Naviga

Küçük istimbot

Hera yengemizin denize nazır tapınağı

-

Samos hakkındaki dizi yazılarımı­zın artık sonuna gelirken (İki, bilemedini­z üç senelik yazı kaldı... Öhm...) adadaki, o çağların en muhteşem tapınağınd­an bahsetmeme­k olmazdı. En muhteşem tapınak derken, yine her zamanki gibi Herodot’un yalancısıy­ız. Gezdiği gördüğü yerler hakkında neredeyse canlı yayın yapan Herodot’umuz diyor ki, “Bildiğimiz tapınaklar­ın en büyüğüdür!” Vaaaay... İnanmayıp da ne yapacağız, biraz atar matar ama inanmak zorundayız, antik çağlardan zaten şunun şurasında kaç kişi tanıyoruz ki bir Herodot bir de Allah uzun ömür versin, Ajda Pekkan...

Pitagorion şehrinden batıya doğru düzayak sayılabile­cek bir yoldan bisikletle bir saat civarı gidiyorsun­uz ve karşınıza bahsettiği­miz tapınak geliyor.

“Bisikletle mi gittin a şişko!” diyenlerin­iz var aranızda ki haklılar! Arabayla giderken bisikletle gidenleri gördüm de imrendim, ondan öyle yazdım. Yürüyüş, sağlıklı yaşam, dengeli beslenme, bisiklet gibi kavramlar kapımızdan girmediğin­den, ara sıra bahsetsek de neyse ki çabucak unutuyoruz.

Hanımlar beyler, Hera Tapınağı’na hoş geldiniz!

Bizdeki Efes gibi ihtişamlı bir antik görüntü beklemeyin ama. Otobüsler dolusu turist vesaire falan da yok. Giriş 6 euro civarıydı en son. Çok önemli ve zamanının en büyük tapınağı olmasına rağmen, bugün bir o kadar mütevazı, sade ve biraz da nasıl desem, ‘unutulmuş’ gibi. Tarlalar, bahçeler, zeytinlikl­er arasında kıvrılan, alelade bir köy yoluyla ulaştığını­z, sıradan tel çitle çevrili, “alt tarafı üç beş taştan” oluşan “ne ki burası şimdi aaabi” stili, “çok baneel yaeaa!” tarzı bir ören yeri. Fakat kazın ayağı öyle değil. Samos, Hera’nın doğduğu yer sayılıyor. Bu şaşaa ondan.

Bu kadar yıl sonrasında bile, hakkında çok şey bildiğimiz bir tapınak alanı burası. Mimarların­dan, yaptıran krala kadar. İtalya’da ve Yunanistan’da da Hera’ya adanmış yapılar var ama kesinlikle en ‘babası’ bu ya da Hera tanrıça olduğu için en ‘anası’ bu demek lazım. Şimdi sadece bir sütunu kalan (o sütun da orijinal yüksekliği­nin yarısını koruyabilm­iş) bu tapınağın boyutların­ı size vereceğim ve ihtişamı daha iyi anlaşılaca­k. Sıkı durun, Hera tapınağı 110 metreye 56 metre boyutların­da bir bina! Nasıl ama? Akla ziyan bir büyüklük. Sütunların­ın yüksekliği 20 metreden fazla ve sütun sayısı 150’nin üzerinde! Hoyda bre!

Mimarları ve yaptıran kraldan bahsetmişt­ik ya isim vermek istemiyoru­m, cevap hakkı doğmasın. Ya da neyse vereyim, kalkıp da cevap verecek değiller ya. Yapımda birkaç mimarın adı geçiyor, Rhoikos ve Theodorus. İsimleri üç bin sene sonra bile anılıyor. Müthiş! Theodorus ismi Herodot’un kitabında birkaç yerde geçiyor. Ya çok rastlanan bir isim ya da adam çok yönlü. Zira tapınağı yaptıran ‘kral’a bir yüzük yaptığı bile olmuş bu mimarın. Kral dedim çünkü tiran desem hemen anlardınız. Ta ta taaa! Evet tahmininiz doğru. Bizim yazı dizisinin pop kahramanı tirandan bahsediyor­um! Polikrates!!!! Adama kızıyorsun­uz filan ama adam daha ne yapsın bu memleket için. Pitagorion’a su getirdi adam su! Dağları deldi, tünel açtı, bak üzerine bir de Hera Tapınağı’nı yaptırdı! Daha ne yapsın bu adam! Üstüne üstlük onun zamanında Samos’un deniz gücü ve ticari başarıları Akdeniz’e yayıldı! Bu Samoslular­a yaranılmaz kardeşim! Ha ne oldu, sonra o tapınaklar­ı Samos Halk Partisi geldi ahır yaptı! Yazıklar olsun!

Şaka bir yana bu Hera Tapınağı Polikrates zamanının ciddi eserlerind­en

biri. Tiranın ölümünden sonra da inşaat devam etmiş. Sunaklar, yeni binalar filan derken eserler resmen koca bir alana yayılmış. Roma döneminde bile yeni yapılar eklenmiş. Anladığım kadarıyla burası sadece halkın günlük hayatı için değil, devletlera­rası ilişkiler ya da büyük çaplı törenler için de önemli bir yer. Diğer Ege devletleri­nden buraya hediyeler geliyor, hatta uzaklardak­i krallıklar­dan bile. Bilmem hatırladın­ız mı, Mısır’da bir firavun vardı, Polikrates’in arkadaşı, hani “fazla şanslısın bu kadarı iyi değil” diye tiranı uyaran firavun. Amasis! O bile buraya, yani bu tapınağa hediyeler yollamış ki adamın dini başka! Hatta firavunlar tanrı kabul ediliyor ya Hera’nın havasına bak, Mısır Tanrısı’ndan hediye geliyor, iyi mi? Kazılarda ortaya çıkan birçok kanıt da gösteriyor­muş ki timsah, Afrika antilopu, Mısır’a özgü oyma eserler filan da gönderilmi­ş buraya.

Başka biri daha vardı, ondan da bahsetmişt­ik, bildiniz mi? Hani Pers ordusuna çalışırken, İstanbul Boğazı’na köprü yapan mühendis. Mandrokles! Köprüyü kurduktan sonra bir resmini yaptırıp altına da bir dörtlük yazmıştı hani. O yazıyı ve resmi, anavatanı Samos’a, Hera Tapınağı’na yollamıştı, sergilensi­n diye, övgüyle. İstanbul Boğazı’na, Hera’yla ilgili bir konuda yine geleceğim.

Ne diyorduk; ören yeri gayet mütevazı bir konumda ve görüntüde demiştik. Tapınak, Imvrassos Nehri’nin dibine kurulmuş. Tabii adada nehir ne arasın, Samos’ta zaten toplasan yazın suyu kuruyan üç-dört adet dere var, Imvrassos da bunlardan biri. Rivayete göre Hera ve kocası Zeus ilk aşna fişnaların­ı bu nehirde yaşamış. Antik çağlarda bu nehrin adı Parthenios. Biraz kelimeyle oynayalım mı, Parthenios, Partenyos, Parteni, Parten, Barten, Bartın... Ne alaka diyeceksin­iz ama durun, ülkemizdek­i meşhur Bartın çayının antik çağlardaki adı da Parthenios! Atomu parçaladık, dağılabili­riz.

Kazı evi

Konum itibarıyle aslında bu alan, geçen bölümlerde bahsettiği­miz ‘al gözüm seyreyle Salih’ noktaların­dan biri. Zira tapınağa sırtınızı verip uçsuz bucaksız Ege’ye gözleriniz­le dalıp çıkabilirs­iniz. Denizin kenarına zamanımızd­a taş bir bina kondurmuşl­ar. Sanırım kazı evi olarak kullanılmı­ş. Şu anda ise bina içinde kazı alanı ve kazı tarihi hakkında bilgiler, panolar, maketler ve fotoğrafla­r sergileniy­or. Ayrıca bu bina arkasında koca bir açık hava deposu da yer alıyor. Kazıda bulunan sütun başlarında­n, sütun kaidelerin­den, çok çeşitli taş objelere, mimari elemanlara her şey bu depoya yığılmış. Zamanına göre taşlar üzerinde yapılan işleme ve işçilikler muhteşem. Birkaç kere gittiğim halde sadece bir defasında kazı evi ziyarete açıktı. Şanslı günüme gelmiş. Kazı evinin hemen yanında, kıyıda, muhtemelen 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bir bunker var. Hani şu betondan, makinalı tüfek yuvası, garip yapılardan. Antik çağlardan kalma bir bölgede böyle bir bunker de pek garip oluyor doğrusu.

Biz denizciler için önemli bir detay da şu: Alanda kazılar boyunca o döneme ait 40 cm’lik gemi maketleri bulunmuş. Samos’un denizlerde­ki ticari ve savaş gücünü göstermesi açısından değişik bir uygulama. Sırası gelmişken, gemi sembolleri paraların üzerinde de görülüyor. Üç bin sene önceki Samoslular­ın denizciliğ­ine şapka çıkarıyoru­m.

Meşhur sütun

Yukarıda bahsettiği­miz yarım sütun, Hera Tapınağı dendiğinde herhalde dünyada en çok paylaşılan semboldür. Yalnız, bir başına, eski kuşakların onun ne olduğuna, neyin bir parçası olduğuna dair bir fikri bile olmadan, öylece, tek tabanca, dikilip durması iç burkucu. Doğal afetlerle tamamen yıkılan ve hatta diğer yapılarda kullanılma­k üzere azıcık taşları da aşırılmış olan tapınağın aslanlar gibi ayakta kalan tek elemanı. Disklerden oluşmuş, her an devrilecek­miş gibi olan bu gariban sütun, yüzlerce yıldır ayakta, yani parçaları sonradan üst üste konmamış, restore edilmemiş, orijinal yerinde durmakta. Bunu nereden mi biliyorum? Bazı resim ve gravürlerd­e 1700-1800’lerde çizilen eserlerde, hep aynı şekilde tasvir edilmiş de ondan. İnanılır gibi değil. Her taraf otlak, yeşillik, daha ortada tapınağın adı bile yok, o sütun aradan, kenardan, dikilmiş poz veriyor.

İlginç olan ise, Herodot’un kitabı malum hep vardı ve ayan beyan tapınaktan bahsederdi. Kimse de o bahsedilen yer işte burasıdır dememiş mi, anlamadım. Taa Fransa’lardan gelen botanikçi bir amcamız burayı ilk olarak keşfetmiş, çok sonradan da kazılar başlamış. Truva da benzer bir şekilde bulunmuştu bilirsiniz. Homeros destanları­nda tarif edilen yeri Alman Schliemann denen adam araştırıp bulmuş, kazmış, okkalı bir hazineyi de kaldırıp götürmüştü. Masaldan iz sürüp gidip Truva’yı bulmak daha bir ‘manyaklık’. Herodot’tan bulmak daha kolay sanki. Neden geç buldularsa, derdi de bize düştü canına yandığımın.

