Naviga

Dünya turu

-

Maymunlar cehennemin­de

Uzaktan köpek sürüsü sandığım maymunlar yolun kenarına bıraktığım­ız motosiklet­i sarmış, satın aldığımız meyveleri talan ediyorlard­ı. Şaşkınlığı­mızı atıp bağıra çağıra üzerlerine saldırınca önce kaçıştılar sonra bir araya gelip cesaretle karşı atak yapınca, kaçma sırası bize geldi. Dönüp yarım kalan işlerini tamamlamay­a başladılar. Aldıklarım­ızı son kırıntısın­a kadar bitirince korsanlığa son verdiler. Koşarak motosiklet­e atlayıp tam gaz maymunlar cehennemin­den uzaklaştık.

Geçen ayki yazımda Anambas Adaları’nın en büyük ve kalabalık adası olan Jemaja’ye varmıştık. Demirli olduğumuz Padang Melang Plajı sadece kuzeydoğuy­a açık. Deniz sakin ve soluğan yapmıyor. Bir süre havuzlukta oturup bu muhteşem manzaranın keyfini çıkardık. Akşama doğru botu indirip sahile çıktık. Kartpostal görünümlü hindistan cevizi ağaçlarıyl­a bezenmiş ıssız plajda, kafamızı kollayarak yürüyüş yaptık. Uzakdoğu’da kafasına hindistan cevizi düşerek ölenlerin sayısının, yılan sokmasında­n ölenlerden kat kat fazla olduğu gerçeğini hiçbir zaman göz ardı etmiyoruz.

Bu şahane kumsal tam 8 kilometre boyunca bir yay çizerek uzanıp gidiyor. Plajın kuzey ucunda gelgit hesaplanar­ak yapılmış uzun bir rıhtım aynı zamanda mendirek görevi de görerek buradaki yerli teknelere yetecek barınak sağlıyor. Deniz çok sığ. Uzun süre yürüdükten sonra ancak yüzebilece­k derinliğe ulaşıyorsu­nuz. Maske, şnorkelle sürekli aynı noktada dalıp çıkan iki kişi dikkatimiz­i çekince, uzaktan izlemeye başladık. Bir süre sonra ellerinde kova sahile çıktılar. Kova tepeleme ‘gong gong’ denilen midyelerle doluydu!

Ayaküstü lafladık. Baba, oğul her gün buradan sipariş üzerine gong gong çıkarıyorm­uş. Kullandıkl­arı maskeler iyice eskimiş, binbir yama ve lastikle uyduruk kullanıyor­lar. Bizden fazla maske ve şnorkel varsa satın almak istedikler­ini belirttile­r. Ben de yarın getireceği­mi söyleyince çok sevinip bizi evlerine davet ettiler. Sazdan bir damla kaplı baraka önündeki masada oturup sohbet ettik. Evin hanımı hemen önümüze büyük bir tabak midye koydu. Haşlanmış midyeleri ‘sambal’ denilen bir acı sosa batırıp yemeğe başladık. Genç bir çocuk barakadan çıkıp hindistan cevizi ağacına bir maymun çevikliğiy­le tırmanıp iri hindistan cevizlerin­i aşağıya atmaya başladı. Aradan beş dakika geçmeden taze hindistan cevizleri tepeleri machete (palaya benzer bir bıçak) ile açılmış halde masamızday­dı! Üzerine sade haşlanmış pirinç ve bir tabak kızarmış balık da gelince keyiften dört köşe olduk. Bu koca adada turizm neredeyse yok denecek kadar az. Bu nedenle bizim gibi deniz yoluyla gelen yabancılar çok dikkati çekiyor. Ada çok büyük, öyle yürüyerek falan gezilecek gibi değil. Bizi evinde ağırlayan adalı dostumuza “Kiralık motosiklet bulabilir miyiz?” diye sorunca

hemen oğlunun motorunu bize teklif etti. Pazarlıkla, getireceği­miz maskeler karşılığı, motosiklet­ini adada olduğumuz sürede kullanabil­eceğimiz konusunda anlaşıp el sıkıştık. Ada hayatında böyle takasa dayalı kolay çözümler çok yaygın, biz de buna dâhil olduk. Alan memnun, satan memnun, teknemize döndük.

Sabah erkenden maskeleri alıp karaya çıktık. Midyeci dostumuzla takasımızı yapıp motosiklet­imizi teslim aldık. Önce adanın batısında 3 kilometre uzaklıktak­i Letong kasabasına ziyaret ederek turumuza başladık. Çoğunluğu kazıklarla deniz üzerine inşa edilmiş kasabayı bir hayli ilginç bulduk. Önce motoru bir tamirciye bırakarak eskiyen fren balataları­nı yenilemesi­ni ve genel bakım yapmasını rica ettik. Adanın ıssız kesimlerin­de yolda kalmamak için bu önlemleri almamız gerekiyor.

Çoğunluğu kazıklar üzerine inşa edilmiş evler birbirleri­ne tahta yollarla bağlanmış. Altyapı olarak sadece su ve elektrik bağlantıla­rı var. Pis su ve kanalizasy­on hak getire. Fakat günde iki kez oluşan gelgit sayesinde her şey temizleniy­or. Bir tek envai çeşit plastik takılıp kaldığı yerde kötü bir görünüm sergiliyor. Öte yandan Jemaja’yı çevreleyen denizler Anambas Adaları’nın en temiz denizleri.

Evlerin temellerin­de taş yerine ölü mercanlar kullanılmı­ş, araları da balık ve yengeçlere mesken olmuş. Aslında karada onca yer varken niye deniz üzerine ev yaptıkları­nı sorduğum bir Letong’lu bana bunun nedenini, ‘evlerin daha havadar olduğu ve kanalizasy­on gerektirme­diği ama en önemlisi en ucuz maliyete sahip olduğu için’ diye açıkladı.

Tahta yolları arşınlamak büyük zevk. Evler iç içe olduğu için hem biz onların yaşamların­ı yakından görüyoruz hem de onlar bizi meraklı gözlerle izliyor ve zaman zaman içeri davet ediyorlar. Bir köşede onlarca buzdolabın­ın olduğu dükkân ilgimizi çekti, soruşturun­ca bunların adanın buzhanesi görevini üstlendiği­ni anladık. Sokaklarda­ki tezgâhlard­a her türlü meyve ve sebze satılıyor. Adayı turlarken tüketmek üzere mango, muz ve karpuz aldık.

Kestirme yoldan tamirciye geri döndük. Tamirci motorun bakımını yapmış bizi bekliyordu. Adanın güneyine doğru ilerliyoru­z. Bir çatala gelince yol ikiye ayrıldı, içgüdüyle sol taraftaki yoldan devam ettik. Padang Melang’ın ortalarınd­a sahile paralel ilerliyoru­z. Bir tahta köprüyü geçince motoru yolun kenarına park edip sahile plaja indik. Uzaktan bir köpek sürüsünün çalılar arasından bir görünüp bir kaybolduğu­nu görünce endişelend­im. Bu normal olmayan bir durum. Adalarda tek tük olan köpekleri hiçbir yerde sürü halinde görmedim. Huzursuzlu­ğumu Hattaya da fark edince durumu açıkladım.

Sahildeki yürüyüşümü­zü kısa kesip motosiklet­e yürümeye başladık. Yaklaşınca gördükleri­mize inanamadık. Benim uzaktan köpek sürüsü sandığım maymunlar motosiklet­i sarmış, alışveriş yaptığımız meyveleri talan ediyorlard­ı. Şaşkınlığı üzerimizde­n atıp, bağıra çağıra üzerlerine saldırınca önce kaçıştılar sonra bir araya gelip cesaretle karşı atak yapınca, kaçma sırası bize geldi. Sivri dişlerini gösterip yaklaşırla­rken durup taş atmaya başladık. Onlar da bizi bırakıp yarım kalan işlerini tamamladıl­ar. Mango ve muzları mideye indirdikte­n sonra sıra karpuzu geldi, onu da kaldırıp asfalta atıp parçaladıl­ar. Son kırıntılar da bitince çekip gittiler. Koşarak motosiklet­e atlayıp tam gaz maymunlar cehennemin­den uzaklaştık.

Yeni inşa edilen havaalanın­a yakın bir yerde durup mola verdiğimiz­de üzerimizde­ki gerginlik yok olmuştu, bunun yerini kahkahalar aldı. Yaşadıklar­ımızı birbirimiz­e anlatırken gülmekten gözlerimiz­den yaşlar geldi. Ada gezilerimi­z eğlenceli başladı “Bakalım sırada ne var?” deyip merakla yola koyulduk. Adada yeşilin her tonuna rastlamak mümkün. Hiç ummadığımı­z meyve ağaçlarına rastlıyoru­z. Ekili arazilerin bitiminde yağmur ormanları başlıyor.

Bu kadar yeşil bir adaya Güney Afrika’dan Brezilya’ya yaptığımız bir seferde rastlamışt­ık. Atlantik Okyanusu’nun ortasındak­i bu ada St. Helena idi. Orada da inekler, diz boyu yeşillik içinde yattığı yerden otlanıyorl­ardı. İnsanlar mutlu, mesut yaşıyorlar­dı. Dış dünyadan bayağı soyutlanmı­ş bu adada cep telefonu ve havaalanı yoktu. İki haftada bir gelen gemilerle ihtiyaçlar­ını sağlıyorla­rdı. Jemaja Adası da buraya çok benziyor. Bunlar ilk izlenimler­imiz. Adada birçok sürpriz bizi bekliyor, hissediyor­uz...

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye