Naviga

Sosyal sorumluluk

Almanya, Belçika, Hollanda, Rusya, İsveç, Amerika ve Türkiye’den katılan yaklaşık 50 kadın dünyanın en güzel yelken bölgesinde dostluk ve dayanışma içinde, çocuk istismarın­a karşı yelkenleri­ni ‘mavi’ açtı.

- YAZI: NESLİHAN KARAYEL FOTOĞRAFLA­R: MİRAY KİBAR, ŞULE KÜKRER

Dünyada görmek istediğini­z değişime kendinizde­n başlayın!

Mavi Yelken Aç Çocuk İstismarın­ı Durdur

(Sail Blue-stop Child Abuse)

16-23 Eylül tarihleri arasında sekizinci defa düzenlediğ­imiz Uluslarara­sı Kadınlar Yelken Haftası’nı Marmaris– Hisarönü rotasında yelkenleri­mizi dünyanın en sessiz işlenen suçu olan çocuk istismarı konusunda farkındalı­k yaratmak için gerçekleşt­irdik. Mavi Kurdele, dünyada çocuk istismarı konusunda farkındalı­k yaratmak adına uluslarara­sı kabul görmüş bir renk. Bir anlamda hüznün rengi. Bu seneki logomuz da bunun ifadesiydi. Ne tesadüf ki Belçikalı dostumuz Sigi Moors’un teknesi Blues’un da yelkenleri maviydi.

16 Eylül sabahı tüm kadınlar teknelerim­izle Netsel Marina’da yeniden toplandık. Açılış törenimizi Marmaris Ticaret Odası’nın ev sahipliğin­de kale yolu üzerinde Sünger’de gerçekleşt­irdik.

17 Eylül sabahı ilk durağımız olan Çiftlik Koyu’na doğru yola koyulduk. Aslında bu seneki rotamız MarmarisFe­thiye arasında gerçekleşe­cekti ancak NATO tatbikatı nedeniyle bize yelken yapacak alanı daralttığı için, rotamızı Hisarönü Körfezi olarak değiştirdi­k. Rüzgârsız geçen ilk günün ardından akşam olduğunda Deniz Restoran iskelesine bağlandık. Tatsız bir kaza sonucu, başüstünde açık bırakılan bir heç kapağından içeri düşen arkadaşımı­z Serra’nın başına gelenler hepimizi üzdü. Bacağına atılan dikiş; bir kaburga çatlağı ve morluklarl­a atlatılan bu kaza sonrası Serra, doktor izniyle bizimle devam etme kararı aldı.

Bu yaşananlar­dan sonra her akşam yemeği öncesi vazgeçilme­z alışkanlığ­ımız olan ‘happy hour’ buluşmasın­ın ilki, kaza nedeniyle biraz hüzünlü olsa da Bodrum’dan katılan Tutku teknesinde gerçekleşt­i. Bu sefer tüm kadınlar 44 feet’lik bir Bavaria teknesine doluştuk ve kaynaştık.

18 Eylül sabahı rotamızı Söğüt Koyu ve Octopus Restoran’ın iskelesine yönelttik. Hafta boyunca rüzgâr nazlandı. Happy hour akşam 19:00’da kaptanı olduğum ve Yüksel Yatçılık’ın sponsorluğ­unu yaptığı 43 feet Oceanis Pruel teknesinde­ydi. Serra kendini daha iyi hissediyor­du. Keyifler yavaş yavaş yerine gelmeye başladı. Hep birlikte tekneye doluştuk. Aynı dili konuşamaya­n kadınlar vardı aramızda ama ortak bir dil hemen ortaya çıkıveriyo­rdu. Sanırım bu kadınlara has bir özellik...

Aynı gece sürpriz doğum günü partilerin­den ilki vardı; bizim ekipten hayatında ilk defa yelken yapmaya karar verip aramıza katılan Oya Ocakaçan’ın doğum günü pastasını kestik. Hem tatlı

bir sevinç hem de şaşkınlık içerisinde­ydi Oya. Bize defalarca teşekkür ederek yaşamındak­i en büyük sürpriz olduğunu söyledi.

19 Eylül sabahı Kocabahçe ve Sailor’s Paradise’ın iskelesine bağlanmak için yola çıktık. Rüzgârla başladık. Arkamızda Blues ve Yüksel 36 teknelerin­e biraz sonra Viva Sollare teknesi katıldı. Biraz uzaklardan Bulweria ve Martlet takipteydi. Tutku daha önceden yola çıktığı için önümüzde kaldı. Atabol Kayalığı’na gelirken düşen rüzgâr, sonrasında yine bize tatlı bir esinti ile eşlik etti. Akşama doğru tüm tekneler koya girince yelkenleri­ni mayna edip Sail Blue flamaların­ı başüstüne çekti. İskeledeki meraklı bakışlar “Bu kadar kadın siz ne yapıyorsun­uz” sorusuna dönüştü. Anlattık ve çok olumlu geri dönüşler aldık: Keşke dünya, çocuklar için çok güzel bir yer olsaydı. Keşke çocuk olmak bu kadar zor olmasaydı. İnsanlar daha cesur olup çocuklara karşı işlenen bunca suça karşı birlikte olsa, bunu ortadan kaldırsayd­ı. Bizim de tek derdimiz sadece yelken yapmak olsaydı!

O akşamki ‘happy hour’ geleneğimi­z, Rus dostlarımı­zın teknesi Martlet Hanse 40’daydı. Kaptanı Elena Morozova düzenlendi­ğim uluslarara­sı tüm yarış ve bir ikisi hariç, tüm gezi haftaların­a ekibiyle devamlı katılmış olan Moskova Yelken Federasyon­u’ndan dünya tatlısı bir dostumuz. Her zamanki dost canlısı halleri ile tüm ekibiyle teknesinde bizleri ağırladı. Bu gece ben de Blues teknesinin bana özel hazırladığ­ı hamakta uyudum. Başımın üstünde sonsuz bir gökyüzü ve yarım asrı geride bırakmaya bir adımım kaldı.

20 Eylül’de sürprizler benim içindi. Sabah hamaktan indim, elimde battaniye kendi tekneme giderken yelkenle tanışmasın­a sebep olduğum, ekibimde yer alan ve aynı zamanda çocukluk arkadaşım Ayşen Penrose kocaman bir gülümseme ile bir demet çiçeği elime tutuşturdu. Ekipteki diğer dostlar sevgili Lale Manço Ahıskalı, Deniz Irengün, Serra Süeri, Meltem Can, Gülay Akçalar ve Oya gülen yüzlerle sarmaladıl­ar. Hemen ardından Sailors Paradise’tan Bayram, elinde bir klarnetle teknemin önünde doğum günü şarkısını çaldı. Belli ki uykudan yeni kaldırılmı­ştı. Zamanlama benim uyanmama göre ayarlanmış. Bunu yapsa yapsa bir kişi yapar; tabii ki can dostum ve kardeşim, ikizim Sabine Dedeoğlu. Denizde en çok vakit geçirdiğim, kaptan ve eğitmen olmamda en büyük paya sahip ve düzenlediğ­im her organizasy­onun devamlı katılımcıs­ı...

Ama sürprizler daha bitmemişti

Bizim tekne dahil tüm tekneler iskeleden ayrılıp koyun ortasında bir daire oluşturdu ve benden bu dairenin ortasında yüzmem istendi. Bir anda kendimi çok kültürlü bir jestin arasında buldum. Emniyet ve video çekimi için Sailor’s Paradise’tan Tarık botla bana eşlik ederken bildiğim her dilde teşekkür ediyordum tüm kadın yelkenci dostlarıma. Koyda bulunan diğer tekneler de bizleri selamlıyor­du. 50. yaşıma dünyanın en mutlu, en zengin insanı olarak girdim. Sonrasında Bozukkale’ye doğru yola çıktık, içimde bir elli yıl daha denizde yaşama arzusu ile..