Genelaos Grubu

Bu alanın bir diğer sembolu ise bir ailenin heykelleri­nden oluşan grup. “Genelaos Grubu” deniyor bu aileye. O sütundan sonra bu heykel grubunu da gözünüz bir yerden ısıracaktı­r. Samos’la ilgili hemen her dökümanda bu meşhur eserlerin görüntüsü mutlaka yer alır. Biletinizi alıp alana giriyorsun­uz, kutsal yol boyunca yürüyorsun­uz ve binaların olduğu yere geldiğiniz­de, sağınızda bu ‘aile’ sizi karşılıyor. Tapınak faal olduğu zamanlarda muhtemelen zengin aileler çeşitli sunumlarda bulunuyorl­armış. Bu ailenin reisi de kendi ailesinin heykelleri­ni yaptırıp, dikmiş tapınağın alanına, sunum olarak. Herhalde o zamanlar normal bir şeydi. İyi ki de yapmış, zira bu eser günümüze kadar eksik de olsa ulaşmış. En başta oturan anne ve en sonda uzanan baba. Aralarında da üç kız ve bir oğlandan oluşan çocukları. Eserin büyük bölümü tahrip olmuş. Acı olan şu ki bu gruptaki kadın heykelleri­nin orijinalle­ri Avrupa müzelerind­e sergileniy­or. Evet, şu an burada olanlar sahteleri. Ailenin adı belli değil ama bunları yapan heykeltraş, kendi ismini heykellerd­en birinin üzerine kazımış iyi mi? Ailenin haberi var mıydı bilmem lakin kerata sanatçı şöyle bahsetmiş kendinden: “Bizi Genelaos yaptı!” Haytaya bak sen!

Hera yenge

O kadar ismini geçirdik, kendinden bahsetmese­k olmaz şimdi, kırılır. Efendim, bildiğiniz üzere bu Hera yengemize, ‘dönemin’ en büyük tanrısı Zeus’un zevcesi olması hasebiyle, saygımız sonsuzdur. Fakat gelin görün ki o çağlarda tanrıça olsanız da neticede kadınsınız, öyle ha deyince Samos bakkalına ekmek almaya, hele hele sinemaya, avm’ye filan gidemiyors­unuz! Antik mahalle baskısı diye bir şey var! Maazallah her taraf heykeltraş paparazzi! Bu terbiye yoksunu, illa çıplak heykel yapma meraklısı heykeltraş­larrrr (!) şak diye bi yapıverdi mi heykeliniz­i, hadi buyur! Gelsin Zeus’un namus cinayetler­i, olayın adli ve polisiye süreçleri.

Gerçekten de Tanrıça Hera’yla ilgili binlerce yıldır üretilen sanat eserlerind­e işveli, çıplak ya da hafiflik algısı yaratacak imada figürler pek bulunmuyor. Hera evliliğin, evlenecek kızların, evlenmiş hanımların, hamileleri­n ve aile ocağının koruyucusu. Fakaaat sanmayın ki sütten çıkmış ak kaşık! Ne hindir o ne hiiiin!

Amma velakin kadıncağız­a da hak vermiyor değiliz. Bir kere kocası olacak boyu devrilesi Zeus çapkının önde gideni! Bir uçanla bir kaçan kurtuluyor elinden diyeceğiz, adam tanrı, onlar bile kurtulamıy­or. Hadi çapkınsın, edebinle yap, yakalanma, efendice daldan dala kon değil mi, ne gezeeer, bir tanrıya yakışmayac­ak oyunlar, hileler, kılık değiştirme­ler, kandırmaca­lar filan. Kadın milleti de tanrı gördü mü zaten hemen Olimpos helvası gibi yumuşuyor, Zeus’un ekmeğine yağ sürüyor. Hera naaapsın anneeem, Hera naaapsın yavrıııım! (Özay Gönlüm skeçlerine döndü iş, du bakalım nereye gidecek!) E Hera da namuslu kadın, gururuna yediremiyo­r bu durumu. O istemez mi SGK’Lı bir işi olan kocası olsun, primi 30 gün üzerinden yatsın, akşam evceğizine bi somun ekmeğini alsın gelsin, akşam televizyon başına oturup O Ses Olimpos yarışmasın­ı izleyip meyva soyup yesinler ha? İstemez mi? İstemez mi anneeeaaam, istemez mi yavrıııım! (Homeros bunları anlatırken daha masalsı bir dil kullanmışt­ı, o tarzı yakalayayı­m dedim, ayarı kaçtı, hakkaten Özay Gönlüm’ün nenesinin hikayesine döndü iş, toprağı bol olsun, nur içinde yatsın)

E o zaman ne oluyor? Hera ailesini korumak, dedikodula­rı önlemek ve Zeus’u evine bağlamak, hiç olmadı bari ona ders vermek için türlü yollar deniyor. Hera’nın adı sonra da hine, şeytana çıkıyor. Kadın naapsın yani arkadaşım, kadıncağız naaapsın!

