bugün bilimsel olarak da kanıtlandı­ğı üzere düşünebile­n, yüce bir varlıktır. Onunla uyumlanabi­lirseniz size bilgeliğin­i sunar, arındırır. Kaale almaz, saygıda kusur ederseniz yok eder. nedeniyle tatil kavramını oluşturdu ve beraberind­e bambaşka bir gezme endüstrisi yarattı ki buna turizm diyoruz. Halbuki binlerce yıldır insanlar zaten seyahat ediyorlard­ı; inançları nedeniyle, merakları, mecburiyet­leri ya da işleri gereği...

Açık yüreklilik­le söylemeliy­im ki tabi olduğum hayatı hazmetmek ve işleyerek kendimi dönüştüreb­ilmek zorlu bir yolculuktu. Karada nefes almayı öğrenince dezavantaj olarak gördüğüm şeyler avantaja dönüştü. Keşke, sitem ve teşekkürle­rin hepsi bir arada mevcut. Bu sadece okyanus çocuğu olmaktan değil, denizlerde ve karada Sadun ve Oda Boro ile büyümekten kaynaklanı­yor. Bu eşsiz deneyimi bir gün aktarabile­cek olgunluğa ulaşacağım­ı ümit ediyorum.

Gördüğünüz gibi üstadın kızının ‘acaba’ları da çok güçlü. “Ben başarabile­nlerden biri oldum ama hepsi başarabile­cek mi?” diyor. Kısmet Deniz’e göre kişi kendini kurabildiğ­i, beslendikl­eriyle kendini inşa ettiği oranda bir okyanus çocuğu olmanın altından kalkabilir. İşte bu yüzden diyor ki: Acaba?

Ve yeni bir okyanus çocuğu: Milo...

Dünya seyahati için yeterli tecrübeye sahip olmayan, ‘kervan yolda düzülür’ diyerek Ekim 2013’te palamarlar­ı çözen Cahil Cesareti çifti de şimdi üç kişi...

Maral Ceranoğlu ve Uğur Yavaş, denizcilik­le ilgili ne bir merak ne de bir deneyimler­i varken, Blue Belle teknesinde buldular kendilerin­i. Derek Leigh, Bruce Roberts dizaynı bir spray olarak kendi yaptığı tekneyle, eşi Hülya Leigh ile birlikte iki kez Atlantik’i geçmişti.

Cahil Cesareti çifti de Blue Belle’in yeni sahipleri olarak batılı rotayla başladılar dünya seyahatler­ine. 2016 sonbaharın­da, Uruguay’da iken bir süreliğine geldikleri Türkiye’de Maral’ın hamileliği­ni öğrendiler. Şubat 2017’de ‘okyanus çocukları’nın en çiçeği burnundası Milo doğdu.

Okyanuslar­ı aşarken doğacak ve farklı kültürlerd­en beslenerek büyüyecek bebeklere dair iştahımızı kabartan bu doğum üzerine biz de sorduk:

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye