The Bodrum Cup
30 mavi yıl
30. yılında American Hospital’ı adına ekleyen The Bodrum Cup, tarihinde görülmemiş bir rotada start almaya hazırlanıyor. Bu kez filo, İstanbul’dan başlayıp eğlenceli etkinliklerle doğduğu yere, mavi yolculuğun anavatanına doğru yelken açıyor. The Bodrum Cup’ı düzenleyen Era Yelken Kulübü ve Başkanı Erman Aras’ın payına da 30 yıllık bu geleneği açıldığı yeni sularda seyretmenin haklı gururu düşüyor.
Bodrum’un büyük kupası bu yıl, 30’uncu yaşını kutluyor ancak temellerini aldığı mavi yolculuk ve doğayla baş başa bir seyir felsefesi çok daha eskiye, Halikarnas Balıkçısı’na, Azra Erhat’a, Sabahattin Eyüboğlu’na uzanıyor. Her biri güçlü birer kalem olan bu mavi yolcuların satırları, böyle bir seyahat hayalinin yayılmasını, mavi yolculuğun sevilen bir tatil yöntemi haline gelmesini sağladı. Ancak guletlerin yelken basmaktan imtina etmesi ‘doğayla baş başa bir tatil’ hayallerini motor gürültüsüyle egzoz kokusuyla boğdu. Bu şikayetler üzerine The Bodrum Cup, mavi yolculuğu tekrar rüzgâr ve yelkenle buluşturmak amacıyla yola çıktı. Yıllar içinde mavi yolculuk ve Bodrum deniz kültürüne yaptığı katkıyla birlikte o da büyüdü, ahşap gulet yarışından bu gün her tür teknenin yarışabildiği ve birçok etkinliği içinde
barındıran bir deniz festivaline dönüştü.
Bu yıl İstanbul’a yelken açtıysa da biz Bodrum Cup’ın geldiği yeri konuşmak üzere Era Yelken Kulübü Başkanı Erman Aras’la Bodrum, Ortakent’te bir mandalina bahçesinde buluştuk.
Onu beklerken kapısında Bodrum Yadigarı yazan bahçenin mandalinalarından Aras ailesinin şeker ilavesiz tarifleriyle yapılan gazozdan, reçele, sorbeye hatta lokuma kadar değişik ürünleri inceledim, denedim. Erman Aras ise benden önceki konuklarına adı üzerinde aile yadigarı olan bahçesini korumak, babasına verdiği sözü tutup onu satmamak için bu markayı yarattığını, bu dönemde böyle bir işe girmenin aslında çılgınlık olduğunu anlatıyordu. O anlatırken 30 yıl önce Bodrum Cup için de aynı cümleleri kurduğunu, yolda nice fırtınalar, rüzgârsız günler, dalgalı denizlerle karşılaştığını hayal etmek zor değildi.
The Bodrum Cup’ı düzenlemeye başladığınızda neler hayal ediyordunuz?
The Bodrum Cup, 30 yıl evvel bir ihtiyaçtan doğdu. Mavi yolculuk için tekne kiraladığımız şirketimize yelken kullanılmadığı ve hep motor seyri yapıldığına dair şikayetler geliyordu. Bunu nasıl çözeceğimizi düşünürken deniz meslek liselerinin olmamasının –bu durum hâlâ geçerli- eksikliğini çektiğimizi ortaya koyduk. Ancak şikayet etmek yerine çözüm üretmeye karar verdik. Bodrum Cup, Era Yelken Kulübü ve okul gemisi STS Bodrum bu fikirle doğdu. Bugün, koyduğum üç hedefi de gerçekleştirmenin mutluluğu içerisindeyim.
Tekneler ve ekiplerde nasıl bir değişim yaşandı?
İlk Bodrum Cup’a katılan 17 teknede de yelkenle ilgili sorunlar çıktı. Dümen palaları yelken seyrinde yetersiz kalıyordu. Çünkü hep pervane düşünülerek yapılmıştı. İlk yarıştan sonra hemen hemen hepsinin palaları büyütüldü. Yelken seyrinde bir hedefe doğru seyrederken rüzgâraltına doğru yaşadıkları kaymaları gördükçe yapısal problemleri fark edildi. Sualtı yapısının ve ağırlıklarının, direğin yerinin yeniden hesaplanması gerektiği ortaya çıktı. O zaman bu değişiklikleri yapmak bizim için oldukça zordu. Turizmin yeni geliştiği yıllardı ve bizim için öncelikli olan kamaralardı. Kamaraları yapıp boş kalan yere direği oturtuyorduk. Ancak yelken performansı istiyorsak, önce direği olması gereken yere koyup boşluklara kamaraları yerleştirmemiz gerektiğini anladık. Tersanelerde mühendisler çalışır oldu. Ustalar önce birbirleriyle sonra kendileriyle yarışmaya başladılar. Müşteri bir ustaya önceden yaptığı tekneyi beğenerek sipariş verirken “Bu senin tekneyi geçsin” diyordu. Böyle olunca da ustalar her teknede biraz daha iyi yelken performansı elde etmenin yollarını araştırıyordu. Bodrum Cup da tüm bu çabaların ortaya konduğu, know how’ın açığa çıktığı bir laboratuvar halini aldı. Bu özelliğinden dolayı üretimle içi içe büyüdü. Yelkeni öğrenmek isteyen gençler için de eğitim platformu oldu.
Yelken doğayla baş başa olmanızı sağlıyor. Tercihini mavi yolculuktan yana kullanan biri, yelken yapan tekneyi tercih ediyor. Teknenin donanımının ve personelinin buna uygun olması gerekiyor. Bodrum Cup ile her havada yelken açarak biz bunu sağladık.
