024 Gündem
Yeni bir uygulama, akla takılan sorular ve yaşanması muhtemel meseleler
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın getirdiği son değişikliklerin amacı, kapsamı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın, “denizci millet, denizci ülke” hedefi doğrultusunda açıkladıklarından, yurttaşlarımızın denize yönelmelerini teşvik amacıyla 2023 yılına kadar ADB sahiplerinin sayısının 1 (bir) milyona çıkarılacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Bir diğer deyişle, önümüzdeki 4 yıl içinde 800.000 yeni amatör denizcimiz olacak.
Bu amaca ulaşmak için halen ADB sınavlarının yapıldığı 16 GASM (Gemiadamı Sınav Merkezi) dışında 71 Liman Başkanlığımızın da amatörlere yönelik denizcilik kursları vermek ve sınavları yapmakla görevlendirilerek işe başlamış olduklarını, “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü”nün 24 Ekim 2018 tarihinde yayımladığı “Amatör Denizci Eğitim ve Sınavlarına İlişkin Uygulama Talimatı” ndan öğrenmiş bulunmaktayız.
Bunlar sizce olumlu değişiklikler mi?
Peşinen söylemek gerekir ki, hedefe ulaşma yolunda seçilen yol, sevindiricidir, doğrudur, vatandaşa, denizciliğimize ve deniz turizmine hizmete yöneliktir. ADB edinmek yolunda çoğumuzun taşıdığı endişeler kanımızca son bulmuştur; şimdi artık dileyen, dilediği zaman, ya Genel Müdürlüğün web sitesinde yayımlanan ADES sınav sistemindeki kursa katılıp aynı sistemden sınava girmeye ya da en yakın liman başkanlığına başvurarak kuramsal kurs gününü seçerek kursa katıldıktan sonra aynı başkanlıkta sınava girip Adb'sine kavuşarak denize çıkıp açılmaya ve ufkun arkasını araştırmaya başlayabilecektir. Kurslar, sınavlar ve belgenin bedelsiz oluşu da çok ama çok büyük, olumlu bir yeniliktir.
Sadece ADB artışı bir anlam ifade eder mi?
Zaman içinde üzerinde tartışılarak çözümü aranacak tek sorun 1 milyon belge sahibinden örneğin 100.000'inin denize açılması ve önce kıyılarımız boyunca ve adalarımız çevresinde daha sonra da uzun/uzak seyirlere başlayabileceği belki de aile boyu olarak isimlendirilebilecek ve her halde “yerli ve milli” olarak adlandırılabilecek seri üretim boyları 7,5-15/16 metre arasında değişen en az bir, iki ve hatta üç tip yelkenli/motorlu teknenin (yatın) piyasada yer alması gerekecektir. Bu hususta halen tekne sahibi olanların önerebilecekleri birçok ayrıntının varlığı kesindir. Bu hedefe yaklaşılıncaya kadar da anılan boyda ikinci el teknelerin Türk Bayrağı taşımasının önünde bulunan bütün idari ve mali engellerin kaldırılması da elbette şart olacaktır. Rekabetin yaşatılması, kalitenin yerleşmesi için bu serbestinin, “yerli ve milli” üretim başladıktan sonra da devam etmesi gerekecektir.
Belgeyle ilgili sorunlar internette de dile getirildi. Bu konuda başka ne dersiniz?
Biraz geriye dönerek, ADB konusundaki bir düşünceyi/arzuyu/öneriyi dile getirmekte yarar vardır. Denizcilik, hiçbir zaman kısa bir öğrenim (velev kuramsal velev uygulamalı kurslar) ve bir sınavla ulaşılabilecek bir hedef/bilgi birikimi/ deneyim seviyesi değildir; önce merak, sonra aşk, sonra da derin bir sevgi eşliğinde zamanla, deneyimle, millerle, olaylarla, yıllarla ulaşılabilecek denize denizden bakmanın öğrenildiği bir yaşam biçimidir, sabır ister.
Bu bağlamda yıllardır üzerinde düşündüğümüz, çoğu kez acemilikle karıştırılıp kaynaştırılan amatör ile denizci tanımlar bileşkesinin bir zaman, değerlendirme, takdir ve anlama bütünlüğü ifade ettiğinden hareketle ve bu temel yanlışları çağrıştırarak kısa bir kurs ve sınavla elde edilebilen ADB tanımından vazgeçilerek yerine (ÖTKB) “Özel Tekne Kullanma Belgesi” nin getirilmesi düzenleyici idarenin kolaylıkla takdir edebileceği bir husustur.
Evet ve örneğin rahmetli Sadun Boro gerçek bir denizciydi, yaşamını, denizde geçirdiğini, deniz ve denizcilik için neler yaptığını hepimiz biliriz. Elbette onun gibi, sayıları giderek artan, daha birçok denizcimiz var. Hemen hepsi, yazdıkları kitaplarla, dergilerdeki yazılarıyla, görsel kayıtlarıyla, deneyim ve bilgilerini bizlerle paylaşarak güçlü bir teşvik unsuru ve güven kaynağı oluşturmaktadır.
Belgenin adı değiştirilirse, bütün taşlar yerine oturmuş olacak ve dünya standartlarına da uymuş olacağız. Denizcilikte bizden hayli ileri ülkelerde bu belgenin adı hiçbir zaman amatörlük gibi bir özellikle bağdaştırılmamıştır ve bugün de bağdaştırılmıyor. Belgenin
adı bu ülkelerin hepsinde gezi ve spor gibi etkinliklere bağlı yani “gezi teknesi kullanma belgesi” veya “spor tekne kullanma belgesi” gibi oluşturulmakta. Biz de sonuç itibariyle bir araç kullanma belgesinin adını, amatörlüğü bir kenara bırakarak, kullanılacak deniz aracının amacına/niteliğine göre oluşturursak gerek toplum gerekse topluluk içinde farklılıklar yaratmaktan kaçınmış/kurtulmuş, henüz ulaşmadığımız seviyelerde belgelendirilmemiş oluruz. Sonuçta kurs ve sınav ile alınan belgeyle bir aracı kullanmamız söz konusudur. ADB ise bize sanki bir meslek edinmişiz -Denizcigibi bir sıfat/unvan ekliyor. Amaç nedir, sonuç ne? Bir kişinin yaptıklarını toplumun ya da topluluğun kendiliğinden değerlendirmesidir doğru olan; örneğin kimi ülkede dünyayı kutuptan kutba yelkenli tekneleriyle turlayan bir çiftin başarısı “büyük bir amatör başarı (performans)” olarak adlandırıldığı gibi ya da bizim de sevgili Sadun Boro'ya amatör denizcilikten başka yakıştırabileceğimiz bir nitelik bulamadığımız gibi. Bu itibarla, eğer belge adı (ÖTKB) “Özel Tekne Kullanma Belgesi” olarak değişirse, bu tür yanlışlıklar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Değinmek istediğiniz başka hususlar, ayrıntılar var mı?
Son uygulamalar ile ilgili iki noktaya daha işaret etmek isterim.
Halen dağıtılmakta olan ADB üzerinde adının İngilizcesi çok safiyane ya da fazla düşünmeden Amateur Seaman's Certificate yani “Amatör Gemiadamı Belgesi” olarak yazılmıştır ve belgeler, başka yazım yanlışlarıyla da birlikte, bu şekilde dağıtılmaktadır. Bu tanımlama hem bizleri yani (halen) amatör denizci sayılanları hem de idaremizi küçük düşürücü bir yanlıştır. Bizler gemiadamı yani gemilerde ücret karşılığında çalışan profesyonel kişiler değiliz.
Gemiadamı olarak çalışmak isteyenlerin, amaçlarına ulaşmak için yolları, görevlerine göre yıllar süren bir yüksek tahsilden ya da yeterliklerine göre aylar süren kurslardan, sınavlardan, sık sık tekrarlanan uluslararası kuralların öngördüğü, edinilmesi şart olan STCW gibi belgelerden, sürekli kontrol edilen, kanıtlanması gereken uzunca bir deniz hayatından geçer. Böylesine zorlu yolları aşan profesyonellerin de amatörü olmaz. Dünya deniz taşımacılığında istihdam için aranan, Çin ve Filipinler yanında Türk gemiadamlarının da aranır/ istenir/seçilir olması boşuna değildir.
Bu nedenle de yeni ADB alacakların sınavı başardıktan sonra böylesine yanlış adlandırılmış bir belgeyi teslim almaktan imtina etmeleri ve şikâyetlerini ilgililere iletmeleri doğru olacaktır. Aksi halde hiç ilgileri olmayan bir belgeyle ortalıkta dolaşır olacaklardır. Belge adının değişmesi ile birlikte bu konu da açıklığa kavuşmuş olacaktır.
Bağlama kütüğü uygulamasında vize harçları kalkmıştır. Bu da son derece güzel bir uygulama değişikliğidir ama ne var ki belgenin adı hâlâ Bağlama Kütüğü Ruhsatnamesi'dir ve böyle kaldığı sürece de edinilmemesi ya da vize edilmemesi cezayı müstelzimdir. Ayrıca, nedeni bilinmez, belgenin 5 yılda bir kez vize ettirilmesi de gerekmektedir. Bundan da vazgeçilmesi bu alanda da taşları yerli yerine oturtacaktır.
Bilindiği gibi ruhsatname izin anlamını taşır ve en çok da işyerleri için verilir. Bizim özel teknelerimize ne tür bir izin verilmektedir? Sahip olmak için mi, kullanmak için mi, yoksa başka bir faaliyet için mi? Sahip olduğumuz teknemizi kaydettirmeden kullanamayacaksak eğer söz konusu olan izin değil, gereksiz bir zorlamadır. Belgenin asıl amacı teknenin bir sahibi bulunduğunu ve kayıtlı olduğunu belgelemektir/kanıtlamaktır. Bu bağlamda belgenin adının da “Özel Tekne Tescil Belgesi” olarak değiştirilmesi, eskiden olduğu gibi, idare ile tekne sahiplerinin birlikte hazırladıkları, yüzüne bakılır bir belge haline getirilmesi, özellikle yabancı görevlilere ibraz edildiğinde de bir kayıt belgesi olduğunun kolayca anlaşılması gerekir.
Tekne pazarlayan firmaların, sattıkları her teknenin “Özel Tekne Tescil Belgesi” ni de dahil olacakları/edilecekleri kayıt sistemi üzerinden düzenleyip, tekneyle birlikte teslim etmeleri ise büyük bir yenilik olabilecek, idarenin iş yükünü de azaltacaktır.
Ruhsatname gibi ne adında ve ne de üzerinde tescil belgesi anlamında Registry Certificate yazmayan bir belgenin neye yaradığını kavramak, misafiri olunan ülke görevlileri tarafından zorlukla mümkündür, kimi zaman istihzalara bile yol açabilmektedir. Başka ülkelerin sularında da seyredecek Türk Bayraklı teknelerimizin gerek ülkemizi gerek sahipliğimizi gerekse idareyi onurla temsil edebilmesinin sağlanması gerekir.
Son olarak bu uygulamaların 4-B olarak ifade edilen sorunların çözümüne katkısının ne olacağını sormak istiyorum.
Özel tekne sahibi olanların ve olacakların yıllar önce saptanmış bulunan ve kısaca 4-B olarak isimlendirilmiş sorunlar demeti varlığını, hiçbir önemli değişikliğe uğramadan, günümüze değin sürdürdü. Uygulamadaki yeni değişikliklerle sayıları artacak olan ÖTKB sahiplerinden hiç olmazsa bir kısmının özel tekne sahibi olmaya karar vermeleriyle birlikte 4-B'nin ağırlığı/ önemi artacaktır. Bayrak, Barınak, Bağlama Kütüğü ve Belgelendirilme başlıklarından oluşan bu dört alanda şu anda sadece Belgelendirilme ve Bağlama Kütüğünde yaşamı kolaylaştırıcı ve denizciliğin önünü açan önlemlerin alınmaya başlandığını görüyoruz. Denizciliğin gelişmesi ve “Denizci Millet, Denizci Ülke” söyleminin hayalden gerçeğe dönüşmesi, elbette tekne kullanma belgesi sahiplerinin sayısının artmasıyla değil, tekne sahibi sayısının artmasıyla başlayabilecektir. Tekne sahibi sayısının artması yönündeki her hareketin/ talebin 4-B'nin Bayrak ve Barınak sorunlarını kısa sürede ön plana çıkaracağı kesindir. Ayrıca, son yıllarda hayli karışık ve yetersiz, belki de yanlış (zaman gösterecektir) bir uygulama olan Mavi Kart sorunlar demetinin günümüzde 4-B+1-MK olarak ifade edilmesine yol açmıştır.
Bakalım, görelim, nelerin nasıl ve ne kadar değişeceğini.
Denizlerde buluşabilmemiz dileğiyle.