Yeni Süleyman Dirvana!
Evet, yeni bir Süleyman Dirvana doğdu. Edhem Dirvana’nın bir erkek evladı oldu. Marmaris Bozburun Yat Kulübü’nde bayram var!..
Babaanne Zeynep Hanım: “Allah bizi sevindirdi. Şükürler olsun, gelinim Tanem bize yeni bir ‘Süleyman Dirvana’ verdi” diyor. Aslında yazıya böyle başlarken, önce sizlere Süleyman Dirvana’yı tanıtmam lazım.
Profesör Dr. Süleyman Dirvana, ülkemizin önemli tıp bilimi hocalarından biriydi. Dünyaca ünlü bir cerrahtı. Boğaziçi’nde ‘Kıbrıslılar Yalısı’nda büyümüştü. Babası Edhem Bey, Osmanlı döneminde Danıştay Başkanlığı da yapmış, pek çok kitabı bulunan bir filozoftu.
Aslında Profesör Dr. Süleyman Dirvana da bir düşünce adamıydı. Onu, 5 Haziran 2010 yılında Bozburun’daki evinde kaybetmiştik. Evinin bulunduğu yerde karayolu olmadığı için cenazesi Bozburun Limanı’na kadar neredeyse 75 yaşındaki 8 metrelik yelkenlisi Seddülbahir ile taşınmıştı. O giderken gökte gecenin karanlığında bir ışık hüzmesi oluşmuş, görenler şaşırıp kalmıştı.
Beni Seddülbahir’e gömün!..
Çanakkale’de Mehmetçik Feneri’nin bulunduğu Seddülbahir Prof. Dr. Süleyman Dirvana’nın hayatında bir dönüm noktasıydı. Askerliğini genç bir doktorken o köyde yapmıştı. Teknesi ile İstanbul’dan Ege’ye açılırken mutlaka oraya uğrar, köy halkını sağlık açısından kontrolden geçirir, ufak tefek operasyonlar yapar köyün ihtiyacını karşılardı. İlaç ve tıbbi malzeme bırakırdı. Köylü bu nedenle onun yolunu beklerdi.
Onun yelkenlisi bir başkaydı doğrusu! Türkiye’de zamanın bir numaralı tekne mühendisi ve yapımcısı Hasan Ülman’ın çizip inşa ettiği bu tekne, şu anda belki de 90 yaşındadır. Süleyman Bey, Seddülbahir’i 92 yaşına kadar kullanmıştı. Hem de ne kullanma!
Çok iyi bir yelken yarışçısıydı. Seddülbahir hafif bir tekneydi. Keç armalıydı. Süleyman Dirvana onu rengârenk yelkenlerle donatırdı yarışlarda, mutlaka bir derece alırdı, genelde tek başına katılırdı.
Birkaç kez 1960’lı yıllarda 12-13 yaşlarındaki oğlum Sedat’ı yanına almıştı, küçük oğlum Ceyhun; “Beni sünnet edecek” diye Dr. Süleyman’dan uzak dururdu!
Sonra Zeynep Hanım ile evlendi. Bu evlilik Zeynep’in bir yarışta Seddülbahir’de iyi performans göstermesi sonucunda oldu. Çalışkan, yaratıcı, becerikli, akıllı bir kadın olan Zeynep Hanım doktorumuzu çok mutlu
etti, Dr. Dirvana’ya bir erkek evlat verdi. Edhem, ailenin tek oğlu olarak büyüdü. Çok iyi eğitim aldı. Babası, annesi ile birlikte (Bozburun Yacht Club) Bozburun Yat Kulübü’nü kurdu. Burası şimdi dünya ve Türk yatçılarının, denizcilerinin bir numaralı uğrak yerlerinden biri haline geldi. Orada ailenin, Türk yemekleri sunan restoran ve barı var. Ayrıca yaz, kış açık bir de butik oteli… Süleyman Bey’in sağlığında her gün bayrak toka edilen direk, bugün yine taa uzaklardan fark ediliyor.