Parkurda rüzgârın az olduğu bir havada yandaki teknenin yürüdüğünü gören ekipler, onların neyi nasıl yaptığını araştırmaya ve uygulamaya başladı. Sert bir havada tek başınıza yelken
açmaktan çekinebilirsiniz ama bir organizasyonun içinde buna cesaret edebiliyorsunuz. Sonuçta tecrübe ve disiplin kazanıyor, ekibinizi tanıyorsunuz. Bu tecrübe sadece yaz aylarında kiralanan teknelerin bahar aylarında da kiralanmasını, yelken yapabildiği için daha çok tercih edilmesini sağlıyor. Ahşap tekne hantaldır fikrini ortadan kaldıran, teknelerin performanslarını gösterebildikleri bir ortam yaratıldı. Biz de buna vesile olduğumuz için gurur duyuyoruz.
Bodrum Cup’ın bölge turizmine nasıl etkisi oldu?
1989’da Fransız TV5 ile bir anlaşma yaptık. Poster yapmak için bizden yelken basmış teknelerin diasını istediler. O zaman bırakın iki-üç guletin bir arada yelken basmış haliyle çekilmiş diasını, tek bir tekneninkini bile bulamadık. Benim kiraladığım teknelerden birini çıkarıp çekim yaparak Fransızları getirmeyi başardık. Bugün 100’e yakın teknenin yelken açmış görüntülerinin, sevgi çemberinin ülkemiz turizm için önemli bir değer olduğunu düşünüyoruz. Dışarıdan birçok yazarı da davet ederek ülkemizin tanıtımına katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Son yıllarda Yunan Adaları’nı da programımıza dahil ediyoruz. Ticaret yaptığınızda ülkeler arasındaki sıkıntılar, fanatiklik ortadan kalkıyor. Kalabalık bir grup gittiğiniz zaman o adanın ekonomisine katkıda bulunuyorsunuz, bir daha gelmeniz ya da daha uzun kalmanız için davet almaya başlıyorsunuz. Bu bakış açısı da insanlara ve siyasilere yansıyor. Yıllarca adalarla olan sürtüşmelerin Bodrum Cup sayesinde değiştiğini gördük.
Festival olma fikri nerden çıktı?
Zaman içinde sadece yarışla kalmamak adına Bodrum Cup’ı bir festivale dönüştürdük. Sanat, eğlence, müzik de işin içine dahil olsun istedik. Festivalin sanat yönünü her sene geliştirmeye çalışıyoruz. Çünkü mavi yolculuk Azra Erhat, Cevat Şakir gibi sanatçılar tarafından yaratılan bir gezi türüdür. Biz de onların yarattığı bu kültürü, Bodrum Cup içindeki sanat etkinlikleriyle yaşatıp geliştirmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda ülkemizin tanıtımına ve sektöre de katkıda bulunmak istiyoruz. Geceleri 6-7 bin kişinin katıldığı konserlerimiz oluyor.
Mavi yolculuk mutfağı da Bodrum Cup içindeki etkinliklerden bizi en çok heyecanlandıranlardan. Tekneyle tatile çıkmanın nedenlerinden biri de mutfağıdır aslında. Bunu gün ışığına çıkarma fikriyle Bodrum Cup içinde bir yemek yarışması düzenlemeye başladık. Bugün Metro, Arçelik ve Gastronometro gibi önemli markaların sponsorluğunda her geçen gün değer kazanmaya devam ediyor. Gastronometro yönetiminde de yer alan deneyimli şef Maximillian J.W. Thomae, Mavi Yolculuk Yemek Mutfağı yemek yarışmasının jüri başkanı olarak öncülük yapıyor. İlerde bu tarifler çok güzel kitaplara dönüşebilir ve daha çok insanı mavi yolculuğa çıkmaya teşvik edebilir. Yarışmayı kazanan şefler için Bodrum Cup’ın en güzel yemeğini yapmış olmak bir tanıtım malzemesi oluyor. Profesyonel şeflerin yanı sıra teknedeki misafirlerimizin de yarışabilmesi için bir kategori var. Mavi yolculukta müşterilerin mutfağa girip yemek yapması alışagelmiş bir durumdur.
Bodrum Cup’ın yönetim kadrosu neden değişti?
Sosyal medya hayatımıza girdiği ve iletişim yöntemleri hızla değiştiği için gençlere ihtiyacımız her zamankinden daha fazla. Bodrum Cup’ın yüzyıllar süren yabancı organizasyonlar gibi gelenekselleşmesini istiyorum. Bunun
onlar için.
Denizlerle ilgili tek ilgimizi çeken kaza haberleri olunca ve bunları olduğundan büyük ve yanlış şekilde aksettirince kimse denizi kullanmak istemiyor, korkuyor. Denizleri kullanmadığımız için koruma gereği de duymuyoruz. Denizi keyifli bir mekan olarak göstermeyi başaramazsak, çöplerimizi ve kanalizasyonu boşalttığımız bir yer olmaktan çıkaramayız.
Bu yıl sosyal sorumluluk projeleriniz de var mı?
Geçen yılki gibi kıyıların betonlaşmasına karşı duruşumuzu sürdürüyoruz. Aynı zamanda engelli kardeşlerimizi denizle buluşturuyoruz, onlara yarış numaralarını, bayrakları boyatıyoruz. TEV ile beraber denizcilik eğitim bursunun fonlanması projesine öncülük ediyoruz. Bu tür sosyal sorumluluk projeleri her zaman Bodrum Cup içerisinde yer alıyor.