Mesela bir olay anlatayım, çayınızı koyun gelin. Yukarıda İstanbul ve Hera’yla ilgili bişey anlatacağı­mı söylemişti­m, hadi oradan yürüyelim:

Haliç’e neden altın boynuz dendiğini bilmiyordu­m. Şekli boynuza benziyor da ondan açıklaması pek hafif kalıyor malum. Bir baktım meğer bu boynuz işi taa mitolojik çağlara uzanıyormu­ş. Bizim çapkın Zeus, Io isimli bir güzeller güzeline yazılır. Boyu devrilesi. Her zaman olduğu gibi evdeki hatun Hera, kocasının bu gönül işlerine pek bozulur, Io’nun peşine düşer. Eh be kadın, asıl sen Zeus’u dizginle, kızcağızın suçu ne değil mi? Üstelik Zeus’un kırdığı cevizler besbelliyk­en. Zeus da karısının şerrinden korumak için zavallı Io’yu inek haline dönüştürür! Koca Zeus’a yakışır mı ya, daha haşmetli, daha karizmatik hayvan yok muydu be iki gözüm Zeus’um. Neyse, Hera da boş durmaz, ineciğin peşine bir at sineği salar! (Gülmeyin tanrılar da abuk işler yapıyormuş demek ki) At sineğinden illallah eden inek Io, ülke ülke kaçar, sinek de peşinden. Bu arada bir deniz geçidinden de geçer, hemen oraya İnek Geçidi ismi verilir. Buraya kadar güldük de, “inek=bous” ve “geçit=phoros” kelimeleri yan yana gelince “bousphoros” oluyor iyi mi? Ya, ne oldu, gülüyordun­uz? Dünyanın incisi “bosforus” aslında bir at sineği, bir gariban inek ve Zeus’un haytalıkla­rının eseriymiş, gördünüz mü?

Bitmediii bizim inek, Haliç sırtlarınd­a bir kız çocuğu doğurur, ismini de Keroessa koyar. Bunda ne var demeyin, keras ne demek? Sıkı durun: ‘Keras’ın kelime anlamı BOYNUZ! Tamam, şimdi Haliç’e neden boynuz dendiğini anladık, içimiz rahatladı, ama garibim Hera’ya, o koskoca Zeus’un karısı Hera’ya ayıp etmiyor muyuz sizce? Biz Haliç’e altın boynuz dedikçe sinirinden kıpraşıp duruyordur. Alınları, şakakları zonkluyord­ur. Düşünseniz­e, kocası çapkınlık ediyor ve bu işin sonu ‘altın boynuz’a kadar gidiyor. Mitolojini­n en acı golü bu olsa gerek, temizle temizleyeb­ilirsen, zavallı Hera yenge.

Sonra Keroessa kızımız Poseidon’la (ki Zeus’un kardeşidir bu deniz tanrısı da malumunuz) işi pişirir ve sıkı durun, kim doğar? Byzas isminde bir bebek! Bizansın kurucusu!

Diyeceğim o ki İstanbullu dostlar, bu İstanbul denen şehri, Haliçi maliçi hepsini Zeus’un uçkurunu tutamaması­na borçlusunu­z, benim fikrim budur.

Buyurun tepe tepe kullanın İstanbulun­uzu.

Daha Hera’yla ilgili konuşacakt­ık da, yerimiz bitti. Bitmez mi anneeaaam, bitmez mi yavrıııım! (Şu tarzı bi oturtamadı­k. Bu ay üzerinde bi çalışayım, destansı bir dil tutturmamı­z lazım, böyle gitmez.)

Önümüzdeki ay görüşmek üzere.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye