Denizi yaşayanlar
Kürek insanı eler
Türkiye’de kürek sporuna büyük katkıları olan Celal Gürsoy’un madalyalar, şampiyonluklar ve kupalarla dolu özgeçmişine bakınca ‘duayen’ kelimesi bile az geliyor insana. Gürsoy “Kürek insanı eler” sözüyle bu sporda sadece en iyilerin kaldığını anlatıyor. Önce sporcu sonra da antrenör olarak ‘en iyi’ için çalışan kürekçi, verdiği emeğin karşılığını da yetiştirdiği öğrencilerin başarılarıyla alıyor.
Birçok Türkiye şampiyonluğu ile yurt dışında çeşitli teknelerde kazandığı altın, gümüş ve bronz madalyalar, Anadoluhisarı Spor Akademisi’nde eğitmenlik, çeşitli spor kulüplerinde antrenörlük, Galatasaray’da Kürek Tarihi, Olimpiyatlarda Kürek, Antrenörlük Anılarım ve Ötesi adlarını taşıyan üç kitap, www.kurekrehberi.com internet sitesinin içeriği... Bunlar, Celal Gürsoy’un kürek sporuyla dolu yaşamının sadece satırbaşları, satır aralarını da kendisinden dinleyelim.
Kürek sporuna sevginiz nasıl başladı, nasıl hayatınızda bu kadar önemli bir yer edindi?
İstanbul’da Arnavutköy’de bir yalıda dünyaya geldim. Çocuklara futbol topu, bisiklet alındığı yaşlarda benim sandalım vardı. Denizde akıntıyla, rüzgârla, dalgayla mücadele etmeyi çok küçük yaşta öğrendim. 1966 yılında Galatasaray Spor Kulübü’nde kürek lisansım çıktı ve o yıl 16 yaşında büyükler kategorisinde Türkiye Şampiyonu oldum. Aynı yıl ocak ayında babam vefat etmişti. Kürek olmasaydı dağılmıştım… Çok başarılı bir eğitim hayatı geçirip mühendis olmama rağmen geçmiş yıllarla ilgili bir soru olduğunda hep kürek üzerinden giderek o yılın önemli olaylarını sıralayabilirim. Örneğin 1969’da Neil Armstrong, Ay’a ayak bastığı gün, tüm radyolar haberi verirken biz antrenmandan sonra Bebek’teki Özsüt Muhallebicisi’ndeydik. Bir hafta sonra yapılacak olan kürek şampiyonasının heyecanını yaşıyorduk.
Küreği diğer disiplinlerden ayıran nedir?
Dışarıdan bakıldığında tam yol giden bir kürek teknesinin çok estetik, heyecan verici bir görüntüsü vardır ve içindekiler dişini sıkmayı bilen, mücadeleden vazgeçmeyen karakterde sporculardır. Başka türlüsü o teknenin içinde kendine yer bulamaz. Kürek yarışında, topun direğe çarpıp gol olması gibi şans eseri bir galibiyet yoktur. Kürekçilik, uzun ve zahmetli bir hazırlık sürecinden sonra 6-7 dakika içinde beceri, zeka, dayanıklılık ve en önemlisi çok sağlam seviyede takımdaşlık isteyen bir disiplindir. Yarışı kazananlar iyiler içindeki en iyilerdir. “Kürek insanı eler.”
Aktif olarak sporcu yetiştiriyor musunuz? Bayk’taki çalışmalarınız devam ediyor mu?
BAYK’ıN bünyesinde 2017 Haziran ayında kürek sporunu başlattım. Bodrum böylece ilk kez kürek sporu ile tanışmış oldu. Orada birçok kürekçi yetiştirdim. Onları federasyonla, kürek sporunun duayenleri, antrenörleri, kürekçileri ile tanıştırdım. Kürek sporu ile ilgili eğitimler verdim ayrıca antrenör eğitimi (train the trainer) seminerleri düzenledim. Yarışlara katılmalarını sağladım, başka kulüplere seyahatler düzenleyerek onları Türk kürek dünyası ile tanıştırdım. Ancak
BAYK, 8 Mart 2018’de kürek sporu ile ilgilenmeyeceğini açıklayınca ben de oradaki çalışmalarıma son verdim.
2018 Haziran ayında Bitez Koyu’nda Halikarnas Kürek Takımı olarak çalışmalarımıza başladık. Hobi amaçlı olarak açık deniz küreği teknelerinde kürek çekiyoruz. Aktif olarak hayatta en iyi bildiğim işi yapmaya; kürekçi yetiştirmeye devam ediyorum. Doğal olarak hobi sporcularımın yanı sıra önümüzdeki sezon parkurlarda Bodrum’dan da şampiyonlar çıktığını gösterecek ‘yarışçı’ kürekçiler de yetişiyor.
Almanya’da antrenörlük yapmaya nasıl başladınız?
1979 yılında Türkiye’ye gelerek antrenörlük eğitimi veren Alman Dr. Volker Nolte, döndüğünde benim Sekiz Tek gibi kalabalık ekipler yetiştirebildiğimi Alman Kürek Federasyonu’na bildirmiş. Aynı yıl Frankfurter R. Germania 1869 Kulübü Federasyon’dan kalabalık tekne yetiştirebilen bir antrenör talebinde bulunmuş. Onların referansı sonucunda kürek kariyerimde ‘ikinci evim’ olarak kabul ettiğim 15 yıllık Frankfurt macerası, İstanbul’a ansızın gelen bir davet mektubu ve uçak bileti ile başlamış oldu. Almanya’da sezon başladığında heyecan içinde ilk ciddi sınav olan Giessen Kraliyet Kupası Sekiz Tek yarışına katıldık. Başka kulüplerden karma ekip yapmak için destek almadan sadece Germania’lı sporculardan kurulu çok genç bir ekiple kupayı kazandım. Bu, yıllardır karma ekip kurmadan kulübün kazandığı ilk kupa olmuş. Yarış sonrası nehrin kıyısında sporcularla idareciler arasında bir konuşma geçti ve sonunda kazanılan kupayı getirip bana verdiler. Normal olarak yarışlarda kazanılan madalyalar sporcuda kalır, kupa kulübün müzesine gider ama bu sefer bana çok özel bir ayrıcalık tanınmış oldu. Orada yaşayan yakınlarımız tarafından bunun inanılmaz bir jest olduğu söylendi. Geleneklere, katı kaidelere bağlı olarak yaşayan 150 yıllık bir kulüp için bu hareketin ne kadar büyük önem taşıdığını yıllar geçtikçe daha iyi anladım.
O kış sıfırdan ele alarak yarışçılığı öğrettiğim gençler Almanya Gençler Kürek Şampiyonası’nda madalya kazanarak milli takıma seçildiler ve Alman Sekiz Tek ekibinin hamlasına ve bir numarasına oturdular. Bu olay Frankfurt medyasında yer aldı ve bir başarı hikayesi olarak anlatıldı. Günümüzde o yılın sporcularından biri Germania’nın Başkanı, bir diğeri kulübün ikinci başkanı, Sekiz Tek’in bir numarasında oturan da Alman Kürek Federasyonu antrenörü görevini yürütüyor.
Bu çocuklarla yarışa hazırlandığımız bir gün elimde 10-11 anahtar ile teknenin başında çalışırken idarecilerden biri yanıma gelip bu işlerle uğraşacak elemanlar olduğunu, yarış öncesi bütün lojistik hazırlığın onlar tarafından yapıldığını, doktorlar ekibinin (!) de çocukların beslenmesi ve son sağlık durumları hakkında bana o akşam rapor vereceklerini söyledi. Türkiye’nin şartları içinde yetişmiş biri olarak bu eksiksiz, saat gibi çalışan organizasyondan etkilenmemem mümkün değildi. O gece eve döndüğümde eşime şöyle söylediğimi hatırlıyorum: “Ben Almanlarla senelerce yarıştım. Hiç geçemedim. Zaten geçseymişim çok ayıp olacakmış…”
Sizin ya da sporcularınızın kazandığı başarılar içinde sizi en çok gururlandıran hangisiydi?
Kürek sporundaki kariyerimin bir kısmı Türkiye’de Galatasaray Kulübü’nde, bir kısmı da Almanya’da “ikinci evim” dediğim Frankfurter Rudergesellschaft Germania 1869 Kulübü’nde geçtiği için iki farklı anı nakletmek isterim.
Galatasaray Kürek Takımı ile 1978 yılında 17-18 yaşındaki gençlerden kurulu Sekiz Tek ekibimle Büyükler Türkiye Şampiyonası’nı kazanmıştık. Bir daha gerçekleşemeyen bir başarı oldu ve benim Almanya’ya antrenör olarak transfer olmamda önemli rol oynadı. O gençler şimdi Türk kürek dünyasında aktif görevlerde bulunuyorlar, onları gururla takip ediyorum.
Germania 1869 ile de çok yarış kazandık, Alman milli takımında birçok sporcum yarıştı, dünya şampiyonalarına, olimpiyatlara katıldı ama beni en çok gururlandıran olay daha basit bir organizasyonda gerçekleşti. Her yıl düzenlenen Kardeş Şehirler Sekiz Tek Yarışı’nda Frankfurt şehrini temsil edecek olan ekibin kurulması ve çalıştırılması görevi o yılın en başarılı antrenörü sıfatı ile bana verildi. Kardeş şehirler; Fransa-lyon, İtalya-milano, İngiltereBirmingham ekipleri o şehirlerdeki üniversitelerin milli sporcularından oluşuyordu ve Frankfurt o yıla kadar yapılan yarışlarda hiç birinci olamamıştı. O sene ekibim birinci oldu. Tarihi belediye binasında (Kaisersaal) yapılan merasimde bana Hessen Eyaleti Başkanı olan Walter Wallmann tarafından şehrin sembolik anahtarı verildi ve bir yıl süreyle eyaletin düzenlediği sanat ve spor müsabakalarına davet protokolüne adım yazıldı. Bu olaydan sonra Germania idarecileri kulüp lokaline bir Türk Bayrağı asmışlardı. Çok duygulanmıştım. Resmini çekip Galatasaray Kulübü’ndeki emektar hocam Emin Gezgöç’e göndermiştim.
Türkiye’de günümüzde kürek sporu nerede? Gelişmesi için ne yapılmalı sizce?
Eski günlere oranla çok ileride olduğumuz düşünülebilir ama dünya klasmanında hâlâ heveslendiğimiz, hayal ettiğimiz seviyelere gelemediğimizi düşünüyorum.
Gelişmesi için neler yapılması gerektiği hakkında tabii ki her kürek sever gibi benim de düşüncelerim var ancak bir süredir hobi olarak açık deniz küreği branşı ile uğraştığım için olimpik kategorilerde aktif çalışan arkadaşlara haksızlık etmek istemem. Bizim zamanlarımızda eksik olan her şey şu anda ellerinde olduğuna göre mutlaka onların da bir planları, hedefleri vardır.
İnternet siteniz Kürek Rehberi çok detaylı ve bilgi veren bir kaynak. Üstelik güncel tutmaya da özen gösteriyorsunuz. Neden böyle bir site kurmaya karar verdiniz?
Adından da anlaşılacağı gibi kürek sporunda gerçek, doğru, bilimsel haber ve yorumları yayınlayarak bilgi kirliliğini önlemek, güvenilir bir rehber olmak amacıyla özen gösteriyorum. Sitedeki akademik makaleler ülkemizin en üst derece bilgi sahibi antrenörü Recep Akıcı tarafından yazılmaktadır.
Bugünlerde denize çıkıp kürek çekiyor musunuz?
Sağlık sorunları dolayısıyla bir müddet ara verdikten sonra bugünlerde tekrar tekneye binmeye başladım. Özlemişim. Bitez Koyu’nda kürek çekerek her geçen sene biraz daha gençleştiğimi hissediyorum.
Türkiye’nin en keyifli kürek parkurları nereleri sizce? Yurt dışında kürek çektiğiniz en farklı parkur neresiydi?
Bu sorunuza üzülerek şöyle cevap vermek zorundayım: Türkiye’de bir kürek parkuru yok. Yarışlar (açık deniz küreği yarışları da dahil olmak üzere!) Sapanca Gölü’nde yapılıyor.
Yurt dışındaki parkurlar konusunda oralarda yarışmış olan arkadaşlarım sanırım benimle aynı fikirde olacaklardır; İsviçre-luzern’i dünyadaki en güzel doğal parkur olarak ön sıraya koyarım. Suni parkurlarda Münih Olimpiyat Parkuru’nun da bende anıları çoktur. Mükemmel bir yerdir. Anılarımın çok olduğu Almanya-essen Baldeneysee ile Avusturya-villach parkurları da doğal güzellikleri ile cennetten bir köşedir.