Seyir defteri
Lagoon 560 model katamaranım Shu Shu ve üç arkadaşımla Marmaris’ten çıktığım uzun seyrin Lefkas’a kadar olan bölümünü geçen ay bu sayfalarda paylaşmıştım. Şimdi sıra kaptanın seyir defterinin İtalya bölümündeki maceralarına geldi.
Shu Shu ile İtalya kıyılarında
Lefkas’ta üç gün kaldıktan sonra bir sonraki durağımız Korfu Adası yerine Miço Murat’ı indirmek için Arnavutluk’un Sarande Limanı’na gitmek üzere hazırdık ama köprünün açılışını beklememiz gerekiyordu. Acentemizin “Siz gidin ben açtırırım” sözü üzerine saat 09:00’da köprüye geldik ama ne açılan köprü ne de etrafta acentemiz vardı. Mecburen dar kanalda ve kuzeybatıdan esen hafif rüzgârla 50 metre mesafede köprünün açılışını beklemeye başladık. Saat 10:00 olunca köprü açıldı, karşıdan gelen yatlara dikkat ederek, bir fırsat bulup hızla iskeleye yanaşıp acenteye paramızı ödedik ve böyle kötü hizmetten ötürü gergin halde yola çıktık. Neyse ki Korfu Adası’nın Gouvia Marina açıklarına kadar rüzgâr saatte 10 knot’ı geçmedi ancak adanın kuzey noktasında bir anda kafadan 35 knot’a ve dalgalar 2 metreye çıktı. Allah’tan son bir saatimizdi. Sarande gümrük binasının iskelesine saat 19:00’da aborda olduk. İskelede acentemiz Agim ve oğlu Leonardo Zholi karşıladı. Müteşebbis bir insan olan Agim, aynı zamanda limanda kaptan pilot. Devlet onaylı marina projesine yatırımcı arıyor. Agim’in yapamayacağı bir iş yok gibi. Miço Murat’ı Tiran Havalimanı’na götürecek arabayı ayarladıktan sonra hemen giyinip şehre çıktık. Sarande enteresan ve bir o kadar da ucuz bir yer. Osmanlı’nın izleri devam ediyor ve turizmde gelişiyorlar. İnsanları yardımcı ve güler yüzlü. Eski Rusya’nın orta gelirlilerinin turizm amacıyla tercih ettiği yermiş. Gerçi hâlâ müdavimleri gelmeye devam ediyor. Deniz tertemizdi. Şimdilerde İtalyan ve Almanlar emlak işine girmeye başlamış hatta turistik mağazalar bile açmışlar. Biz niye buralarda yokuz derken, bir restoranın önünde kıçtankara yapmış Türk bayraklı iki tane gulet gördük. Arkadaşlar Türkiye’deki rekabetçi charter piyasası yüzünden bu iki tekneyi Fethiye’den Sarande’ye getirmiş. Buradan İyon Adaları ve zaman zaman talebe göre İtalya’ya charter yaparak bu boşluğu doldurduklarını, hayattan
ve gelirden mutlu olduklarını söylediler. Bu arada Arnavutluk’ta yakıt çok ucuzdu. Biz almadığımız için kalitesi hakkında bir fikrim yok. (Uğramayı düşünen olursa Agim: +355 69 256 6576 agimzholi@yahoo.com)
15 Haziran-santa Maria Di Leuca:
Saat 07:00’de Sarande’den hareketle durgun bir havada 8,5 saatte İtalya’nın Santa Maria Di Leuca Limanı’na girdik. Bilmeyenler için belirtmemde yarar var. İtalyanlar marina kelimesini koy anlamında kullanıyor. Haritada görürseniz şaşırmayın. Yatların bağlama yerleri için ya liman anlamında ‘porto’ ya da iskele anlamında ‘pontile’ kelimelerini kullanıyorlar. Geneli hizmet olarak çok kötü ve bakımsız. Yine bilmeyenler için bahsetmek isterim; İtalya’ya giriş yaptığınız ilk noktada bizim Sahil Güvenlik dediğimiz, çok azının Tarzan İngilizcesi konuştuğu ‘Guardia Costiera’ya gitmek ve ayrıca pasaportlara giriş damgası vurdurmak zorundasınız; Yunanistan’dan geliyor olsanız bile. Eğer sonraki limanınız yine İtalya’daysa ‘Constituto’ denilen belgeyi almanız ve her uğrak limanında girişçıkışlarınızı işletmeniz ve son limanda teslim etmeniz gerekiyor. İtalya’da yatla gidilen hemen hemen hiçbir turistik yerde acente yok, dolayısıyla bu işlemi siz yapıyorsunuz. Santa Maria Di Leuca’da şansımıza liman ofisi, pasaporta giriş damgaları da dahil olmak üzere tüm işlemlerimizi yapıp çantamızı teslim etti.
Akşam yemeğimizden sonra tekneye döndük. Bir de baktık ki yolunu şaşırmış 4 kiloluk bir kofana sualtı ışıklarımızın dayanılmaz cazibesine gelen küçük balıkları yemek üzere altımızda. Hemen zıpkınla vurdum ve ertesi gün liman görevlilerinin yönlendirdiği bir bakkal aracılığı ile bulduğumuz lokantada tuzda pişirttik. Bir kısmını onlara bırakıp teknemize döndük.
17 Haziran-roccella Ionica: Yine kuzeyden arkamıza aldığımız bile diyemeyeceğim saatte 5-6 knot esen, bazen de hiç esmeyen bir havada 14 saatlik seyir sonrası Roccella Ionica’ya geldik. Yeni bir marina sayılır ancak kıyıların sığlık olması ve her kış, kuzey rüzgârları sebebiyle liman ağzı girişi derinliğinin 1-1,5 metreye kadar düşmesi gibi bir problemi olduğunu öğrendim. Çoğu blog’da teknelerin giremediği, girenlerin fırtına sonrasında çıkamadığına dair yazılar okuduğumdan marinayı arayıp konuştum. İnanılmaz yardımcı oldular. 1 milden anons yaptığımda marina dışına pilot botu göndereceklerini ve botu takip ederek girişi ortalamamı istediler. Şehrin biraz dışında ama marinada pizzacı, market ve en önemlisi Guardia Costiera var. (Marina Müdürü Francesco, Tel: +39 0964 85847)
18 Haziran-milazzo: Hedefimiz Messina Kanalı’ndan Milazzo’ya gitmekti. Messina Kanalı’na kadar sıfır rüzgâr ile indik. Girişten 5 mil evvel Messina VTS’YE telsiz ile haber vererek giriş yaptık. Chartplotter’da gösterilen gemi ve feribot trafiğine kesinlikle uymak zorundasınız. Yine bir blog’da okumuştum, anons etmeden giriş yapmış ve trafik kuralını ihlal etmiş bir AB bayraklı tekneye 2.600 euro ceza yazılmış. Giriş yapmamızla beraber kanalın kuzeyinden esen 40 knot rüzgâr bizi karşıladı. Ters akıntının da etkisiyle süratimiz 6 knot’a kadar düştü. Bu arada sürekli anakara ile Sicilya arası işleyen feribotlara ve bir taraftan da vızır vızır kite surf yapanlara dikkat ederek kuzey çıkışına geldik ve ilk fırsatta tam iskele yapıp Sicilya’nın kuzey yakasına döndük. Rüzgâr yine bir anda 5-7 knot’a düştü. Bugünkü seyrimizi 10,5 saatte Milazzo ticari limanının kuzeybatı köşesindeki Del Nettuna iskelesine aborda olarak tamamladık. 50 metre yanınıza Eoli Adaları’na çalışan hızlı feribotlar bağlanıyor. Suyun rengi koyu kahverengi ve kokuyor, üstelik günlüğü 160 dolar. Napoli’deki arkadaşımın tavsiyesi üzerine ertesi gün Porto Rosa’ya gitmeye karar verdik.