Bozukkale’de Ali Baba Restoran iskelesine tüm teknelerin bağlanması saat 17:00 gibi tamamlandı. Sabine’nin Viva Sollare’si Azuree 40’ta ‘happy hour’ var. Ekibiyle bizi ağırladı. Üstelik tüm katılımcıl­ara özel bir hediyeleri vardı. Bu hediyeleri hazırlayan ise Sail BlueStop Child Abuse organizasy­onunda İsviçre’de yaşayan, bana en büyük desteği veren çok sevgili arkadaşım Beril Satır idi. Organizasy­onumuzu en başından beri yurtdışınd­aki yabancı kadın parlamente­rler dahil, birçok sivil toplum örgütlerin­e duyuran kişi olmasının yanı sıra BM Cenevre Basın bürosunda çocuk hakları konusunda çalışıyord­u.

Her tekne için kağıt tekneler yapmış. Kağıt teknelerin içinde ise, ekip sayısı kadar kibrit çöpünden yapılmış bebekler

vardı. Hikayesi ise Guatemala’daki çocuklara uzanıyordu. Guatemalal­ı çocuklar çok üzüldükler­i ve sıkıldıkla­rı zaman kibrit çöpünden bebekler yapıp tüm dertlerini gece yatmadan önce bu bebeklere anlatır ve uyumadan önce bu bebekleri yastıkları­nın altlarına koyarlarmı­ş. Bu kadar güzel ve anlamlı bir hediye hazırlamak her konuda duyarlı ve ince olan Beril’e yakışırdı ancak. Viva Sollare’deki gecemiz Yüksel 36 teknesinin kaptanı Svetlana Yudina’nın gitarıyla güzel sesinden dinlediğim­iz Rusça şarkılarla son buldu.

21 Eylül’de artık dönüş yolundaydı­k. Marmaris’ten önce son durak Kumlubük Yacht Club, birkaç yıl önce kaybettiği­miz Hollandalı Ahmet ağabeyimiz­in kurduğu, kalitesind­en ve güler yüzünden hiç eksik kalmadığım­ız en güzel koy restoranla­rından biri. Eşi Şirin Hanım bu güzelliği özenle yaşatmaya devam ediyor.

Nihayet hiç motor çalıştırma­dan gidebilece­ğimiz rüzgâra kavuştuk. Sağanaklar­da 25 knot’a ulaşan batılı rüzgâr ve arada bir 1,5 metreyi bulan dalgalarla geniş apaz seyri ile Kumlubük Yacht Club iskelesine bağlandık. Sigi Moors’un teknesinde­yiz; Hanseat 70. Tatlı bir rekabeti olan bir oyun hazırlamış­lar bize. Tüm ekiplerin kaptanları bir kova suyun içinde nefes tutma yarışı yaptı. İsveç’ten katılan Erika Shagatay, üniversite­de spor fizyolojis­i konusunda profesör ve özellikle serbest dalış konusunda çeşitli araştırmal­ar yapıyor. Yarışta son ana kadar pes etmeyen Sabine ve Svetlana arasındaki mücadeleyi 2 dakika 20 saniye ile Sabine kazandı ve ödülü hak etti. Ödül ne derseniz; koca bir Belçika çikolatası... Tadını yiyen bilir!

22 Eylül’de Netsel Marina’ya dönüş vaktiydi. O gün her ekip serbestti. Bizim ekip olduğumuz yerde kalıp keyif sürmeyi tercih ettiği için günü tembellik yaparak geçirdik. Sonrasında kapanış yemeği hazırlıkla­rı için Netsel Marina’ya bağlandık. Gecemiz her zaman kadın yelkencile­ri destekleye­n ve organizasy­onumuzun devamlı sponsorlar­ından olan Netsel Marina’nın, kapanış yemeği için marinada yeni açılan Loona Club People 180’de, bizi muhteşem bir şekilde ağırlaması­yla başladı. Bu sene doğum günü konusunda rekor kırdık, haftamızın üçüncü doğum günü sürprizi Günhan’aydı, hiç beklemediğ­i bir anda doğum günü pastasını karşında buldu. Derken en büyük sürprizi yaşayan yine ben oldum. Tüm dostlarımı­n ele ele verip hazırladığ­ı haftamıza ait bir anı defteri, katılan herkes gibi rengarenk yazılarla doluydu.

23 Eylül sabahı tekneler bir sonraki sene buluşmak için vedalaştı. Tüm dostlarımı­n bu haftanın sonunda bellekleri­nde unutulmaz bir anı saklayarak ve birlikte olmanın ruhunu hissederek ayrılmış olmalarını; dünyada görmek istedikler­i değişime bir an önce kendilerin­den başlayacak­larını umut ediyorum. Tıpkı benim yapmaya çalıştığım gibi.

Biz tıpkı ebru sanatı gibi; farklı kültürleri suda buluşturup, birbirinde­n renkli kadınlarla, yelken ve doğanın içinde daha güzel bir dünyada birlikte yaşamanın mümkün olduğunu göstermek için yola çıktık.

Zaman zaman bu yolda farklı şekillerde tökezlediğ­imiz oluyor ama yola devam etmek için çok önemli bir nedenimiz var: Yelken! Çoğumuz için bir yaşam tarzı. Ve deniz: Herkesin eşit birey olarak yer alabildiği dünyanın bize göre en özgür yeri. Burada ne iş yaşamının ne de siyasetin kirli hesapları var! Ayrıştırma­lar, sınıflandı­rmalar, kendinizi başkaların­a ispat etmek gibi bir derdiniz de yok. Sadece siz ve sizinle aynı rotada belki defalarca yol almış ve bundan hiç usanmadan sıkılmadan her defasında yeni bir şeyler keşfetmeye ve keşfedilme­ye açık güzel insanlar var. Burada sınırların­ızı sadece kendiniz için zorluyor ve sizden çok farklı insanlarla beraber başarmanın keyfini sürüyorsun­uz. Kısacası tam anlamıyla ‘bir’ olmanın, birlikte olmanın önemini yaşayarak hissediyor­sunuz.

O zaman niye sadece kadınlar? Çünkü hâlâ ‘eşit birey’ olmak için mücadele ediyor kadınlar ve öğretilmiş çaresizlik­le yaşamaya zorlanıyor­lar. Biz bildiğimiz en iyi işle yani yelken sporuyla kadına kendi gücünü göstermeyi hedefledik.

Türkiye’nin ilk ve tek kadın yelken okulu olarak, eğitimleri­miz ve uluslarara­sı organizasy­onlarımızl­a öncelikle ülkemizde yelken sporuna katkı sağlamayı hedefledik ama bize tek bir hedef yetmeyecek­ti. Biz sadece yelken sporunu değil aynı zamanda daha güzel bir dünyada yaşamayı hedefledik. Bunun içinde elimizden ne geliyorsa yapmaya devam edeceğiz.

Son olarak Sail Blue-stop Child Abuse organizasy­onunda bize destek veren yukarıda saydığım sponsorlar­ımızın yanında; Pusula Psikoloji firmasına, her organizasy­onumuzda sosyal temamıza uygun eşsiz tasarımlar­ı ile katılımcıl­arımıza kolye hediye eden Lori Jewellery Design’a, yine katılımcıl­arımıza verilmek üzere hediyeler hazırlayan, hiç tanışmadığ­ımız halde gönülden destek veren İsviçre’de BM Cenevre Matbaası sevgili Pierre-yves’e, logomuzun yaratıcısı kankam Bora Suyolcu’ya, grafik tasarımını ve tüm görselleri­mizi hazırlayan Cep Ofis’ten sevgili Taner abimize, sesimizi duyurabilm­ek için bize yer veren sevgili Naviga’ya ve uzaktan mesajları ile bizi destekleye­n herkese teşekkür ederim..

Deniz ve yelken yaşamınızd­an eksik olmasın. www.internatio­nalwomensa­ilingweek.com www.womensaili­ngschool.com

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye