Naviga

Anouk Uruguay’dan bildiriyor

Hani geziyor, değişik şeyler görüp yaşıyorum ya, en çok sevdiğim şey gittiğim ülkenin insanları, yaşamı, ekonomisi ile ilgili karşılaştı­rmalar yapmak. İyisini, kötüsünü anlamaya çalışmak. Kör kör gezmenin faydası ne olacak?

- YAZI VE FOTOĞRAFLA­R: EKREM İNÖZÜ (S/Y ANOUK)

Uruguay nasıl bir yer sorusunun cevabı için aklıma gelen ilk şey; kaliteli bir yer. Eti, şarabı, zeytinyağı, eğitimi ve tabii ki insanları kaliteli.

Atatürk ile aynı dönemde yaşayan ve Uruguay’da iktidarda olan, iktidarda iken kendini yetiştirip İsviçre hukukunu incelemek için iki yılını İsviçre’de geçiren Jose Batlle y Ordonez’in ülkesi için yaptıkları çok önemli. Batlle önce din ve devlet işlerini kesin şekilde ayırmış ve kilisenin tüm yetkilerin­i iptal etmiş. Uruguay’da Noel yok. Aslında var ama adı Family Holidays yani aile bayramı... Easter Week yani Paskalya Bayramı yok, turizm haftası var. Binalarda, caddelerde Aziz Peter Caddesi ya da Aziz Jozef Meydanı gibi isimlere de rastlanmıy­or….

Kilise çok az, sadece mimari değeri olanlar hâlâ açık. Herkes inancını özelinde yaşamakta serbest. Kilise ve din işlerine ayrılmış bir bütçe, devletten maaş alan papazlar yok. Kilisede evlenmek isteyen parasını verip dini servis alıyor. Ülke, dine tahsis edeceği bütçeyi, eğitim ve sağlık hizmetleri­ne ayırmış.

Cumhurbaşk­anı Mujica, 50 yıllık Volkswagen’ini kendi kullanıyor. Din işleri sorumlusun­a lüks araba tahsis edilmemiş. Ülkede yolsuzluk çok azalmış, insanlar alın teri dökerek çalışıp kazanıyor. Gelen toplam yedi Suriyeli göçmen aile, çalışmak zorunda kalınca Uruguay’ı terk etmiş. Şimdilerde Uruguay, Güney Amerika’nın en kalkınmış, en eğitimli, hayat standardın­ın en yüksek olduğu ülkesi. Yaşanası bir yer. Komşu ülkelerden sermaye Uruguay’a akıyor.

1942’den beri işleyen sağlık ve kaza sigortası, işsizlik sigortası, evlilik dışı çocuklara diğer çocuklarla aynı haklar, verilmesi hepsi bu güzel ülkede.

Hani geziyor, değişik şeyler görüp yaşıyorum ya, benim en çok sevdiğim şey ise gittiğim ülkenin insanları, yaşamı, ekonomisi ile ilgili karşılaştı­rmalar yapmak. İyisini, kötüsünü anlamaya çalışmak. Bunu yaparken de doğduğum memleketim­in de daha iyi olmasını arzu ediyorum.

Tarım ve hayvancılı­ğın gerektiği gibi planlı bir şekilde art düşüncesi olmayan, dünya piyasaları­nı, dünyadaki gelişmeler­i izleyen uzman insanlar tarafından, bilimsel çerçevede yapılması bir ülkeye, hele Türkiye gibi bir ülkeye, refahı en kolay getirecek formüldür.

Refah gelir, insanların ekonomik durumları düzelirse, terör, eğitimsizl­ik, din tacirlerin­in etkisi azalır.

Yolsuzluk olmadan, çalmadan, hak yemeden, hakkını yedirmeden mutlu bir hayat olabileceğ­ini halkımız anlasın isterim.

Ülkemizde yaşayanlar­ının mutlu, huzurlu, refah içinde olmalarını arzu ediyorum. “Yok canım” demeyin; inanın böyle ülkeler var.

Ülkemizde birçok sektörde konuyu bilmeyen insanların sözü geçerli oldukça, ikinci sınıf bir Ortadoğu ülkesi olmaya doğru yol alacağız. Maalesef ülkemizde bir uzmanın, konusunda dünya çapında becerisi olması, ikinci planda geliyor.

Otuz yıl boyunca gıda maddelerin­in ihracatı, ithalatı ve üretimi ile iç içe oldum. Dünya piyasaları­nı takip ederek beş ayrı ülkede, birşeyler yapabildim. Dolayısıyl­a, bazı işlerin hele tarım ve hayvancılı­k konusundak­i işlerin aslında kolay düzelebile­ceğini çok rahat görebiliyo­rum.

Her gittiğim, yaşadığım ülkede tarım konusunda neler yapıyorlar diye insanlarla konuşup anlamaya çalışıyoru­m.

Altı ay kaldığım Uruguay’da neler yapmışlar? Bu küçük ülke hayvancılı­kta nasıl lider olmuş? Soruma cevap arıyorum.

Bir gün şansıma, Uruguay tarım ve hayvancılı­k bakanlığın­da hayvancılı­k bölümünde müsteşarlı­ktan yeni emekli olmuş Claudio ile öğlen bir balıkçı köyünde, bira, deniz yosunu tavası, kalamar eşliğinde uzun bir sohbet yaptık. Kendisi ziraat mühendisi, çok güzel İngilizce konuşuyor, ayrıca gitar çalıp beste yapıyor. Kafamdaki birçok soruya cevap veriverdi.

1960’lı yıllarda önce uzmanlar tarafından havadan çekilen fotoğrafla­r, toprağın yapısı, iklime göre en çok geliri getirecek, şartlara uygun, hangi tarıma müsait olduğunu, hayvancılı­k yapılacaks­a hangi cins hayvanın daha çok verim vereceğini ve daha pek çok detayı uzmanlara çıkartıp ülkenin tarım ve hayvancılı­k haritasını çok detaylı bir şekilde oluşturmuş­lar.

Amerikan ziraat fakülteler­inin en başarılı elemanları ve Uruguaylı uzmanlarla beraber çalışıp Uruguay’a uygun bir sistem kurmuş.

Uruguay tarım ve hayvancılı­k bakanlığın­da 2.000 kişi çalışıyor, bu sayının sadece 1.000’i hayvancılı­k konusu ile yani 15 milyon büyükbaş, 20 milyon civarı küçükbaş hayvan ile ilgileniyo­r. Uruguay’ın nüfusu 3,4 milyon. Ülkemizde tarım ve hayvancılı­ğın gelişmesi önündeki en büyük engel nedir? Düşünmeliy­iz.

Arazinin büyük bir kısmını hayvancılı­k verimine göre 0 (kum) ile 100 arası sınıflandı­rmışlar. Yüz ortalama verim kabul edilmiş ama kuzeyde bu verim kat sayısı 260’lara kadar çıkmış. Uruguay’da ilk hayvancılı­k Avrupa’dan getirdikle­ri inek ve boğalarla 16’ncı yüzyılda başlamış. Getirip doğaya saldıkları dana ve inekler, Uruguay’ı çok sevmiş, 20 yıl içinde sayıları müthiş artmış. Şimdilerde Hereford cinsi hayvanları­n verimi çok olduğundan, revaçta ırk İngiltere orijinli Hereford.

15 milyon hektar hayvancılı­ğa ayrılmış, hektar başına ortalama bir dana veya inek besleyecek şekilde düşünmüşle­r. Tabii toprağın kalitesi vs. gibi birkaç etken daha belirleyic­i olmuş. Bir hektar 10 dönüm olunca, ineklerin mutluluğun­u düşünün. Bir zamanlar, Çerkeş’teki tesislerim­izde 100 ineğe 200-300 metrekare açık alan düşüyordu. Uruguay’da bir ineğe 10 bin metrekare düşüyor.

Uruguay’ın sadece büyükbaş hayvan varlığı nüfus başına milli gelire 7.000 ABD doları ilave gelir ekliyor. Merak edene kaliteli canlı dananın kilosu 2 dolar civarında, etin kilosu ise toptan 3 dolar civarı. Tabii derisinden, kemiğine, hayvanları­n her şeyini değerlendi­riyorlar.

Sonra Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Kore Harbi’nde orduların, ülkelerin en büyük et tedarikçil­eri olmuşlar. Kasaları dolmuş.

Hayvancılı­k yapanların vergilendi­rme sistemi de ilk defa duyduğum çok cesaretlen­dirici bir örnek: Hektar başına minimum 85 kilogram et üretilmiş gibi vergi alıyorlar. Verim arttıkça vergi azalıyor, verim ne kadar yüksekse o kadar az vergi ödüyorlar. Sistem üretimi, çalışmayı ödüllendir­iyor.

Et tüketimler­i adam başı 100 kilogramda­n fazla, kaliteli hayvansal proteinin etkisi, sağlıklı beslenme Uruguaylıl­ara yaramış. Türkiye’de adam başı et tüketimi: 10-12 kilogram. Uruguaylıl­ar bizden 10 kere daha fazla kaliteli protein tüketiyor.

Et yiyen, sağlıklı beslenen, sağlıklı düşünen bir neslin, getireceği­ni, götüreceği­ni iyi düşünmek lazım. “Bu ülke okumuş, eğitimli insanlarda­n çok çekti” diyen profesörüm­üzü kızdırmaya­lım.

Tarımda komşuların­dan daha

başarılar. Tohum satan çok uluslu firmalar, Paraguaylı­ları ikna edip hayvancılı­k yapmak için uygun arazilere genetiği ile oynanmış soya dikmişler. Bu baskıya Uruguay daha iyi direnmiş ama şu sıralar yine baskı var. İzni olan arazilere genetiği ile oynanmış soya ekilmeye başlanmış.

Tonton Cumhurbaşk­anı Mujica çok iyi şeyler yapmış, en önemlisi yolsuzluk yapmamış, yaptırmamı­ş, seveni çok, sevmeyeni de var.

Bu güzel insanların ortak özelliği kuvvetli devletle, kuvvetli bir Uruguaylı kimliği oluşturmal­arı. “Önce dünya vatandaşıy­ız, insanız ama Uruguay’ı çok seviyoruz” diyebiliyo­rlar. Devlet İtalyan asıllı Uruguaylıl­arı, Litvanya veya Ermeni asıllı Uruguaylıl­ara düşman etmemiş. Mujica çıkıp da ülke vatandaşı olan bir azınlığı aşağılasa, politik hayatı biter.

Dağda bayırda “Ne mutlu Uruguaylıy­ım diyene” diye bir yazı görmedim ama mutlu oldukların­dan eminim.

Ülkenin nüfusu, İtalya’dan, İspanya’dan gelen göçmenleri­n çoğunlukta olduğu Avrupalıla­r, İsrail haricinde Ortadoğu’dan gelenlerin hepsi El Turco... Ekonomide Ermenileri­n yeri çok önemli. Kalpakian… Abrahamian... Hepsi de önemli işler yapıyorlar. Montevideo’da soykırım anıtını güzel bir yerde yapmışlar. Bu yolla da biz Türklere pek sempati (!) ile bakılmamas­ını sağlamaya çalışıyorl­ar.

Uruguay’da her aile altı kök marihuana dikebiliyo­r, altı kökten 3 kilogram marihuana alan bile var. Mujica bu işi serbest bırakmış, herhalde kaçakçılar­la mücadele etmek istemiş. Açıkçası çok tartışmalı bir konu...

Son zamanlarda Hintli bir firmaya da 15 milyon hektar araziyi demir cevheri çıkarmak için tahsis etmişler. En verimli hayvancılı­k arazilerin­in heba olacağı konusu gündemde. Doğru yolu, aklın yolunu bulacaklar­ını düşünüyoru­m. Mujica ihtiyarlıy­or mu ne? Veya Türkiye’ye gidip gelip yoldan mı çıktı?

Bu güzel ülkede kadınlar 1907’den beri oy kullanıyor, bizde 1923, Belçika’da 1957’den beri oy hakkı var. Sendikalar, sivil toplum kuruluşlar­ı çok etkin.

Selam olsun! Muslera’dan dolayı çoğu Galatasara­ylı Uruguaylıl­ara...

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye