Dünya turu
Malezya’ya giriş işlemlerini yaptıracağım ama memurlar öğle tatilinde. Beklerken bari pervaneyi temizleyim dedim. Dalış giysimi kuşanarak elde bıçak, bulanık suya atladım. Görüntü sıfır, el yordamıyla sancak pervaneye saran plastik topağını temizlemem zam
Timsahlı sularda dalış
Geçen ayki yazımı, Malakka Boğazı’nda, Endonezya’ya ait Batam Adası’nda tamamlamıştım. Nongsa Point Marina’da rehavet günlerim sona erdi. Bir sabah ‘tekne hazır, ben hazır’ deyip çantama doldurduğum evraklarla çıkış işlemlerini başlatmak için acentenin yolunu tuttum. Endonezya’ya giriş yaparken tekneyi ülkeye ithal etmek için çok koşturmuştuk. Şimdi ters işlem yaparak tekne ihraç edecektim. Bu işlemleri yapacak arkadaş, işleri kolaylaştıracağını söyleyerek benim de gelmemi isteyince, beraber düştük yollara. Önce bir bakanlık binasına uğradık. Burada bir süre sıra bekledikten sonra işlemler başladı. O andan itibaren de acenteci arkadaş kapı kapı dolaşmaya başladı. Ben bir köşede oturup ara sıra çağırdıklarında gidip doldurdukları belgelere imza atıp tekne mühürü ile mühürlüyorum.
Öğlene kadar aşama kaydettik. Öğlenden sonra başka bir binada geri kalan işleri hemen hemen tamamladık. Geriye marina yakınlarındaki feribot iskelesindeki gümrük ofisinde yapacağımız çıkış işlemi kaldı. Buraya kadar yaptığımız işlemlerde bir şey dikkatimi çekti. Hiç kimse bizden rüşvet talep etmedi ve işleri yokuşa sürmedi. Hepsi genç olan memurlar canla başla yardımcı oldu. Hatta bazıları işlerini bırakıp bize rehberlik etti. Acentemden öğrendiğime göre Batam Adası’nda kritik görevlere hep genç memurlar atanmış. Bu gençler de ülkenin bürokratik işlerinde dönen yolsuzluklara karşı savaş açmışlar, kesinlikle hiçbir şey istemediler hatta tekneden hediye olarak getirdiğim ufak tefek çıkartma, kalem gibi şeyleri bile kabul etmediler. Buna hem şaşırdım hem de çok sevindim. Ülkenin bu işlerde bozulan imajını bu gençlerin değiştireceğine emin oldum.
İşlerin böyle tıkır tıkır yürümesinden gayet memnun bir şekilde feribot iskelesinin yolunu tuttuk. Vardığımız
gümrük binasındaki memur bizi amirine yönlendirdi. Suratı asık amir, elimizdeki bir tomar evrağı evirip çevirip epeyce oyalandıktan sonra bilmem neresine bir imza daha gerekli olduğu kanısına vardı. Bunun için biz tekrar şehre gitmeliydik ve mesainin bitmesine bir saat vardı. Gidip gelmemiz ne kadar hızlı olursa olsun iki-üç saat sürecek. Üstelik bugün hafta sonu, yani çıkış işlemleri hafta başına kalıyor ki bu da salı gününden önce ayrılamayacağımı gösteriyordu.
Dünyanın en yoğun gemi trafiğinin olduğu Malakka Boğazı geçişi için sabah çok erkenden yola koyulmak lazım. Ben son yaptığım değişiklikle, rotamı Malezya’da Johor Bahru yakınlarındaki Puteri Limanı olarak belirlemiştim. Acenteci arkadaş dışarıda sağa sola telefon ederek durumumuz için çözüm ararken ben tekrar amirin odasına daldım ve durumumu anlatıp bir çözüm bulmasını rica ettim. Emekliliği yaklaşmış bu eski nesil adam da cingöz bakışlarla bana bunun bir çözümü olduğunu belirtti yani açıkça avanta istedi!
Bir anda tepem attı ama bunun bana pahalıya mal olacağını hesaplayıp duygularımı açığa vurmadım. Velhasıl yakında görevini genç memurlara devredecek bu dinozorla istemeyerek ayaküstü anlaşıp 20-30 dolara tekabül edecek rupiyi ellerine sayıp sinirle odayı terk ettim. Dışarıda halen elinde telefonla derdini anlatmaya çalışan arkadaşa, amirin kendisini beklediğini söyledim. Çocukcağız sevinçle koşturup gitti. Sonunda mutlu mesut marinanın yolunu tuttuğumuzda hava kararmaya başlamıştı.
Yolda, işleri telefonlarla çözümlediğini düşünen arkadaşa durumu özetleyince çok mahcup oldu, ne diyeceğini bilemedi. Neyse her şeye rağmen işleri bir günde hallettiğim için çok memnundum. Sabah gün aydınlanırken kalkıp hızlı bir kahvaltının ardından iskeleden çözülüp yola koyuldum. Marinanın girişini belirleyen şamandıraları geçince Malakka Boğazı bütün haşmetiyle gözümün önüne serildi. Bir süre Batam’a paralel batı yönüne seyir yapıp trafiği kolladım. Uzaklarda katamaran Gizmo yelken açmış Phuket Adası’na doğru seyir yapıyordu. Sabahın bu erken saatlerinde trafik yoğun değil. Ben de bundan istifade bir boşluğa denk getirip kapağı karşı kıyıya attım. Gemi trafiği
Malakka Boğazı’nda, güney yakasında doğu yönlü, kuzey yakasında batı yönlü olarak akar. Vardığım kuzey yakasında gemi yolundan çıkarak, demirli gemilerin bulunduğu sahil şeridine paralel seyir yaptım.
Fonda puslar içerisinde Singapur’un gökdelenleri yükseliyordu. Jurong Adası’nı sancağımda bordaladıktan sonra dümeni Johor Boğazı’na doğru kırdım. Burası Malezya’yı Singapur’dan ayıran bir kanaldır. Yelkenleri toplayıp çift motorla yoluma devam ettim. Malezya anakarasını, Singapur’a bağlayan köprünün altından geçtikten sonra kanal iyice daraldı. Su bulanık, çamur rengindeydi. Singapur bayrağını gurcatadan indirip Malezya bayrağını bastım. Bir süre böyle yol aldıktan sonra birden sancak pervanesine bir şey dolandı, hemen müdahale edip boşa aldım. İleri, geri hafif yol verip kurtulmaya çalıştıysam da işe yaramadı. Ben de çaresiz kuyruğa zarar vermemek için sancak motorunu kapatıp iskele motoruyla ağır devirde yol aldım, bir taraftan da kalan tek pervaneye bir şey sarmaması için dua ediyordum.
Nihayet sağ salim Puteri Marina’ya vardım. Telsizle marinaya gelişimi bildirerek durumumu anlattım ve pontona bağlanmama yardımcı olmalarını rica ettim. Gelen personelin yardımıyla bir pontona aborda olup bağlandığımda öğlen olmuştu. Bulunduğum pontondaki teknelerden giriş işlemleri için bilgi toplamak amacıyla dolanırken bir katamaran dikkatimi çekti. Bu bir ‘Island Spirit’ yani Ada Dilberi’nin ikizi. Merakla yaklaşınca, adının ‘Plane Sailing’ olduğunu görüp heyecanlandım. Bir anda yıllar öncesi teknemiz ‘My Chance’ ile yaptığımız Pasifik geçişi geldi gözlerimin önüne. Şimdi önümde durduğum katamaranın sahibi Bob ve eşi Deirdre ile Panama’dan Tayland’a kadar uzun süren bir seyir yapmıştık ve nice güzel demir yerlerini paylaşmıştık.
Teknenin sahiplerinin aynı dostlarım olduğunu ümit ederek seslendim. Kamaradan dostum Bob çıkınca çok sevindim. Aradan geçen yıllarda, benden bir hayli büyük olan Bob iyice yaşlanmış. İlk bakışta beni tanıyamadı. “My Chance teknesinden Alim” deyince çok şaşırdı ve sevinçle gelip sarıldı. Beraber havuzlukta oturup eski günleri yâd ettik ve aradan geçen yıllarda yaşadıklarımızı paylaştık.
Bob bizden sonra Uzakdoğu’dan ayrılmamış, uzun yıllar, Borneo ve Filipinlerde kalmış. Emekli bir pilot olan dostum, memleketi Güney Afrika’yı katamaran Plane Sailing’le terk ettiğinden bu yana ülkesine geri dönmemiş. Şimdi hem yorulmuş hem yaşlanmış artık denizlerden elini ayağını çekip karada yaşamak istiyor; bu nedenle de teknesini satılığa çıkarmış. Satınca Malezya veya Tayland’a yerleşecekmiş.
Birbirimizin yaşamlarını kısaca paylaştıktan sonra, giriş işlemlerini bitirmek için müsaade isteyip dostumdan ayrıldım. Öğle mesai arasıydı, beklerken bari pervaneyi temizleyim diyerek dalış giysimi kuşanarak elde bıçak, bulanık suya atladım.
Görüntü sıfır, bu nedenle el yordamıyla sancak pervaneye saran plastik topağını temizlemem hem beni yordu hem de zaman aldı. İşimi bitirip sudan çıkarken ne yaptığımı merak edip yanıma gelen bir tekne sahibi “Bu sularda timsah var” deyince soğuk bir duş yaptım. Ama adamın ne kadar ciddi olduğunu da kestiremedim. Her neyse işimi sağ salim bitirdim diye düşünerek kendimi avuttum. Çok şükür artık yeniden sevdiğim topraklardadım. Kendimi hafiflemiş hissederek, giriş işlemlerini tamamlamak üzere marinanın yolunu tuttum.
Sürecek...