054 7 denizler ile
Yelkenle Portekiz tatili
Portekiz’in Atlantik Okyanusu kıyılarını anlatacağım bu yazıda. Geçen yıl gezilerimizde ziyaret ettiğimiz limanları farklı bir gözle değerlendireceğim. Bu kez, yalnız olduğum ve zaman problemim kalmadığı için daha rahat gezebiliyorum. Aslında yorucu yaz aylarından sonra kendimce tatil yapıyorum bile diyebilirim. Şöyle yelkenli teknede keyifli bir tatili kim istemez!
2018 yaz ayları tamamlandığında kışı geçirmek için İspanya’nın güney sahillerinde Malaga ile Almerimar arasında karar veremedim. Lagos’ta tanıştığım yeni dostlarım “Niçin Lizbon’a yakın olan Sesimbra isimli küçük balıkçı kasabasını düşünmüyorsun?” diye sordular. Aslında bu güzel bir fikir olabilirdi. Hem önümüzdeki yıl için tekrar Atlantik sahillerinde yakın kalmak hem de kış aylarında, uzun hafta sonları için Lizbon’da turlar düzenlemek, bu sayede kolay olabilirdi. Diğer alternatif ise Portekiz’in güney sahillerinde kalarak Portimao veya Faro’da kışlamaktı. Tüm bu limanları geçen seneki gezilerimizde ziyaret etmiştik. Fakat şimdi farklı bir göz ile bir kez daha gezmek istedim.
Öncelikle Lagos Marina’dan ayrılıp hemen sahilin önüne demir attım. Birkaç gün seyir planlaması yaparak geçirdim. Amacım önce doğuya doğru Culatra Adası’na kadar gitmek ve sonra batıya doğru kuzey rotasına dönüp Lizbon’a varmaktı. Bu, Lagos demir yerinde genellikle kuzeyli rüzgârlar estiği için rahatlıkla kalınabiliniyor. (37° 6’ K-008° 40 B) Alvor Limanı ise hemen 3 mil doğuda, girişindeki güneye uzanan iki mendirek arasından geçerek nehirde ilerleyip Alvor Köyü’nün hemen önüne geliyorsunuz. (37° 7,7’ K-008° 36’ B). Belki dünyanın bu en korunaklı limanında,
bir balıkçı köyü bulunuyor. Küçük yüzen pontonlardan oluşan T iskele genellikle dolu olsa da şişme botunuzla rahatlıkla köyün iskelesine çıkabiliyorsunuz. Yaz ayları mola çok kalabalık oluyor. Nehrin girişi için mutlaka yüksek su zamanını ayarlamanız gerekiyor.
Alvor’un 5 mil doğusunda Portimao şehri ve marinasının aynı zamanda içinde demirleme mevkii bulunuyor (37° 6,6’ K-008° 31,4’ B). Marina gerçekten çok modern, fiyatları da Lagos Marina’dan bir parça ucuz. Girmek için yüksek veya alçak su zamanını hesaplamak çok önemli değil mendirek ağzında 9-10 metrelik su derinliği var. Güneyli havalar biraz solugan yapıyor olsa da girişte sancak tarafta 4-5 metre derinliğe demirinizi bırakabiliyorsunuz. Dip kumluk, iyi demir tutuyor. Yaz aylarında bizim tekne için marina ücreti 30 euro civarındaydı.
Portimao’dan 22 mil doğuya doğru devam ettiğimizde güney bölgesinin en büyük yerleşim yeri ve marinası olan Vila Moura’ya (37° 4,3’ K-008° 7,4’ B) varılıyor. Burada maalesef demirde kalma olanağı yok. Giriş çok rahat, alçak su zamanı bile 4 metre derinlik var. 1.000 teknelik bağlama yeri olan marinada teknik servisler, yelken tamirleri, tekneyi karaya alma olanağı mevcut. Bunlar kışlama yeri için önemli tabii. Portekiz’de hemen hemen tüm marinaların girişinde önce bekleme pontonuna yanaşıyorsunuz, işlemlerinizi bitirdikten sonra kalacağınız yere geçiyorsunuz.
Vila Moura’dan sonra 15 mil güneydoğuya devam ettiğinizde içinde Faro ve Olhao şehirlerinin de bulunduğu, girişi Beretta ve Culatra adaları ile korunan, müthiş bir kapalı denize ve doğal koruma alanı olan bölgeye varıyorsunuz (36° 60’ K-007° 51’ B).
Özellikle Culatra Adası kuzeyinde demirde kalma olanağınız var. Hatta pek çok tekne sahibi, kışı bu korunaklı mevkide bedavaya geçiriyor. Yaz aylarında bu bölge hemen hemen tüm Portekizli tekne sahiplerinin tatillerini geçirdiği tertemiz suyu, zengin deniz mahsulleri ve balık lokantaları ile ünlü. Faro Şehri’nde uluslararası havaalanı mevcut. Maalesef Faro’nun marinası yok, Olhao’da küçük bir marina var fakat yer bulunmuyor. Culatra’da demirde iki gece kaldım, Olhao Şehri’nin sebze ve balık haline bayıldım.
Bu bölgeden 25 mil kuzeydoğuya geçtiğinizde Portekiz ve İspanya sınırını oluşturan Guadiana Nehri’ne geliyorsunuz. Nehrin sol tarafı Portekiz’e ait ve girişte Vila Real de Santo Antonio Kasabası’nı ve yüzen pontonlarla marinası mevcut (37° 11,7’ K-007° 24,6’ B). Nehrin karşı yakasında ise İspanya’ya ait Ayamonte Kasabası bulunuyor.
Geçen yılki yazılarımızda bu nehrin sonuna kadar gittiğimizi ve köprülerin altından med cezir hesapları ile nasıl geçtiğimizi yazmıştım. (Bknz. Naviga Eylül 2017, sayfa 72) Bu kez yalnız dolaştığım ve gün problemim olmadığı için daha rahat gezebiliyordum. Aslında yorucu yaz çalışma aylarından çıktıktan sonra kendimce tatil yapıyorum bile diyebilirdim. Şöyle bir yelkenli teknede keyfince tatil yapmayı kim istemez!
Tam bir haftamı bu bölgeyi daha iyi tanımak için harcadım. Gel gelelim kışı burada geçirmek biraz zor olacak diye düşündüm. En başta, eğer Türkiye’den gelecek yelkenciler için bir program yapacaksam geliş gidişler kolay olamayacaktı. Bu nedenle rotamı tekrar batıya çevirip Sao Vicente Burnu’na (37° 1’ K-008° 59’ B), daha sonra da kuzeye Lizbon’a doğru seyre başladım. Tüm bu bölge (Güney Portekiz) yelken için mükemmel sayılabilecek şartlara sahip, hava genellikle kuzeyden estiği için büyük dalga kaldırmıyor, kolay yelken yapılıyor. Sadece eğer Cebelitarık’tan doğu rüzgârı eserse, biraz denizler kalkıyor. Bir de çok sık atılmış balık ağlarına dikkat edilmeli.
Sao Vicente Burnu’nu dönüp rotanızı kuzeye çevirirken çok dikkat etmelisiniz. Portekiz’in batı kıyıları, güney kıyılarının aksine, İngiliz Kanalı ve Biskay Körfezi’nin tüm denizini, akıntı ile beraber karşınıza çıkarıyor.
Sao Vicente Burnu’nu sabah güneş doğarken döndüm fakat rüzgârsızlık ve ani bastıran soğuk hava, beni müthiş bir sisin içine soktu. Güneş tam yükselene kadar beş-altı saat boyunca tamamen sisin içinde seyretmek zorunda kaldım. En büyük risk, balık ağlarına takılmaktı. Nispeten kıyıya yakın seyrettiğim için büyük gemilerin yolundan uzaktım. 55 mil kuzeyde Sines Kasabası’na güneş batmadan evvel vardım (37° 57’ K-008° 52’ B). Burası büyük bir ticari limanın içinde küçük bir balıkçı kasabası. Bir marinası var, aynı zamanda marinanın hemen dışarısında dört-beş teknenin demirde kalabileceği korunaklı bir bölge de mevcut. Sines, Vasco de Gama’nın doğduğu yer. Geceyi bu sakin limanda demirde geçirdim. Ertesi gün 31 mil uzaklıktaki Sisembra Club Marinası’nda yer ayırtmıştım. Sakin havada, kolay bir yelken seyri ile öğleden sonra marinaya vardım.
Sisembra, Lizbon’a karayoluyla 40 dakika uzaklıkta, bir sayfiye balıkçı köyü. Büyük bir balık hali, köyün içinde geniş kumsalı ve benim bağlandığım kulüp marinası bulunuyor. Marinada kalabilmek için kulübe üye olmam gerekti. 100 euro’ya önce kulübe üye oldum, başkan ve yönetim kurulu beni onayladı. Marina sadece üyelere ait, dışarıdan gelen tekneler için yer yok ancak kulüp üyelerinden bazıları teknelerini karaya çekerse onların yerleri kiralanabiliyor.
Sesimbra bana Kalkan’ın 1980’lerdeki halini hatırlattı. Müthiş zengin balık ve deniz mahsulleri sunan denizi ve nesiller boyu bu mesleği sürdüren balıkçıları eklersek...
Bu bölgede Setubal (38°31’’ K-008°53’ B) önemli bir şehir. Sesimbra’dan 8 mil doğuda Sado Nehri’nin ağzına kurulmuş ve önemli ticari liman. Bölgenin tarihi adı, Troia. Setubal Şehri’ni Sado Nehri’nin kuzey ağzını tutarken Troya Marina da nehrin
güney ağzında yer alıyor. Muskatel diye adlandırılan tatlı bir şarabı var, Porto şarabından farklı.
Sesimbra’nın 20 mil kadar kuzeyine çıkarsanız Tejo Nehri ve Lizbon sizi karşılar. Lizbon’da maalesef marinalar genellikle dolu; özellikle üç-dört tanesi şehrin içinde ve fiyatları da uygun olduğu için yer bulmak çok zor (şanslıysanız bir veya iki gece için bağlanabilirsiniz). Sadece şehrin en batısında ve havaalanına yakın olan Marina Expo’da (38 45’ K-009 5,5’ B) yer bulabilirsiniz.
Lizbon’un Belem Bölgesi’nde bulunan Denizcilik Müzesi özellikle Portekiz’in ve dünyanın denizcilik tarihini, gelişmelerini, keşiflerini görebileceğiniz, mutlaka gidilmesi gereken bir yer.
Aslında denizcilik tüm Portekiz’in tarihinde çok önemli olmuş. Dünya denizcilik tarihine ve yeni yerlerin keşfedilmesinde Portekizli denizciler büyük katkıda bulunmuş. Bu küçük ülke (şu anda 9,5 milyon nüfusu var) içinden Vasco de Gama (Afrika’nın güneyindeki Ümit Burnu’nu dönerek Hindistan’a giden ilk kaşif), Bartolomeu Dias (Ümit Burnu’nu ilk kez gemiyle dolaşan kaşif), Ferdinand Macellan (Güney Amerika’nın altından Pasifik Okyanusu’na geçmiş, bu yeni okyanusa sularının Atlantik’e nazaran daha durgun olduğu için Pasifik adını vermiş, Filipinlerde ölmüş. Fakat mürettebattan çok azı yola devam ederek İspanya’ya geri gelmiş. Böylece dünyanın yuvarlak olduğu ispat edilmiş), Gemici Henrique (Tüm bu keşiflerin gerçekleşmesi için destek sağlayan Portekiz Prensi, Lizbon’daki Kaşifler Anıtı’nda en önde heykeli bulunan kişi), Pedro Alvares Cabral (Brezilya’yı keşfeden denizci) gibi önemli kaşifler çıkartmış. Bilinmezliğe yelken açma cesaretini gösteren bu denizciler, dönemin seyir aletlerini göksel seyir de kullanarak dünya denizciliğinin gelişmesine katkıda bulunmuş.
Aynı dönemde Portekizliler ve İspanyollar arasında müthiş bir keşif savaşı yaşanıyormuş. Dönemin papası araya girerek ünlü Tordesillas Anlaşması’nın (1494) bu ülkeler arasında yapılmasına aracılık etmiş. Bu sayede Capo Verde Adaları’nın batısından geçen hayali kuzey-güney meridyeninin doğu tarafını İspanyolların, batı tarafını ise Portekizlilerin keşfetmesine olanak tanınmış. Tordesillas, dünya tarihini değiştiren önemli bir antlaşma.
Bu antlaşma sayesinde, Portekizliler doğuya gitmişler, Afrika kıyıları, Ümit Burnu ve Hint Okyanusu’ndaki pek çok ülke Portekizliler tarafından keşfedilmiş, işgal edilmiş. Portekiz yakın zamana kadar bu ülkeleri egemenliklerinde tuttu. (Agola, Mozambik, Madagaskar, Timor Denizi ülkeleri vb.)
Ocak ve şubat ayları için tekneyi Lizbon’da karaya alacağım. Fuarlar için Türkiye’ye geleceğim. 2019 programı yavaş yavaş belli olmaya başladı, sanırım fuardan önce kesinleşecek. Denizlerde görüşmek üzere.
www.7seassailingschool.com