19 Haziran-porto Rosa: Öğle saatlerinde tekneye gelecek misafirlerimizi beklemek ve Messina, Catania, Etna ve Taormina’yı arabayla gidip görmek için bir haftalığına Porto Rosa’ya gittik. Marinanın içerisinde Dubai Marina gibi kanallar ve etrafında bahçeli villalar, önünde ağaç altında aborda olmuş tekneler var. Marinanın tam ortasında ise restoranlar, dükkanlar, bunların önünde pontonlar var ve burada tekneler tonoz alıp kıçtankara yapıyor. Herhalde katamaran olduğumuz için bizi direğimizi kollayarak resmen ağaç altında bir yere aborda ettiler. Haliyle ağaçtaki kuşlar sayesinde her gün tekne yıkamaca...
27 Haziran-lipari: Sabah erkenden kuzeyden gelen 5-6 knot rüzgâr ile arkamızda Porto Rosa’yı bırakarak Eoli volkanik adalarından biri olan Lipari’ye hareket ettik. Lipari Türkiye’ye tekne transferinde ikmal için sıkça kullanılan uğrak yeri. Yaklaşık 2,5 saatlik rüzgârsız bir seyirden sonra Lipari önlerine geldik.
Sahilde iskele dedikleri pontille’lerden el sallayıp “Gel” diyorlar. İlk iskele 75 euro istedi, ikincisinde yaklaşık fiyat elektrik dahil 50 euro’ya düşünce, “Daha gezinmenin alemi yok” deyip yanaştık. Her ne kadar yanaşırken ikiüç kişi yardımcı olsa da, iskeleler çok basit ve derme çatmaydı. Elektrik bile teknemize göre yeterli değil ama ucuz, artık idare edecektik. Gelen feribotların soluganlarından korunmak için marina ve gaz istasyonuna yakın bir iskeleye bağlanmayı tavsiye ederim. Geliş işlemlerini yapmak üzere iskelede çat pat İngilizce bilenlerin yanlış yönlendirmesi ile marinanın içerisindeki Guardia Costiera yerine tam aksi yöndeki feribot iskelesine gitmek üzere servis botumuz ile hareket ettik. Feribot iskelesinin en kenarının 10 metre önünde bizim gibi bir tender bot vardı geçip yavaşça iskelenin kenarına botumuzu bağlayıp tarif edilen binaya bakınmak üzere yaklaşık 15 dakika kadar iskeleden ayrıldık. Bu arada diğer botun sahilden birini aldığını ve ayrıldığını gördük. Guardia Costiera’nın marinada olduğunu öğrenince hemen iskeleden ayrılıp marinaya geçtik. Güler yüzlü görevliler işlemlerimizi çabucak yaptılar. Tekneye döndüğümüzde biz yokken bir askerin geldiğini ve acilen Guardia Costiera’ya gitmemiz gerektiğini söylediler. Guardia Costiera’da 15 dakika evvel işlemlerimizi yapan görevli, komutanın bizi görmek istediğini söyledi sonra odasına aldılar. 40’lı yaşlardaki komutan askeri iskeleye izinsiz yanaştığımızı ve 2.650 euro cezası olduğunu ama turist olduğumuz ve bilmeyerek yaptığımıza inandığı için cezayı 350 euro’ya indirdiğini söyledi. Diğer botu örnek verip itiraz etmemize rağmen cezayı kesti; İtalyanca bir beyan hazırlayıp imzalattıktan sonra bir ay içerisinde ödememiz gerektiğini de ekledi. Bu arada şu anki teknemizin tender botu bir önceki katamaranımızdan geldiğinden onu sigorta poliçemize ekletmeyi unutmuşuz. Ceza yazılırken sigorta da olmadığından aslında botun sigortaya dahil edilene kadar bağlanması gerektiğini bildirdiler. Biraz yalvardıktan sonra herhalde acıdı ki serbest bıraktı. Yurt dışına çıkacaklar için sigorta poliçelerini kontrol etmelerini tavsiye ederim. Tekneye ait veya üstünde olan tender bot, jetski gibi kullanılan tüm motorlu su aletlerini ekletmek olası problemi önler. Sağolsun, Tezmarin’den Osmancan (Erşahin) kardeşim bir telefon ile botu hemen sigortamıza dahil ettirerek bizi rahatlattı.