İlk açık deniz yarışı!..
Türkiye’de ilk açık deniz yelken yarışı 1967 yılında yapılmıştı. Bu yarış etapsız bir yarıştı. İstanbul’da Fenerbahçe’den İzmir’de Karşıyaka’ya kadar gece, gündüz devam eden 400 millik bir regatta… Ben, 10 metre boyundaki Neptün isimli keç armalı teknemle yarışıyordum. “C” klasta 20 kadar tekne ile İstanbul’dan yola çıkmıştık. Çanakkale Boğazı’na doğru inerken sıkı bir bora koptu. Teknelerin yarısı yarış dışı kaldı. “C” klasta Seddülbahir, Neptün, Gelincik ve Arduman biraderler vardı, Gelincik’te üç İngiliz yarışıyordu. Samim Arduman ve kardeşi 9 metrelik bir tekne ile önde gidiyordu. Gelincik ise mutlaka birinci olacaktı. Fakat İngilizler, Bozcaada önünde yanlış bir geçiş yaptılar. Samim Arduman ve kardeşi İzmir Körfezi’nde karaya oturdu. Dr. Süleyman Dirvana birinci ve ben ikinci olduk. Samim’e çok üzülmüştüm, gerçi sonraki yarışları kimseye bırakmadı.
Doktor Süleyman’la dönüşte İstanbul’a kadar iki tekne beraber geldik. Hatta beraber yedik, içtik.
Oda Boro’nun kanser ameliyatı!.
Dünya seyahati sırasında Sadun Boro’nun eşi Oda Boro’ya Singapur’da kanser teşhisi konmuştu. Hürriyet Gazetesi olarak onu acele uçakla İstanbul’a getirmiştik. Çapa Tıp Fakültesi’nde ameliyatını Prof. Dr. Cevat Babuna’ya yaptırmıştık. Bu olayda da Dr. Süleyman Dirvana’nın yardımlarını görmüştük. Sadece bize değil, herkesin imdadına yetişen bir hocaydı o… Ona minnet borçluyuz.
Ölümünde dizlerime protez konuyordu, ameliyatlıydım. Süleyman Bey’in cenaze törenine gidememiştim. Tam iki yıl hemen hemen haftada bir veya iki kez onu rüyamda görür olmuştum. Zeynep Hanım’ı aradım: - Hoca beni çağırıyor, dedim. - Git o zaman mezarını ziyaret et, diye cevap vermişti.
Eşim Neriman Zincirkıran’a Seddülbahir’e gideceğimizi söylediğimde çok sevindi. O da doktoru severdi. Zeynep bize evini açtı. Biz de doktorun mezarına gittik, kabri başında ona fatiha okuduk.
Ölmeden önce mezarlığa duvar ve kapı yapılmasını istemişti, yakını da yaptırmıştı. Abartısız bir mermer mezarda yatıyordu. Sade ve güzel...
Zeynep Hanım bana demişti ki: Ölmeden önce doktor bana, beni Seddülbahir’e gömün, demişti. Orada Çanakkale’nin kahraman şehitleri ile birlikte olmak istiyorum!.
Edhem Dirvana’ya babası ne yaptıysa…
Edhem Dirvana bugün, uluslararası bilinen bir Türk yelkencisidir. Yurtdışında bizi temsil ettiği özel yelkenlisi ile 30 mil sürat yapıyor. O, henüz yeni doğmuşken babası Süleyman Bey, onu kucağına alıp Seddülbahir teknesi ile denize çıkarmıştı.
Bugün Edhem Dirvana, “Gelenek devam ediyor. Eşim Tanem’le üç haftalık oğlumuzu babamın yaptığı gibi kucağımızda yelkene çıkardık. Sanırım o da mutlu olmuştur. Ağlamadığına göre!” diyor. Allah ona sağlıklı, babasına ve dedesininkine benzer bir ömür nasip etsin.