29 Haziran-panarea: Öğle saatlerinde 1,5 saat kuzeydeki Panarea Adası’na gittik. Tam merkezdeki iskeleye yakın şamandıralar var. Günlük 75 euro ücret ile bağlanılıyor. Panarea, 100 metre sahil şeridinde yan yana dizilmiş evlerden oluşan küçük bir ada ama şamandıralara bağlı ve demirdeki teknelere baktığınız zaman Lipari’den daha fazla tercih edilen popüler bir yer olduğu anlaşılıyor. Bu arada akşam, hayatımızda ilk defa, takriben her 20 dakikada bir lav püskürten 9 mil ötemizdeki Stromboli Adası’ndaki volkanı seyrettik.
30 Haziran-maratea: Rotamız Stramboli Adası’nın batısından 86 mil mesafedeki Maratea. Seyir boyunca rüzgârın hızı 7-8 knot’ı geçmedi. Zaman zaman İtalyan bayraklı ve bazen de uluslararası suda avlanmaya gelmiş büyük Libya balıkçı tekneleri gördük. Seyrimiz motor ile 10 saat sürdü. Maratea küçük bir marinası olan şirin bir köy. Tepesinde Rio De Janeiro’daki Hz. İsa’nın heykelinden sonra ikinci büyük heykeline sahip turistik bir yer. Bot ile 1-1,5 mil mesafede enfes turkuaz denizi olan plajları var. Hayatımda ilk defa koyu gri kumları olan plaj gördüm. Maratea’ya gidecek olanlara muhakkak Michelin reytingi almış Za Mariuccia isimli restorana gidip gün batımında yemek yemelerini tavsiye ederim. (Maratea Marina Mr. Claudio-tel: +39 333 5914538)
2 Temmuz-agropoli: Sabah yine durgun bir havada 51 mil kuzeydeki Agropoli’ye seyir yaptık. Bir geceliğine 150 euro verip marina diye denizi kokan bir yerde konakladık.
3 Temmuz-salerno: Körfezde ilerlerken suyun üstünde yaklaşık 10-11 metre uzunluğunda bir ağaç gövdesi gördük. Üstünde kuşlar olmasa büyük ihtimal dikkatimizi de çekmezdi. Hemen Guardia Costiera’yı arayıp koordinatlarını vermek istedim ama yaklaşık 5-6 dakika İngilizce’de ne kadar ağaç, tomruk, kütük gibi terimleri söylesem de gördüğümüzün ne olduğunu anlatamadan sadece koordinatları vererek konuşmayı kısa kestim. İtalya’da gördüğümüz en modern marina olan Marina d’arechi’ye yanaştık. Bizimle İran asıllı Rania diye bir hanım ilgilendi. (Marina d’arechi: +39 335 7936787) İşlem yaptırmak için şehrin merkezindeki Guardia Costiera’ya gittiğimizde tekne ismimizi duyan görevliler yanımıza gelip telsizle aradığımızda ne anlatmak istediğimizi sordular. Ne olduğunu çizerek anlatınca yüz ifadelerinden bayağı utandıklarını gördük. Yolculuğumuz boyunca, İtalya’daki esnaf, iskele görevlileri ve resmi mercilerdeki insanların İngilizce bilmemelerinin çok büyük sıkıntısını yaşadık. Gençliğimden beri sürekli seyahat ederim ve hep Fransızların Fransızca konuşmakta diretmesini eleştirirdim ama İtalya’da özellikle küçük yerlerde yaşadığımız dil sıkıntısı, kesinlikle ne İtalya ne başka yerde kara seyahatlerinde yaşanan sıkıntıya benziyor. Allah’ım meğer Yunan Adaları ne kadar kolaymış.
5 Temmuz-amalfi: Capri-amalfi tarafında olduğumuzu duyan arkadaşlarımızın değişik tarihlerde biz de geliyoruz demesi sebebiyle hesapta olmayan takribi bir aydan fazla zamanımızı harcayacağımız döneme girdik. Rüzgâr genelde kuzeyden estiğinden Capri ile Salerno arasındaki sahil şeridi boyunca rahatsız
edici bir hava olmadı. Biz Positano’da yaşadığımız fırtına dışında en sert hava olarak sahile paralel esen ve şiddeti saatte 15 knot’ı geçmeyen rüzgâr gördük. Sorrento-amalfi arasındaki deniz trafiğinin yoğunluğu eskiden kullandığımız Londra Asfaltı tabiriyle anlatılabilir. Kimsenin deniz trafik veya görgü kurallarına uyduğu yok. Sekiz yıllık tekne hayatımda, bizim sahillerde sıkça “Filancaya yaklaşmakta olan motor yat süratini kes” diye anonslar ve sonrasında küfürleşmeler duyarım. Amalfi-sorrento arasında her an her dakika yanınızdan saatte en az 20 knot yapan bir yat geçiyor ve bu o kadar normal ki.
Amalfi’de ya tüm gün etraftan tam yol geçen kiralık sürat botları yüzünden sallanmayı göze alarak demirde kalacaksınız ya da içerideki iki iskeleden birine yanaşacaksınız. İlk girişteki iskele iki kardeşin işlettiği ve pahalı olan Marina Piccola (Tel: +393473495280). İskelenin kullanılır kısmı sahile paralel. Dışa bakan tarafına 30-35 metrelik yatlar tornistan ile girip, kıçtankara bağlanıyorlar ve bizim kaldığımız Pontile İl Faro’ya giriş alanını inanılmaz daraltıyor. İskelenin iç kısmına ise sahildeki restoran yüzünden azami 17-18 metrelik tekneler alınıyor. Marina Piccola’nın sancağında haritada ve kılavuz kitaplarda adı yazmayan, tesadüfen bulduğumuz Pontile il Faro var. İtalya’da tüm marina ve iskelelerde pazarlık edebildiğiniz gibi burada da pazarlık edebiliyorsunuz. Sahibi ve işleten bayan Vittoria inanılmaz alakalı ve yardımcı bir hanımdı. 24 saat iskelede nöbetçi bulunuyor. Hayatımda görmediğim tonozlama tarzları var. Bir ucu iskelenin altında veya biraz gerisindeki beton bloğa bağlı, diğer ucu iskelenin açığındaki beton bloğa bağlı olan ortası uzun bırakılmış aynı/tek halata teknenizin başını ve kıçını gerip bağlıyorsunuz. Kıçtaki tekne halatları kullanılmadığı için fırtına sebebiyle veya gelip giden feribotların yaptığı swell’de hiçbir şekilde iskeleye kuvvet binmiyor. Biz sadece genişliğimizden ötürü sağa sola salınmamızı engellemek amacıyla iskeledekilerin pek mutlu olmamasına rağmen kıçtan iki açmaz aldık. Swell olan zamanlarda bizi uyarıp açmazlarımızı iskeleye kuvvet binmemesi amacıyla boşlamamızı istediler. İskele tamamen dolduğunda zaten açmazlara gerek de kalmadı. Bu tonozlama ve bağlanma şeklini Napoli tarafındaki tüm iskelelerde gördük. Yaz sezonunda İtalya’da ama özellikle Salerno-napoli arasındaki iskele ve şamandıralar çok pahalı. Bizim teknemiz için pazarlıktan ve elektrik suyu ücrete dahil ettikten sonra günlük 320 euro’ya anlaştık. Bu arada bir uyarıda bulunmak isterim; Marina Piccola iskelesinin önünden sancağa tam 90 derece dönüp Pontile il Faro’ya geçmeniz gerekiyor. Marina Piccola’da dış iskeleye bağlı yatların demir veya tonozları ile tam önünde şamandıralara bağlı balıkçı teknelerin arasındaki mesafeyi kollamanız gerekiyor, teknenizin süratini ve hemen dönünce sahilde yüzenleri dikkate almazsanız kaza yapmak kaçınılmaz. Ben gündüz saatlerinde yanaşmanızı tavsiye ederim. Çok karışık bir yer ve her şeyi dar alanda farklı noktalara ve unsurlara dikkat ederek yapıyorsunuz. Hatta Marina Piccola’dakiler çıkıp bazı tekneleri Pontile il Faro’ya yanaştırarak bir nevi pilotluk yapıyorlar. Amalfi’de tatlı severlere üçüncü neslin işlettiği Andrea Panza isimli pastanede ‘lemon cake’ yemelerini ve yanında kendi yaptıkları ‘limoncello’yu içmelerini şiddetle tavsiye ederim.
Positano: Ya açıkta demirde kalacaksınız ya da sahilden en uzağı 250 metrede olan şamandıralara bağlanacaksınız. Demirde de kalsanız, şamandıraya da bağlansanız sallanmanız kaçınılmaz. Şamandıraların halatları kalın ve çok sağlam. Dipte devasa beton bloklara bağlı. 60 metre boyunda şamandıraya bağlanmış yat gördüm. Şamandıralar için rezervasyon yapıyorsunuz ve yaklaşırken aradığınızda bağlanmanıza yardımcı olmak için sahilden hemen bir bot gönderip yol gösteriyorlar (Lucibello Positano-tel: +39 089 875032). Ayrıca şamandıradaki teknelere bedava, demirdekilere ücretli olmak üzere 24 saat bot servisleri var. Biz burada kalırken iki gün rüzgârın genelde tepelerden gelerek üstümüzde 55 knot ile patlattığı bir fırtına geçirdik. Hayatımda ilk defa rüzgârın size yaklaşırken çıkardığı sesi duyduğumu söylemeden geçemeyeceğim; korku filmi gibiydi. Baho, Murat Kaptan ve ben halatlarımızın ha koptu ha kopacak endişesiyle makineler çalışır vaziyette iki gece boyunca sabaha kadar nöbet tuttuk. Yine belirtmeden geçemeyeceğim, buralardaki dağlarda sürekli bir orman yangını vardı ve geçirdiğimiz fırtına esnasında rüzgâr dağdan eserken üstümüze yağdırdığı çalı çırpı ve külden gözlerimizi korumak için geceleri yüzücü gözlükleri taktık. Positano’da nefes kesen manzaraya sahip ve özellikle gün batımında yemek veya içki içmek için Hotel Le Sirenuse ve Hotel Marincanto’daki restoranları tavsiye ederim. Ayrıca sadece içki içmek için Fly Lounge veya Franco Bar’a gidilebilir.
Sorrento: Eğer tekne ile gidecekseniz ya Sorrento merkezine yürüyerek 30 dakika mesafede olan Pianodi Sorrento Marina’ya ya da tam merkezde olan ve feribotların da kullandığı limanın en dip kısmında yer alan Marina Piccola Sorrento’ya bağlanmanız gerekiyor. Her iki yer de oldukça pahalı. (Marina PiccolaBay Francesco Tel: +39 347 9186864)
Sürecek...